in ,

Edgar Allan Poe: İflah Olmaz Âşık

Edgar Allan Poe; iflah olmaz âşık, yazar, eleştirmen, şair… Kimilerine göre tam bir deha, kimilerine göre dehanın deliliğe aktığı bir nehir… Edgar Allan Poe, âdemoğlunun kalbini her dehlizi, karanlığı, ışığı ve ışıksızlığıyla gören göz. Kendi söylemiyle; “Bütün gördüğümüz ve göründüğümüz, yalnızca bir düşün içindeki bir düş…” diyen söz.

Edgar Allan Poe
- Reklam -
- Reklam -

Edgar Allan Poe (19 Ocak 1809 – 7 Ekim 1849); iflah olmaz âşık, yazar, eleştirmen, şair… Kimilerine göre tam bir deha, kimilerine göre dehanın deliliğe aktığı bir nehir… Edgar Allan Poe, âdemoğlunun kalbini her dehlizi, karanlığı, ışığı ve ışıksızlığıyla gören göz. Kendi söylemiyle; “Bütün gördüğümüz ve göründüğümüz, yalnızca bir düşün içindeki bir düş…” diyen söz.

“Seneler seneler evveldi,
Bir deniz ülkesinde yaşayan bir kız vardı;
Bileceksiniz, ismi Annabel Lee,
Hiçbir şey düşünmezdi, sevilmekten ve
Sevmekten başka beni…”

19 Ocak 1809’da eski zengin aşka düşmüş oyuncu babası David ile ona parayı pulu terk ettiren yine oyuncu annesi Elizabeth’in ikinci çocuğu olarak Boston’da dünyaya geldi. Ailesi geçimini zar zor sağlıyordu ama bir arada oldukları için mutlulardı. Ne yazık ki bu mutluluk uzun sürmeyecek, esen bir rüzgâr güzeller güzeli annesini ondan alacaktı. Babası David ise bundan kısa bir süre sonra sevdiği kadına katılacaktı, bilinmeyen âlemde. Üç kardeş böylece yapayalnız sürüklendikleri hayat sularında yaşam mücadelesi vermeye başlamışlardı.

- Reklam -

Edgar Allan Poe Zorlu Bir Çocukluk Geçirdi

İçlerinde en şanslıları Edgar olacak, onu zengin bir tüccar yanına alacaktı. Edgar Poe böylelikle olacaktı Edgar Allan Poe… Yaşamın ona gülümsediği seyrek anlardan biri olarak geçecekti bu Poe denen kısa tarihin sayfalarına. Onlarla birlikte İskoçya, İrlanda ve İngiltere’yi gezecekti. Deniz ülkelerini. Sonrası ise zeki ama uyumsuz, konuşmayı sevmeyen, içe kapalı, kendi penceresinde geçen bir çocukluk ve paranın ona verdiği imkânları içki ve kumara adayan arayış içinde bir gençlik olacaktı. Kendine ait bir dünyası, dışarıdan bakana garip gelen davranışları ve sadece kendinde geçerli olan bir adalet anlayışı vardı Edgar’ın. Onu anlamak için hayal gücü denen nehrin kıyılarında az da olsa gezmeniz gerekirdi. Lakin Poe, o nehrin sularında yıkanıyordu her gün.

Edgar Allan Poe Kara Hafta

Üniversiteden yapamayacağını anlayınca ayrılan Edgar ailesinin yanına döndü. Babası ile asla sıcak olamayan ilişkileri bu durumla iyiden iyiye gerildi. Neyse ki onu annesi kadar seven bir kadın vardı Frances… Askeri okula gitmesine karar verildi genç adamın. Fakat Poe denizi burada da durulmadı. Uyumsuzluk, emirlere itaatsizlik, içki Poe’nun okuldan atılmasına sebep oldu. Frances yine onu koruyan kalkan olmuştu. Bu durumda çok uzun sürmedi ne yazık ki Frances hayata gözlerini kapayınca Poe bir kez daha yapayalnız hissetti kendini. En sonunda John Allan’la yaptığı bir tartışma sonucu evi terk etti ve sokakları mesken edindi.

Yine de başı dik ve mağrurdu Edgar. Biliyordu, bu dünyayı onun gözlerinden gören yoktu hal böyleyken asla onlar gibi bir yaşam süremeyecekti. O hep anlaşılamayan olmaya mahkûmdu. Çeşitli işlerde çalışıp geçimini sağlamaya çalıştı Edgar. Bu arada içki sorunu giderek büyüyordu.

Şişedeki Mesaj Öyküsü ile Başlayan Yükseliş

Şişedeki Mesaj” adlı öyküsüyle Baltimore Saturday Visitor’un açmış olduğu bir yarışmaya katıldı ve kazandı. Bu başarı yazı dünyasının onu fark etmesine sebep oldu. Southern Literary Massenger’da editör yardımcılığı işine girdi. Aradan geçen kısa zamanda kapısını bir de aykırı bir aşk çaldı Edgar’ın 14 yaşındaki kuzeni Virginia Cleem’e vuruldu. Evlendiler. Eşi de Poe’ya aşkla bağlıydı. Ama aşk her şeyi düzeltemiyordu. Poe iki yıl sonra içki ve uyumsuzluk sorunları nedeniyle dergideki işinden ayrıldı. Yoksulluk yine kapıdaydı ve bu kez onu iki kişi olarak karşıladılar. Yoksulluk hayata duyduğu öfkeyi iyice tetikledi, genç yazarın. Yazmaya ve içmeye devam etti. Çeşitli yerlerde şiirlerini ve hikâyelerini yayımlatmaya çalıştı. Adı duyuluyordu, lakin takdirden ziyade alay konusu oluyordu katıldığı meclislerde.

virginia clemm edgar allan poe karısı

- Reklam -

Mezarlıklarda ve morglarda geziyor, insan cesetlerini inceliyordu. Amacı tüm vücuda kan pompalayan o küçücük organın içindekini bulmaktı. Ne yatardı kalbin içinde. İnsan denen dehliz nasıl olurda bir karanlık bir aydınlık koca bir ülke olabilir de hem yaşatıp hem de öldürebilirdi. Onun yeteneği ve yazı ilmi vardı, anlatmak istiyordu. İçkinin beynini sulandırmadığı zamanlarda… Yılmadı, yazmaya ve anlamaya çalışmaya devam etti. Ta ki büyük aşkı verem denen illetten 1847 yılında kollarında ölüne dek. Hayatını kayıpların kucağında yaşayan Poe bu son kaybı kaldıramamış içkiyle olan samimiyetini son haddine taşımıştı. Davranışları artık gariplikten, saçmalığa ve şiddete terfi etmişti. Deha deliliğin sularında boğulup gidiyordu, yapayalnız… Zaten çok da dayanamadı. 1849 yılında bir meyhane de kendinden geçmiş bir şekilde sayıklarken bulundu. Ne söylemeye çalıştığını yine kimseler anlayamadan dört kişilik bir cenaze töreniyle bu dünya sahnesinden belki de huzurla çekildi Poe. Zaten anlayamadığı bir kâbustan ibaret olan bu hayattan gitmek onu çok da üzmese gerekti.

kuzgun

Kısa yaşamı boyunca atılıp, itilen, gözler önünde koca dehasına rağmen harcanan Edgar Allan Poe bugün Amerikan Romantik Akımının öncülerinden biri olarak kabul görüyor. Polisiye, gerilim, bilimkurgu alanında yazdığı efsanevi öyküleriyle ve tabi ki “Kuzgun” başta olmak üzere şiirleriyle Poe dünyanın en çok sevilen yazarlarından… Ondan ilham almayan, onun gibi olmak istemeyen bir tek yazar yoktur sanırım. Lovecraft ve “Deliliğin Dağlarında” bunun en çok bilinenlerindendir sanırız ki. En önemli öyküleri arasında gösterilen birkaç isim vermek gerekirse tavsiyemiz; “The Black Cat”, “Elanora”, “The Tell- Tale Heart”, “Oval Portre”, “Morgue Sokağı Cinayetleri”, “Altın Böcek”, “Kızıl Ölümün Maskesi” olabilir.

Edgar Allan Poe ve Kültür Dünyasına Etkisi

Poe birçok yazarı etkisi altına almasının yanı sıra sinemada da etkisi yadsınamaz. Tim Burton’ın ondan esinlenerek yarattığı aykırı anlaşılamadığı için yalnızlığın kollarında kalmış karakterleri buna en iyi örnek olabilir. Ya da Alex Proyas’ın efsanevi kültü “The Crow” ve onun naif ve intikam ateşiyle yanan kahramanı “Eric Draven”, 2012 yapımı ve ustanın katilin peşine düşme hikâyesini başarı ile aktaran “Raven”, şu aralar özellikle gençlerin net ortamında heyecanla seyrettikleri “Ravenswood” ve daha niceleri.

Poe bu dünyaya ve yaşadığı zamana fazla gelen dehalardandı. Yaptıkları anlaşılsın diye uğraşmadı bile, biliyordu. Beyni ve kalbi arasında dönenen fırtınalar yalnız kendine özgüydü. Kıymeti bilme konusunda insanoğlunun hep yaptığı muameleyi yaptık ona. Sefil bir şekilde göçüp gittiği gerçeğinin insanın elinden çıktığını unutup yıllandıkça değer verdik. Şimdi okuyor, ilham alıyor ve beyazperdeye düşen her hikâyesinde bayılarak seyrediyoruz. Onun bir hikâyesini ya da şiirini okurken bu kez siz bir gariplik sergileyin üstada; ondan özür dileyin, ona acı çektiren tüm insanlar adına…

Melahat Yılmaz

Konuk Yazar

Siz de Kayıp Rıhtım'da konuk yazar olabilirsiniz!

İletişim: [email protected]

3 Yorum BULUNUYOR


  1. Avatar for erdo erdo dedi ki:

    Bir Edgar Allan Poe başlığı olduğu için acaba Bütün Hikayelerin İthaki ve İletişim çevirilerini değerlendirebilecek birisi var mı? Zamanında fuardan indirimle İthaki baskısını almıştım fakat daha başlamadım. Okumayı çok istediğim bir yazar olduğu için İthaki’den başlayım mı yoksa İletişim çevirisini mi alayım karar veremedim.

  2. Avatar for rann rann dedi ki:

    İletişim yayınları Bütün öyküleri tavsiye ederim. Hasan Fehmi Nemli çevirisi ile oldukça güzel hazırlanmış kitaplar.

  3. Avatar for Lezek Lezek dedi ki:

    Hasan Fehmi Nemli dururken Dost Körpe çevirisini tercih etmek bence anlamsız. Hem Lovecraft hem Poe’da arada çok fazla fark var.

Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.

mongoliad ust

Mongoliad: Tarih Hiç Bu Kadar Sürükleyici Olmamıştı

stephen king egelnce parki

Eğlence Parkı: Korku Tüneline Girmeye Kim Cesaret Edebilir?