in ,

Gelecekbilim Kongresi: Ijon Tichy’nin Hatıraları

“Günümüzde yapılan uzay yolculuklarının yeryüzündeki sorunlardan kaçmanın bir yolu olduğunu -üstüne basa basa- söyledi. Yani insan, olabilecek en kötü şeylerin kendi yokluğunda gerçekleşip sona ermesi umuduyla gidiyordu yıldızlara.” -Stanislaw Lem

Gelecekbilim Kongresi - Stanislaw Lem
- Reklam -
- Reklam -

Öncelikle kitabı Fatma Taşkent çevirisi ile, İletişim Yayınları aracılığıyla okuduğumu belirteyim. Kitap kısa bir süre önce Mehmet Can Uğur çevirisi ile Cem Yayınevi’nden de çıktı. İletişim’in baskısı ise günümüzde “nadir kitaplar” kategorisinde.

Bu ön bilgiden sonra kitap hakkında konuşmaya başlayabilirim.

gelecekbilim-kongresi-stanislaw-lemStanislaw Lem’den mizah dozu yüksek bir roman: Gelecekbilim Kongresi (Ijon Tichy’nin Hatıraları). Özgün bir dille kaleme alınan bu yapıt felsefe ve psikolojiyi merkezine oturtuyor ve değişen dünya düzenini irdeleyerek nüfus artışının doğurduğu sonuçları kimyasal “araç”larla sorguluyor.

- Reklam -

Lem’in belki de en ünlü karakteridir Ijon Tichy. Aynı zamanda da kendisinin en sevdiklerinden biri olduğu kuşkusuzdur. Ijon Tichy’i bu roman haricinde başka öykülerde de görmek mümkün.

Kitabın adından da anlaşılacağı üzere, geleceği tahmin etme üzerine kurulu bir roman bu. Kısa ama dopdolu. Karakteri Ijon Tichy’i geleceğe gönderen Stanislaw Lem, dehasını konuşturuyor ve bizlere distopik bir gelecek portresi sunuyor. İlk bakışta ütopik sandığımız bir dünyanın distopik çıkmasına zamanla alışıyoruz lakin çizilen o korkunç portrenin gelecekte olabilitesini düşündüğümüzde de bir hayli ürperiyoruz.

Lem iki yönlü kaleme aldığı bu anlatısında ütopya süsü verilmiş distopyasıyla bizleri baş başa bırakıyor.

Ijon Tichy, profesör Tarantago’nun kendisini ikna etmesi sonucu Kosta Rika’ya, Sekizinci Dünya Gelecekbilim Kongresi’ni izlemeye gider. Kongrede konuşan kişiler açık bir dil kullanmamakta ve her şeyi numaralarla ifade etmektedirler. Karakterimiz Ijon ise ilk şoku burada yaşayacaktır. Daha önce hakkında herhangi bir bilgi sahibi olmadığı kongrede, bir köşede sessizce oturmak ve yaşananları şaşkınlıkla izlemek zorunda kalacaktır.

Gelecekbilim Kongresi’nde patlak veren olayların ardından Ijon Tichy kendisini 2039 yılında bulacaktır.

Ijon_Tichy_by_Adoradora
Ijon Tichy (Çizen: Adoradora)

Bu andan sonra tıpkı Ijon gibi bizler de neyin gerçek neyin yapay olduğunu anlayamayacak duruma geliyor ve Lem’in yarattığı imgelerle boğuşmaya başlıyoruz.

- Reklam -

Geleceğe gözlerini açan Ijon, kısa sürede ters bir şeyler döndüğünü anlayacaktır. İnsanların algıları kapalıdır ve kemokrasi ile yönetilmektedirler. Aklınıza gelebilecek her türlü şey ilaçlara sığdırılmıştır. Kitaplar bile. Çeşitli konular hakkında bilgi edinmek isteyen Ijon, geleceğin dünyasında kitap bulamaz çünkü kitaplar minik tabletler haline getirilmiştir ve içildiğinde tüm kitap okunmuş gibi oluyor ve zihinde kalıcı belleğe kaydediliyordur.
“Demek bu saf ve temiz dünyada da kokuşmuşluk yaşanıyormuş ve her şey göründüğü kadar mükemmel değilmiş.” -Ijon Tichy
İlk bakışta her şey cennet gibidir. Sınırlar kalkmıştır, refah düzeyi bir hayli yükselmiştir. Gerçeğin, birbiriyle örtüşen sonsuz sayıdaki hayal katmanlarının ardında yer aldığı bu gelecek tasvirinde tüm insanlar kendi hayal dünyalarında yaşıyorlardır. Peki insanların mutluluktan uçtuğu dünya bir rüya mıdır?

Ijon Tichy zaman zaman kendisine tüm bunların bir şaka olduğuna inanması gerektiğini söylese de, aslında gördüğü her şey gerçektir. Gerçekten kasıt ise, geçmişin dünyası değildir. Bu dünyada gerçeğin gerçek olduğu bile şüphelidir. İnanmayan, sorgulayan, isyan eden Ijon, bir süre sonra tüm olan bitenin farkına varacaktır zira bu sefer de her şeyi bilmek kendisine acı verecektir.

Zamyatin’in Biz’i, Huxley’nin Cesur Yeni Dünyas’sı, Orwell’ın Bin Dokuz Yüz Seksen Dört’ü ve Bradbury’nin Fahrenheit 451’inde olduğu gibi, Lem’in Gelecekbilim Kongresi de etkili bir distopyadır. Fakat ben yine de, Stanislaw Lem okumaya bu kitaptan başlanılmaması gerektiğini düşünüyorum. Solaris veya Aden çok iyi iki tercih olacaktır.

Çeviriye ayrı ve kocaman bir parantez açmam gerekiyor. Fatma Taşkent dahiyane bir şekilde çevirmiş kitabı dilimize. Lem’in türettiği yüze yakın kelimeyi çok nitelikli bir şekilde yeniden yaratan çevirmen, gerçekten büyük bir tebriği hak ediyor. Kitabı okumuş olanlar tam olarak ne demek istediğimi anlamışlardır. Yeni okuyacak olanlar ise rahat olsunlar zira Fatma Taşkent’in çevirisi sizleri de ziyadesiyle memnun edecektir.

The Congress filminden bir sahne.
The Congress filminden bir sahne.

Gelecekbilim Kongresi’nden sinemaya uyarlanan The Congress filmini de es geçmemek gerek tabii. 2013 yılında İsrailli yönetmen Ari Folman tarafından beyazperdeye uyarlanan filmin kadrosunda Robin Wright, Harvey Keitel, Paul Giamatti, Jon Hamm ve Danny Huston gibi önemli oyuncular bulunmakta.

Film, bir zamanların ünlü oyuncusu Robin Wright’ın yaşlanması ve gündemden düşmesinin ardından, bir film şirketi ile yeni bir anlaşmaya yelken açması üzerine kurulu. Geleceğin dünyasında artık oyunculara yer yoktur ve her şey dijitalleşmiştir. Wright’ın bu teklifi kabul etmesi sonucunda animasyon sahnelerine geçiş yapan filmde tıpkı kitapta olduğu gibi, Gelecekbilim Kongresi’ne döner kameralar ve bir yandan da geleceğin karanlık havasını solumaya başlarız.

Özetle: Eserlerinde bilimkurguyu kılıf olarak kullandığını belirten ve kendisine bilimkurgu yazarı etiketini yakıştıramayan Stanislaw Lem’e en büyük yanıt ise kendi yazdığı kitaplardır. Zira ben bilimkurgu yazarı değilim diyen bir yazarın her kitabı yüksek sesle ben çok iyi bir bilimkurgu kitabıyım diye bağırmaktadır.

Yoksa siz hala Stanislaw Lem okumadınız mı?
“İnsan ancak anladığı şeye hükmedebilir ve ancak kelimelerle ifade edebildiği şeyi anlayabilir. Bu nedenle ifade edilemez olan bilinemeyecek olandır.” -Trottelreiner

Bahri Doğukan Şahin

1995, Erzurum. Küçük yaşlarımdan itibaren fantastik şeylere merakım vardı. Bunun önünü açan ve bugünkü ben olmamı sağlayan Pokemon, Digimon, Harry Potter ve Yüzüklerin Efendisi gibi serilere minnettarım. Zamanla bu ilgi bilimkurguya kaydı. Sinemaya ve sürpriz yumurtalara olan ilgim de azımsanmayacak boyutta. Şu sıralar amatör haberci ruhumu profesyonel boyuta taşımak uğruna çabalıyor, Kayıp Rıhtım ve Bilimkurgu Kulübü gibi platformlarda yazmaya devam ediyorum.

Bir Yorum

Yorum Yap
  1. Güzel kaleme alınan bir yazı. Emeğinize çok büyük bir saygı duyuyorum ancak şunu belirtmeden de geçemeyeceğim. Edebi bir eserle ilgili bir yazıda “olabilite” gibi bir garabeti kullandıktan sonra çeviriye dair yorumlarınız nasıl ciddiye alınabilir?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

elantrisin umudu

Elantris’in Umudu – Brandon Sanderson

Diriliş - İnceleme - Stephen King

Diriliş: İsa mı yoksa Dr. Frankenstein mı?