in ,

İnsan, Doğası Gereği Kötü müdür?

İnsan, doğası gereği kötü müdür? Sorunun tek bir yanıtı yok. Arthur Schopenhauer ve Alfred Adler’a göre meselenin derinlerine indik.

İnsan, Doğası Gereği Kötü müdür?
- Reklam -
- Reklam -

Bireysel Psikoloji Ekolü’nün kurucusu Alfred Adler (1870-1937), insanın “doğal” kabul edilebilecek duygu ve davranışlarının çoğunun kötücül bir temele dayandığını iddia ederken, Arthur Schopenhauer ise “zevk için işkence edebilen bir canlının” iyi olamayacağını savunur. Peki insan, doğası gereği kötü müdür?

Yüzyıllardır, sırf fethetme ve yönetme isteğiyle bile başka topluluklar ile savaşa tutuşup sayısız soydaşını dünyadan koparan insanoğlunun kötülüğe, iyilikten daha yatkın olduğu açıktır. Adler’e göre iyi özellikleri ve duyguları ağır basan insan (Sevinç, acıma, cömertlik gibi) aynı zamanda toplumsallığa da yatkın olan insandır. Adler’in, insan psikolojisini derinlemesine incelediği eseri İnsanı Tanıma Sanatı’nda özellikle üzerinde durduğu kötücül özellik, pek çok iyiliksever maske ile kendini gizleyen kendini beğenmişlik duygusudur. Üstünlük duygusu da dediği bu eğilimin temel sebebi ise aslında, aşağılık duygusunun üstesinden gelmeye çalışmaktır. Adler, her türlü kişilik özelliğinin, 0-6 yaş arası dönemde, çocuğun çevresindeki dış etmenler ile oluştuğunu kesin bir dille ifade eder.

Alfred Adler
Alfred Adler

Dünyayı kendi istem, yani bizi yöneten hırs dolu gücün tasarımından ibaret gören Arthur Schopenhauer ise, başkalarına sırf zevk için işkence edebilen bir canlının, özünde iyi olamayacağını vurgular. Ancak insanın içindeki bu kötülükten kendini sakınabilmesi de mümkündür. Schopenhauer’un burada en çok önem verdiği duygu merhamet ve aslında empatidir. Karşımızdaki insandan tiksinmemizin çok kolay olduğunu ancak onunla empati kurmaya çalışır, acısını anlamaya çalışırsak ilişkimizin daha sağlıklık olacağını vurgular.

İnsan kendisini olduğu gibi karşısında görebilseydi dehşete kapılırdı. Zits bizim medeni dünyamız şövalyelerle, eğitimli kimselerle, avukatlarla ve daha bilmediğim başkalarıyla karşılaştığımız bir maskeli balodan başka nedir ki? Hepsi de, bu maskelerin ardına saklanan servet avcılarıdır,” diyen Schopenhauer, insanın samimiyetine pek güvenmez.

- Reklam -

İnsanın bütün davranışlarının, içsel bir dürtü olan İstemden kaynaklandığını ve kişinin mutluluğa, onu bastırmayı başaramadığı sürece ulaşamayacağını iddia eder. Çünkü istemimize yenik düştüğümüz sürece elde ettiğimiz hiçbir şey bizi tatmin etmeyecek, doymak bilmez hırsımız ve açggözlülüğümüzün pençesinde debeleneceğizdir.

Arthur Schopenhauer - Kötü
Arthur Schopenhauer

Kendimize bir hedef koyduğumuzu ve hayatımızın 5 yılını bu hedefe ulaşma motivasyonuyla sürdürdüğümüzü varsayalım. Hedefimize sonunda ulaştığımızda, kısa bir anlığına duyacağımız haz, yerini tatminsizliğe, bu kez daha fazlasını istemeye bırakacaktır. Schopenhauer’a göre bu sorundan sakınabilmemizin tek yolu, dünyevi uğraşlardan elimizi eteğimizi çekmektir. (Bunları insanlara öğütleyen Schopenhauer’un, ailesinden kalan servet sayesinde hayatı boyunca çalışmasının bile gerekmediğini, her daim lüks içinde yaşadığını belirtelim. Üniversitelerde hocalık yapmış, ancak bunu sadece keyif için yapmıştır.)

Her Şeyin Temeli Çocukluk

Adler, insanın bütün hayatının 0-6 yaş arası çocukluk döneminde, çoğunlukla çevresinde gelişen olaylar sonucu belirlendiğini iddia eder. Bu durumda da, şu an sahip olduğumuz iyi veya kötü kişilik özelliklerimizin hepsini, kontrolümüzün dışındaki, hatta hafızamızda bile neredeyse hiç yer etmeyen bir dönemde edindiğimizi düşünmek, açıkçası biraz üzücüdür. Adler’in bu savını ileri götürürsek, kaderimizin 0-6 yaş arasında çizildiğini bile düşünebiliriz.

Alfred Adler, çocuğun doğduğu andan itibaren gördüğü veya göremediği ilgiye, sevgiye göre karakterinin çizildiğini iddia ederken, hayatını sürdürmesi için ihtiyacı olan amacını da bu dönemde kararlaştırdığını öne sürer. Buradan Adler’in, insanın karakterinin değişmeyeceğini ima ettiği çıkarımı yapabilir. Bu, Schopenhauer’un da kendi felsefesinde vurguladığı bir durumdur. İnsanın, her daim aynı durumda aynı şeyi yapacağını vurgulayan Schopenhauer, başka türlüsünün elinden gelmeyeceğini savunur.

kotuluk hakkinda

Adler’in, çocukluk ile ilgili savı ile ilgili olarak, arkadaş gruplarında veya toplum içinde hep ön planda olmayı, alınan kararların hepsinde kendisine de danışılmasını isteyen birisinin, çocukluğundan beri içinde üstün olma isteği taşıması örneği verilebilir. Bu çocuk, Adler’e göre çocukken içinde bulunduğu gruplarda hep lider rolünü üstlenmiş veya bunu amaçlamıştır. Ancak Adler buradaki liderlik isteğinin, tamamen kendini üstün hissetme, başkalarına söz geçirebilme arzusundan başka bir şey olmadığını vurgular. Lider ruhlu kişilerin, kriz döneminde ortaya çıkan ve toplulukları ardında sürükleyen kişiler olduğunu ifade eder. Bunu söylerken bu kişilerin kendi üstünlük duygularını beslediklerini, asıl amaçlarının bu olduğunu iddia eder.

Adler’in, sürekli yatağını ıslattığı şikayetiyle ilgili kendisine gelen 22 yaşındaki bir kızın durumunu incelediğinde vardığı yargı şöyledir:

“Hastamız, çocukluğunda ne zaman altını ıslatsa annesinin kalkıp yanına geldiğini ve onu güvende hissettirdiğini fark etmiştir. Ardından, ne zaman bir şeyden korksa altını ıslatarak annesini ayağına getirtmiştir.Korktuğu için annesinin yanına gelmesini ve istediklerini yapmasını sağlamaya alışmış ve bunu isteyerek yapmaya başlamıştır. Neticede yaşı gelip hayat ile yüzleşmesi gerektiğinde, yalnız başına ayaklarının üzerinde durması gerektiği için yine altını ıslatır olmuştur.”

Adler, bu kızın, son derece doğal bir duygu olan korkuyu hayatı boyunca yararına kullandıktan sonra kendi başına kalmasının ardından dışarıya bile çıkamayacak hale geldiğini söyler. Çünkü toplum ve dışarıdaki insanlar, hastanın kontrolünün dışındadırlar. Adler’in tabiriyle hastamız, sokaktaki insanlara söz geçiremediğini fark edince sokaktan bile korkar hale gelmiştir.

- Reklam -

Kendini Beğenmişlik ve Bahane Üretme

Adler kitap boyunca karşılaştığı vakalar ve açıkladığı kötü kişilik özelliklerini tarif ederken kendini beğenmişiliğin ve üstün olma duygusunun temelde olduğunu çok kez vurguluyor. Hatta bunu öyle bir seviyeye getiriyor ki, insanın kendi hatalarından başına gelen sorunlarda, suçu hep başka şeylere atmasını da buna bağlıyor. Hatta, kişinin hazırlıksız yakalandığı bir olayın üstesinden geldiğinde kendini beğenmişlik duygusunu pohpohladığını, başarısız olması durumunda ise bahanelere sığındığını, “Zaten hazırlıksız yakalandım ne yapabilirdim ki?” diyerek bu dürtüsüne yine toz kondurmama yolunu bulacağını iddia ediyor.

Adler, bu duygunun çocukluktan itibaren sürekli hissedilen aşağılık duygusuna tepki olarak insanda kök saldığını ifade eder. Devamlı suretle kendini yetersiz hisseden kişi, daha üste çıkmaya, her daim başkalarının üstünde olmaya çalışır. Bu da Adler’e göre toplumsallık duygusunu ciddi anlamda zedelemektedir. Çünkü her daim üstünlük arayan kişi, başkalarının kullanmaktan, samimiyetsiz davranmaktan veya yalan söylemekten çekinmemektedir. Bu durum da Adler’e göre en önemli kavram olan toplumun asla kabul etmemesi gereken bir durumdur.

adler fotograf

Alfred Adler
Adler, insanın sorumluluktan kaçma, hep suçu başka şeylerin üzerine atma huyunu da, biraz abartılı denecek bir şekilde ele alır. Öyle ki son derece normal duygular olan korku ve ürkekliği bile, aşırılığa varmaları durumunda insanın birkaçış yolu olarak kullanacağını öne sürer.

Karşısına çıkan engel veya sorun karşısında ürken ve hedefinden cayan ya da, Çok korktum yapamadım,” diyen insan, Adler’e göre suçu başka şeylere atarak ya sorunun çevresinden dolanmakta, ya da doğrudan doğruya onunla yüz yüze gelmekten kaçınmaktadır. Böylece Adler, korku ve ürkme gibi gayet doğal duyguların, insan tarafından abartılıp, sorumluluktan kaçma veya başarısızlığa bahane olarak kullanıldığını iddia eder. Böylece kişinin kendini beğenmişliği zarar görmemektedir. Hatta Adler insanın, bir duruma hazırlıksız yakalanmayı her zaman tercih edeceğini yazar. Böylece eğer başarısız olursa, “Zaten hazırlıksız yakalandım,” diyecek, sorunun üstesinden gelebildiği taktirde ise, “Bakın nasıl başardım,” diyerek caka satacaktır. İlk durumda kendini beğenmişliğine toz kondurmazken ikincisinde onu beslemektedir.

Bencillik ve Kötü Niyet

Neticede Schopenhauer’a göre, özünde bencil olan ve başkalarına, hatta hayvanlara zevk için eziyet eden insan, doğası gereği kötüdür ve karakter özellikleri asla değişmez. İstem’i tarafından yönlendirilen insan, devamlı daha fazlasını isteyecek, bu sırada çevresindekilere verdiği zararı umursamayacaktır. Nihai hedefine ulaştığında ise, kısa süren tatmin duygusu ve mutluluk yerini kısa sürede tatminsizlik ve daha fazlasını istemeye bırakacaktır. İstem’i bastırmanın tek yolu dünyevi zevklerden elini eteğini çekmek; insanlara “katlanmanın” tek yolu ise karşısındakinin acılarına, çektiği ızdıraplara bakarak onlara merhamet duygusuyla yaklaşmaktır.

Arthur Schopenhauer - Kötü
Arthur Schopenhauer

Adler ise, insanın en doğal hayatta kalma duyguları olan korku ve ürkmeyi bile kendini beğenmişliğin dümenine verir. Ona göre, bir şeyi yapmamak için bahane bulan insan, kibrine zarar gelmemesi için en baştan risk almamayı tercih etmektedir. Adler’e göre cömertlik bile, dozu kaçırıldığında kişisel bir şova dönüşür. Kişinin bütün karakter özellikleri de, çocukluğundaki bulanık dönemde çevresinin etkisiyle şekillenir.

Hem Schopenhauer’a hem de Adler’e göre insanın karakteri değişmezdir. Ve insan, doğası gereği kötülüğe meyillidir. Ancak, Schopenhauer Alman tarihinin en önemli filozoflarından, Adler de psikoloji biliminin en önemli insanlarından olmasına rağmen, değerlendirme yaparken ikisinin de genelleme yapmayı abarttığı ve biraz acımasız oldukları düşünülebilir.

Bu iki düşünür de, iyi insanların var olduğunu kabul etmekte ve özellikle merhamet duygusuna derin bir saygı duymaktadırlar. Ama onlara göre dünya, ağırlıklı olarak kötü niyetin ve bencilliğin pençesindedir.

Peki sizce insan doğası gereği kötü müdür? Yorumlarınızla Kayıp Rıhtım Forum’da bizimle olun!

Kaynakça

Arthur Schopenhauer – İnsan Doğası Üzerine
Alfred Adler – İnsanı Tanıma Sanatı
Kapak Görseli: Pieter Bruegel


* Ahlaki Açıdan Gri Karakterler: Kurgu Diyarların Tembelliğe Açılan Kapıları

* Kurgu Diyarların İz Bırakan 13 Kötü Karakteri

Murathan Özlü

1995 yılında dünyaya geldim.Hep biraz hayalperest ve düş dünyalarına ilgili oldum. Yeditepe Üniversitesi Gazetecilik bölümü mezunuyum. Küçüklüğümden beri buna iten şey Warcraft evreni oldu, son dönemde tanıştığım Witcher evreni de kalbimde onun yanına yerleşti. Felsefe, psikoloji ve korku kitaplarını da fırsat buldukça -Lovecraft başta olmak üzere- okurum. Okumak, yazmak, fikirlerimi paylaşmak ve bunlar üzerine tartışmak benim için bir rahatlama yöntemidir.

24 Yorum BULUNUYOR


  1. Avatar for Ilhan_Kahraman Ilhan_Kahraman dedi ki:

    İnsanoğlunu olduğundan daha kötü göstermek varoluşumuzu anlamsızlaştırmak için yaratılan başka bir yanılsamadan ibarettir. İnsanoğlu fedakarlığı en iyi bilendir. Ama onun kadar kötülüğüde bilir. Çünkü bir insan ne kadar kötü olabilirse o kadar iyi olabilir. Bu saçma gelebilir. Ama her şey seçimle başlar ve seçimle biter. Bir insan isterse yaşamını hiçe sayar. Eğer isterse kendisinden başka herkesi hiçe sayabilir. Bu zayıflıklarımızla ilgili değildir. Bu seçimle alakalıdır. İstersek her şey olabiliriz. Önemli olan ne olmak istediğimizdir. Sonuç olarak insan doğasının temeli saftır. Onu renklendirmek veya karartmak bizim seçimimizdir. Eğer insan doğası … derseniz en azından sonucun … olacağına inanırsanız. Sonuç o olur. Sonuçta hepimiz günahsız doğarız. Önemli olan seçimlerimizdir.

  2. Avatar for IrethOronar IrethOronar dedi ki:

    Valla ben kendime bakıyorum, gayet iyiyim

  3. Avatar for gurkansadece gurkansadece dedi ki:

    Kötü ve iyi biz insanların uydurduğu kavramlar. Ben zaman, şart ve ortama inanıyorum. Bunlar bizi iyi ya da kötü arasında bir noktaya yerleştiriyor. Kendi ürettiğimiz bu kavramlar içinde böylece yer buluyoruz. Örneğin idam kısa bir zaman öncesine kadar olağandı. Bir ceza yöntemiydi. İdam şimdi korkunç geliyor ancak önceden bir adaleti sağlama yöntemiydi. Bugün ise bir insanı mahkum etmek adil geliyor. Şimdi toplumun geneline bakılırsa müebbet hapis idamdan daha iyi görülür. Oysa birinde anlık bir acı varken diğerinde uzun ve ızdırab verici bir hayat var. Bu örnek çok spesifik gelebilir. Daha genel geçer görülen bir duruma bakalım. Hırsızlık örneğin. Tüm insanların kıtlık ve açlıkla mücadele ettiği bir ortamda hırsızlık eskisi kadar kötü görülmez.

    İyi ve kötü bizim kavramlarımız. Bir aslan bir zebrayı avlarken kötüdür bizim algımıza göre ve aynı aslan yavrularını emzirirken iyidir bize göre. Oysa ortada iyi ve kötü yok. Yalnızca kurak bir coğrafyada etçil bir hayvanın ölmemek ve neslini devam ettirmek için giriştiği bir eylem var.

  4. Avatar for Expelliarmus Expelliarmus dedi ki:

    Aklıma şu hikaye geldi:

    Yaşlı Kızılderili reisi kulübenin önünde torunuyla birlikte oturmuş, az ötede birbiriyle boğuşup duran iki kurt köpeğini izliyordu. Köpeklerden biri beyaz, biri siyahtı ve on iki yaşındaki çocuk kendini bildi bileli o köpekler dedesinin kulübesi önünde boğuşup duruyorlardı.

    Dedesinin sürekli göz önünde tuttuğu, yanından ayırmadığı iki iri kurt köpeğiydi bunlar. Çocuk, kulübeyi korumak için bir köpeğin yeterli olduğunu düşünüyor, dedesinin ikinci köpeğe neden ihtiyacı olduğunu ve renklerinin neden siyah ve beyaz olduğunu anlamak istiyordu artık. O merakla dedesine sordu.

    Yaşlı reis, bilgece bir gülümsemeyle torununun sırtını sıvazladı ve “Onlar benim için iki simgedir evlat” dedi. “Neyin simgesi?” diye sordu çocuk.

    Dedesi: “İyilik ile kötülüğün simgesi. Aynen, şu gördüğün köpekler gibi, iyilik ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur. Onları seyrettikçe ben hep bunu düşünürüm. Onun için yanımda tutarım onları.”

    Çocuk, sözün burasında; “Mücadele varsa, kazananı da olmalı” diye düşündü ve her çocuğa has, bitmeyen sorulara bir yenisini daha ekledi: “Peki, sence hangisi kazanır bu mücadeleyi?” dedi.

    Bilge reis, derin bir gülümsemeyle torununa baktı ve “Hangisi mi? Ben, hangisini daha iyi beslersem elbette o kazanır!” dedi.

    Buradan buldum bu hikayeyi.

  5. Avatar for Xerhias Xerhias dedi ki:

    Bu; hiçbir zaman, hiçbir şekilde, hiçbir yerde bir çocuğa tecavüz edip, onu öldürmeyi meşru kılamaz. Bu tamamen kötünün doğasıdır ve bizim değerlendirmemize de tabi değildir.

Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.

19 cevap daha var.

Thor: Love and Thunder Jennifer Kaytin Robinson

Thor: Love and Thunder Senaryo Ekibine Kadın Yönetmen Desteği

altered carbon 2. sezon fragman

Altered Carbon 2. Sezon Ana Fragmanı Yayında