Muhteşem Gatsby, Amerikalı yazar F. Scott Fitzgerald tarafından yazılmış ve birçok listede dünyanın en iyi romanları arasında gösterilmiş bir kitap. Yayımlandığı dönemde yeterince ilgi görmeyen eser, şimdi bir Amerikan klasiği olarak kabul ediliyor. Romanın odak noktasındaki Jay Gatsby de edebiyat tarihine adını yazdırmayı başarıyor.
İlk defa 1925 yılında yayımlanan Muhteşem Gatsby (The Great Gatsby), Amerika’nın 20’li yıllarında genç ve gizemli bir karakterin saplantılı aşkıyla olan hikâyesini konu alıyor.
Kitabın başkarakteri Jay Gatsby, adı da dahil olmak üzere birçok konu hakkında sürekli yalan söylüyor. Fitzgerald da Gatsby’yi “patolojik bir yalancı” olarak tasvir ediyor. Peki, Gatsby neden yalan söylüyor, hiç düşündünüz mü?
Jay Gatsby ve Yalanları
“Amerikan Rüyası” ideali
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra 1920’li yıllarda Amerikan ekonomisi büyük bir gelişim gösteriyor ve bu gelişim, sadece ekonomiyle sınırlı kalmıyor. Sosyal hayatta, sanat ve edebiyatta da büyük atılımlar gerçekleşiyor. Öyle ki bu dönemi ifade etmek için “kükreyen yirmiler” tabiri kullanılıyor.
İşte Muhteşem Gatsby, tam da bu dönemi anlatıyor. Gatsby, bu toplumsal yükselişin yaşandığı dönemde “Amerikan rüyası” idealine sahip bir adamken, bu rüyadan uyanması pek uzun sürmüyor. 1929’daki Büyük Buhran nedeniyle bir çöküş yaşıyor ve büyük bir yıkıma uğruyor. Daisy’yi elde etmek için söylediği bütün yalanlar ve kurduğu sahte hayat anlamını yitiriyor. Gatsby de “Amerikan rüyası” gören birçok kişi gibi yalanlarının ve açgözlülüğünün kurbanı oluyor.
Narsizm
Yalan genellikle bir avantaj elde etmek veya hoşlanılmayan gerçekleri örtbas etmek için söylenirken Gatsby, herhangi bir durumda içgüdüsel olarak yalan söylüyor. Bir kurban olması, Gatsby’yi yine de tamamen aklamıyor. Gatsby yalan söylüyor çünkü maruz kaldığı güvensizliklerin altında o kadar zengin ve derin bir narsisizm var ki, bunu hiçbir şekilde gizleyemiyor. Narsizminin arkasında oluşturduğu sahte kişiliği, partilerini verdiği zamanlarda da rol oynuyor. Bu partilerde Gatsby, servetini adil bir şekilde kazanan iyi bir vatandaş gibi davranmaya çalışıyor. Ancak gerçek tabii ki böyle değil. Gatsby aslında hayatını içki kaçakçılığı yaparak kazanıyor ve savaşta yasak süresince yasa dışı olarak alkol satıyor.
Gatsby’nin hakkında yalan söylediği konulardan biri de eğitimi. Gatsby, o kadar narsist bir karakter ki eğitimi hakkında dünyadaki en iyi üniversitelerden birinden mezun olduğu yalanını söylemek, ona çok doğal geliyor. Nick Carraway, Gatsby hakkında Jordan ile konuşurken konu Gatsby’nin geçmişine çıkıyor. Jordan ise Nick’e, “Bir keresinde bana Oxford’da okuduğunu söylemişti,” cevabını veriyor. Yine de Jordan, buna inanmadığını ve Gatsby’nin yalan söylediğini düşündüğünü Nick’e açıklıyor.
“Ama ben pek inanmadım.”
“Neden?”
“Bilmiyorum” dedi kararlı bir sesle, “orada okuduğuna inanmıyorum işte.
Gatsby, hem komşusu hem de Daisy’nin kuzeni olan Nick ile bir West Egg yolculuğuna çıkıyor. Arabada Nick’e kendi hayatı hakkında birkaç “hakikat” anlatmak istediğini, hakkında anlatılan zırvalıklardan dolayı yanlış tanınmak istemediğini söylüyor. Tabii, patolojik bir yalancı olan Gatsby’nin Nick’e doğru söyleyeceğini düşünmek büyük bir beklenti olur. Nitekim Gatsby, narsizminden yine taviz vermiyor:
“Tanrı şahidimdir, sana anlatacaklarım harfiyen doğru,” derken sağ elini de kaldırarak yeminini pekiştirdi. “Orta Batılı zengin bir ailenin oğluyum, şimdi hiçbiri hayatta değiller. Amerika’da büyüdüm ancak tüm atalarım gibi ben de Oxford’da gittim, bu bizde bir aile geleneğidir.”
Daisy’ye Duyduğu Aşk
Gatsby’nin hayatında eksik olan tek şey aşk. Aşk, belki de Gatsby’nin mutluluğunun tek gerçek anahtarı. Gatsby, yalan söylemek pahasına da olsa sevilmek için elinden geleni yapıyor. Gatsby, Daisy’ye saplantılı bir şekilde âşık ve onu elde etmek için de yalan söylemekten kesinlikle çekinmiyor.
Daisy; güzel, çekici ve heyecanlı olmasına rağmen çok boş bir kadın. Buna rağmen Gatsby için gelecekte gerçekleşmesini umut ettiği şeyleri temsil ettiğinden oldukça önemli. Gatsby, Daisy ile tanıştığı zaman, onu etkilemek için geçmişi hakkında yalan söylüyor. Ona layık olduğuna onu ikna etmek için zengin bir aileden olduğunu iddia ediyor. Sonunda, Gatsby savaşa gitmeden önce Daisy’nin kalbini kazanıyor.
Hayal Kırıklığı
Yaşamak istediği hayatı yaşayamayan Jay Gatsby, büyük bir hayal kırıklığının içine sürükleniyor. Zenginliğinin kaynağı çevresi tarafından tam olarak bilinmese de Gatsby’nin tüm servetini -yasa dışı yollarla da olsa- tek başına elde ettiğini biliyoruz. Ancak bütün bu zenginlik, Gatsby için tüm kapıları açamıyor. Gatsby, Nick ile sohbet ettiği bir sırada ona geçmişi hakkında yalan söylüyor. Aslında tek başına zengin olmasına ve birikimini sadece kendisine borçlu olmasına rağmen, aileden zengin olduğunu ileri sürüyor. Gatsby belki de kendi başarıları ile sahip olduğu bu zenginliğin, ona zengin doğmuş olanların sahip olduğu ayrıcalıkları vermediğini fark ediyor.
“Orta Batılı zengin bir ailenin oğluyum, şimdi hiçbiri hayatta değil.”
Gatsby hayatı boyunca olmadığı biri gibi davranarak yalan söylüyor. Edindiği arkadaşlarının gerçek dost olmadığı ortaya çıkınca yaşadığı yalnızlık, arkadaşlarının ve Daisy’nin sevgisi hakkında da hayal kırıklığına uğramasına neden oluyor. Daisy’nin ve arkadaşlarının sevgisini asla kazanamıyor ve Gatsby’nin oynadığı bu yalan tiyatro, perdenin sonunda kendi hayatına mâl oluyor. Böylece Amerikan rüyası, bir nevi kâbusa dönüşüyor.
Bir başka klasik olan Çavdar Tarlasında Çocuklar’ın başkarakteri Holden Caulfield hakkındaki yalan analizimize buradan ulaşabilirsiniz.
Konu hakkındaki görüşlerinizi bizimle Kayıp Rıhtım Forum’da paylaşabilirsiniz.
İllüstrasyonlar: Helen Green, Jili Pollo, Kati Dean
Kitabı tekrar okumuş gibi hissettim, güzel bir analiz olmuş. İlk sayfada Gatsby’nin babasının sözlerini hatırlaması, yalancılığına karşı bir tür savunma mekanizması gibi.
“Birisini eleştirmeye kalkıştığında, şu dünyada her insanın senin sahip bulunduğun ayrıcalıklara sahip olmadığını hiç aklından çıkarma.”
Ben zengin bir aileden gelmiyorum, hak ettiğim hayatı yaşamak için bu yalanları söylemek zorundayım, beni yargılamayın diyor adeta.