in ,

Karayip Korsanları: Salazar’ın İntikamı – Bu Sularda Yeni Bir Şey Yok

Karayip Korsanları: Salazar’ın İntikamı bu hafta vizyona girerek serinin beşinci filmi oldu. Bu serinin o kadar kolay biteceğini düşünmemiştiniz değil mi? Burada Hollywood’dan söz ediyoruz.

karayip korsanlari salazar in intikami
- Reklam -
- Reklam -

Karayip Korsanları: Salazar’ın İntikamı (Pirates of the Caribbean: Dead Men No Tales) bu hafta vizyona girdi. Böylece Karayip Korsanları da altı yıllık bir aranın ardından sinema salonlarına dönmüş oldu. Serinin ilk filmi 2003’te vizyona girdiğinde aklımızı başımızdan almıştı. Korsanlar, efsaneler ve lanetlerin yanı sıra güçlü mizahıyla da büyük bir hayran kitlesi edinmişti. Ardından gelen devam filmleri de bizi hayal kırıklığına uğratmamış, hatta efsanelerin, aksiyonun ve mizahın dozunu daha da arttırmıştı. Üçüncü filmden sonra Keira Knightley ve Orlando Bloom seriden ayrılmış olsa da Johhny Depp ve Geoffrey Rush macerada yer almaya devam etmişlerdi.

Geçtiğimiz aylarda yeni filmin fragmanları nihayet yayınlanmış, seriden ayrılmış olan oyuncuların da konuk oyuncu olarak yer alacağı duyurulmuştu. Biz hayranlara da gün saymak kalmıştı. Peki bu film, yeni bir serüven bekleyen hayranlarına ne vadediyor? Gelin, inceleyelim.

Yeni Olmayan Konu

Karayip Korsanları’nın önceki filmlerinde konular birbirine benzerdi ve benzer bir akış içinde ele alınıyordu. Yine de ilk üç film tutarlı bir şekilde birbirinin devamı olabilmişti. Dördüncü filmse bağlantısız görünmekle birlikte konu yine benzerdi. Peki, nedir benzer olan konu?

- Reklam -

Kaptan Jack Sparrow geçmişte çok belalı bir adamın canını yakmış ya da ona kazık atmıştır. Şimdi o adam da bizim Sparrow’un peşindedir. Ayrıca Sparrow’un peşinde Turner ailesinden bir delikanlı, genç ve güzel bir kız, bir grup korsan, İngiliz donanması, Doğu Hindistan Ticaret Şirketi vs. olmak üzere bir sürü insan daha vardır. Taraflar çok çeşitli olabilir, Kaptan Jack de sürekli taraf değiştiriyormuş gibi görünebilir ama en sonunda anlaşılır ki o sadece kendi tarafındadır. Bu hikâyeyi bir kere izlemek güzeldi, iki kere izlemek güzeldi, hadi sizi kırmayalım üç kere izlemek de güzeldi. Fakat bir noktadan sonra aynı hikâyeyi farklı isimlerle de olsa defalarca izlemek sıkıcı olmaya başlıyor.

Şimdi yine benzer hikâyeyi satıyorlar bize. Şeytan üçgeninde ölülerin kontrolünde bir gemi vardır. Geminin başında Kaptan Salazar bulunmaktadır. Kendisi, nedenini sonradan öğreneceğimiz bir husumet nedeniyle Kaptan Jack Sparrow’dan intikam almak istemektedir. Bu arada Will Turner ve Elizabeth Swann’ın oğlu Henry Turner da Sparrow’un peşindedir. Çünkü herkesin bir amacı da Poseidon’un üç başlı mızrağını bulmaktır. Henry, mızrağı bulursa babasının üzerindeki laneti kaldırabilecektir. Sparrow bulursa, Salazar’ın üstündeki laneti kaldırıp onu sıradan bir ölümlü yapacak ve tehlikeden kurtulacaktır. Salazar bulursa mızrağı korumaya alacak ve güvende olacaktır. Kaptan Barbossa bulursa Salazar’ı bertaraf edip denizlerin hakimi olacaktır. Aynı amaç İngiliz Donanması için de geçerlidir. Poseidon’un mızrağını bulmak imkânsız görünmektedir, fakat aslında bir yolu vardır. Jack Sparrow’un elindeki pusula, kişiye en çok istediği şeyin yerini göstermektedir. Böylece Sparrow bir kez daha konunun odağı olur ve herkesi peşine takar.

Yani konu olarak çok fazla orijinal bir şey yok. Herkes Sparrow’un peşinde, Sparrow ise postu kurtarmanın ve kendi gemisinin kaptanı olmanın peşinde. En önemli fark Carina Smyth karakteri. Çünkü bu kez pusula yetmiyor ve onun yıldızları gözleme yeteneği de lazım oluyor. Bunun dışındaki pek çok şey önceki filmlerle benzer ve tahmin edilebilir.

Karayip Korsanları ve Bilim?

Carina Smyth’in bir bilim insanı olarak hikâyeye dahil olması bu filmin öncekilerden ayrılan bir yönü. Ki ben bunun olumlu bir değişiklik olmadığını düşünüyorum. Bilimi severiz, bilim kadınlarını da severiz ama Karayip Korsanları gibi bir eserde bilim, olmaması gereken bir şeydir.

caryna smithKarayip Korsanları’nın konusu bizim dünyamızda yaşanmıyor. O, Orta Çağda başta kilise olmak üzere bilime karşı çıkan çevrelerin dayattığı dünya görüşüne dayanan, onun bir parodisini yapan bir eserdir. Dünyanın düz bir tepsi şeklinde olup bir öküzün boynuzları üzerinde durduğu, okyanusların dünyanın kenarlarından döküldüğü, haritanın çeşitli yerlerinde “burada canavarlar var, yaklaşmayın” yazdığı bir dünya görüşüdür bu. İşte Karayip Korsanları böyle bir dünyada yaşanan bir eserdir.

Karayip Korsanları’ndaki okyanuslar tehlikeli yaratıklarla, lanetlenmiş korsanlarla doludur. Serinin üçüncü filmi olan Dünyanın Sonu‘nda görüldüğü üzere Dünya düzdür ve kayıp denizlerle çevrilidir. Eğer oraya ulaşırsanız Dünya’nın kenarından aşağı düşersiniz.

Böyle bir esere bilimi yerleştirmeye çalışmak, Galileo’dan söz etmek, hatta bilim sayesinde karakterlerimizin hedefe ulaşmasını sağlamak hiç olmamış. Karayip Korsanları bir tarih filmi değildir, fantazyanın bir ürünüdür. Bu filmi yapan insanlar bunu anlayamamışlar.

Oyuncular

Geoffrey Rush her zamanki gibi Kaptan Hector Barbossa rolünü başarıyla oynamış. Hiç eksiği yok. Orlando Bloom ve Keira Knightley de filmde göründükleri çok kısa süre içinde rollerini yerine getirmişler. Burada asıl söz etmemiz gereken Kaptan Jack Sparrow rolündeki Johnny Depp. Kötü bir oyunculuk sergilememiş ama önceki filmlerdeki kadar iyi de değil. Çünkü jest ve mimikleri bu kez daha az kullanmış. Halbuki Sparrow’u Sparrow yapan özelliklerinden birisi de abartılı jest ve mimiklerdir. Sparrow’un gençliğini canlandıran Anthony De La Torre bence bu konuda daha etkileyiciydi.

young jack sparrow

Filmde genel olarak eski nesilden hiç kimse kötü bir oyunculuk sergilememiş ama sonraki nesil biraz sorunlu. Carina Smyth rolündeki Kaya Scodelario vasat bir oyuncu. Zaten oynadığı karakter bu evrene uygun olmayan bir karakter ama buna bir de yetersiz oyunculuk eklenmiş. Kendisine dair filmden aklımdan kalan tek şey göğüslerini gözümüze sokan kıyafetiydi. Elbette böyle bir kıyafet de olabilir ama ben bir oyuncunun ilk önce oyunculuk yeteneğiyle aklımda kalmasını isterim, kıyafeti ondan sonra gelir. Oyunculuk yerine görünüş ile dikkat çekilmeye çalışıldığı zaman filmi ciddiye almakta zorlanıyorum.

Henry Turner rolündeki Brenton Thwaites de yetersiz bir oyuncu, canlandırdığı karakter de sorunlu. Filmin başında Henry Turner’ın çocukluğunu görüyoruz. Lewis McGowan tarafından canlandırılmış ve çok da iyi oynamış. Filmin başında, 12 yaşındaki bir çocuğun tek başına, hem de gecenin bir vakti tehlikeli bir okyanusun dibine Uçan Hollandalı‘yı bulmak için daldığı sahnede çok etkilenmiştim. Bu çocuk iyi bir oyuncu ve oynadığı karakter umut vadediyor demiştim. Büyük beklentiye kapılmıştım ama sonraki sahnelerde yetişkinliğini gördüğümde vasat bir karakter ve vasat bir oyunculukla karşılaştım.

- Reklam -

Bu filmde bence işini en iyi yapan kişi Kaptan Salazar rolündeki Javier Bardem’dir. Hiçbir şey için olmasa bile Kaptan Salazar’ı görmek için bu film izlenebilir. Javier Bardem yine oynadığı karakterle bütünleşmiş, hissederek oynamış.

javier bardem

Yakışmayan Espriler

Karayip Korsanları aynı zamanda bir komedidir. Üstelik kaliteli bir komedidir. Jack Sparrow’un abartılı jest ve mimikleri sizi güldürür. Korsanların ağzından çıkan her cümle ayrı bir espridir ve hepsi de güzel bir espridir. Fakat bu seferki film için aynı şeyi söylemek mümkün değil.

Film boyunca düşük seviyeli espriler gördüm. Önemli bir kısmına güldüğümü söyleyemeyeceğim. Hatta bazı esprilerin seksist olduğu da söylenebilir. “Bu insanlar korsan, nasıl düzgün espri yapmalarını beklersin,” diye sorabilirsiniz. Bunu önceki filmler yüzünden bekliyorum, yoksa ben de beklemezdim. Önceki filmlerde zekice espriler vardı. “Pusula kuzeyi göstermiyor ama biz de kuzeyi arıyor değiliz”, “Kayıp denizleri bulmak için önce kaybolman gerekir” gibi zekice espriler ve Sparrow’un zekâ dolu diyalogları vardı.

Önceki filmlerde iyi düşünülmüş vecizeler vardı: “Dünya hala aynı, sadece içindekiler azaldı” , “Yenilen tarafta olmanın bir onuru yoktur. Kazanan tarafa geçmek ise oldukça iyi bir iştir” , “Cehennemin en sıcak yeri asiler ve hainlerle doludur” , “İyi bir karar bile yanlış bir nedenle verilmişse kötü bir karar demektir.”

Salazar’ın İntikamı filminin en büyük sorunu bu işte. Kaliteli espriler ve diyaloglardan yoksun. Filmin konu bakımından öncekileri tekrar etmesi belki sorun olmayabilir, “Benzer konuları elli kere işleseler yine izlerim,” diyebilirsiniz. Bilim göndermeleri de sizin için sorun olmayabilir. Oyunculuklardan ve görsel efektlerden memnun kalabilirsiniz. Fakat Karayip Korsanları’nı Karayip Korsanları yapan en önemli şeylerden biri mizah unsurudur, bu nedenle bu film bu seriye yakışmamış. Vikisöz’de Karayip Korsanları filmlerinde geçen sözlerin derlemesi mevcut. Bir bakın ve cevheri görün. Sonra da bu filmle karşılaştırın.

Salazar’ın İntikamı’nın en iyi olduğu konu görüntü. Bugüne kadar yapılmış Karayip Korsanları filmleri içinde en iyi görselliğe sahip film Salazar’ın İntikamı’dır. Film, mizahta sınıfta kalsa da bunu göze hitap eden sahnelerle telafi ediyor.

jack sparrow

Sonraki Film

Bu filmin en dikkat çekici yönlerinden biri de finali oldu. Öyle bir şekilde sonlandı ki Karayip Korsanları kesin bir sonuca bağlandı ve devamının gelmesi imkânsız gibi bir izlenime kapıldım ben. Açık nokta kalmadı bence. Bu bakımdan iyi bir finaldi diye düşünüyordum ama IMDb’ye baktığımda yapılması düşünülen bir altıncı film gördüm. Konuyu nereye veya neye bağlayacaklar da o filmi yapacaklar çok merak ediyorum.

Hollywood’da hiçbir film iyice sıkılıp suyu çıkarılmadan sona ermez, hatta bazen suyu çıksa da sona ermez. Karayip Korsanları’nın yeni filmi de bu durumun sıradan bir örneği. Daha önce de bir eserin bitmesi gerektiği yerde bitmesinin, devam etmesi gerektiği yerde devam etmesinin çok önemli olduğunu defalarca yazmışımdır. Son yıllarda; bitmesi gerektiği yerde bitmeyen, bitirilemeyen, iyi para kazandırıyor diye ısrarla devam ettirilen nice film serisinin yeni filmlerle nasıl katledildiğinin, eserin en baştaki ruhunun yeni filmlerde nasıl yok edildiğinin bol miktarda örneğini gördük. Şimdi aynı şeyi yaşama sırası Karayip Korsanları’nda. Konusu tamamlanmış olmasına rağmen yeni bir film bekleniyor.

Bunun suçlusu biraz da biz izleyicileriz. Sevdiğimiz serilerin yeni filmleri sinemalara geldiğinde koşa koşa gidiyoruz. Bu filmlerin nasıl filmler olduğunu hiç düşünmüyoruz. Hatta bazen yeni bir filmin kötü olduğunu bildiğimiz halde onu izlemeye gidiyoruz. Yeni ve farklı şeyleri talep etmiyoruz, sevdiğimiz şeylerin devamını, tekrarını veya spinoff hikâyesini talep ediyoruz. Çünkü pek çoğumuz işin sanat yönüne önem veren sinema severler değiliz (kendimi hariç tutmuyorum), sadece tüketiciyiz. Biz tüketiciler de Hollywood’un yeniden çekim/devam hikâyesi/spinoff batağında olmasının sorumluluğunu paylaşıyoruz.

Sevdiğimiz serilerin paragöz yapımcılar tarafından mahvedilmesinin tez zamanda sona ermesi dileklerimizle… Onlar varken başka korsana hacet yok.

Okan Akıncı

1986’da Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesinde doğdu. 1998’den beri ailesiyle birlikte Adana’da yaşıyor. 2010’da Mustafa Kemal Üniversitesi Muhasebe Önlisans bölümünden ve 2013’te Anadolu Üniversitesi İktisat bölümünden mezun oldu. Katı bilimkurguya bayılıyor, kendi çapında öyküler yazıyor. Şu sıralar en büyük hobisi yeni diller öğrenmek ve bir gün tüm dünyayı görebilmek istiyor.

  1. Okan bey biz de net bir son diye düşünerek sinemadan çıktık. Ancak iyi ki dışarıda bekleyen görevliye “sürpriz final var mı?” diye sormuşum. Evet deyince tekrar içeri girdik. Tüm jeneriği izleme pahasına (sanırım bir 10 dakika sürdü) sürprizi gördük. O sürprize ve bu filmin gişe başarısına(!) göre 6. film garanti diyebiliriz.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

beren and luthien alan lee

Beren ile Lúthien’in Hikâyesi 100. Yaşında Kitap Oldu

fantazya kampı kapak

Fantazya Kampına Hazır mısınız?