in ,

Mary ve Max: Animasyon Övme Durağı

“Mary ve Max” (Mary and Max) bir dostluk hikâyesi. Birbirini hiç görmeden seneler boyunca mektuplaşan ve o mektuplarla bambaşka hayatlarda nefes alan iki farklı insanın hayat macerası. Daktiloya bırakılan bir küçük not, biraz umut, ama bolca gözyaşı…

mary and max inceleme
- Reklam -
- Reklam -

Mary ve Max (Mary and Max) incelemesi ile sizlerleyiz.

Bu güzel stop motion (hamur animasyonu) filmin hikâyesini hem yazan hem de yöneten Adam Alliot, bu konuyu yazarken kendi yaşamındaki bir mektup arkadaşından ilham aldığını söylüyor. Daha önce aynı ekibin elinden çıkan kısa film Harvie Krumpet’ı izlediyseniz onunla benzer tatta bir yapım sizi bekliyor, yine hayatın parlayan tarafları değil de daha az ışık alan, kıyıda köşede kalmış, elinde kalem tutan insanların anlatmayı pek tercih etmediği, ilgi çekici görülmeyen iki insanın hikâyesi. Birazcık kara mizah, sigara içemediği için üzülen küçük balıkların derdine ortak oluş; biraz Mary ile okulun bahçesinde oturup insanları gözlemlemek ve üzülmek… Ama en önemlisi, Mary ve Max bir dostluk hikâyesi. Birbirini hiç görmeden seneler boyunca mektuplaşan ve o mektuplarla bambaşka hayatlarda nefes alan iki farklı insanın hayat macerası. Daktiloya bırakılan bir küçük not, biraz umut, ama bolca gözyaşı…

Dikkat: Buranın aşağısı hep sürprizbozan (spoiler), sorumluluk kabul etmiyorum.

- Reklam -

mary ve max inceleme

Mary ve Max İncelemesi: Rastgele Mektuplar ile Başlayan Hikâye

Artık dönecek içimin kalmamasından korktuğum, sürekli kendimi yamayıp durduğum bir zaman diliminde rastlaştık bu filmle. Konusunu bile okumadan bomboş bir suratla tıklamış, önümdeki iki saat boyunca kafamı dağıtmasını ummuştum. Umduğumdan çok daha fazlasını bulacağımı bilmiyordum. Bu film benim için yalnızlık kelimesinin sözlük karşılığı. Yeri bu kadar hassas bir yapımı anlatmak için önce karakterleri, sonra da onların nasıl dost olduğunu anlatmalıyım tabii.

Mary hayatının herhangi bir döneminde zorbalığa uğramış her insanın anlayacağı bir karakter. Çirkin görülen kimsenin arkadaş olmaya yanaşmadığı küçük bir kız, ilgisiz bir ailesi, alkolik bir annesi var. Ha bir de tamamlamak istediği Nobletleri.

Her şey bir gün onun Max’e rastgele attığı bir mektupla başlıyor.

Max, Asperger Sendromu teşhisi konmuş, hayali arkadaşlarıyla sohbet etmeyi seven, obez bir amca. Asperger Sendromu hakkında ufak bir not düşeyim, empati eksikliği olarak da geçer. İnsanların hissettiği duygulara bir anlam yükleyemeyen bu bireyler iletişim kurmakta büyük zorluklar çekerler.

mary and max yorum

- Reklam -

Her iki karakter de o kadar gerçek, o kadar hayatın içinden yazılmış ki Max’in dökemediği gözyaşlarını siz döküyorsunuz izlerken. Bu yüzden “tears for Max” sahnesi çok kıymetli, o sahne sadece Mary’nin değil sizin gözyaşlarınızı da kapsıyor. Küçükken sorduğumuz saçma saçma sorulara cevap verilmediğinde bir köşeye çöker, hayaller kurar ve iki kelime bilir halimizle günlükler tutardık ya, bu yüzden Mary’nin Earl Grey adında biriyle evlenmek istemesine fazla gülemiyoruz. Aklımıza kendi çocukluk hayallerimiz geliyor, yarı buruk gülümsüyoruz.

Endişelerini anlıyoruz sonra, başka bir insan için aşırı kolay gibi görünen bir cümleyi sarf etmenin, güvenmenin ve öylece yaşayıp gitmenin ne kadar zor olduğunu görüyoruz onlar için. Nitekim küstükleri de oluyor birbirlerine, toz pembe bir hikâye değil bu. En sonunda Max o duvara bakarken ölüyor, Mary onun sayesinde intihar etmekten vazgeçiyor. Belki ritüelleri bize garip geliyor, belki bunca sene birbirlerini hiç görmemiş olmalarını yadırgıyoruz ama, ama finalde öyle bir sahneyle düğüm düğüm ediyorlar ki boğazınızı, o iki repliği siz de tekrarlıyorsunuz içinizden:

“You are my best friend. You are my only friend.”

İşte tam o sahnede aklınıza anlamak, anlaşılmak, dostluk ve diğer her şeyle ilgili bir yığın şey üşüşüveriyor. Ben eskiden kelimelere hiç ihtiyacım olmadan beni anlayabilecek bir insanın hayalini kurar ve hiç konuşmamayı dilerdim. Kafamdaki dostluk tanımında kelimelere çok yer yoktu çünkü. Tam o sahnede o iki insanın birbirini hep anladığını ve bunun onlara yettiğini anladım, artık mektup yazmaya, konuşmaya ve hatta sarılmaya bile ihtiyaçları yoktu. Max ölmüştü, ama Mary’nin zihninde, kalbinde, mektuplarında yaşamaya devam ediyordu. Sevginin nasıl bir his olduğunu öğrenerek ölmüştü. Mary annesi gibi olmamıştı, güçlü durmaya çalışmış, intihar etmemişti. Bu yüzden bu final kıymetliydi. Bu yüzden tam bu kısımda kalbim sıcacık oluverdi.

Düşündüm. Bazen beraber olamasak da, farklı illerde, farklı dünyalarda, farklı dertlerle kavrulurken aynı ekmek arası çikolatayı yediğim, aynı gökyüzüne bakarak gözyaşı döktüğüm, o gözyaşlarına dokunabilen insanları düşündüm. Ve eğer dilekler gerçekleşebiliyorsa, bir ömür boyu o güzel insanlarla birlikte kalabilmeyi diledim.

Unutmayalım ki: “Akrabalar Tanrı vergisidir, çok şükür ki arkadaşlarımızı biz seçeriz.”

Şevval Gülteki

Sevdiği şeyler hakkında methiyeler düzmekten asla yorulmayan, gözlerinin içi parıldayarak animasyon yorumlayan bir edebiyat öğrencisi. Kitap misyonerliği yapmaktan büyük keyif alır. Resmiyette isminin Şevval olarak gözükmesine aldırmayın, çoğunlukla Maki olarak anılır. Bitki çaylarını, uzun ve bazen anlamsız yürüyüşler yapmayı ha bir de şiiri çok sever. Onu bir köşede, elinde bir bardak dolusu çayla bir şeylere söylenir ve surat asar halde bulmanız oldukça olası.

4 Yorum BULUNUYOR


  1. Avatar for Kamile Kamile dedi ki:

    Ah o ne güzel bir animasyondur öyle… 2 sene önce izlemiştim, keşke daha önce izleseymişim derim hep .

  2. Avatar for JCDenton JCDenton dedi ki:

    İnternetten arkadaşlık kuran veya uzak ilişki yaşayan insanların çok kolay empati kurabileceği bir film.

  3. Avatar for thequeenisdead thequeenisdead dedi ki:

    En sevdiğim stop-motion örneklerindendir. Her yaş grubunun izleyip keyif alabileceği bir animasyon bence, çok keyifli bir o kadar da hüzünlü. Sonu beni çok etkilemişti, izleyiniz…

  4. Avatar for mit mit dedi ki:

    Zeki Alasya ve Metin Akpınar’ın Güle Güle diye bir filmi vardı. Üniversitedeyken sinemada izlemiştim. 1999 ya da 2000 falan. O filmde de birbirlerini sadece bir kez gören ve mektuplaşarak aşklarını devam ettiren iki kişinin hikâyesi anlatılırdı. Hem gülmüş hem de çok duygulanmıştım.

    Bu animasyonun konusu da onu anımsattı bana. Her ne kadar spoiler uyarısından sonra okumayı bıraksam da merak ettim. Bir ara izleyeceğim inşallah. Teşekkürler inceleme için :slight_smile:

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

hellboy 2019

Yeni Hellboy Daha Karanlık Olacak

Kuzgunun Gölgesi serisi inceleme

Kuzgunun Gölgesi: Tamamlandığı Halde Değeri Bilinmeyen Bir Seri