Furkan Emir Aktaş
Sanki bir oyun oynamıyorum da, bir romanı yaşıyorum. H.P Lovecraft’ın yarattığı karakterlerle, Agatha Christie’nin Fare Kapanı birleşmiş gibi…. Laura Silver, güzeller güzeli baş kahramanımız, tıpkı soy ismindeki gibi gümüş renkli saçlara sahip. Yanına yakışıklı mı yakışıklı, turuncu saçlı yardımcısı Orwell Cooper’ı alıyor ve ikilimiz birlikte bir yolculuğa koyuluyorlar. İki dedektifimizin amacı ellerindeki liste doğrultusunda doğaüstü yaratıklar ansiklopedisi oluşturmak. Oyunumuzun hikayesi 1930’lu yıllarda geçiyor. Mekan tasarımları, o mekanlarda bulunan objeler, karakterlerimizin kıyafetleri…
Kısaca oyunda bulunan her bir öge 30’lu yılların nostaljisini bizlere net bir şekilde yansıtıyor. Aslında yapımcılar bizzat kendisi görsel roman olarak adlandırıyor bu eseri, yani tam olarak bir oyun değil. Ama içinde hem bir kitabın, hem bir oyunun, hem de dizilerin-filmlerin özelliklerini barındırıyor bu yapım.
Uzun bir seri olarak planlanan oyunun ilk bölümü olan Misadventures of Laura Silver (Laura Silver’ın Talihsiz Maceraları), oyuncuları bitirene kadar başından kalkamayacakları bir evrene sürüklüyor.
Büyük Karar Anlarında Bize Bırakılan Seçimler, Oyunun Sonunu Etkiliyorlar
Yukarıda da bahsedildiği gibi oyunumuz bir görsel roman şeklinde ilerliyor. Ekranın alt kısımda yarı şeffaf bir çizgi üzerinde, konuşan karakterlerimizin söyledikleri alt yazı olarak sunuluyor. Yani karakterler henüz bir seslendirmeye sahip değil. Hikaye ilerledikçe baş kahramanımızın büyük karar anlarında ne yapması gerektiğini seçmek, ekran karşısındaki biz oyunculara bırakılıyor. Ama ne kararlar?! En kritik yerde ne seçeyim diye düşünürken arkadan verilen müziğin sizi iyice dedektifmişsiniz gibi hissettirmesi harika bir his. Hele ki yapacağınız seçimin oyunun sonuna etki etme olasılığı, her karar sırasında kafanızı kurcalıyor.
Aslında bir oyunda karakterlerin detaylı mimiklerini görmek çok mümkün olmaz. Fakat bu tarz görsel romanlar durağan sahneler içerdikleri için, karakterlerin yüz ifadeleri özenle seçilmiş. Olay örgüsü geliştikçe yaşanan olaylar karakterlerin yüzüne tepki olarak yansıyorlar. Buna ek olarak karakterlerin her biri, yapımcıların yaptığı bir çizim yarışması aracılığıyla seçilmişler. Bu yüzden karakterlerdeki o doğallığı rahatlıkla sezebiliyorsunuz. Zamanında dedektifçilik oyunlarında hayli tutan “olay yeri inceleme“, oyunda bulunuyor ama bir tık geri planda. İleride yapılabilecek devam oyunlarında bu noktaya biraz daha ağırlık verilmesi, oyunu çok daha keyifli kılacaktır.
Laura Silver’ın Talihsiz Maceraları bir görsel roman olmasına rağmen, oldukça sade bir dile sahip. Oyuncuyu sıkmayan olay örgüsü ve konuşmalar sizi oyundan uzaklaştırmıyor. 100’den fazla seçim, sizi 3’den fazla farklı sonlara sürükleyebilir. Ancak şimdiden uyarıyoruz, beklenmedik yerde, beklenmedik şeyler yaparsanız sona ulaşamadan kendinizi ölmüş olarak bulabilirsiniz. 400Mb’lık boyutuyla 8 saatlik bir oyun süresi sunan oyun, 16.59 Tl gibi son derece uygun fiyatıyla Steam’den erişilebilir durumda. Üstelik yapımcıları Türk olduğu için Türkçe diliyle oynayabiliyorsunuz Laura Silver’ı.
Üç Türk üniversite öğrencisinin boş zamanlarında geliştirdiği oyunu severek oynayacağınıza şüphe yok. Hele ki bu oyun boş zamanlarda değil de, üzerine düşülerek yapılan bir seri haline gelirse; Laura Silver ismini başarıdan başarıya koşarken görebiliriz. Eğer oyun ilginizi çektiyse şuradan ulaşabilirsiniz.
Bilgisayar oyunlarında görsel roman türü hoşunuza gidiyor mu? Peki siz “Misadventures of Laura Silver”ı oynadınız mı?
Görüşlerinizi Kayıp Rıhtım Forum’da bizlerle paylaşabilirsiniz.
Oyunun senaryosu İngiliz bir romandan mı uyarlama? Yoksa hikayeyi Türk öğrenciler mi kurgulamış.
Bana sorarsanız pek fark etmez. Sonuçta ortada bir ürün var, üç öğrencinin boş zamanlarında ortaya çıkardıkları bir oyun var. Hikaye mantıklı mı, olay örgüsü nasıl, oynanış nasıl vs. deyip geçerim.