in ,

Orada Bir Yerde: Tam Dilimin Ucunda

Yerli edebiyatımızın hiçbir türe tam olarak girmeyen ve “fantastiğin kıyısında” olarak tanımlanan şaşırtıcı eseri Orada Bir Yerde’yi inceledik.

orada bir yerde ust
- Reklam -
- Reklam -

Türk edebiyatının yeni yüzlerindeki sıcaklık benim de mimiklerime yayılıyor doğrusu. Sonrasında öyküleriyle zihnime sıçrıyor ve küçük patlamalar yaratıyorlar. İşte bu yeni yüzün, yeni heyecanın ve bir nevi devrimin son patlamasıysa Engin Türkgeldi oldu.

Karşımızda bir ilk kitap var; ancak bu ilk kitap Can Yayınları gibi ülke edebiyatımıza değerli katkıları olmuş bir yayıneviden çıkma başarısını göstermiş de bir orada bir yerdekitap. Ayrıca bu eser her ne kadar bir “ilk kitap” olsa da Engin Türkgeldi’nin edebiyatımıza attığı ilk adım değil. Çünkü karşımızda yeni yazar kisvesi altına gizlenmiş tanıdık bir isim var. Bu da bir eleştirmen olan beni, ilk eserini yazmış bir yazarı irdeleyeceğim tutumdan çıkartıp bu alanda ilerlemiş bir ismi mercek altına alacağım tutuma doğru sürüklüyor.

Engin Türkgeldi, öyküleri ülkemizin önde gelen edebiyat dergilerinden olan Hayalet Gemi, Sarnıç, Karahindiba ve Öykülem gibi dergilerde yayınlanmış bir isim. Dahası, 3 aylık edebiyat dergisi altZine ile ona bağlı olarak e-kitaplar çıkaran altKitap’ın da yayın kurulunda. Kendisinin altKitap’tan çıkan e-kitabı Gölgeler Ordusu Yekta Kopan’ın editörlüğünden geçmişken, yine altKitap’tan çıkan kolektif eserler Bir Kitabın Eşiğinde ile O Yaz eserlerinde de yer almıştır. Peki kendisinin bu edebiyatçı kimliğinin dışında bir doktor, bir kadın doğum uzmanı olduğunu söylemiş miydim? Söyledim gitti!

- Reklam -

Orada Bir Yerde, uzun zaman sonra gerçekten de kitabın içeriğini anlatan bir tanıma sahip bir kitap. Buna özellikle değiniyorum, çünkü yayınevlerinin gerçeği yansıtmayan ya da kitabı olmadığı bir şeymiş gibi gösteren tanıtım metinlerinin/arka kapaklarının tuzaklarından bana gına gelmişti. Onlara kanmamak içinse daha farklı bir yaklaşım sergiliyordum. Oysa Orada Bir Yerde için yazılanlar, kitabı bitirdiğimde tam olarak düşündüğüm şeylerdi ve içeriği doğru biçimde aktarıyordu.

Şöyle deniyor,

“Engin Türkgeldi’nin Orada Bir Yerde’si, benzerine pek az rastladığımız bir öykü dünyası çıkarıyor karşımıza. Alabildiğine görsel, dünya edebiyatının tanıdık öykülerine ve atmosferine göndermelerle ilerleyen, fantastiğin kıyısında bir öykü dünyası bu.”

Fantastiğin kıyısında”, ah, ne kadar da doğru!

Orada Bir Yerde, adındaki muallaklığı kitabın coğrafyasına ve anlatısına çok güzel yedirdiği kadar, pek çok açıdan bu muallaklığa ters düşen bir açıklığa da sahip. Bazı açılardan kapalı, gizemli; bazı açılardansa her şeyi olduğu gibi anlatan bir dobralığa sahip.

- Reklam -

Nerede, ne zaman geçtiğini bilmediğimiz 10 öyküye sahip kitap. Orada bir yerde geçen olayları okuyoruz ve kitapta her öykü bir sonrakine sahneyi bırakırken öyküler tamamlandığında hepsinin nasıl da el ele tutuştuğuna şahit oluyoruz. Biz zamanı bilmesek de tüm zamanlar şimdiki zaman. Coğrafyayı bilmesek de bütün yerler tanıdık sanki. Bazen Anadolu’da bir köy, bazense Binbir Gece Masalları’nın geçtiği yerleri andırıyor. Hepsi tanıdık, hepsi bildik, ama dilimizin ucuna gelip de adını koyamadığımız türden.

Öykülerin hepsi el ele tutuşuyor dedim ya, böylece aynı coğrafya ve benzer zaman dilimlerinde geçen bu öykülerden birinde gördüklerinizi bir başkasına duyuyorsunuz. Böylece fantastiğin kıyısında olan bu kitap, günümüz fantastiğinin en bilinen hâli olan dünya yaratımı misyonunu da başarıyla tamamlamış oluyor.

Engin Türkgeldi’nin dili bir hayli yalın olmakla birlikte bu yalınlığı kelime dağarcığından seçtikleriyle bir güzel süslüyor. Cümlelerine dikkatli baktıkça altında yatan güzellikleri ve işlemeleri görüyoruz. Başta da dediğim gibi, her ne kadar bu bir ilk kitap olsa da bu sadece göstermelik bir unvan. Çünkü edebi geçmişinin onu nasıl yoğurduğu ve pişirdiğinin kokularını biz bu ilk basılı eserinde net biçimde görüyoruz. O nedenle bu öykülerin dokusunda bir ustalık olduğundan rahatlıkla bahsedebiliriz.

Bu hiçbir türe tam girmeyen öykü derlemesi, adındaki muallaklığı türüne de taşımış durumda. Cücelerin, peygamberlerin, sakatların, gazilerin, dulların ve gözü dönmüş aşıkların zamanına ve mekanına girmek için fazla düşünmeye gerek yok.

Son olarak, favori öykülerim olan Mükemmel Bir Gülüş ile İlk Görüşte Ölüm’den kısaca bahsetmek istiyorum. Okurlarım biliyor, metinlere psikanalitik yaklaşmaya bayılıyorum. Bu defa bunu uzun uzun yapmayacak, ama İlk Görüşte Ölüm adlı öykünün bir okur olan benim zihnimde psikanalitik karşılıkları olduğuna dikkat çekmek istiyorum. İlk Görüşte Ölüm, fazla derine inmeden insanın birine olan bağlılığı ve sevgisine yine insan psikolojisinin yıkıcı gücü/itkileri açısından bakışı etkileyiciydi. Mavi Sakal masalı bu alanda oldukça bilinen bir örnektir. İlk Görüşte Ölüm’de de bir Mavi Sakal etkisi gördüm ben (kendi açımdan). Mükemmel Bir Gülüş ise altında kapitalist bir eleştiri barındırıyor diye düşünüyorum. Özellikle başkalarının emeğiyle mükemmelleşen patronlar canlandı gözümde.

Orada Bir Yerde, gidip onu görmenizi ve ikircikli dokusunda dilinizin ucunda olup da bir türlü adını söyleyemediğiniz karakterleri barındıran güzel bir eser. 93 sayfalık kısa yapısıyla da bir günde bitirmek ve tadına varmak için yeni okurlarını bekliyor.

Hazal Çamur

2009 yılında Kayıp Rıhtım'a elimi verdim, sonra da ruhumu kaptırdım. Bu yolun devamında çeşitli gazetelerin kitap eklerinde kitap incelemelerim, TRT Radyo 1'de canlı yayın konuğu olarak katılıp kurgu edebiyatını anlattığım 2 yayın, 5 yıldır süren Kahramanın Yol Türküsü adlı kendi edebiyat temalı radyo yayınım, kitap inceleme videoları serim Kayıp Rıhtım İnceliyor ve bir de bonus olarak Oyungezer Dergisi'nin kültür sanat sayfalarında düzenli yazarlığım oldu. Tüm bunların yanı sıra, gerçek hayatın sıkıcılığında, bir bilgisayar mühendisi olarak yaşıyorum. Ama biz ona Clark Kent kimliğim diyelim.

1 Yorum BULUNUYOR


  1. Avatar for periyodiknesriyat periyodiknesriyat dedi ki:

    Hazal Hanım, elinize sağlık, güzel bir yazı, her zamanki gibi. Sizin hoşunuza giden o tanıdıklık hissi benim kitapta hoşuma gitmeyen yegane şey aslında.

    Şöyle:
    Öykülerin olay örgüleri çok etkileyici. Yani öykü kişilerinin başından geçenler, anlatılanlar sarsıyor, düşündürüyor. Her öyküden sonra daha geniş bir açıyla, bir insanlık sorununa değindiğini görebiliyorsunuz yazarın.

    Ama bunların geçtiği dünya çok yavan. Okurun belleğinde zaten var olan fantastik dünya betimlemelerini ufak tefek ipuçlarıyla etkinleştirip bırakıyor yazar.

    Peksimetler, hancılar, şaraplar, tütsülenmiş etler, yedi rakamının kutsallık atfetmesi, kitabeler, keten elbiseler, parşömenler, aktarlar, keseler, iksir şişeleri… Klişeler, klişeler…

    Daha özgün bir dünya tasarımı bekledim okurken, ya da daha iyisi her şeyi benim tasarlayabileceğim belirsizlikte bir dünya tasviri. "Orada bir yer"i bana bıraksın isterdim, bana sadece hikayeleri bağışlasın.

    Bu yaratılan dünyaya uymayan öğelerle de karşılaştım, anlatılan yerin bize göre eskiliği ile yaşadığımız dünyanın yeni öğeleri bir aradaydı bazı öykülerde.

    Söz gelimi kitabelerin, şifacıların geçtiği bir öykü evreninde “tavşan kanı” çay içilmesi, kağıt oynanması, çocukların okula gitmesi garip geldi bana. (Endülüs Köpeği)

    Ya da seyyahların, ipek tüccarlarının, aktarların geçtiği bir öykü evreninde tiyatro fuayesinin, salon görevlisinin ya da jiletlerin olması. (İlk Görüşte Ölüm)

    Hasılı kurulan hikayeleri çok sevsemde bu hikayelerin geçtiği yerler, dokular hiç hoşuma gitmedi.

Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.

bu takside kitap var

Ataşehir Belediyesi’nden Taksilerden Minik Kütüphaneler Yarattı

Arka Kapak Dergisi Agatha Christie Sayısı

Arka Kapak Dergisi Bu Ay Agatha Christie’yi Ağırlıyor