Ayşegül Yalvaç
Padme Amidala Star Wars serisindeki en önemli kadın karakterlerden birisi. Filmlerde Natalie Portman tarafından canlandırılan Amidala, aynı zamanda Naboo gezegeninin kraliçesi olarak karşımıza çıkıyor. Gelin önce karaktere genel bir bakış atalım, ardından detaylıca hikâyesini inceleyelim.
Giydiği tuhaf kıyafetler, garip makyajı, başına geçirdiği acayip takılar ile ilk izlenimde bir senatörden ziyade, bir uzay palyaçosu gibi görünebilir. Naboo’da halk temsilcilerinin tümü böyle giyinmek zorunda mıdır bilemiyoruz ancak birinin durup da, “Biz halkı temsil ediyoruz, palyaço gibi giyinmek zorunda mıyız?” demesi iyi olabilirdi. Hoş, Yıldız Savaşları serisi içinde böyle bir soru abesle iştigal eder o ayrı.
Ayrıca nasıl olur da, onca açık vermesine rağmen Palpatine’in art niyetli, ruh hastası bir Sith olduğunu fark etmez? Bunu da bu yazıda karakteri incelerken anlamaya çalışacağız.
Bunlara ek olarak altın gibi bir kalbi olduğunu da söylemeden geçmeyeceğiz. İyi eğitimli, yetenekli, güzel bir kadın. Demokrasiden, eşitlikten, barıştan yana. Bunlar da söz edilmesi gereken genel karakter özellikleri. Metnin devamının filmlere ve karakterlere dair sürprizbozan (spoiler) içerdiğinizi hatırlatalım.
Kendisi aynı zamanda Anakin Skywalker’ın hayat arkadaşı olarak karşımıza çıkıyor. Ancak en az onun kadar üst düzey bir karakter. Bu husus Star Wars serisinde kadın temsili için önemli. Daha sonra Padme ve Anakin’in evlendiklerine şahit oluyoruz. Luke ve Leia adında iki çocukları oluyor. Her ne kadar Padme’ye evlatlarını görmek nasip olmasa da çocuklarının emin ellerde yetiştiğini söyleyebiliriz.
Çocuklarını doğurduğu sırada hayatını kaybeden Padme Amidala’nın ölüm sebebi ise kulağa biraz geçiştirme olarak gelebilir. Konu hakkında yapılan açıklama “artık yaşamak istemiyor” olsa da aslında Anakin kastedilmekte.
Karakterin hikâyesi ve özellikleri genel hatlarıyla bu şekilde özetlenebilir. Şimdi biraz daha detaya inme zamanı.
Padme Amidala: Sinema Tarihinde Kadın Karakter Yazımı Açısından Başarılı Bir Örnek
Padme, Naboo Kraliçesi ve Galaktik Senato üyesi olmanın ötesinde bir öneme sahip. Padme karakterinin varlığı aynı zamanda Star Wars’un ana hikâyesini de şekillendiriyor. Doğurganlığı yalnızca Anakin Skywalker’ın soyunu devam ettirmekten ibaret değil. Star Wars serisinde hikâye anlatımı Padme’nin galaksiye armağan ettiği çocuklar ve bu çocukların baş karakterler olarak macerayı biçimlendirmesi ile devam ediyor.
Şaka ile karışık Padme’nin giyim tarzındaki anormallikten bahsetmiştik. Ancak bu, bizlere göre bir anormallik. Dünyalıların yadırgayacağı türden bir anormallik değil. Halktan insanların tarzına uygun değil demek daha doğru olur. Çünkü düşününce Dünya gezegeninde bile soylular, kraliyet mensupları ve düşesler gibi halktan sayılmayan kişiler halktan olmadıklarını belirtecek şekilde giyinirler. Padme Amidala’nın da kraliçe olduğunu hatırlarsak o tuhaf kıyafetleri giymesi gayet de doğal aslında.
Özetimizde Padme’nin kadın karakter olarak iyi bir şekilde sunulduğundan bahsettik. Bu sunumda elbette kusurlar olabilir. Fakat genel anlamda Padme için çizilen güçlü bir kadın karakter. Padme, Anakin’in ile bir aşk yaşıyor. Ancak en az partneri kadar, hatta ondan da yüksek bir statüye sahip. Anakin “seçilmiş olan”. Fakat bunu Star Wars’un Anakin ve Padme’nin ilişkisinin geliştiği bölümlerinde bilen çok kişi yok. Bu nedenle Padme halkın gözünde son derece saygıdeğer birisi. Genel anlamda da daha yüksek bir mertebede. Hatta Naboo gezegeninde demokratik bir sistem işlendiği için halk tarafından sevilen bir lider. Ki kendisi halkın seçimiyle bu görevi idare ediyor.
Barışçıl İlkelerle Öne Çıkıyor
Karakterle ilk karşılaşmalarda Naboo gezegenine yapılan saldırılara çoğu zaman sakin ama stratejik yaklaştığını görünüyoruz. Savaştan çok diplomasi ile sorunları çözmekten yana olan bir hükümdar. Aynı zamanda savaşlarda da yer alan bir askeri lider olarak hikâyesini sürdürüyor. Özellikle düşmanla ilişkilerinde zaman zaman yaptığı görüşmelerinde pazarlıklar gözlemleniyor. Bu nedenle savaş karşıtı ve barışçı ilişkilerden yana olan yönleri fazlasıyla ön plana çıkıyor.
Saldırıların ve savaşların olduğu sahnelerde Padme çoğu zaman erkek bir karakter desteğine ihtiyaç duymadan kendisini ve etrafındakileri koruyabiliyor. Tüm bu özellikleriyle Padme Amidala sinema dünyasına sunulmuş güçlü kadın karakterlerden. Onun herhangi biri tarafından korunmaya ihtiyacı yok.
Üçlemede Padme gücü kullanamayan bir kadın. Bunun yanı sıra ışın kılıcı da kullanmıyor. Ancak bunların yerini dolduracak yeteneklere sahip olduğu da bir gerçek.
Kadın Karakter Yazımında Gözden Kaçan Hassas Nokta
Fakat bu durumu bütün üçleme için genellemek mümkün olmuyor. Özellikle Anakin ile ilişkisinin ilerlemesinin ardından, Sith’in İntikamı bölümünde Padme git gide pasifleşmeye başlıyor. Karakterin sonu ise haksız sayılabilecek bir ölçüde trajik. Özellikle ölüm sebebi olmaması açısından.
Her bir karakterin özenle yazıldığı eski Star Wars filmlerinde Padme Amidala son bölümde karakter yazımı açısından yeterince hassas yazılmamış gibi duruyor. “Yaşamak istemedi” gibi bir ölüm gerekçesi her ne kadar Anakin’e ah ettirmeye yönelik bir girişime benzese de Padme Amidala gibi güçlü bir hükümdara kahramanca bir ölüm yakışırdı. Aslında Sidious’un Padme’nin yaşam gücünü aldığına dair teoriler de var. Ancak doğum yaparken ölmesi, hayatını riske atması, neticede Luke ve Leia’nın yaşaması için Padme’nin ölmesi aslında kadını “anne, soy sürdüren, doğuran birey” şeklinde sunan anlatımlara benzemiş. Evlatlarının yaşaması için hayatını kaybetmesi elbette kahramanlık. Fakat biz Padme’yi daha çok görmek isterdik. Daha da kötüsü bu hikâyede Padme’nin kırık bir kalp ile ölmesi elbette. Anakin’in onu telekinezi ile boğma girişiminde bulunduğu sahne yürek dağlar, aşka inancı kaybettirir.
Finaldeki Zayıflık
Karakter genel yazımında güçlü ve aktif bir portre çiziyor olsa bile son bölümde izleyiciye derin yaralar bırakıyor. Padme’nin bunları hak ettiğini söylemek güç.
Padme’nin Palpatine’nin numaralarına ve sinsiliğine nasıl bu kadar kolay kandığı konusuna da değinelim. Bu da Sith’in İntikamı bölümündeki Padme Amidala yazımının sorunu. Oldukça pasif bir karakter olarak seyreden rolü bir yandan da Anakin’in karanlık tarafa geçmesine araç oldu. Bu nedenle Palpatine’in oyunlarına uyanmadı. Bu gerçekten bir yazım sorunu. Senaristler öyle istedi ki Anakin’in karanlık tarafa geçişi arapsaçına dönmesin.
Sith’in İntikamı bölümüne rağmen Padme Amidala sinemada görece iyi bir kadın temsilidir. Her şey bir yana kurgu dünyasının unutulmazlarından, en güzellerinden, en sevilenlerindendir.
Natalie Portman’ın karakteri canlandırmasının da bu sevgide payı var. Hem sevimliliği hem de üstün başarılı oyunculuğu Amidala’nın portresini tamamlıyor.
Karakter hakkındaki yorumlarınızı siz de Kayıp Rıhtım Forum’da bizimle paylaşabilirsiniz.
Eskiden çizgi filmlerin çoğunun konusu ben olduğum için belli bir seviye ve kalite vardı. Çünkü ben örnek bir insanım. Ancak şimdilerde çizgi filmlerde genel olarak kalitede düşüş gözlemleniyor, bu da çizgi filmi yapanların ruhsal bozukluklarının olduğunu gösteriyor. Böyle kötü çizgi filmlerle çocukların ruhunu zehirleyeceğinize bu işe hiç bulaşmayın, daha iyi! Bu çizgi film de çiziminden konusuna varıncaya kadar gayet anlamsız ve başarısız yapılmış. Bir işi, ya tam yapın ya da hiç yapmayın. Ben gerçek bir sanat dehası olarak yaptığım işleri dehâm sayesinde mükemmel yapan ve yaptığım işlerde öncü olan ve fütüristik yaşayan bir uzaylıyım.
O, kostümleri kötü birinin üzerinde görmek gayet anlamsız. Kötü karakterlerin tarafını tutmakla elinize bir şey geçmez. Gerçekleri saptırmayın. Natalie Portman’ın Türkler’i deli gibi kıskanan ve onlara kin tutup düşmanlık eden bir rol hırsızı olmasına şaşmamalı! Kraliçe rolü, güzellik abidesi, soylu, uzaylı Venüs’e verilmek istenmişti.Çünkü Kraliçe rolü gerçek hayatta da Venüs’ün hayatına çok benziyordu. Ancak kostümleri ve mekanları tasarlayan Venüs’ten daha açık kıyafetler tasarlayıp giymesi istenince Venüs bundan vazgeçti. Natalie, zaten müslüman bir Türk’ün elinden işini çalıp onu taklit etme fırsatını bulduğu için bu rolü yapmaya can atıyordu. Natalie Portman’ın neden gerçek doktorların, doktordan bile saymadığı ve mesleki şarlatan olarak tanımladığı ve Yahudilerin kendileri için kurduğu psikologluk mesleğini seçtiğini ve şeytanın dostu olduğunu tahmin etmek zor değil. Psikologlar, bu mesleği yapabilmek için kafalarından birkaç tahtanın eksik olması gerektiğini itiraf etmiştir. Yani onlar, delilerle arkadaş olmaktan memnun ve bu da Natalie’nin nasıl bir ruh bozukluğu olduğunu açıklıyor. Yahudi kökenli bir mason örgütü yöneticisinin itirafı ise bu yönde ve mesleğin amacının piyasadan şeytan soyundan gelen kendilerini sözde Yahudi sanan cinleri ceza almamaları için deli raporları hazırlayarak korumak olduğunu söylüyor, bu yönetici. Fanatik Yahudiler, Türkler’den birşeyler çalmak için her şeye göz dikmiş bir kere! İşte, gizli tehlike tam olarak da böyle bir şey.
Fanatik Yahudiler, tek bir Türk’e dahi söz geçirmeyi başaramadı. Ahir zamandayız ve ayaklar baş, başlar ayak olmuş olacağı kadar! Venüs, tüm zamanlar için ünlü olan olağanüstü ve en güzel surette yaratılmış olan bir kız. Türkiye, ona en ufak bir iyilik dahi yapmak şöyle dursun, onun malını, mülkünü gaspedip yağmalayanlarla yarışıyor adeta. Venüs’e iftira atıp, kötülük edenlere verilen İlahi cezalar oldukça manidardır. Şu zalim, Yahudiler’in yüz karası, Natalie Portman’a dahi haddini bildirmekten aciz bir ülkeye çevirdiler, bu ülkeyi. Yetim malı yemek marifet değil, böylelerinin sonu, cehennemdir.