in ,

Pazartesi Cumartesiden Başlar: Bilim Dünyası Büyü Sistemi Üzerinden Ele Alınırsa

Pazartesi Cumartesiden Başlar, büyü kisvesi altında merkezine aldığı bilim gibi ele avuca sığmaz, dağınık, sürprizlerle dolu.

pazartesi cumartesiden baslar ust
- Reklam -
- Reklam -

Herkes bahseder şişedeki cinlerden,

Getirebilecekleri mucizelerden,
Aklımda kalmış eski bir haber aşağı yukarı şöyleydi: İki dolandırıcı, bir takım kimyasallar ile nakit parayı iki katına çıkarabileceklerini iddia ederek dolandırıcılığa yeltenmiş. Dolandırıcılarının mucizevî yöntemine inanan kişiler, önlerinde yapılan kimyasal işlemde sorun çıkıp bekledikleri sonucu alamayınca yetkililere şikayette bulunmuş. Aklımdan kaldığınca aktardığım olayda beni en çok şaşırtan, sahtekârların dolandırmak için ortaya attıkları para çoğaltma iddiası değil; böyle yöntemlerle paranın çoğaltılabileceğine inanabilmekti. Şipşak mucize beklentisi ve bu beklentiyle sözde yöntemin, sözde bilimselliği akıllarını çelmişti besbelli. Burada, şikâyetçi tarafın cahilliğe kaçmayan (aksaklığı fark eder etmez numara olduğunu anlamışlardı) bilgisizliğini de unutmamak gerek elbette. Evrenin işleyişine fazla kafa yormadan, bilimin kendini değil getirebileceklerine odaklanarak yaşamanın getirdiği trajikomik bir örnek bizlere.
Şişenin tıpasını açtı mı,

Cin şişeden çıktı mı,
Bu ve bundan daha feci ve geniş çaplı hatalarla karşılaşmamak için evrenin ve bilimin işleyişinin nasıl olduğunu anlatmak çok ama çok önemli. Sade ve anlaşılır bir dille anlatılmalı bu ikili. Hatta masal gibi anlatılmalı. Kıssadan hisse alacağımız şekilde.

- Reklam -

İşte bu mukaddes ve zorlu görevi, 1964 senesinde, Pazartesi Cumartesiden Başlar ile Strugatski Kardeşler üstlenmiş. Evrenin kavraması zor, ne çıkacağı bilinmez mucizeler ve musibetler barındıran varlığının ve onun bilinmezliklerini deşifre etmeye çalışan bilim insanlarının maceraları burada. Onlara uzaktan bakanların yaftalayabileceği gibi, büyü ve büyücü oldukları bir masala hoş geldiniz.

Mizah, Masallar ve Bilimkurgu Aynı Potada

Yazarlarımız, İthaki Bilimkurgu Klasikleri aracılığıyla dilimize kazandırılmış eserde masal yapısını ve mizahı kullanırken, bu mukaddes görevi gerçekleştirecek taraflarından faydalanıyorlar. Masalsılık, bilimin kendi dünyasına ait şahsiyetlerini, işleyiş yapısını ve bu yapıdan dolayı ortaya çıkan handikaplarını ve ayrıca, hangi beklentilerle sürdürüldüğünü; tarihini (geçmiş ve olası gelecek olarak), süreçlerle bağlantılarını hatırlatarak bir çırpıda özetlemeyi sağlıyor. Ek olarak, büyünün (gizemli evreni araştıran bilimin) ne kadar ele avuca sığmaz olduğunu ve onu dizginleyebilmek adına yapılan sistematikliğin ve akademik formal yapının ne kadar zorlandığını, masallardan aldıkları tema ve karakterlerle olan ilişkilerde vücut bulduruyor.

Mizah, güldürünün yıkıcılığı sayesinde kavramları tekrar kodlaması ve olağana olağandışı açılardan baktırabilme yetisiyle masalsılığa yardımcı. Masalsılık ile toparlanıp sadeleştirilen olay ve kavramları; absürdlüğün cıvıklığı, taşlamanın sertliğiyle yüzgöz olmadan, kendi doğaları içerisindeki çarpıklık, belirsizlik ve bütünlükleriyle kavranmalarını sağlamakta.

Şişedeki cinin şişesinden salıverilir verilmez saraylar mı yapacağı, yoksa şehirler mi yıkacağı belirsizliği; büyünün (bilimin) uğraş verdiği gücün yapıcı ve yıkıcılığına işaret. Atom enerjisinin şehirleri yıkan ya da onlara ışık veren gücü buna en güzel örnek.

Kesin görünseler bile nasıl erişelecekleri tam bir muamma olan nihai amaçlar için bilimin zorlanmasının yaratacağı israf ve felaketler mevcut elbette. Büyücü Merlin’in sözde çalışmalarının herşeye rağmen durdurulamaması, çürütülmüş eski teorilerin nasıl hala devam edebildiğini ve sözde bilimin hala nasıl varlığını sürdürebildiğine dair ipuçları bunu destekler nitelikte. Günümüzde, güncel bilimsel terminolojiyi kullanarak mucizeler yarattıklarını iddia edenleri ve halen insanları etkiledikleri tam bu noktada unutulmamalı. Eserin alegorisi 21. yüzyılda da böylece sürüyor.

Korku ve Umut Dolu Gelecek Tasvirleri

Kahramanımız Privalov’un girdiği zaman makinesinde gördüğü yan yana duran, biri korku diğeri umut dolu gelecek tasvirleriyle bezeli. Bilimkurgunun, üstünde spekülasyonda bulunduğu bilim gibi insan arzu ve tutkularına dayanan zıtlığa göre umudu da, kötümserliği de barındıran külliyatları burada Batılı ve Sovyet bilimkurgu anlayışlarındaki farka da işaret ediyor. Ve ayrıca, bilimkurguların tek yönlü bakış açıları ve ayrıntı eksikliklerinden doğan boşluklarını hatırlatmayı ihmal etmeyerek, hem edebi hem de toplumsal anlamda, bilime dair gelecek tahayyüllerindeki eksik bakış açıları…

Saydığım bu dört örnek ve daha fazlası, okura, bilim dünyasının içindeki ve dışındaki durumun ne olduğu az ve öz şekle büründürülerek, hikayenin her noktasında kendine yer buluyor.
Şehirler yıkacağına,

Yapsın istediğin sarayları,
Masalı ve mizahı, harika birer hizmetkara dönüştüren Strugatski Kardeşler, hikaye temelli sürükleyicilik anlayışını da reddetmekte. Sürükleyicilik, her sayfada karşılaşılan yeni yeni durum ve fikirlerin kendi tuhaflıklarından doğan merak unsuruyla sağlanıyor aslında. Bunca tuhaflık bir anda boca edilip, pek çoğunun açıklığa kavuşturulmamasına rağmen, hikayenin akmaya devam etmesi – inanılmaz gelse de- sağlanıyor. Anlattığı bilimin çıkmaz sokaklar ve bilinmezliklerle dolu yapısıyla insanın merak duygusunu kaybetmemesini öğütleyen ve anlatımsal manada okuru kitaptan uzaklaştırma risk taşıyan bir seçim bu.pazartesi-cumartesiden-baslar Tutulan bu riskli yolun başarıya ulaşmasında görece ana karakterimiz diyebileceğimiz A.İ.Privalov ve onun vekaletinde tanık olduğumuz curcunanın değişen yoğunluğu da yardımcı oluyor.

Kendisiyle birlikte bu sihirli dünyaya adım attığımızda A.İ.Privalov’un yardıma koşan yönü rehberliği. Klasik masalların ideal ama hikayenin sonuna kadar tam bir dönüşüm geçirmeyen kahramanlarından farklı olarak, kitabın en başından beri ideal insan tipi olarak sunuluyor kendisi. Birinci bölümde, yaşanan tuhaflıklara bizimle birlikte o da şaşırmakta. Şehir halkının inanılmaz olana duyduğu görece kayıtsızlığa tezat, merakını kaybetmemesinin yarattığı canlılık ile kendisine ve hikayeye yakınlaşıyoruz (Ki bu kısımlarda, göz önündeki mucizelere rağmen insanların pragmatik isteklere dayalı sistemlere bağlı olarak, onların üstüne pek düşmemesine dikkat çekerim).  Tuhaflıklar karşısında biz ne yapacağımızı bilemezken, kendisinin takındığı bilimsel bakış açısı yardımımıza koşuyor. Bilinmeze karşı ne yapacağımızı bize anlatan bu dosta ve aktardığı bilgilere güvenimiz pekişiyor. A.İ.Privalov’a yakınlaştıkça, sıradışı bilim masalının giderek artacak tuhaflık ve karmaşıklığında kaybolmamamızı sağlayacak -ve kitabın da amaçlarından olan- düşünsel altyapıya alışıyoruz.

- Reklam -

Basit, karışık, biraz karışık ve toparlama olmak üzere dört bölüme ayrılmakta bu eser. Sırasıyla; ideal insan, ideal bilim, ideal insanın uyguladığı ideal bilimsellik ile bir sorunun çözümü ve son olarak, bilimin tam olarak içinde olmayan ama bilime ve gerçekleştirebileceklerine dair varsayımlarda bulunanlara (gazeteci, bilimkurgu yazarı) ve hatta yazarlarımızın kendilerine, bilime dayalı düşünüp yazarken yapılabilecek hatalar üstüne ikazlarda bulunularak noktayı koyuyor.

Biricik masalımız içerisinde akademik çevreye uzak olan biz okurlar için yabancı gelebilecek mevzular ayrıntılandırılmaya çalışılınca anlatım büyüsünde biraz bozulma yaşanıyor aslında. Kitabın sıkıcılaşmaya başladığı bu kısımlar, yazarlarımızın bilim çevresinden edindikleri görüş ve tecrübelerini damıtıp genel hatlarıyla anlatmaya ara verdiğinde oluşuyor. O ana kadarki olguları pekiştirmek ya da akademik ortamda karşılaşılabilecekleri örneklemeye çalışınca masal temaları kullanılmaya devam ederken masal anlatmaya ara verilmesi kısadevreye yol açıyor. Tunguska Olayı açıklaması, gazetede şiir yazma telaşı, Hopgeldio’nun, yeterince kısa olsa da, sinir bozan boş felsefi tartışmaları ilk aklıma gelenler arasında.
Herkes birer olmalı,

Pazartesisi Cumartesiden başlayanı.

Çeviri ve Editörlük

Ve çokça unutulan,
Birileri de hatırlanmalı.
Masalları ilk defa anlatanlar vardır. Onları öğrenir öğrenmez başkalarına ulaştıranlar da ilk anlatıcı kadar önemlidir elbette. İçinden aldıkça eksilmeyen hazinenin muhafızı ve dağıtıcıları gibidirler onlar. Bu hesapla, İthaki ailesini ve biricik çevirmenimiz Hazal Yalın’ı özellikle tebrik ve takdir etmek gerek.

Strugatski Kardeşler’in, yine İthaki Bilimkurgu Klasikleri serisinden çıkan Kıyamete Bir Milyar Yıl’ının da çevirmeni olan Hazal Yalın, yine bir Strugatski kitabı çevirisiyle bizlerleydi. Bu kitapta da eseri Rusça aslından çevirerek bizimle buluşturdu.

Kitabı kendi dilinden dilimize çeviren, çevirmekle kalmayıp imdadımıza yetişen minik çevirmen notları da eklemiş kendisi. Eserin arkasında bazı fantastik varlıkların adı ve ne olduğu geçse bile, orada olmayan bazı bilgileri eklemeyi ihmal etmeyerek önemli katkıda bulunmuş.

İthaki ailesi de kitabın uğradığı ahmakça sansürlerinden arınmış versiyonunu, kaliteli editörlük ve basımla sunarak, eleştirilecek pek bir şey bırkmamış bizlere.

Son Söz

Pazartesi Cumartesiden Başlar, büyü kisvesi altında merkezine aldığı bilim gibi ele avuca sığmaz, dağınık, sürprizlerle dolu. Görünürde alelade dağınıklıkta, ama düşünsel anlamda bütüncül. Anlattığı masala kendini vererek içeriğine adapte olunabilindiğinde okuruna katkı sağlayan türden bir eser. Tıpkı iyi bir masalın olması gerektiği gibi.

Cemalettin Sipahioğlu

1986 İstanbul doğumlu. Bilimkurgu, korku ve fantastiği uzun süre televizyondan takip edebilmiştir. Ailesinden habersiz aldığı ucuz VCD oynatıcıyı saklayıp, onlar yokken kullanarak, bu konularda film açıklarını kapatmaya çalışmıştır. Edebiyata sonradan bulaşması; bilgisizliği; bilgisizlik de, "Raftaydı ve ben onu alıp okumadım zamanında." pişmanlıkları getirmiştir. Lem ile Küvette Bulunan Günce'yle tanışması; okumaya yeni başlayan biri için hem talih, hem de talihsizlik olmuştur. Film, kitap, animasyon, çizgi roman olsun; kendi sınırlı bilgisiyle, eserleri iç dinamikleri içinde değerlendirmeye çalışır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

beren ve luthien ust

Beren ile Lúthien’in Hikâyesi Geliyor!

William Faulkner - Dilek Ağacı - Çocuk Kitabı

Faulkner’ın Bilinen Tek Çocuk Kitabı Raflardaki Yerini Aldı