in ,

Şahmaran 1. Sezon İncelemesi: Mitolojinin ‘Kara’ Günü

Şahmaran incelemesi ile karşınızdayız. Netflix Türkiye’nin tartışma yaratan dizisi için detaylı görüşlerimiz sizlerle.

Şahmaran İncelemesi Dizi - Netflix
- Reklam -
- Reklam -

Şahmaran incelemesi yayında. Yerli yapımlarla hem heyecanlandıran hem de izleyicileri hayal kırıklığına uğratan Netflix bu defa Anadolu topraklarında yaşadığına dair mitlerden tanıdığımız Şahmaran efsanesini konu alıyor. Dizinin tartışma yaratan 1. sezon bölümleri hakkındaki görüşlerimizi sizlerle buluşturuyoruz.

Şahmaran 1. sezon, 20 Ocak 2023 tarihinde yayınlanan ve 8 bölümden oluşan ilk sezonu ile ilk gününden beri akışlarımızdaki yerini aldı. Biz de sıcağı sıcağına yorumlarımızı sizlerle paylaşmak istedik.

Önce, dizinin konuşulmaya başladığı ilk günlerden beri sıklıkla sorulan, “Şahmaran nedir?” sorusuna bir yanıtla başlayalım.

- Reklam -

Şahmaran İncelemesi: Anadolu’nun Kadim Mitlerine Yolculuk

Bir efsaneye göre Anadolu’da yaşadığına inanılan, gövdesi yılan olan kadın Şahmaran, Farsça Şâh ve mârân (yılanlar) kelimelerinin birleşmesinden oluşuyor. “Yılanların şahı” olarak anılan varlığın ismindeki şah her ne kadar bir erkek unvanı olarak bilinse de dünya tarihinde bu efsaneye dair görülen kayıtlarda Şahmaran bir kadın. Akıllı, iyi, fedakâr bir kişi olan Şahmaran, Tarsus’taki yedi katlı yeraltı ülkesinde Meran adı verilen akıllı ve şefkatli yılanlarıyla birlikte yaşıyor.

Ölürken bile sevgilisi için fedakârlık yapan Şahmaran’ın öldürüldüğü bilgisini yılanların hâlâ bilmediği rivayet ediliyor. Kehanete göre yılanlar günün birinde Şahmaran’ın öldürüldüğünü öğrenecek ve Tarsus’u istila edecek.

Şahmaran Dizi Yorum

Dikkat. Yazının bundan sonrası sürpriz bozan (spoiler) içeriyor.

Şahmaran Dizisi Oyuncuları

Şahmaran dizisi ve oyuncu kadrosu hakkında, dizi ekibini tanıtan, oyuncu kadrosunun üzerinde duran birçok inceleme, tanıtım metni ve önde olan dizi oyuncularının katıldığı birçok video içerik görmüş olduğumuz için dizi kadrosu hakkında ayrıntılı bir açıklamaya girmek yerine yapımı konuşmanın daha önemli olduğu kanısındayım. Yine de bu metni tam bir dizi incelemesi yapacak formülü uygulamak için Şahmaran dizisi kadrosunu tanıyalım.

Yönetmen koltuğunda Umur Turagay’ın, senarist koltuğunda Pınar Bulut’un oturduğu dizide; Şahsu (Serenay Sarıkaya), Maran (Burak Deniz) ve Davut (Mustafa Uğurlu) karakterleri de başrolleri paylaşıyor.

Yapımda Mar’lar için önemli bir görevde olan Lakmu’nun (Hakan Karahan) oğlunu, üniversite sınırlarında Şahsu’dan sorumlu olduğunu söyleyen Cihan rolünde Mert Ramazan Demir, Şahsu’ya sağır-dilsiz gibi davranırken Mar ailesinin yanında her şeye hakimiyetiyle ve etkisiyle görünen Çavgeş rolünde Ebru Özkan bulunuyor.

Şahmaran dizi incelemesi netflix

Medine rolünde Elif Nur Kerkük, Salih rolünde Mehmet Bilge Aslan, Miraç rolünde Ekin Gökgöz, Diba rolünde Berfu Halisdemir, Hare rolünde Nilay Erdönmez, Bike rolünde Nil Sude Albayrak, Tutku rolünde Ayşe Lebriz Berkem, Arun rolünde Mert Doğan, Lilith rolünde Ece Ertez, Davut’un gençliği rolünde Beran Soysal, Şahsu’nun çocukluğu rolünde ise Almina Günaydın oynuyor.

Bize Ait (Gibi Duran) Bir Hikâye

Şahmaran 1. sezon hakkında konuşmak için dijital platformda yayınlanan ilk Türk fantastik, bilimkurgu yapımlarını konuşmak (Hakan Muhafız, Atiye, Pera Palas’ta Gece Yarısı), Twilight evrenini maalesef epey anmak (Maran ve ailesinin Adanalı Cullen ailesi olması), hatta dizi afişini değerlendirmek için Romeo ve Juliet için yapılmış en ünlü illüstrasyonu hatırlamak gerekecek.

Rome ve Jüliet - Şahmaran
İtalyan illüstratör Sergio Cupido’nun Romeo & Juliet adlı çalışması ve Şahmaran dizi afişi

Birçok eseri, sanatı ve sanatçıyı anmak zorunda kaldığımız Şahmaran dolayısıyla Tolstoy’u da anarak kıymetli düşüncesinin 8 bölümlük Netflix yapımında nasıl çürütüldüğünü de konuşmalıyız: “Tüm muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar. Ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir…”. Şahsu, muhteşem hikâyeyi başlatma ihtimallerinin ikisine de sahipken dizi bittiğinde sadece şunu düşünüyoruz: Nerede başladı bu hikâye?

Dünya sanat tarihindeki birçok türde verilen eserlere ilham kaynağı olmuş, defalarca yeniden üretilmiş olan, iki düşman ailenin çocuklarının hiçbir kinin, öfkenin, intikamın tüketemediği aşk hikâyesini anlatan Shakespeare’in klasikleşmiş eseri Romeo ve Juliet ile Anadolu topraklarının kadim efsanesi ve yaşayan kehanetini işleyen, Şah-ı Meran anlatısını modern bir perspektifle yeniden üretmeyi hedeflediğini düşündüğümüz Şahmaran dizisi arasında bir köprü kurulmak istenmiş olabilir.

Şahmaran, insanın nankörlüğünü, kadının aşkına sadakatini, sevginin fedakârlıkla nasıl tehlikeli bir hâl alabileceğini, ihaneti, kısacası hayata dair bugün bildiğimiz her şeyi çok eski zamanlardan bugüne omuzlarında taşıyan bir efsane. Dizi, erkeklerin güç kavgası dolayımında gelişen, büyük şehirden kırsala gelen modern, hırçın, “eyvallahı olmayan”, travmalarıyla perçinlenmiş kadına duyulması muhtemel aşk ile temellendirilmiş, asıl hikâyenin mitoloji anlatısından, felsefi altyapısından mahrum bırakılmış, alıştığımız Türk dizilerinden uzak durmuyor.

Şahmaran Netflix Serenay Sarıkaya

Efsanenin pozitif arketipi olan Şahmaran’ın yanında bir de karanlık arketip olan Lilith var. Lilith inanışlarda Adem ile birlikte yaratılan ilk kadın iken, dizi onu Şahmaran’ın kardeşi olarak tüm bunlara şahit olmuş, Şahmaran’a Cemşab’a hiç güvenmemesini baştan beri öğütlemiş, Şahmaran öldürüldüğünde hapsedilmiş bir varlık olarak sunmuştur. Lilith, inanışlarda Adem’e başkaldırmış, onun gerisinde kalmayı kabul etmemiş, eşit olduklarını söylemiş ve onu terk etmiştir. Lilith’in yerine Havva yaratılmış ve Lilith her zaman karanlık bir dişil olarak anılmıştır.

Şahmaran evreninde geliştirilen dizinin başrolü Şahsu da her zaman başkaldıran, sivri, dik duruştu; bu sertliğinin arkasında terk edilmeyi ve terk etmeyi ezberlemiş, adalet arayan bir karakter. Şahmaran kadar tüm kehanetten bi’haber, masum gibi görünmenin yanında Lilith kadar öfkeli, kederli ve dışlanmış. Dizinin pozitif dişil arketipi de karanlık dişil arketipi de Şahsu.

Yüzeysel Anlatımlar

Dizi boyunca bazı mitolojik hikâye anlatma girişimleri görüyoruz. Yüzeysel işlenen ölümsüzlük konusu, yüzyıllardır buralarda yaşamış olma vurgusu, gittikçe öfkelendiklerini tam olarak kim olduğunu anlamadığımız bir karakterden duyduğumuz Mar’lar, aniden sarılaşan gözler, vampir yapımlarında gördüğümüz dönüşüm efektleri (ki aslında yılan dişleri olduğunu öğreniyoruz) ısırma sahneleri… Mar’lar olarak anılan soy hakkında ise bildiğimiz çok az şey var. Neden sadece Adana’da saklanarak, her şeyi üstü kapalı şekilde yaşadığına hâkim hissetmediğimiz bir ailenin tek oğlu olan Maran’ın Mar’ları kurtarması beklenen kişi olduğunu, bir Mar’ın başka bir Mar’a asla saldırmayacağını, saldırırsa cezalandırılacağını keşfediyoruz.

Kuralları olan bir soy hakkında bir hikâye öğrenmeden, “bu arada bir Mar diğerine asla saldırmaz, bilesiniz” tadında bir bilgi, “hmm, öyle mi, iyi bakalım…”dan daha derin bir ilgiyi doğurmuyor.

Karakterlerin çerçevelerini çizmek için ise Türk televizyonlarından aşina olduğumuz erkek yaklaşımları kullanılmış. Başkarakter Maran, ailenin ilk erkek çocuğu olmasının kırılganlığını ve yükünü omuzlarında hissediyor. Ailenin kadın fertleri, evin içinde tamamen atıl bırakılarak Maran’ın Şahsu’ya yaklaşmasını aşk romanı okur gibi heyecanla takip edip sırayla dürbünle neler yaptıklarına bakan pasif rollerle konumlandırılıyor. Eve gelen yardıma muhtaç insanları havuza yatırmanın dışında hikâyeye hiçbir katkılarını göremediğimiz kız kardeşler için köy yeri olarak mekânsallaştırılan dizi atmosferinde kullanılan kostüm, saç ve makyajlar, bu karakterlerin hikâyelerini bilmediğimiz, temellerini hissedemediğimiz için birer vitrin görünümünden öteye geçemiyor ve kişiselleşemiyor.

- Reklam -

Şahmaran İncelemesi

Kapüşonuyla gizlice gezinirken gördüğümüz tekinsiz karakterin, devamlı tartışan Mar’ların orta yaşlı erkeklerini ve onların oğullarını “sen daha iyisin, ondan daha üstünsün” sözleriyle hikâyedeki etkinliğini artırma yöntemi, tam da yerel tatta bir erkekleştirme gösterisiydi.

Anadolu Efsanesinde Batı Etkisi: Kendi Kendimize Oryantalizm mi?

Dizinin yerel tatlarından bahsetmişken yerel olmayan detaylarını da söylemeden geçemeyiz. Yapımın Netflix global ekibine sunulması için hazırlanan İngilizce senaryosunun Türkçeleştirilmesi sonucu mu, yoksa çeviri içerik tüketmekten senaristlerin de yavaş yavaş “çeviri gibi yazmaya” başlamalarından mı bilinmez; dizi senaryosunda Türkçenin renklerini görmek oldukça güç.

Small talk ifadesinin küçük konuşmalar olarak sunulması, annesinin öldüğünü söyleyen karaktere I’m sorry hissiyle üzgünüm şeklinde cevap verme, try me kalıbından gelen dene beni yaklaşımı, Şahmaran gibi yüzyıllardır topraklarımızda gezen bir hikâye anlatılırken dilin neden çeviri Türkçesinin ötesine geçemediğini sorgulatıyor, dahası üzüyor.

Anadolu’nun yüzlerce yıl öncesinden bugüne gelmiş bir efsaneyi dekorundan kostümüne, diksiyonundan diyaloğuna, hikâyesinden diline kadar her detayıyla batı etkisinde, oryantalist bakış açısıyla anlatmak, kendi kültürümüzü ötekileştirmekten başka ne olabilir?

Fantastik bir yapım izleyeceğimizin farkındayız. Fakat gerçek dışı olarak karşılaşacağımızı düşündüğümüz şey, kültürümüzün gerçeklerinin dışında gelişen olaylar dizisi ve dil-kültür motifleri değildi. Her şeyden önce roller için kullanılan isimler, mitoloji anlatısının günümüze uyarlandığı, modern çağda bir kehanetin gerçekleşmesini bekleyen onlarca insanın yaşadığı Adana topraklarının anlatıldığı dizide Diba, Lakmu, Çavgeş, Şahsu, Arun gibi isimlerin kullanılması, hangi izleyiciyi hikâyeye çekebilir ya da bu isimler bize hikâyenin evreninden neyi işaret etmeyi hedeflemiş olabilir? Bu sorular, üzerine düşünülmüş bir yapım tarafından cevabını bulabilirdi.

Karakterlerin ve hikâyenin hem önceki Netflix yapımlarına benzerliği hem de Stephenie Meyer’ın dünyaca ünlü Twilight serisine benzerliği göz ardı edilemez. Adanalı Cullen Ailesi yakıştırması, epey sağlam bir yaklaşım olarak yorumlanabilir ki, Maran’ın kız kardeşlerin ve babasının kişilik özellikleri ve güçleri, bu ailenin çevresinde Mar’ların tarafında olan Lakmu ve Cihan’ın minör karakterler gibi görünüp aslında hırsları, kıskançlıkları ve etkili müdahaleleri, Diba karakterinin ailenin neşeli tek kızı olması, zihin okuma gücü, Maran’ın ve Cihan’ın kavga sahnelerinde öfkelendiklerinde gözlerinin renk değiştirmesi, dönüşümleri ve hızla birbirilerinin ya da başka karakterlerinin üzerine sıçrayarak yakalayabilmesi… Bunların ve daha fazlasının özgün tercihler olduğu söylenemez.

Şahmaran Dizisi Başlıyor - Netflix

Öte yandan karakterlerin ve hikâyelerin kültürümüzden ve gerçekliklerden kopmasını bir noktaya kadar fantastik türünde bir yapım olmasıyla açıklamaya çalışsak bile, ülkemizin akademi gerçeklerinin de göz ardı edilmesi haklı tepkiler topladı. Şahsu karakterinin akademide bir sömestr boyunca kalması için karaktere özel kontenjan açılmasını rica minnet kabul etmesi de Türkiye gerçeklerine uymayan detaylardan birisiydi.

Şahmaran, Türk Dizilerinin Gelişmeyeceğinin Göstergesi mi?

Şahmaran gibi bizim topraklarımıza ait olan bir hikâyenin Twilight evreni gibi zengin bir bakış açısıyla genişletilmesi, global bir platformda sunulması elbette kültürümüzün yaygınlaştırılması, canlı tutulması ve dizi yapımlarımızın Türk televizyon dizileri çizgisinden nihayet çıkıp gelişmesi elbette iyi bir deneme. Bu bakış açısıyla değerlendirme yapma iyimserliği bir tarafa dursun, daha önce kurulmuş bir evrenin bakış açısıyla genişletmek maalesef birkaç noktada kopyalamanın ötesine geçemediğinde, kültürün yaygınlaştırılması hedefi kadim bir efsaneyi ve kehaneti ele alacağını vadeden yapımın kısıtlı bir aşk hikâyesinden ileri gidemediğinde, Türk dizileri aşk – acı çemberinden çıkıp gelişiyor mu sorusu boşa çıktığında elimizde kalan 8 bölümlük bir hayal kırıklığı oluyor.

Şahmaran Fragmanı - Netflix Türkiye

Hititler zamanından günümüze dek anlatılan, birçok komşu kültürde yansımalarını bulabildiğimiz yayılmış, gelişmiş bir efsane olan Şahmaran’ı bu kadar yüzeysel, derinliklerine inmeden, inceliklerini ortaya koymadan, felsefesini işlemeden ortaya koymak zor. Hiçbir müdahalede bulunmadan sadece kaynaklarda aktarıldığı kadarıyla yer alan hikâye anlatılsaydı bile izleyicinin hayal dünyasını, aklını, seyir zevkini tatmin edecek bir anlatı zaten elimizin altında mevcuttu.

Belki de “bizim de onlarınki gibi dizilerimiz olabilir” umuduyla dijital platformlara sarılmamızın en temel beklentisi özgünlüktü. Topraklarımız, kültürümüz dünyanın hiçbir yerinde kolay kolay benzerine rastlanmayacak ölçüde harika. Bu beklentimiz fazla değil.

İzledik mi? Elbette izledik. Hakan Muhafız’dan Atiye’ye uzanan fantastik yapımlarımızın birbiri üstüne bir şeyler katarak bize yeni ve bir öncekinden daha iyi yeni yapımlar izleteceğini düşünerek beklemeye, çıkan işleri izlemeye de devam edeceğiz gibi görünüyor. Dijital platformlarda yapılan dizi tarihimizin ilk denemelerinde yaratıcılıktan ödün verildikçe, bir sonraki iş bir önceki işin iyi ve kötü yanlarından feyz almadıkça içimizdeki beklenti hissi heyecanla değil umutsuzlukla kaplı oluyor, orası ayrı.

Tüm bu düşüncelerimi paylaşırken günlerdir defalarca konuşulmuş olan dizinin son bölümünde aniden olayların hızlanmasını, aslında tüm sezonun 1 bölüme sığdırılabilecek derinlikte bir hikâyeye sahip olmasını, tutarsızlıkları (Şahsu’nun kinden deliye dönmüş şekilde gelip hesap sorduğu dedesinin yanına taşınma kararının temelsizliği, hesaplaşmadan sevmeye başlaması vb.), kurgu hataları, ışık hataları ve lekeli kostümleri tek tek yeniden ele alma ihtiyacı duymuyorum.

Şahmaran Fragmanı - Netflix

Aklımda kalan sorularla yayınlanacağından emin olamadığım 2. sezonu bekliyorum.

Türk dizileri aşk-acı-intikam çemberinden çıkamayacak mı? Şahmaran’ı anlatamamak, hissettirememek kendi alanında usta olarak anılan bunca insandan oluşan bir ekip için zor değil mi? Netflix Türkiye, Türkiye pazarına nitelikli yapım sunma gereği duymuyor mu? Biz, bu sularda yüzemiyor muyuz?

Sorulara cevap vermek güç olsa da bu yapımla beraber mitoloji uyarlamalarının bir kara günü daha geride bıraktığını belirtebiliriz.

Sizin Şahmaran 1. Sezon hakkındaki yorum ve düşünceleriniz neler? Görüşlerinizi Kayıp Rıhtım Forum’da paylaşmayı, bizi Google Haberler üzerinden takip ederek en güncel içeriklerimizden anında haberdar olmayı unutmayın.

Elif Şeyda Doğan

Eylül 1994’te Ankara’da doğdum. İzmir’de büyüdüm. İstanbul'da yaşıyorum. İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Anabilim Dalında doktora yapmaktayım. Öykü yazıyorum. İki kişi olarak CosmicZion Zine (czz) adlı fantastik edebiyat, uzay ve mitoloji fanzinini çıkartmaktayız.

2 Yorum BULUNUYOR


  1. Avatar for alper alper dedi ki:

    Lise zamanları bir arkadaşın sponsor desteği ile 2-3 arkadaş depo - dükkan karışımı bir yer tutup, mangal kömürü paketleyip satıyorduk.

    Akşama doğru biz de buna benziyorduk. :slight_smile:

    Mangal kömürü mitolojisi.

Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.

Ufak Tefek Olaylar - Daniil Harms

Sovyet Avangard Yazar Daniil Harms’ın “Ufak Tefek Olaylar” Kitabı Yeniden Türkçe Raflarında

Harley Quinn Sevgililer Günü Özel Bölümü Geliyor

Harley Quinn Dizisine Sevgililer Günü Özel Bölümü Geliyor: İşte İlk Fragman