Klasik macera oyunlarının piksellerle örülmüş dünyasında kaybolduğumuz ve hayal gücümüzün desteğiyle o karelerin ardında grafiği aşan hayaller kurduğumuz yıllarda (Grafik macerası oyunlarının ilki sayılan King’s Quest’in Sierra Entertainment tarafından piyasaya sürüldüğü 1984’te mesela) biri çıkıp da, “Göreceksiniz, bir gün video oyunu piyasası kendi sanat eserlerini yaratacak,” deseydi, bunun hayali bile gözlerimizi parlatmaya ve bugünleri iple çekmemize yeter, ancak böyle bir ihtimalin gerçekleşmesine inanmakta epey zorlanırdık.
Naughty Dog tarafından geliştirilip Sony Computer Entertainment tarafından 2013’te piyasaya sürülen ve eleştirmenlerce “oyun dünyasının Yurttaş Kane’i” sayılan The Last of Us’ın, video oyunları arasında açık ara çığır açarak kendi türünün sanata dönüşmesinde -isminin aksine- hatırı sayılır bir öncü olduğu ve gelecekte video oyunları üzerine kuramlar yazılacağı zaman, ana başlıklar altında anılacağı gün gibi aşikâr.
The Last of Us Serisi’nin ikinci bölümüne kavuşmamız -çıkış tarihi henüz kesinleşmemiş olsa da- giderek yaklaşırken, oyunun yönetmeni Neil Druckmann’ın, ilk oyunda sevgiyi temel aldıklarını, ikincisinde ise o temel üzerine nefreti inşa edeceklerini duyurmasından yola çıkarak, The Last of Us Part I, Left Behind ve The Last of Us Part II üzerine “sevgi-nefret” bağlamında kavramsal bir inceleme yapmak istedik. Serinin ikinci bölümünde “nefret” temasının nasıl ele alınacağını öngörebilmek adına, nefrete varan “sevgi” bağlamı ilk oyunda nasıl ele alınmış, gelin birlikte bakarak hatırlayalım.
Bölüm I: Çözümleme
Serinin ilk oyunu, dünyaya yayılan Cordyceps cinsi bir mantarın yol açtığı, kişileri birkaç saat içerisinde vahşi yaratıklara çeviren salgın bir hastalığın dünyaya yayılmasından yirmi yıl sonra, 2033 yılında geçmektedir. Joel Miller’ın kızı Sarah asker kurşunuyla hayatını yitirmiş, ardından Joel ikinci oyunda Ellie Williams’da da gözlemleyeceğimiz gibi, kişiliğinde büyük bir değişim geçirmiştir. Oyunun açılış sahnesinde Sarah doğum günü hediyesi olarak Joel’a eskisi bozuk olduğu için yeni bir kol saati hediye eder. Yenilenen bozuk saat, bu travmatik zaman değişimini de öngörür şekildedir. (İleride, ölen kızı Sarah yerine, enfeksiyona yakalanmasına rağmen hayatta kalan Ellie geçecektir) Kızına tek başına ebeveynlik eden Joel’un, erkek kardeşi Tommy Miller bir yana, hayatta en sevdiği kişinin kızı Sarah olduğu açıktır. Kızının asker kurşunuyla, üstelik bir üs emriyle öldürülmüş olması Joel’u düzene karşı güvensizliğe düşürse de onu bir antimilitarist kılmaz ya da bu oyunda açıkça gösterilmez. Bunun yerine güvensizlik duygusu belirli bir hedefe yönelmeksizin genele yansıtılır ve karşı duygular hayatta kalma savaşına itici güç olarak yardımcı olur. Joel’un kızı yerine koyup yüreğinde yeniden sevgi duymasını sağlayacak kişiyse, enfeksiyona yakalanmasına rağmen “mucize eseri” hayatta kalmayı sürdürebilmiş, namı diğer “The Last of Us (Sonuncumuz*)” Ellie’dir.
Joel, Ellie’ye başta yakınlık göstermese de zamanla onu âdeta ölen kızı yerine koyup koruyuculuk yapar. Ellie ise Left Behind’da geriye dönüşlerle ortak hikâyelerine tanık olduğumuz ilk lezbiyen aşkı Riley Abel’a derin bir sevgi beslemektedir, ne var ki aynı kaçış sonunda kendisi de ısırılıp enfeksiyona yakalan Riley, Ellie gibi şanslı değildir. Riley’nin ölümü, Sarah’nın ölümünün Joel’u sarstığı gibi Ellie’yi de sarsmıştır. Joel ile Ellie, benzer bir travma içinde olduklarından, birbirlerine bağlanarak hayata tutunurlar.
İkisi arasındaki baba-kız ilişkisi, hayatta kalma mücadelesinde destekleşmenin ötesinde ruhsal yönde bir iyileşme süreci niteliği de taşır. Öyle ki, oyun boyunca Ellie üzerinden toplumsal bir kurtuluş umudu besleyen Joel, oyunun sonunda Ellie’ye yapılacak ve onun ölümüne neden olacak deneye, hastalığa çare bulunup dünyanın tümden kurtulma ihtimaline rağmen karşı çıkar, onu da kızı gibi kaybetmek istemediğinden Ateş Böcekleri’ne karşı savaşıp onu oradan kaçırır. Yolda kendine gelen Ellie’ye gerçeği söyleyemez, orada hastalığa karşı bağışıklığı olan onlarca insan olduğunu, ancak bir aşı geliştirmeyi başaramadıklarından artık deneylere son verildiğini söyler. İkinci oyunda bu yalanın açığa çıkması ve Joel ile Ellie’nin arasında tıpkı ilk oyundaki bir sahne gibi ayrılık yaşanması muhtemeldir. Joel’un erkek kardeşi Tommy’nin yerleşim yerindelerken, Ellie, yaşının da verdiği toylukla, Joel’un ondan kurtulmak istediğini sanarak bir ata atlayıp kaçmış ve hem kendisini hem Joel’u zor durumda bırakmıştır. Aslında bu sahnede Joel ile Ellie arasında geçen diyalog, Druckmann’ın değindiği “sevgi-nefret” bağlamına anahtar niteliği taşır:
ELLIE —Maria bana Sarah’ı anlattı. Ve ben-
JOEL —Ellie, çok hassas bir konuyu deşiyorsun.
ELLIE —Kızın için üzgünüm Joel, ama ben de yakınlarımı kaybettim.
JOEL —Kaybetmenin ne demek olduğunu bilemezsin.
ELLIE —Sevdiğim herkes ya öldü ya da beni terk etti. Sen hariç herkes. Bu yüzden bana sakın başkasıyla daha güvende olacağımı söyleme, çünkü gerçek şu ki bu beni daha çok korkutacak.
JOEL —Haklısın… Sen kızım değilsin ve benim de senin baban olmadığım kesin. Yollarımızı ayıracağız.
İkinci oyunda da Joel ile Ellie’nin yolları ayrılacak mı, ayrılacaksa aralarındaki anlaşmazlık ne denli büyük olacak ve daha nelere yol açacak birlikte oynayıp göreceğiz, ama öncesinde, ilk oyunda ele aldığımız “sevgi” bağlamının üzerine, devam bölümünde “nefret” temasının nasıl işleneceğine dair yorumlarımıza geçelim.
Bölüm II: Yorum
The Last of Us Part II için gerçekleştirilen bir PSX panelinde Neil Druckmann, “İlk oyun nasıl iki karakter arasındaki sevgiye dairse, devamındaki hikâye de bunun tam zıttı olacak,” demişti. Dahası, oyunun merak uyandırıcı olmasından ötürü üzerine türlü fikirler yürütülen ilk fragmanı, Druckmann’ın bu sözlerini doğrular nitelikteydi:
Fragmanın ilk planı, ormana dönmüş bir yerleşim yerinde açılır. Medeniyetin tamamen çöktüğü, yerleşim yerlerinin âdeta doğaya karıştığı, öncekine kıyasla daha bir yıpranmış yapılardan, yapıların dört bir yanını saran sarmaşıklardan, araçların üzerinde biten çimlerden bellidir. İlk plan kararmadan önce Dur levhasında devrimci milis kuvveti Ateş Böcekleri’nin solgun amblemi görünür. Bu, başarısızlıkla sonuçlanmış bir girişimi simgelerken, diğer yandan yeni oyunda aynı güçlerle karşı karşıya kalacağımıza dair bir işaret sayılabilir.
İlk planın akabinde, gitar çalmaya hazırlanan Ellie’nin sıyrıklarla dolu, titreyen eli görünür. Belli ki hemen öncesinde -belki yumruk yumruğa- savaş vermiştir. Başparmağıyla gitarın tellerine birkaç kez dokunduktan sonra onu akort etmeye girişir. Bu da, onun hayatta kalma savaşının yanında her daim düzeltmeye gayret ettiği bozuk ruh hâline yorumlanabilir. İlk oyunun bittiği tarihten beş sene sonra geçen ikinci oyunda Ellie artık on dokuz yaşındadır ve arada geçen yılları medeniyetin çöküşünde hayatta kalabilmek adına savaşarak türlü zorluklarla geçirmiştir. Bu durum hâliyle onun kişiliğinde büyük bir değişim yaratmış olmalıdır. Ellie’nin ilk oyundaki Ellie olması beklenemez. Canıyla birlikte koruduğu sevgi, umut gibi olumlu duyguların yanında, nefret gibi tam zıttı duygular da geliştirmiştir.
Ellie’nin gitar çalarak söylediği, Shawn James & The Shapeshifters’a ait “Through the Valley” adlı şarkı, 23. Mezmur’a göndermeler içerir. Yalnızca Yahudiler için değil, Hıristiyanlar için de kutsal birer metin olan mezmurlardan 23. Mezmur’daki “Karanlık ölüm vadisinden geçsem bile / Kötülükten korkmam,” dizeleri “Karanlık ölüm vadisinden geçiyorum/ Ve kötülükten korkmuyorum, çünkü gözüm hiçbir şey görmeyecek kadar kör,” olarak, “Düşmanlarımın önünde bana sofra kurarsın / Başıma yağ sürersin / Kâsem taşıyor,” dizeleri “Karşıma çıkan düşmanlarımı öldüreceğim,” olarak, “Ömrüm boyunca yalnız iyilik ve sevgi izleyecek beni,” dizesi ise “Elbette ömrüm boyunca yalnız iyilik ve sevgi izleyecek beni, (…) ama doğrudan yana olamam, çünkü ben baştan yanlışım,” olarak uyarlanmıştır. Hatta bu söz Ellie tarafından bir nakarat gibi tekrarlanıp âdeta fragmanın sloganı hâline gelir.
Ellie şarkısını sonlandırırken, içeriye giren Joel ona, “Ne yapıyorsun, ufaklık? Gerçekten bunu yapacak mısın?” (Neyi?) diye sorduğunda, Ellie öfkeli bakışlarıyla hiç tereddüt etmeden, istisnasız her birini bulup öldüreceğini söyler. (Kimi?) Belli ki zamanında onun için özel olan ve ona ihanet eden/ettiğine inandığı biri, belki Riley’nin yerini dolduracak yeni bir sevgili (Oyunun oynanış fragmanında dans pistinde öpüştüğü Dina?) söz konusudur. Ve anlaşılan Ellie onu ilk oyun için indirilebilir ek paket olarak yayınlanan Left Behind’daki gibi ana karakter olarak kontrol edeceğimiz üzere, bu sefer önceden sevdiği fakat artık nefret ettiği kimse onun peşine düşecektir. Druckmann’ın isim vermeksizin “sevgi-nefret” temaları üzerinden ima ettiği, aynı zamanda bu kaçma-kovalamaca eylemidir.
İkinci bölümün ilk fragmanından yola çıkarak oyunun hayranlarının ürettiği bir teoriye göre ise Joel ölmüş, onun hayaliyle konuşan Ellie de onun intikamını almaya hazırlanmaktadır. Ne var ki Joel karakterinin ikinci oyunda da olacağından ve sırf onu göstermek adına oyunun hayal, rüya ya da geriye dönüş sahnelerine boğulması umulmadığından bu ihtimal oldukça düşüktür. Kaldı ki ikinci oyunun hikâyesini yazma aşamasında devamından vazgeçmeye kadar gidecek epey fikir tartışması yaşayan ekip neyse ki sonunda hemfikir oldukları harika bir konu bulduklarını söylediğinden, oyunun konusunun herkes tarafından tahmin edilebilecek şekilde olması beklenemez.
Kim bilir, belki Ellie, ikinci oyunun oynanış fragmanında dans pistinde öpüştüğü Dina tarafından ihanete uğrayıp onun peşine düşecek, belki de hiç umulmadık şekilde, yitirdiği ilk aşkı Riley’den ötürü, Ateş Böcekleri’ne karşı savaşan Joel’un ilk oyunun sonunda attığı yalanı öğrenip bu yüzden ona karşı gelecektir. İlk oyunda başta güven duyulup sonra bir avcıya dönüşen David karakteri bu değişime prototip teşkil edebilir ve Ellie’nin ilk fragmanda son söz olarak vurguladığı “every last one of them”den ayrı tutmadığı kişi Joel’dur? Yönetmenin iki karakterin arasındaki mevcut sevginin nefrete dönüşmesine dair verdiği ipucu, Ellie ile Joel arasında yaşanacak olası karşıtlığı fazlasıyla açık eder nitelikteydi. Ancak bunun ne yönde seyredeceğini tahminlerle belirlemek güçtür. Yine de, tüm ihtimaller bir yana, tümden emin olabileceğimiz tek şey, Ellie’nin başta sevgi besleyip sonra nefret duymaya başladığı bir “düşman”a karşı intikam alma savaşına muhakkak girişeceğidir.
Serinin ikinci bölümünde işlenen “nefret” ana teması hakkında sizler ne düşünüyorsunuz?
Son olarak oyunun isminin çevirisine değinmişken: Kimi popüler video oyunlarına Türkçe altyazı eklendiği gibi, video oyunlarının isminin de (Wolfenstein gibi özel isimler hariç) tıpkı filmlerinki gibi dilimize çevrilmesi, hiç değilse özgün isminin altına yazılması gerektiğinden yanayım. Oyunun özgün ismi epey havalı, ama Türkçesi de pekâlâ ilgi çekici olurdu, değil mi?
Muhtemelen tepki toplayacağım ama oyunu birkaç gün içinde oynayıp bitirmiş biri olarak herkesin övdüğü kadar olmadığını düşünüyorum. Belki de zombili kurguları sevmediğim için öyle gelmiştir. Aynı firma tarafından yapıldığı için karşılaştırıyorum, bir Uncharted serisi kadar zevk vermedi bana.
Yazı çok güzel olmuş. The Last Of Us normal bir oyundan farklı olarak ilk defa kendi hikayesinin veya kendi dünyasının duygusunu aktarabilen (bunu tamamen yapan) ilk oyun oldu benim için.
Yeri hep ayrı olacak. Gerek işlediği konseptler, gerek oyunun bize Joel gibi yeni ağzı yanmış ve büyük bir trajedi atlatan bir karakteri verip başka bir küçük kıza alıştırması gibi önemli ve aceleye gelmeyecek karakter gelişimi sunması açısından paha biçilemez.
Oyun boyunca içine kapanık, ürkek Ellie’nin zaman geçtikçe Joel’la gerçekten yakınlaşması ve tam anlamıyla bir baba-kız ilişkisine dönüşen durum ve o sonun bencilce ama etkileyici kararı.
“You just come after her.”
Gerek Joel’ın tiradları ile gerek bu insanların arasında olan kimya ile hatta karşımıza çıkan onca tehtid ve tehlike karşısında bile hayatta kalacak gücü kendilerinde bulan iki kırık insanın hikayesini ele alışıyla çok özel bir oyun The Last Of Us. Aldığı her övgüyü ve daha fazlasını hakediyor, ikinci kısmı merakla bekliyorum.
Last Of Us benim oynadığım en lineer şekilde ilerleyen oyunlardan biridir. Gidişat şu şekildedir;
“İlerde bir bina var oraya gidelim herşey çok güzel olacak.” Yürü, yürü, yürü asker buldun kaç, zombi gördün öldür. Tüh burda kimse yokmuş… İlerde bir köprü var oraya gidelim herşey çok güzel olacak. Yürü, yürü, yürü asker buldun kaç, zombi gördün öldür. Aaaaa köprü çökmüş… İlerde bir radyo kulesi var oraya gidelim herşey çok güzel olacak. Yürü, yürü, yürü asker buldun kaç, zombi gördün öldür. Kahretsin herkes zombi olmuş… İlerde bir üniversite var oraya gidelim herşey çok güzel olacak. Yürü, yürü, yürü asker buldun kaç, zombi gördün öldür. Olamaz burda da hep kötü adamlar var… İlerde bir hastane var oraya gidelim herşey çok güzel olacak… Bir süre sonra bende “Orada da yoktur işte kimse gitmeyin artık” diye söylenerek oynamama yol açtı.
Ama bu şekilde lineer ileryelen bir oyun için sahip olduğum “ne kadar iyi olursa olsun en fazla ortalama bir oyun olabilir” algısını tepeden tırnağa yıkan bir oyun olduğuda bir gerçektir. Özellikle karekter gelişimi açısından bakıldığında oyunun başında Ellie’yi öldürmek üzere olan Joel, oyunun sonunda Ellie için tüm insanlığın kurtuluşunu elinin tersi ile itecek duruma gelmesi kesinlikle yadırganmaz.
Left Behind DLC’si (Standalone oalrak oynanabilir) Hikayedeki bir boşluğu dolduruyor. Onuda oynamadıysanız mutlaka oynayın