in ,

Spawn: Cehennemden Dönen Asi Tohum

Yıllar önce Spawn’la tanışmamıza vesile olan Arkabahçe Yayıncılık, cehennem kaçkını anti-kahramanımızı seneler sonra tekrar dilimize kazandırdı. Biz de bunun şerefine ilk cildini hem inceledik hem de eskisiyle kıyasladık.

spawn1 ust
- Reklam -
- Reklam -

Ahmet Kocaoğlu’nun hem çizgi roman hem de fantastik edebiyat alanında ülkemize yaptığı katkılar kesinlikle yadsınamaz. 90’lı yılların başında Büyük Mavi Yayıncılık’la bizleri ilk kez birinci hamur kâğıda basılmış, büyük boy ve renkli çizgi romanlarla buluşturmuş, Bane’in Batman’i “kırdığı” o unutulmaz sahneyi kendi dilimizde okumamıza vesile olmuştu. Bu aynı zamanda bugün bu kalitede okuduğumuz birbirinden renkli çizgi romanların da yolunu açan hamleydi elbette.

Ardından 1 Numara Comics devri gelmiş, Superman’in Doomsday’in elinde can verişine şahit olmuştuk. Yetmemiş, bugün hâlâ dünyanın en çok satan çizgi romanı olan X-Men #1’i okumuştuk yine aynı kalite ve özenle. Derken Arkabahçe Yayıncılık kuruluvermişti 1998’de. Yanında Gerekli Şeyler diye bir kardeş dükkân da getirmişti üstelik. İsimler değişmişti belki ama çizgi romana duyulan tutku ve özen yine aynıydı. Tam da o sıralarda Ejderha Mızrağı Destanı üçlemesi giriverdi bu yayınevinin adı altında hayatlarımıza. Ve tabii ki SpawnTodd McFarlane’ın gözbebeği… Bir rüyanın gerçeğe dönüşmüş hâli. Bizim içinse bir hayalin; onu dilimizde görme umudumuz hiç yoktu çünkü.

Şimdi, aradan geçen bunca yılın ardından yine Arkabahçe etiketiyle bir kez daha karşımızda cehennem kaçkını anti-kahramanımız Spawn. Üstelik yenilenmiş bir çeviri ve dijital renklendirmeyle. Peki hâlâ aynı tadı verebiliyor mu? Gelin, hep birlikte bakalım.

- Reklam -

Her şey onun için

Eğer “Parliment Pazar Gecesi Sineması” adı sizin için bir şey ifade ediyorsa Spawn’ın hikâyesini de biliyorsunuzdur hiç kuşkusuz. Bir CIA ajanı olan Al Simmons gizli bir görev sırasında öldürülür ve Cehennem’i boylar. Ancak kendisi başarılı bir asker olduğu kadar tutkulu bir âşıktır da ve karısı Wanda’yı “ruhundan bile” daha çok sevmektedir. Kelimenin tam anlamıyla… Böylece sevgili eşini sadece bir kerecik daha görebilmek için Şeytan’la, daha doğrusu çizgi romandaki adıyla Malebolgia’yla bir anlaşma yaparak ruhunu satar. Lâkin unuttuğu bir şey vardır: Şeytan’a asla güven olmaz…

spawn 1Anlaşma hilelidir. Simmons dünyaya dönmesine döner ama o bilmese bile aradan 5 koca yıl geçmiştir. Dahası hafızasını da yitirmiştir; kim olduğunu, ölümden neden döndüğünü hatırlamaz. Yüzü ve derisi de çalınmıştır; artık bir ucube, hatta yürüyen bir ceset gibi görünmektedir. Peki vücudunu saran bu tuhaf kostüm de neyin nesidir böyle? Ya süper kahramanları andıran doğaüstü güçlerine ne demeli?

İşte böyle bir vaziyette bir yandan yeni güçlerine alışmaya, diğer yandan da hafızasını geri kazanmaya çalışır Simmons, ya da yeni adıyla Spawn. Yani “cehennem tohumu.” İşin güzel tarafı nasıl ki kahramanımız hiçbir şey bilmiyorsa okur olarak biz de her şeyden bihaberiz ve Spawn yeni cevaplar aldıkça onunla birlikte bizler de yeni şeyler öğreniyor, hikâyenin içine daha çok çekiliyoruz. Önce kim olduğunu anımsıyor, sonra da evli olduğunu. Ardından ölümünün ardında yatan ihaneti… Karısını bulmaya çalışıyor, fakat kendisini ölümden ve Şeytan tarafından aldatılmaktan bile daha çok yaralayacak bir gerçekle karşılaşıyor. Bu da yetmezmiş gibi güçlerinin sınırsız olmadığını, Şeytan’ın hileli anlaşmasının pek çok katmanı olduğunu da keşfediyor.

Spawn’ın ilk altı sayısını içeren bu ilk ciltte anti-kahramanımızın insanı kendine bağlayan, gizemli öyküsünün yanı sıra Sam ile Twitch, Malebolgia ve Yıkıcı gibi ikonik karakterlerle de ilk defa tanışma fırsatı yakalıyoruz. İlk dört sayıda hikâye muazzam bir şekilde gelişip serpilirken beşinci sayıdan itibaren, seri çocuk katili Kincaid ile birlikte serinin yönü biraz değişiyor, bocalıyor. Cennet’le Cehennem arasındaki savaşın ortasında kalan, anlam arayışı içindeki Spawn’dan sokak serserileri arasında yaşayıp katillerle ve gangsterle silahlı çatışmalara giren Spawn’a geçiyoruz. Katliam (ya da eski ciltlerdeki orijinal adıyla Overt-Kill) isimli cyborg katille yaptığı mücadele herhâlde Spawn külliyatı boyunca okuduğum en sıkıcı macera… Ne ilginçtir ki bu bocalamadan McFarlane’ın çizimleri de nasibini alıyor ve o kendine has, artistik çizimlerinin yerini bir keşmekeş alıveriyor.

Ama korkmayın! Toplamda iki sayıdan oluşan (biri bu cildin sonunda, diğeri ikinci cildin başında) bu sıradan serüvenden sonra işlerin rengi bir hayli değişecek. Alan Moore, Grant Morrison, Frank Miller ve Neil Gaiman gibi usta yazarların katkılarıyla Spawn’ın hikâyesi tekrar rayına oturacak, hatta Dante’yi aratmayacak Cehennem tasvirleri okuyacağız hep birlikte. Eh, Sandman gibi bir efsanenin bile ilk sayıların ardından kısa bir bocalama dönemine girdiği düşünülürse yeni emeklemeye başlayan çizgi roman serilerinin geçmesi gereken kaçınılmaz bir yol olarak bakabiliriz belki bu duruma… Uzun lafın kısası, Katliam sizi sıksa bile sıkın dişinizi! İkinci cildi aldığınıza hiç pişman olmayacaksınız.

Çeviri ve baskı kalitesi

Spawn’ın ülkemizde yayınlanan ilk sayısının kapağına baktığımda 1999 tarihini görüyorum. Bununla birlikte hem baskı hem de renk kalitesi bakımından döneminin çok üstünde bir fasikül duruyor karşımda. Dönemin renkli çizgi romanları birinci hamur kâğıda basılırken Spawn ise kuşe kâğıt olarak buluşmuştu bizlerle. Ki bugünlerde artık standartlaşmış bir özellik olarak görülse de ülkemizde bir ilkti bu. Dolayısıyla daha güncel akranlarından pek de geri kalmıyor Spawn.

Öte yandan bu cilde özel, dijital renklendirmeler çok daha net ve kaliteli sayfalar çıkmasını sağlamış ortaya. Siyahlar daha bir kara, kırmızılar daha bir dikkat çekici…

- Reklam -
spawn 1999
Spawn (1999)
spawn 2016
Spawn (2016)

İşin çeviri yanına bakacak olursak 1999 baskısında Hasan Çolakoğlu’nu, 2016 baskısındaysa Onur Kaya’yı görüyoruz. İnternetin yeni yeni yaygınlaştığı ve çevirilerin neredeyse olanaksızlıklar içerisinde yapıldığı bir dönem ile bugünün imkânlarıyla yapılmış bir çeviriyi kıyasıya karşılaştırma densizliği yapacak değilim. Ama iki çeviriyi incelemenin salahiyeti açısından ele aldığımda 1999’da yapılan işin daha düz ve aslına daha sadık, 2016 baskısınınsa daha edebi olduğunu söyleyebilirim. Buna verilebilecek en güzel örnek seri katil Kincaid’in dondurma tekerlemesi sanırım: “You scream. I scream. We both screamed for ice cream.

Eski çeviride bu tekerleme aslına sadık bir biçimde, kelimesi kelimesine çevrilmiş: “Sen bağırırsın. Ben bağırırım. İkimiz de dondurma diye bağırırız.” Onur Kaya ise yeni baskıda ses oyununu bozmayan ama anlamını da kaçırmayan, farklı bir çeviri kullanmış: “Dondurmam var kat kat. Bir külah istiyorsan çığlık at.

Her ne kadar ilki aslına daha sadık olsa da ikinciyi çevirisel anlamda daha başarılı bulduğumu belirtmeden edemeyeceğim. Bu durum cildin genelinde de böyle. Onur Kaya işi biraz daha yerelleştirip çizgi romanı okumayı daha keyifli kılmış. Arada sırada, çok nadiren de olsa “Keşke burada şu kelimeyi kullansaymış” desem de çevirmenimizin ilk sayıdan alnının akıyla çıktığını rahatlıkla söyleyebilirim.

İlla ki bir hata aramam gerekirse arada bir tanecik kaçırılmış, İngilizce bırakılmış bir kelimeye (Yıkıcı’nın şairlik tasladığı kısımda) rastladım. Ne tuhaftır ki aynı kelime (Lie) eski baskıda da gözden kaçırılmış.

Bazı yerlerde yeni çevirinin çok fazla eski kelime barındırdığı ve zor anlaşıldığına dair bazı yorumlar görsem de ben böyle bir durumla karşılaşmadım. Eski kelimeler var mı? Var… Ama hiçbiri öyle Osmanlı zamanından kalma, anlaşılmaz şeyler de değiller. Abartılı bir eleştiri…

Aynı şekilde, eski baskılarda Spawn’ın konuşma balonları düz yazıyla geçilirken, 2016 baskısında bu kez aslına sadık bir şekilde eğri büğrü, pekâlâ yaşayan bir ölüye ait olabilecek bir font kullanılmış. Keza balonlarda vurgu yapılan, farklı büyüklük ve renklerle yazılan kelimeler de yeni baskıda yerini korumuş. Bu da okuma zevkini bir kat daha arttırmış.

Sonuç olarak, 18 yıl önce nasıl hayatımıza etkileyici bir giriş yapmışsa bunca sene sonra yine aynı kaliteyle, hatta daha bile iyi olarak geri döndü Spawn. Kendisiyle ilk kez tanışacaklar kadar eski sayıları okuyup da koleksiyonlarını güçlendirmek isteyen ihtiyar kurtların da kaçırmaması gereken bir çalışma olmuş yeni cilt. Yine Arkabahçe kalitesiyle… Bu kez maceranın sonunu görmek dileğiyle!

M. İhsan Tatari

Yirmi yılı aşkın bir zamandır fantastik edebiyat, bilimkurgu, çizgi roman ve bilgisayar oyunlarıyla haşır neşir oluyor.

Fantastik edebiyat alanında dört basılı kitabı bulunan yazar, Kayıp Rıhtım'ın yanı sıra Oyungezer dergisinde de serbest yazar olarak çalışmakta, çeşitli yayınevlerinde çevirmen ve editör olarak görev almaktadır.

Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.

kara tarikat tugaylari ust1

Enki Bilal’den “Kara Tarikat Tugayları” Bizlerle

Diskdunya kapaklari top

Diskdünya’dan Birbirinden Harika 12 İllüstrasyon