Supernatural 15. sezon incelemesi ile sizlerleyiz. Fantastik korku türündeki The CW yapımı, uzun yıllar sonunda final bölümü ile ekranlara veda etti. Peki yıllardır devam eden diziye yakışır bir son mu izledik?
Yazının ilk yarısında Supernatural’ın 15 sezonuyla bıraktığı mirastan ve dizi tarihindeki yerinden bahsedeceğiz. İkinci yarısındaysa son sezonu ve çok tartışılan finali inceleyeceğiz. Bu kısım henüz finali izlemediyseniz alacağınız zevki baltalayabilir.
Supernatural bir sev veya nefret et dizisi. Benim hatırlayabildiğim kadarıyla 5. sezonu bittiğinden beri de böyleydi. İlk 5 sezon; sarı gözlü şeytanla başlayan, Dean’in cehenneme gidişiyle büyük kapıları açılan, melekler ve Castiel’le kutsal ve sonsuz savaşın iki tarafını da oyun alanına süren sezonlar. Meleklerin ve şeytanların binlerce yıllık planı Winchester Kardeşlerin varlığı yüzünden bozulmuş ve Dünya üzerinde, Dünya pahasına oynanan oyunun kazananı insanlar olmuştu.
Bütün bunların üzerinden 10 sene geçmiş. Winchester Kardeşler kutsal savaşlardan sağ kurtulmuş ve devam etmiş. Şu iki paragrafı yazarken bile “Supernatural 15. sezon incelemesi” başlığının yanıltıcı olduğunu fark ettim. 15 sezon incelemesi olacak belli ki.
Supernatural 15. Sezon: Şans Rüzgarlarına İlerliyorum
2005’te Supernatural’ın başladığı televizyon sektörü 15 yıl sonraki hâlinden çok farklıydı. HBO’nun altın çağı en güçlü dönemlerinde olsa da o zamanlar yaratılan devrim kablolu televizyonla sınırlı kalmıştı. Ücretsiz yayın yapan kanallarda ise 20+ bölümden oluşan sezonlu diziler tüm dünyayı kasıp kavuruyordu. Supernatural’in yayın hayatında Lost, Prison Break, Heroes ve Fringe başta olmak üzere pek çok sevilen dizi geldi geçti. Hikâyesinden çok geliştirmek için uzun bölümler harcanan karakterleriyle öne çıkan, bölümler arasında bağlılık olmayan; haftanın ana karakterinin veya haftanın davasının işlendiği, sezonun başında iki, sonunda iki bölümle ana konunun ilerlediği diziler.
Saydığım bütün dizilerin ilk sezonlarında insanların tırnaklarını yiyerek izlediği, sezonlar ilerledikçe çoğunluğun bırakıp, bırakmayanların da sıkıntıdan bayıldığı diziler olması bu televizyon çağının kapanmasında en önemli etkendi. Son 5 yıl içerisinde çıkıp çok popüler hâle gelen sezonu 20+ bölümlü dizi hatırlıyor musunuz? Limitless vardı belki, ikinci sezon onayı alamamıştı.
HBO’nun altın çağıyla başlayan ve artık televizyonu tamamen ele geçiren kaliteli ve bütünlüklü hikâye anlatan diziler bugünün tek gerçeği. Supernatural dışında(-ydı). Supernatural, normalin haftanın canavarı bölümleri olduğu bir dönemde çıkıp kendisine tutkuyla bağlanan bir izleyici kitlesi edindiği için şanslıydı. 15 yıl boyunca yayınlayacak bir kanala ve 15 yıl boyunca çekecek bir ekibe sahip olmasıysa dört ayak üstüne düşmek demekti. Eric Kripke’nin genel yönetmenlikten ayrıldığı 5. sezondan sonra bu dizinin bitmemesi büyük sürprizdi. Herkesin “Tamamdır, kepenkleri kapatıyoruz. Çok bile durduk,” dediği 10. sezondan sonrasıysa sadece Tanrı’nın işi olarak görülebilir. Gelgelelim Supernatural bir kaya gibi durmaya devam etti. Hikâyesini daha derli toplu anlatacağı 13 bölümlük sezonlara geçmek her zaman seçenekler dâhilindeydi ama Supernatural bu olmadığı için hiç düşünülmedi bile.
Duygu Denizinin Fırtınasında Savruluyorum
John Locke’un gözlerinde yaşlarla Jack’e, “O kapının ardında benim hayatımın anlamı var!” haykırışını hatırlıyor musunuz? “Amigo kızı kurtar, dünyayı kurtar!” sözlerini? Michael’ın dövmelerini ilk kez görürken verilen, “Bu adam çok zeki ve bütün zekâsını bu plan için kullandı,” hissini? Kapının ardından Locke’un hayatının anlamı çıkmamış, ponpon kız kurtarıldıktan sonra dünya kurtarılmamış, Michael’ın bütün zekâsını harcadığı plan kendisi ve kardeşini kurtarmakta yeterli olmamıştı. Büyük başlayan bu dizilerin zamanla izleyicisini kaybetmesi bu büyüklüğün üzerine de büyüyecek şekilde kurulmasıydı. Supernatural hiçbir zaman bu şekilde ilerlemediği, büyümeyi odağına koymadığı için var olabildi. Diğer diziler gibi kasıp kavurmadı ama 15 sezon boyunca kendi yağında kavrulabildi.
İki kardeşin babalarından aldığı eğitim ve babalarının günlüğünden yardım alarak canavar avladığı dizi, aynı şekilde bitti. Eric Kripke ve sonrasında gelen yazarlar hiçbir zaman, “Artık dizide Lucifer var, bütün sezon onun ne kadar devasa bir düşman olduğunu anlatmamız lazım,” demedi. Lucifer vardı ama Lucifer’ın varlığı avlanacak canavarlar ve kurtarılacak insanları daha az önemli hâle getirmiyordu. Supernatural’ın bir sezonu ana hikâye olarak büyük sorunlarla ilgilense de esasen iki kardeşin her bölümünde farklı bir canavarı avlamasından oluşuyordu. Bu çok mu güzel bir şey? Hayır, değil. Diziyi şimdiye kadar izlememiş kimseye, “Otur bu 327 bölümü izle,” diyemem. Ben yılda 20 bölüm izledim çünkü ve Supernatural bundan biraz daha randımanlı izlendiğinde bunaltıcı oluyor. Supernatural, haftada bir oturup uzun süredir tanıdığın abi kardeşin geyiğini izlemek olunca güzel bir dizi haline geliyor.
Supernatural 15. Sezon: İlerle, Her Zaman Hatırlayacaksın
Supernatural 15. sezon bir öncekinin bittiği yerden başlıyor. Dean ve Sam ilk kez Tanrı’nın senaryosuna karşı çıkmış ve Jack’i öldürerek kendilerini kurban etmeyi reddetmiş, Tanrı’nın öfkesini üzerlerine çekmiştir. Tanrı Jack’i öldürür, Dean ve Sam için özel hazırladığı finali başlatır.
Her şeyden önce Supernatural’ın Tanrı anlayışının dizideki en güzel kotarılmış taraflarından birisi olduğunu belirtmeliyim. Dizinin bilindik bir şeyi değiştirerek sunması yeni değil. Dean ve Sam’in yetersiz dedektiflik yeteneklerini, “Bu vampir öyle vampir değilmiş ama işte dört tane fazladan dişi varmış,” diyerek unutturma seviyesinden, Deccal’i saf bir ergen olarak göstermeye kadar işlediği her konuyu kendisine uygun hâle getirir.
Bu bakımdan Supernatural’ın Tanrısı da diziyle tam uyum içindedir. Varoluş sıkıntıları çeken orta yaşlı bir adamın en sevdiği dizisi bozulmuştur ve şimdi her şeyi düzeltecektir. Tanrı’nın esas düşman olarak dizide var olması yazarların aklına sezonlar ilerledikçe gelmiş olabilir, kelimenin gerçek anlamıyla bir Deus Ex Machina’nın senaryodaki bütün delikleri doldurması biraz daha ciddi bir dizi için izleyicinin aklıyla dalga geçmek olarak görülebilir. Gelgelelim Supernatural canavarlı bir pembe dizi. Bu yüzden senaristlerin aklına gelmeyen (gelse muhakkak gözümüze sokarlardı) fakat diziye anlam katan bir metafordan bahsedelim: Baba.
İlerle, Hiçbir Şey İhtişamına Erişemeyecek
“Babam ava çıktı, birkaç gündür haber alamadım,” replikleriyle başlayan Supernatural iki sezon boyunca kardeşlerin babalarını aramasını konu edindi. Kardeşler büyüdükçe aile işini resmen üzerlerine aldılar ve Özgür İrade Takımı bu büyümenin sonucunda var olabildi. Michael ve Lucifer’ı izlerken babalarının yokluğuyla ne yapacağını bilemeyen iki kardeşi izledik ve bu ikili nihayetinde babalarını memnun etmek için öldüler. Babalarının yerini almayı ve işleri kendi yöntemlerine göre yürüten kardeşlerse iş işten geçtikten sonra gelip, “Ben sizin babanızım, ben ne dersem o olur,” diyen adamın restini görebildi.
Sezonun hikâyesiyle ilgili ne anlatılabilirdi ki? Önceki 14 sezon boyunca olduğu gibi kardeşlerden daha güçlü bir düşman var ve kazanmaları mümkün görünmüyor. Kendi çıkarları için kardeşlerle ittifak yapan başka bir kötü, düşmanın nasıl yenileceğini açıklar. Kardeşler hem esas kötünün hem de ittifak yaptıkları kötünün planlarını bozar. Biralarından bir yudum alıp gün batımına doğru giderler. Bunu çok sık gördük ve bu seferki de şablonu hiç bozmadı. Daha önce başkalarının deneyip başaramadığı Tanrı olma işini Jack üstlenir ve bütün sorunlar biter.
Supernatural Final Bölümü: Muhakkak Cennet Seni Bekliyor
Peki ya dizinin finali? Şimdiden Game of Thrones ve Lost finalleriyle yarıştırıldığını gördüğüm o 20. bölüm? O Supernatural 15. sezon finali değil Supernatural finaliydi ve beğenmeyecek ne vardı ki? Supernatural’dan ne bekliyordunuz? Kardeşlerin mutlu sonunun gün batımına gitmek olmadığını anlayacak kadar mutlu sonlu Supernatural sezon finali izlemedik mi?
Av; İncil’den, Kur’an’dan, halk hikâyelerinden, mitolojiden gelen ne varsa neredeyse antoloji dizisi formunda avlamak. Supernatural’ın 15 sezon sürmesini sağlayan ana konusu buydu ve Supernatural böyle bitti. Senaryoyu yazan bir Chuck olmadığında mutlu olduğu işi yaparken giden bir Dean ve senaryoyu uygulamak için kendisini çağıran bir Dean’ın yokluğunda hep istediği hayatı yaşayan Sam. Üç babasından işlerin nasıl yürütüleceğini öğrenen bir Jack evreni yönetirken ne olabilirdi ki?
Castiel’den neredeyse hiç bahsetmemişiz yazıda. Bıçağı çevirmemek en iyisi olabilir.
Supernatural final sezonu hakkında sizin düşünceleriniz neler? Yorum, eleştiri ve teorilerinizi Kayıp Rıhtım Forum’da bizimle paylaşabilirsiniz.
Gönüllerdeki final 5. sezondu keşke o zaman bitse diyen çok izleyici vardır. Aradan geçen 10 yılda en iyi bölümleri toplasak 1 sezon yapar ki kalan bölümler kendini tekrar eden bölümlerdi hep. Final maalesef beklentilerin altında kalmıştır benim için. Artık emin olduğum bir noktada yabancı dizilerin final bölümlerinin çekilemediği gerçeğidir.
Bunlardan birisi de benim. 11 ya da 12. Sezonda yeter deyip bırakmıÅtım, Åimdi sonunu merak bile etmiyorum. Hele bir Leviathan sezonu vardı ki, resmen diziye ihanetti.
7 veya 8 sanırım, ben de tam o sezonda bıraktım.
Izlediğim ve benim için her zaman en özel dizi olarak kalacak olan bir şov Supernatural. 3. Sezondan beri izliyorum. Bir bu kadar sürse yine izlerdim. Sanırım en özleyeceğim rutinlerin başında geliyor.
Ben 5. sezonda bırakmıştım. Geçenlerde final verdiğini öğrenip son bölümü izledim ve birden eski hatıralarım gözümün önünde canlandı. Aradan yıllar geçmesine rağmen beni yine de etkiledi.