The Bad Batch incelemesi ile karşınızdayız. Disney Plus ekranlarında 1. sezon bölümleri ile izleyicilerin karşısına çıkmayı sürdüren Star Wars yapımı animasyon dizisi hakkındaki ilk görüşlerimiz sizlerle.
Uzak galaksilerden bir grup klonun hikâyesini dinlemek isteyenler, gelin, gelin yaklaşın. Ateşin başında biraz ısının. Star Wars evreninin uzak ucunda yaşanan dramlar ve niceleri. Yaklaşın ve size anlatacaklarıma kulak verin. İlk olarak Klon Savaşları’nın 7. sezonunda tanıtılan Clone Force 99’ın maceraları yeni bir boyut kazanıyor.
Star Wars markası Walt Disney tarafından satın alındıktan sonra dizi ve film çalışmalarına hız kazandırıldı. Evrenin hayranları tarafından tüketebilecekleri daha fazla içerik, kitap, film ve dizi yayınlamaya başladılar. Böylelikle ana zaman dilimi içerisinde anlatılmayan bazı kısımları görme fırsatı yakaladık. Star Wars filmleri dışında hayranlar tarafından en çok beğenilen ve el üstünde tutulan yapım “Clone Wars” (Klon Savaşları) olmuştu. Galaksinin muhteşem genişliği, farklı gezegenlerde yaşanan savaşlar, yıkımlar ve dramlar bizi oldukça etkilemişti.
Dahası bu dizinin temel bakış açısında hedefi vuramayan klonlardan daha fazlası vardı. Miğferlerinin altında yatan –birbirinin aynı olsa da- farklı yüzleri olduğunu görmüştük. Usta Yoda ile bir mağarada sıkışıp kalmış, General Kenobi ile zaferlere birlikte koşmuştuk. Fakat her güzel şey gibi bunun da sonu geldi. Klon Savaşları anlatması gereken şeyi anlattı ve kalemini bir kenara koydu. Yine de gitmeden önce bize son hediyesini verdi. Bu hediye Clone Force 99 adı verilen beş kişilik özel bir ekipti. Klon Savaşları’nın bıraktığı boşluğu ise bu ekibin anlatıldığı The Bad Batch dolduracaktı.
The Bad Batch: Order 66 Sonrası Galakside Hayatta Kalmaya Çalışan “Bozuk” Klonların Hikâyesi
Dizi Deba Billaba ve Caleb Duna’nın Kaller gezegeninde köşeye sıkıştığı anda başlıyor. Droidler amansızca köşeye sıkışmış bir avuç klonun üzerine gelirken, Caleb Duna’nın arkasından sahneye giren Bad Batch ekibi savaşın gidişatını hızlıca değiştiriveriyor. O andan itibaren kimin ne yapmaya çalıştığını az çok anlayabiliyorsunuz. “Roger, Roger” Droidlerle girilen çatışmanın ilk dakikalarında keskin nişancımız Crosshair, grubun aptal ama kaslı bireyi Wrecker, Cyberpunk 2077 üyesi Tech, Klon Savaşları “biz seni öldü sanmıştık” Echo ve grubun lideri Hunter ile tanışıyoruz. Fakat henüz daha grubumuzun üyeleri kasklarını yeni çıkarmış ve yüzlerini tanımaya çalışırken İmparator Palpatine’in tüm klonlara ilettiği o mesaj geliyor. “Execute Order 66” mesajından sonra Deba Billaba’nın padawan’ını korumak için yaptığı fedakârlığa şahit oluyoruz. İşte daha bu anda Clone Force 99 ekibinde ki ufak tefek çatlakların ilk sinyallerini alıyoruz ve The Bad Batch’in neden anlatılacak bir hikâyeye sahip olduğunu da görebiliyoruz.
“Birisini uçurumdan attığında aşağı bakarsın, karşıya değil.”
Order 66 sonrasında The Bad Batch ekibi İmparator Palpatine’in emirlerine uymuyor -en azından hepsi uymuyor-. Klonlar Deba Billaba ile çatışmakla meşgulken padawan Caleb Duna ormana doğru kaçıyor. Emirden haberleri olmayan Clone Force 99 ise padawanın peşinden yardım etmek için gidiyor. Hunter ve Crosshair’ın ormandaki kısa kovalamacası Crosshair’ın padawana ateş etmesiyle farklı boyut kazanıyor. Caleb keskin nişancıyı bayıltıyor ve Hunter ile uçurumun kenarında karşı karşıya kalıyorlar. Hunter o anda Caleb’ın kaçmasına izin veriyor fakat grubun geri kalanına padawan’ı uçurumdan aşağı attığını söylüyor. Crosshair ise bu durumdan pek memnun olmuyor. Gemileriyle Kamino’ya dönerken “birisini uçurumdan attığında aşağıya bakarsın, karşıya değil,” diyerek Palpatine’in emirlerine uyacağını belli ediyor.
Bu noktadan sonra ise Bad Batch ekibinin klasik klonlardan farklı olarak üretilmiş olduklarını ve inhibitör çiplerindeki arıza nedeniyle İmparator’un emrine uymadıklarını anlıyoruz. General Tarkin tarafından verilen Ayrılıkçı kamplarını yok etme görevini yerine getirmedikleri andan itibaren ise artık Clone Force 99 ismini geride bırakıp Bad Batch oluyorlar. Crosshair’ın “iyi askerler emirlere uyar” sözünü fazlasıyla ciddiye almış olduğunu gören General Tarkin ise onu yanına alıp yeni yetiştireceği ekibin başına geçiriyor. Crosshair’ın ekibine ihanet edip İmparatorluk tarafına geçmesi sonrası ekipteki boşluğunu Kamino’da yaşayan küçük kız çocuğu Omega dolduruyor.
Özet Güzel ama Hikâye Ne Vadediyor?
The Bad Batch’in hikâyesi aslında Crosshair’ın dostlarına ihanet etmesi sonrası ekibin galaksiyi saklanarak gezmek zorunda kalmasıyla başlıyor. The Mandalorian sonrası Star Wars işlerinde gördüğümüz temalar bu eserde de kullanılmış. Usta-çırak bağları, galakside bedava bilgiyi asla bulamazsın, gezegenden kaçış sırasında gemimiz arızalandı gibi Klon Savaşları’ndan aşina olduğumuz zorlu durumlar yine karşımızda. Fakat Dave Filoni bu konuları elinden geldiğince iyi bir şekilde akışın içine yedirmeyi başarmış. Yine de bazı sahnelerin hızlı geçildiği ise ortada. Crosshair’ın gruba ihanet etmesinin bu kadar kolay benimsenmiş olması, Omega’nın ekibe oldukça hızlı bir şekilde dâhil olması ve kendisinin geçmişine dair hiçbir şey bilmiyor olmamız gibi noktalar atlanmış.
Star Wars eserlerinde klasik olarak işlenen aydınlık-karanlık taraf çatışması The Bad Batch dizisinde de mevcut. Anlatı içerisine yedirilen ve karakterlerin iki taraf arasında gidip gelmesi, izleyici için gerilim unsuru olarak karşımıza çıkıyor. Fakat bu durumun güncel Star Wars işlerinde artık değişmesi gerektiğini düşünüyorum. Artık aydınlık tarafın tamamen iyi, karanlık tarafın ise tamamen kötü olamayacağının bilincinde olan izleyiciler için fazlasıyla klasik bir anlatı olarak kalıyor. Belki de The Bad Batch’in kaçamadığı tek şey bu olmuş.
Tüm bunların yanı sıra yine de The Bad Batch klasik Star Wars anlatısından fazlasını sunuyor. Farklı gezegenlerdeki inanılmaz farklı yaratıkları, müzisyenlerle dolu kantin sahnelerinin klişeliğini yaşatmıyor. Boş aksiyon sahneleriyle zaman doldurmaya çalışmadan, her sahnenin hikâyeyi biraz daha ileri taşıdığı bütün olarak duruyor. Daha çok karakter gelişimlerine yer verilmiş. Var oluş ve yaratılma amacı droid öldürmek olan klonun bir kız çocuğu sayesinde insanı hislere yaklaşmaya çalıştığını görüyoruz. Bu da Star Wars anlatılarına yeni dinamikler katıyor.
Bununla birlikte The Bad Batch sayesinde İmparatorluk’un galaksi içerisinde nasıl güç kazandığını ve korku hükümdarlığını nasıl kurduğunu izlemek bu diziye ayrı bir keyif kattığını söylemem gerekiyor. İmparator Palpatine’in ve onun peşinden gidenlerin şeytani dehasını bir kez daha anlıyoruz. Ayrıca Galaktik İmparatorluk’un yarattığı kaostan yararlanan bazı türlerin, zayıfları ezerek kurdukları eski ihtişamı yeniden diriltmeye çalıştığına da şahit oluyoruz.
Bütün bunlar bir araya geldiğinde The Bad Batch’in izleyiciye sunmaya çalıştığı şey “bozuk klonlar galakside ateş ederek geziyor” noktasından çok daha ileride. Belirli bir alt metinle yazılmış sahneler izleyicide bazı duyguları uyandırmayı planlıyor. Bu da Bad Batch dizisinin başarılı bir hikâyeye sahip olduğunu gösteriyor. Dave Filoni’nin başarısının ise bu alt metni göze parmak şeklinde vermemesiyle elde ettiğini düşünüyorum.
Peki Ya Karakter Gelişimleri?
Karakterlerimizi ilk tanıdığımız andan itibaren belirli noktalarda karakter gelişimlerini görüyoruz. Fakat bunun çok kısıtlı olduğunu belirtmekte fayda var. Filoni’nin karakterlere ekip içinde özellikli roller vermiş olması ister istemez onları belirli kalıplar içine hapsediyor. Böylece bir süre sonra ekranda gördüğünüz karakterin nasıl davranacağını önceden kestirmenize olanak sağlıyor. Bazı durumlarda bu o kadar can sıkıcı oluyor ki ekibin içine düştüğü sıkıntılı durumdan nasıl çıkacağını önceden tahmin edebilir hale geliyorsunuz. Bu da izleme keyfinizin düşmesine sebep oluyor.
Ekip içinde gelişimini en çok gördüğümüz kişi Omega ile ilgilenen Hunter oluyor. İlk bölümlerde kararlarından son derece emin, tek söz sahibi ve grubun lideri konumunda olan Hunter, Omega ile birlikte hikayenin içinde bir baba figürüne dönüşmeye başlıyor. Aldığı aksiyonlarda daha dikkatli olan, girilen her çatışmada daima Omega’nın durumunu düşünen karaktere eviriliyor. Böylece Hunter galaksinin en uç köşesinde çatışmalara giren klondan daha fazlası haline geliyor. The Bad Batch’in diğer başarısının da burada yattığını düşünüyorum. Çünkü bu daha önce çok kez işlenmiş ve artık kullanılmaktan eskimiş bir klişedir. Ancak Filoni bunu değişen galakside hayatta kalmaya çalışan ekibin hikâyesiyle birlikte sunması diziye ayrı bir lezzet katıyor.
The Bad Batch: Çizimler ve Animasyon Nasıl?
The Bad Batch’in ilk saniyesiyle birlikte yüzünüzde oluşmasına engel olamadığınız o gülümseme tabii ki animasyon şeklinden kaynaklanıyor. Geçmişte büyük bir heyecanla izlediğiniz Klon Savaşları animasyon tarzına sadık kalması zaten diziyle ilgili söylenebilecek başarılı şeylerden biri olarak duruyor. Ekibin Klon Savaşları’ndan sonra çizim ve mekanik konularda bazı dersler aldığı da ortada. Aksiyon sahnelerindeki ışık ve gölge oyunları, her karaktere kişiliğine göre verilen ufak detaylar izlemesi keyifli bir görsel şölen sunuyor. Bütün bunlar olurken Star Wars animasyonlarının karakteristiğinden de ödün vermediklerini eklemekte fayda var.
Bütün bunlar göz önüne alındığında Star Wars: The Bad Batch size muhteşem bir hikâye anlatmak istemiyor. Dizi sadece anlatmak istediği şeyi anlatıyor ve bunu da başarıyla yerine getiriyor. Evrene yeni bir bakış getirmek gibi bir görevi yok. Her biri yirmi dakika süren bölümler gözlerinizi kırpmadan izleyeceğiniz içi boş görsel bir şölen değil. Tam tersine bazı zamanlar ekrandan gözlerinizi çevirip duyduğunuz cümleyi düşünmenizi arzuluyor. Size bir hikâye sunuyor ve bunu bazı bölümlerde çeşitli aksiyon sahneleriyle, bazı bölümlerde ise yabanı bir hayvanı kovalarken anlatıyor. Bu da izleyiciyi yormadan yirmi dakika boyunca özlediği Star Wars evrenini doyasıya içine çekmesiyle sonuçlanıyor. Eh, zaten bütün bu kurgusal evrenlerin olması gereken şey bu değil mi?
Disney+ üzerinden yayınlanmaya devam eden The Bad Batch sezonu ile macerasını sürdürüyor. 1. sezon toplamda 16 bölümden oluşuyor. Her hafta bir yeni bölümünün ekranlara geldiği yapım, ilk sezon finalini ise 13 Ağustos 2021 tarihinde yayınlayacak.
Sizler The Bad Batch dizisi hakkında ne düşünüyorsunuz? Şu ana kadar yayınlanan bölümleri nasıl buldunuz? Yorumlarınızı Kayıp Rıhtım Forum üzerinden bizimle paylaşabilirsiniz.
Artık değişmeli denen her şey, Star Wars’u Star Wars yapan unsurlar. Değişmesin. Ben böyle seviyorum.
Kesinlikle Star Wars geleneğinin olmazsa olmazları var. Ama artık hikayeleri bize George Lucas anlatmıyor. Kişiler değiştikçe anlatımın değişmesi gerektiğini düşünüyorum
Hayranlar olarak Star Wars’ı Star Wars yapan unsurları, tadları, kısacası o ruhu bulduğumuz için Mandalorian’ı sevdik. Star Wars evreni tema olarak iyi ile kötünün çatışması üzerine kurulu. Tabi ki hikayelere gri karakterler de eklenebilir, ancak ana tema değişirse o ruhun da cazibesini kaybedeceğini düşünüyorum. Tabi bunlar benim düşüncelerim.
Star Wars genel olarak sith jedi’nin güç üzerindeki çatışması üzerine kurulu. Güçle bağlantısı olmayanlar piyondan başka bir şey değil. Bunu unutmadan hikaye yazsalar keşke. Klonlarınn sıradan tüfekle jedi şövalyesi vurmaları çok saçma geliyor bana. Jedi sithlerin kendi bakış açılarına göre kör noktaları var, zaten bu yüzden bir taraf asla tamamen kazanamıyor kör noktaları engelliyor bitirişi vuruşu yapmalarını.
Diziden kızı çıkarsalar ya da yaşını büyütseler, arada gelen dizinin yaşını düşüren şakaları silseler daha güzel dizi olabilirmiş. Birde sürekli gönderme yapmak için şu dizi filmden tanıdığımız şu karakterde 2 dk, bir bölüm gözüksün çabalarını bıraksalar keşke.