Vampir Avcısı D incelemesi yayında. Yazar Hideyuki Kikuchi’nin 1983’ten günümüze otuzu aşkın roman ve öyküyle süregelen efsanevi light novel serisi Vampire Hunter D’ye göz atma zamanı. Serinin ilk romanı Komik Şeyler Yayıncılık etiketiyle ve Tomoe Tsuchiya çevirisiyle Türkçe raflarındaki yerini almış durumda.
Vampir Avcısı D: Alternatif Geçmişte Yaşanan Kıyametten Binlerce Yıl Sonra
Yüksek teknolojiye erişen insanlık kendi karanlığının kurbanı olmuştur. 1999 senesinde nükleer savaş gerçekleşmiştir. İnsanlıktan geriye kalanlar, bombalar düşmeden evvel Kıyamet Sığınakları’na yetişebilenlerdir. Nükleer serpintinin etkisi azaldığında geriye kalanlar medeniyeti tekrar kurmak için yüzeye çıkarlar. İnsanlığın kurtarıcısı ise efsane zannedilen vampirlerdir.
Yeryüzünün yeni efendisi vampir “Asilzadeler”dir. Taraflar doğalarına boyun eğene kadar birkaç bin yıl sorunsuz geçer. Büyük isyanlar kısa süreli ateşkesleri kovalar. Bin yıllar geçtikçe Asilzade nüfusu ve hükmü azalır. İnsan hakimiyeti artar. Asilzade soyu dağılır. Gezegenlere göç eder çıkar. Gizli lahitlerinde inzivaya çekileni olur. Bir kısmı insanların henüz kontrol edemediği sınır bölgelerine hükmetmeyi sürdürür.
Soyları kurumaya yüz tutsa bile Asilzadelerin mirasları yeryüzünü etkilemeyi sürdürmektedir. Vampirlerle birlikte ortaya efsanevi yaratıklar çıkmıştır. Nükleer savaş mutasyonları ve bunlar yetmezmiş gibi genetik bilimiyle tasarlanmış yepyeni musibetler yeryüzüne dağılmıştır. Kendi halinde ölüp gidenlerin bedenleri hortlayarak dehşet saçabilir. Asilzadelerin elinin altında insanların bile henüz erişemediği yüksek teknoloji ve büyü bilgisi vardır. Bir vampir avcısının şansı bile yazı tura atmaya denktir.
Takvimlerin M.S. 12.090’ı gösterdiği dönem böyledir… Bu çağın sıradan bir günü daha batan güneşin her şeyi kızıla bürümesiyle sonlanırken Doris adlı genç kadın kasabaya giden yolun kenarında beklemektedir. Yolu oraya düşen savaşçılara meydan okumaktadır. Genç kadının başı yörenin lord vampiriyle derttedir. Kasabalı durumu fark etmeden Doris’e yardım edebilecek tek kişi bir vampir avcısıdır. Umutsuzluğa kapıldığı anda çıkagelen bir yabancı her şeyi değiştirecektir. Yabancının adı “D”dir ve vampir avcısıdır. D Doris’in aradığı niteliktedir.
Hikâyenin bundan sonrası damarlarında dolaşan şehvete boyun eğenler ile eğmeyenlerin karşı karşıya geldiği, bilim ile büyünün, efsane ile gerçeğin harmanlandığı bir serüvendir.
Her Türden, Farklı Temadan Bir Kuple
Vampire Hunter evreni “her şeyden biraz var” kıvamında. Gotik korku teması, efsanevi varlıklar, korku filmlerinden çıkma canavarlar, mutasyonlar, cadılar, alternatif tarih, büyü, bilimsel ve kurgusal icatlar, orta çağ estetikli vahşi batı atmosferi. Üstelik dahası da var. Siberpunkta sıkça karşılaşılan yüksek teknolojiye karşılık düşük hayat standartlarıyla cebelleşen insanlık. Samuray filmlerinden fırlama gizemli ronin ana karakter. “Kasabaya bir yabancı gelir ve her şeyi sonsuza dek değiştirecek olaylar zinciri başlar” senaryosu. Kendi hayatını çekip çevirebilmesine yeten fakat acil durum sebebiyle yardıma muhtaç kalan masumlar. Hikâyenin baş kötüsünden önce hesabı dürülmesi gereken ara kötüler. Elric ve Witcher serilerindeki gibi insan türünün yeryüzüne hükmetmeye başlamasıyla insan dışı varlıkların yok olmaya yüz tuttuğu bir çağda geçen serüvenler dizisi. İnsan kalabilmek ile canavarlaşmak arasındaki çizginin inceliğini hatırlatan durumlar… Var da var. Bütün bunlar asgari tutarlılığa sahip bir mitolojide birleşmiş.
Bulamaca Döndürmeden Evren Tasarlamak
İkna ediciliği sağlayan şeyleri basitten karmaşığa doğru sıralamak gerekirse:
Zaman. Hikâyenin nükleer savaştan 10.000 yıl sonra geçmesi, mimariden hayat tarzına, pek çok şeyin değişebileceğine ikna ediyor.
“Farz edelim ki…”nin kullanımı. Tanıtımındaki gibi “Farz edelim ki…”yle başlayan pek çok durum zincirleme reaksiyon biçiminde sıralanmış. Sıra dışı ile olasılık “Şu sebeple bu yaşanmış…” sürecinde birbirine kaynaşarak makul ölçüde kabullenilebilir bir kurgusal gerçeklik yaratıyor.
Sınırlı güç ve yetenek sebebiyle alternatif yola başvurulması. Sahip olunan veya rakipte bulunan zayıflığa göre strateji belirlenip taktik yapılıyor. Doğa üstü veya değil, herkes yüksek teknolojiye veya büyülü eşyalara ihtiyaç duyabiliyor. En güçlüler bile kendileriyle mukayese edilemeyecek kişilere muhtaç kalabiliyor. Büyü yapmak da teknoloji kullanmak da özel yeteneğini göstermek de uzmanlık, dikkat ve çaba gerektiriyor. Sunulan sıra dışı gerçeklik kolayca kavranabilir sınırlara sahip. O sayede zihinde kolayca canlandırılabilir boyut kazanabiliyor.
Sıra dışıları kıyaslamak. O dünya için bile eşine az rastlanır hadiseler gerçekleşebiliyor. Durumun karakterde yarattığı şaşkınlığı ve kurgusal gerçeklikteki müstesnalığını niteleyebilmek için yine o dünyaya özgü başka bir sıra dışılığa atıfta bulunuluyor. Kurmaca gerçekliğinin sahiciliği de bu sayede pekiştiriliyor. Yaşanmışlık katılıyor. Karakter ile okurun aynı anda ortaklık kurmasını sağlıyor. Örneğin, kurt adamla karşılaşılıyor. Safkan mı yoksa yapay mı olduğu gerçek saldırısından anlaşılıyor. Çünkü vampir üretimi yapay kurt adamlar safkanlara özgü akrobatik saldırıyı yapamıyor. Gösteriye şahitlik edenin takdirle karışık hayreti, o sıra dışı gerçeklikte bile istisnai kıymette sayılabilecek şeylerle karşılaşılacağı hissi uyandırıyor. Sıra dışı sıra dışıya -mecazen- can katıyor.
Yazılı Serüvenin Sözlü Gelenekten Gelen Anlatıcısı
Anlatıcı, etrafına toplanan kalabalığa tek kişilik gösteri sunan birinin tınısına sahip. Cevabını vereceği sorular yönelterek gizem yaratıyor. Atmosfer oluşturmak adına olay örgüsünü anlatmaya ara vererek başka ayrıntılara giriyor. Bazen kendini bile yalancı durumuna düşürebilecek abartılara kaçarak duygusal tansiyonu yükseltiyor. Geleceğe dair ağzından kaçırdığı ip uçlarıyla okur tahmininin hikâyenin önüne geçmesini engelliyor. Çatışmaları sonucu kendisi de merak ediyorcasına anlatarak aksiyon ve gerilimi had safhaya çıkartıyor. Diyalogları ve tavırları yorumsuz aktararak okurun tarafları analiz etmesi için teşvik ediyor.
Anlatıcı zamanlama konusunda başarılı. Neyden, nerede ve nasıl bahsedileceğini iyi biliyor. Folklorik geçmiş ile hayali geleceğin karıştığı serüven için biçilmiş kaftan. Farazi gelecekten bahsederken iyi ile kötü arasındaki çizginin nasıl çekileceğine dair bir hikâye anlatıyor.
Kanlarında Dolanan Şehvete Kapılan ile Kapılmayanın Kapışması
Roman, Doris ile D’nin karşılaşmasıyla açılıyor. Doris D’ye meydan okuyor. Maksadı karşısındakinin yeteneğini ve gücünü sınamak. Fark etmeden D’nin sabrı, iradesi, idealizmi gibi erdemleri de sınanıyor. Mit ve masalda sıkça karşılaşılan anlayış burada tekrarlanmış. Gerçek kahraman üstün ahlakını bedensel gücüne ve bilgeliğine yansıtmalıdır. Aynı durum tersi için de geçerlidir. Elindeki üstün güce ve bilgeliğe yaraşacak biçimde ahlaklı davranmalıdır. D, Doris tarafınca sınanırken “yüksek ahlakı becerilerine yansıyan kahraman” şartını yerine getiriyor. Romanın geri kalanında “üstün beceri ve bilgeliğini sergilerken ahlakını koruyabilen kahraman” şartını yerine getiriyor.
Romandaki iyi ile kötü, doğru ile yanlış aynı mantığa göre birbirinden ayrılıyor. Yanlış işlere kalkışan ve yanlış tarafta yer alanlar, güç ve bilgiden gelen imtiyazın sarhoşluğuna kapılan ve kendi doğasının karanlık yönüne uyarak hareket edenlerden oluşuyor. Doğru işlere kalkışan ve doğru tarafta yer alanlar, elindeki olanaklar ile ahlaki prensipler arasında denge kurabilenlerden çıkıyor. İki kutbun doğasını netleştirebilmek adına emir kulluğu, lanet, korku, gurur, gelenekçilik, fırsatçılık gibi sebeplerle taraf değiştiren veya işi inada bindiren tiplemelerle karşılaşılabiliyor.
Derin Tiplemeler
Vampir Avcısı D tipleme ağırlıklı. Hikâyenin folklorik temeli açısından şaşırtıcı değil. Üstelik hikâyedeki rollerini icra ederken kesinlikle tek boyutlu hissettirmiyorlar. Sahibinin mizacı ve amacı uğruna neyi göze alabileceği anında sezdiriliyor. Olay örgüsünde cereyan eden karmaşa, sürpriz ve ters köşe bile “Ama neden?” veya “Nasıl yani?” gibi sorgulama yaratmıyor. Birinin amacına ulaşabilmek için hangi yönteme başvurabileceği ve eylemini pratiğe dökerken yaşanabileceklerin tadını çıkartacak biçimde belirgin.
Okur ile Kurgu Karakteri Buluşturan Nüanslar
Her ne kadar iyi ile kötü arasındaki çizgiler çok netse de bunu belirtme yöntemi kesinlikle kaba saba değil. Anlatıcı yaşanan durumu tasvir edip tiplemenin tutumunu aktarmaktan ötesine pek girişmiyor. Sezdirme işini hemen fark edilen ayrıntılar yapıyor.
Örneğin, yardımına koşan biri var. İltifat niyetine öyle bir cümle kuruyor ki yardım ettiği kişiden evvel okur kuşkulanıyor. Çok geçmeden yardım alan da yardım edene karşı adını koyamadığı bir huzursuzluk hissetiğinden bahsediyor. Sezme biçimleri farklıysa da okur da kurgu tipleme de şüphelerinde yanılmıyorlar.
Vampir Avcısı D boyunca özellikle şaşkınlık veya şüphenin yoğun biçimde hissedildiği durumlarda bununla ara sıra karşılaşılıyor.
Rahatsız Eden Vurgu
Eserin rahatsız eden tek noktası var. Doris’in 17 yaşında olması vurgulanıp duruluyor. Evet, masum ve genç bakire kavramının vampir folklorunda karşılığı var. Yaşlı canavarın kurbanı genç insan teması farklı okumalara açık. Doris’in D’yle ilişkisindeki gerilimde gençliğin etkisi dikkatten kaçmıyor. Yaş vurgusu yine de “Neden?” dedirtiriyor. Vurgulamaya gerek var mıydı? Yoktu. Yazar öyle uygun görmüş.
Baskı
Kitabın çevirisi, baskısı ve kapak tasarımı konularında rahatsız eden herhangi bir durum yok. Rahatça okunuyor. Kağıt ve baskı kalitesi güzel. Kapak zaten Yoşitaka Amano’nun çizimi. Efsanenin adına halel getirmeyecek bir baskı var.
Bitirken
Vampir Avcısı D, kendi doğasının karanlık tarafına boyun eğenler ile eğmeyenler arasında çatışmadan güç alıyor. Romandaki insan ile insan dışı arasındaki ayrım bariz bile olsa sıra “Canavar nasıl olunur ve kime denir?” sorusunu sormaya gelince durum kafaları karıştırmayacak biçimde çetrefilleşiyor. Canavar avlarken canavara dönüşme tehlikesi geçirmek. Vazifesi ile doğası arasındaki çatışma yüzünden arafta kalmak. Canavar ile insanın olumlu ve olumsuz yönden ortak noktalar barındırması. Doğamızın karanlık yönlerini dizginleyebilmenin can yakıcı fazileti ile dizginleyememenin gönlü hoşnut tutan felaketi. Ve benzeri meseleye türlerin harmanlandığı serüvende ufaktan değiniliyor.
Vampir Avcısı serisinin dünyası, ana karakteri ve sorgulamaları açısından Melnibonéli Elric ve The Witcher gibi serileri anımsatabilir. Yaklaşım açısından karakteristik farklar taşıyor. Elric ve Geralt sadece yetenekleriyle değil, mizaçlarıyla da hikâyenin tonunu ve damakta bırakacağı tadı etkileyecek kadar baskındır. D’nin varlığı ise geri planda. Yetenekleri sayesinde olaylar çözülüyor, kişisel draması hikâyeye katkı sağlıyor olabilir. Etkileşime geçtiği rakip ve dostların kişisel hikâyesinde katalizör işlevi görecek kadar öne çıkıyor. Hikâye ana karakter dışındakilerle zenginleşiyor.
Geleneksel ve evrene has canavarlar mevcut. Bu sebeple canavarlara karşı hem geleneksel hem de o dünyaya özgü yöntemlerle mücadele ediliyor. Örneğin, ölü bedenlerin kötü ruhlarca ele geçirilmesi sebebiyle defnetme yöntemi (yakmak, korunaklı yere gömmek vs.) önem kazanıyor. Bu hem geleneksel hem de o evrene özgü bir şey. Cadı ve mutantların yetenekleri aynı zamanda zayıf yönleri olabiliyor. Özetle, hem tanıdık hem de kendine has bir evren var. Ve sonraki kitaplarda ortaya sürülecek daha pek çok sürpriz barındırıyor.
Tiplemelerin nasıl kullanıldığına değinildi zaten. Özellikle evren tasarımına, serüven kurgulamaya veya FRP’ye ilgi duyanlar muhakkak göz atmalı.
Son olarak: Serideki her kitap apayrı birer macera. Yani “seri tamamlanınca okurum” derdine son. Merak edenler gönül rahatlığıyla Vampir Avcısı D serüvenine bu kitapla başlayabilir.
Vampire Hunter D İzleme Sırası
Bugüne dek yalnızca iki Vampire Hunter D filmi çekildi. 1985 tarihli yapım Hideyuki Kikuchi’nin light novel serisinin ilk kitabından ilham alıyor ve MS 12.090 yılında geçiyor. Yapım, karanlığın güçlerinden kendisini korumak için yarı insan yarı vampir bir vampir avcısı tutan genç bir kadının hikayesini konu alıyor.
Anime izleyicileri arasında popülerleşen Vampire Hunter D, 80’li yıllarda büyük bir hit oldu ve VHS kasetleri döneminde hayranların favorisiydi.
2000 tarihli Bloodlust ise serinin üçüncü kitabından esinleniyor. Ancak bu filmi izlemek için önce diğerini izlemek gibi bir ön koşul bulunmuyor.
Sizler kitabı okuma fırsatı bulabilmiş miydiniz? Yorumlarınızı Kayıp Rıhtım Forum üzerinden bizlerle paylaşabilirsiniz.
Animasyon filmine hayran kalmıştım. Kitabının çıktığını görmüştüm ama unutmuşum. Bir sonraki alışverişimde mutlaka edineceğim.
Güzel bir inceleme yazısı olmuş, okurken keyif aldım elinize sağlık. 1985 yılı yapımı filmini izlemedim, sadece 2000 yılı yapımı " Vampire Hunter D: Bloodlust" filmini izlemiştim ve çok beğenmiştim. Bu kitabını da, alıp okumayı düşünüyorum.
@SJack ve @Nefrayto
Bu ilk romanı okurken aklıma 3. romandan uyarlanan Bloodlust geldi.
Kitabın 1985’teki uyarlaması romanın kuşa döndürülmüş hali. Romanda olup da o filmde bulunmayan çok şey var. Üstelik filmde hikâye sürsün diye zannedilen çoğu şeyin romandaki karşılığında “canavarlaşmak, canavarlaşmamak” mevzusu çok açık.
Bloodlust ile o filmi karşılaştırınca Fason Vulcanlı hislerim aslına daha sadık bir uyarlama olabileceğini söylüyor. O iki uyarlamayı genelde teknik açıdan karşılaştıran çok olur. Aralarındaki kalite farkını belirleyen şey, kaynağı aktarabilme becerisi olabilir.
Özetle, Bloodlust’u beğenen bu romanı ve hatta belki de seriyi hayli hayli beğenecektir. Yani, tahminim bu yönde.
Animeleri izledim. Bu manga mı roman mı? Ama ilk cildin devamı gelmemiş gibi.
İlk light novel denilen bir roman çeşidinde çıkıyor.Sonradan mangası çıkıyor roman baz alınarak ama evet Tr de ilk cilt var sadece dediğiniz gibi.