Polisiye Yazarları Birliği üyesi Onur Okan, Altın Balık adlı macera, polisiye ve fantazya gibi türleri bir araya getirdiği yeni romanının yazım macerasını Kayıp Rıhtım okurları için kaleme aldı.
Sevgili Okur,
Birazdan okuyacağın satırlar, gelişen teknolojinin hayatımıza getirdiği hızın sebep olduğu yozlaşmayla derdi olan bir kitap hakkında. Aynı zamanda kitaptaki bazı bölümlerde hiçbir zaman gerçekleşmesini istemediğim olaylara da yer verdim. Mesela kitap seni, ruhu intikam ateşiyle yanan bir bombacının neden olduğu kıyamet tablosuyla karşılayacak. Bu tablonun ardında bıraktığı hüzne, zaman ayarlı bir başka bombanın varlığının yaratacağı endişe eşlik edecek. Sayfalar ilerledikçe Samet’le, yani Altın Balık’la tanışacaksın, onun da en az senin kadar olanlar karşısında şaşkın ve ne yapacağını bilmez bir vaziyette olduğunu göreceksin. Samet’in, gönülsüz olduğu bu maceraya sürüklenirken başkalarının bir nimet olarak sayabileceği ama kendisinin bir lanet ya da kusur olarak adlandırdığı özel gücünü keşfedişine şahit olacaksın.
Altın Balık Fikri Nasıl Ortaya Çıktı?
Her şey kıymetli ajansım Yazım Kılavuzu ve değerli yayınevim Portakal Kitap’ın bana sorduğu “Yerli bir süper kahraman yazılabilir mi?” sorusuna cevap ararken oluverdi aslında. Polisiye veya suç edebiyatı üzerinde öyküler yazıp hayaller kurarken böyle fantastik bir fikre cevap bulmaya çalışabileceğimi hiç düşünmemiştim. Geçmiş yıllarda kafamda tasarladığım birkaç tipi karşıma alıp onlara bazı özel güçler vermeye çalıştım. Bu çalışma sırasında aklım hep özel bir güce sahip olan tiplerin, bu gücü insanların iyiliği yerine sahtekarlık ya da dolandırıcılık için kullanabileceği fikrine kaydı. Karakteri sahip olduğu güçten soğutmam, hatta nefret ettirmem gerektiğini düşünüp ona hikâye içinde dramatik bir sınır çizmeye karar verdim. Ben bu çatışmayı yaratma derdiyle uğraşırken bir arkadaşım kendi blogunda Paul Klee’nin Altın Balık isimli tablosunu yorumlamıştı. Büyük bir denizin içinde sahip olduğu özellikle farklı olan Altın Balık aynı zamanda tek ve kendi sınırları içine çekilerek yalnız kalmıştı, Samet gibi. Samet demişken sen onunla tanışana dek sahip olduğu özel güç yüzünden evden dışarı adım bile atmayıp kendini kapattığı iki oda bir salon evinde yaşamını sürdürüyordu. Bu sınırlı yaşam alanı içinde ayakta kalabilmek için siber dünyada bazı meziyetler edinerek kurumsal bir niteliğe sahip olmayan özgeçmişini siber suçlarla doldurmuştu.
Altın Balık’ın Peşinde Kim Var?
Hikâyenin ana hatları belli olmaya başladığında her özel gücü olan kahramanın karşısına çıkan ve onun yeteneğini kendi kötü emelleri için kullanmak isteyen bir kötü karaktere ihtiyacım oldu. Samet’in karşısına en az onun sahip olduğu güç kadar iddialı bir yeraltı örgütü çıkartmaya karar verdim. Bu örgüt tarihi derinliği olan, kesin inanmış insanlardan oluşan, gerçek emellerini ve faaliyetlerini yıllardır yürüttüğü başarılı ekonomik ve diplomatik çalışmalarla maskeleyebilmiş Antikacılar oldu. Üst akıl konumunda olan Antikacıların ellerini kirletmemek için kurduğu bir başka alt yapıysa Hurdacılar’dı. Altın Balık’ın peşine ilk düşen de onlar oldu.
Altın Balık Okuyucusunu Ne Bekliyor?
Gelişen teknolojinin hayatımıza kattıklarının yanında neden olabileceği siber suçlara da bir göz atmanı istedim. Hızla gelişen teknolojiye ayak uydurayım derken ortaya çıkarttığımız yozlaşmayı ironik bir ifadeyle anlatabilmek adına akıcı ve hızlı bir dil kullanmaya özen gösterdim. Kadıköy vapur iskelesinde yaşanan patlamanın ardından temposu azalmayacak bir macera seni bekliyor. Altın Balık sahip olduğu özel gücü kullanma heveslisi olmasa da neler yapabileceğini seninle birlikte keşfedecek. İkinci bomba patlayacak mı? Bombacı kim? Bu sorularına yanıt ararken siber suçlar hakkında bilgi sahip olup bir insanın intikamını alabilmek için kendi sınırlarını nasıl aşabileceğini göreceksin.
Keyifle okumanı dilerim.
Saygılarımla.
Onur Okan
Kitap hakkındaki düşüncelerinizi Kayıp Rıhtım Forum’da bizlerle paylaşabilirsiniz.
Forum üzerinden yorum yapıp sohbete katılmak için tıkla!