in , ,

Christopher Nolan Sinemasına Dair

Christopher Nolan’ın filmlerine kısa kısa değinerek yapmak istedikleri, düşündükleri ve yönetmenliği hakkında konuştuk.

christopher nolan
- Reklam -
- Reklam -

Christopher Nolan benim en sevdiğim yönetmenlerden birisidir. Benimle aynı hisleri paylaşan çok sayıda sinemasever olduğuna eminim. Kendisinin kurgu ve hikâye anlatımı konularında gerçekten bir sihirbaz olduğunu düşünüyorum. Kendini seyircinin yerine koyup, sinema salonunda seyirciyi neyin heyecanlandırdığını düşünüp filmlerini buna göre tasarladığını tahmin ediyorum. Şimdi gelin en bilindik Nolan filmleri üzerinden bu konuyu biraz açalım.

İlk olarak aklınıza Inception’ı getirin lütfen. Rüya içerisinde hırsızlık yapan bir ekip kurup izleyicinin zaman ve mekân algısını yok eden bir macera filminden bahsediyoruz. Bu cümleyi okurken bile devresi yanıyor insanın. Bir de; rüya içerisinde rüya içerisinde rüya izlediğinizi düşününce ne hissediyorsunuz? Ve tüm bu anlatılanları gayet net bir şekilde seyirciye aktarabilecek kadar iyi bir kurgu ile karşı karşıya olduğumuzu hatırlayınca ne hissediyorsunuz?

Hadi diyelim Inception tesadüf. Onu geçelim ve Interstellar’ı ele alalım o zaman. Tutarlı bulursunuz ya da bulmazsınız ama bilimsel bir temele dayandırılmaya çalışılan yakın gelecekte geçen bir bilimkurgudan bahsediyoruz. İçinde astrofiziğin en derin konularını barındıran ve bizi üç saat boyunca sinema koltuğuna yapıştırmış bir filmdi Interstellar. İçerisindeki duygu karmaşalarını ve çıkar çatışmaları bireysel ölçekten çıkartıp insanlığın ve dünyanın geleceği merceğinde düşününce filmin daha da çarpıcı olduğu apaçık ortada değil mi? Az önce rüyalarda geziyorduk, şimdi insanlığın geleceği için uzaydayız… Yelpazenin genişliğine dikkat ediyorsunuz, değil mi?

- Reklam -
Interstellar
Interstellar

Şimdi kafamızı farklı bir yöne çevirelim ve Christopher Nolan’ın çizgi roman kahramanı Batman ile yaptıklarına bakalım. Batman Begins ve The Dark Knight için konuşursak bu iki filmin dünya genelinde ne kadar beğenildiğini anlatmaya gerek yok diye düşünüyorum. Özellikle The Dark Knight günümüzde artık kült bir film olarak kabul görüyor. Peki bugün can çekişen DC Evreni neden Nolan’ın on yıl önce çektiği filmlerin kalitesine yaklaşamıyor? Bir Batman Begins ya da The Dark Knight olmasa da, bir The Dark Knight Rises seviyesinde film nasıl çekemez Warner Bros.? Denklemde bunları da düşününce Christopher Nolan’ın farkı bir kez daha kendini gösteriyor. Rüyadan, uzaya gitmiştik, şimdi de süper kahramanlar dünyasındayız… Sonumuz hayrola…

Yukarıdaki örneklerde görebildiğiniz gibi, Christopher Nolan kimsenin kolay kolay elini taşın altına koyamayacağı yapımlarda korkusuzca görev alıyor ve beklentinin üzerinde bir başarı elde ediyor. Bunların hepsi birden şans eseri olamaz. Çok ince düşünülmüş detaylar var işin içinde. Kamera kullanımından, ışık oyunlarına, sesten müziğe, kurgudan oyunculuğa, kostümden sanat yönetimine her ayrıntı ile uzun uzun uğraşıldığı çok net ortada.

Şimdi gelelim büyük eleştiriler alan Dunkirk’e. Nolan’ın son filmi olan Dunkirk, aslında yönetmenin kafasındakini beyazperdeye yansıtma noktasındaki azmini ve inadını gözler önüne sermesi açısından büyük öneme sahip bir yapım. Nolan’ın bugüne kadar en fazla eleştirilen işi için rahatça Dunkirk diyebiliriz. Ama Christopher Nolan’ın bu filmdeki motivasyonunu düşününce kendisine hak vermemek elde değil. Nolan’ın Dunkirk’teki amacı yeni bir “Er Ryan’ı Kurtarmak” çekmek hiçbir zaman değildi. iMAX kameranın ve ses miksajının bir filmdeki önemine vurgu yaparak seyircilerin duyuları ile oynamaktı bütün amacı. Sinemanın deneysel sınırlarında dolaşan bir tecrübe yaşatmaktı. Bundan dolayı da kimisi beğendi, kimisi yerden yere vurdu filmi. Ben ise tüm film boyunca onun yıllardır bize uyguladığı taktiği ona karşı uyguladım. Filme onun gözünden, onun beyninden bakmaya çalıştım. Bu şekilde filmi izlediğimde filmden aldığım keyif kat be kat arttı. Yapmak istediği şeyi görüp, içerisindeki sinema sevdasını fark edince üstte kısaca değindiğimiz filmlerdeki başarının sırrı da kendi kendine ortaya çıkmış oldu.

- Reklam -
Prestige
Prestige

Nolan sinemanın bir çeşit sihirbazlık, bir illüzyon olduğunu düşünüyor. İnsanların algıları ile oynayıp, duyuları ile alay edip, daha önce yaşamadıkları bir yere götüren, tecrübe etmedikleri şeyi yaşatan bir araç olarak görüyor. İnsanları şaşırtmayı, etkilemeyi seviyor. Filmlerinde bunu çok net görebiliyoruz. Memento ve Prestige’i aklınıza getirin. Ne kadar kafa kurcalayan, sigorta attıran filmlerdi, değil mi? Bu filmleri bırakın senaryo haline getirdikten sonra sinema filmi olarak çekmeyi, kitap olarak yazmaya kalksanız insanların anlaması ve ilgi duyması çok zor olacaktır. Zaten o yüzden Nolan sinema sanatının tüm duyulara hitap eden yöntemlerini kullanarak hikâyelerini anlatmayı tercih ediyor. Göze, kulağa, dile, burna ve tene temas eden sahnelerle tüm benliğimiz ile filmlerinin içine girmemizi istiyor. Başarıyor mu? Bence evet. Onun filmlerine dair yaşadığım “Bakalım bu sefer şapkadan nasıl bir tavşan çıkacak?” heyecanını başka bir yönetmende bulmakta zorlanıyorum işin doğrusu.

Şimdi heyecanla Nolan’ın üzerine çalıştığı bir sonraki filminin ne olacağını öğrenmeyi bekliyorum. Kayıp Rıhtım’ın yakın tarihli haberinde de belirttiği gibi, ismi ve konusu henüz bilinmeyen filmin vizyon tarihi 7 Temmuz 2020 olarak açıklandı. Dunkirk sonrası çalışmalarının ne üzerine yoğunlaştırdığını bilmek istiyorum. Çünkü Dunkirk sonrası kendini tekrar kanıtlaması gerektiğini düşünecektir. Biz seyirciler ile kurduğu bağını pekiştirmek zorunda olduğunu hissedecektir. Omzunda bu yükle karşımıza nasıl bir filmle geleceğini tahmin etmek mümkün değil.

Beklemedeyiz…

Ufuk Yasin Yurtbil

Hikaye anlatıcısı, okur-yazar-inceler, sinemasever, birincilik ödüllü amatör bir öykü yazarı, hayatı dolu dolu yaşamaya hevesli, öğrenmeye aç bir ruh. Meslekten inşaat mühendisi, doğuştan hayalperest, bir tutam bilimkurgu/fantastik kurmaca.

13 Yorum BULUNUYOR


  1. Avatar for Davram Davram dedi ki:

    Memento tamam. Son derece dramatikti. Interstellar’a ne desem bilemedim. O da tamam olabilirdi eğer tekillik üzerine bu kadar spekülatif olmasaydı. Batman serisini bir türlü sevemedim. Belki süper kahramanların yaka silktirecek kadar suyunu çıkarmasalardı daha olumlu olabilirdim bu konuda. Inception ise bana tek bir fikrin alınıp üzerine uzun saatler boyunca aksiyon eklenmesi gibi gelmiştir hep. Nolan Bey’i biraz Sanderson’a benzetiyorum ben. Çalışmaları uygun bir hayal gücü temelinde, o kadar da fazla derinliği olmayan, uuuuupuzun anlatımlarla süregiden ve ne yazık ki çoğunda da bilindik “and they lived happily ever after” ile sonlanan işler. Nasıl da kağıt helvası ama…

  2. Avatar for Gurlino Gurlino dedi ki:

    Burada bayağı farklı düşünüyoruz. Bana kalırsa hiçbir Nolan filmi kesin bir sonuç ile bitmiyor. Hep ucu açık bir son ile seyirciye bırakılıyor. Dark Knight serisinin sonu, Inception’daki topaç sahnesi buna güzel örnekler.

  3. Avatar for Tansael Tansael dedi ki:

    Nolan, sevmediğim tek bir filmi bile olmayan bir yönetmen. Tüm filmleri etkiledi beni. En sevdiğim filmi Interstellar oldu. Intersellar’da da tek sevmediğim kısım buz gezegenindeki bilim adamının gereksiz şiddeti idi. Bu kısım da olmasa şiddet ve cinsellik içermeden de güzel bir film yapılabilir bu görmüş olurduk.

  4. Avatar for HowardTheDuck HowardTheDuck dedi ki:

    Her filmini ayrı severim lakin Prestige’in yeri ayrıdır. Beni en çok etkileyen filmlerden biriydi. Nolan kardeşler dünyaya gönderilmiş bir hediye gibiler. Yeni çalışmalarını heyacanla bekliyorum.

  5. Avatar for MrSakal MrSakal dedi ki:

    Ama bahsettiğiniz o iki sonda da ucu açık olsa da ‘‘and they lived happily ever after’’ durumu yine var.

Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.

8 cevap daha var.

middle earth map amazon ust

Yüzüklerin Efendisi Dizisinin Haritası Görücüye Çıktı!

dune jason momoa ust

Yeni Dune Filminin Gösterim Tarihi Belli Oldu