in , ,

Döngü Üçlemesi 1: Göklerden Gelen Umut – Kemal Sinan Özmen | Yazarının Kaleminden

Kemal Sinan Özmen, okuru 24 bin yıllık uzun bir bilimkurgu yolculuğuna davet eden Döngü Serisi’nin ilk kitabı Göklerden Gelen Umut’un yazım macerasını anlattı.

Döngü Üçlemesi 1: Göklerden Gelen Umut - Kemal Sinan Özmen
- Reklam -
- Reklam -

Akademisyen Kemal Sinan Özmen’in kaleme aldığı Döngü Üçlemesi’nin ilk romanı Bilgi Yayınevi’nin özenli çalışmasıyla okurla buluştu. Özmen, serinin birinci basamağı Göklerden Gelen Umut kitabının yazım macerasını Kayıp Rıhtım okurları için kaleme aldı.

İnsanoğlunun sınırlarına ve doğasına dair evrensel ölçekte yapılan uzun ve zorlu bir yolcuğu konu alan Döngü Üçlemesi’nin perde arkası sizlerle.


Bir İletişim Dili Olarak Roman

Döngü Üçlemesi aslında basit bir sorunun çeşitlenmesiyle 2010 yılında ortaya çıktı: İnsanoğlunun evrensel ölçekte ortak değerleri nelerdir? Bu sorunun yanıtı, toplumsal ve kültürel değerlerimizin ardında duran olası sabit özü bulmaya yarayabilir. Sonsuza dek var olma güdümüz, hayata ve ölüme dair geliştirdiğimiz benmerkezci tutumumuz, doğadan ve evrenin takviminden kopuk işleyen zaman ve yaşam algımız bu özü çoğunlukla yitirmemize sebep oluyor. Günümüzün küresel politik ekonomisi ise düşünme alışkanlıklarımızı şekillendiren ve bir bilgisayar virüsü gibi zihnimizi alt üst eden toplumsal bir akıl hastalığı olarak tüm bu süreci yönetiyor.

- Reklam -

Bu gözlemlere dayanarak planladığım roman üçlemesine dair sürekli bir biçimde not almaya ve kendimi eğitmem gereken bazı alanlarında alan taraması yapmaya 2011 yılında başladım. Beş yıl süren bu ön okuma aşamasından sonra romanı kaleme almak için masaya oturdum.

Romanın Kendi Türünü Belirlemesi

Döngü Üçlemesi’nin türünü belirlerken oldukça ilginç bir deneyim yaşadım. Bu deneyimi tüm yazma meraklılarının bilmesi gerektiğini düşünüyorum. Romanı kurgularken, “İnsanlara kendi tanıdık dünyalarının öznelerini, nesnelerini ve bağlamlarını kullanarak sarsıcı ve nihayetinde duygusal/düşünsel bir deneyime dönüşecek bir hikâye anlatamam,” diye düşündüm, çünkü yazar olarak okurun yüzeysel düşünsel alışkanlıklarından ziyade bu mekanizmaların altında işleyen zihinsel oluşumlara odaklanıyordum. O halde roman başka bir zamanda veya fantastik  bir dünyada geçmeliydi; her ikisi de olabilirdi. Bu da ana ve yan öykülerden tutun da diğer estetik bileşenlere değin tüm katmanlarda alegorik bir yapı gerektiriyordu.

Kemal Sinan Özmen

Olanca yabancılığı içinde okurun bu yeni evrende günlük yaşamının izlerini görmesi ve kendine bu tuhaf aynada bakması yegâne amacımdı. Gördüğünüz üzere romanın ana ve alt argümanları romanın türünü belirlemiş oldu. Dolayısıyla kendimi fantastik unsurlar içeren bir bilim kurgu üçlemesi tasarlarken buldum. Açıkçası romanı tasarladığım dönemde iyi bir okur olmama rağmen fantastik ve bilim kurgu edebiyatına derinlemesine hâkim değildim, fakat söylemek istediğim sözün dayattığı tür buydu ve bu tercihi romanın kendisi yapmıştı. Ne var ki ben bu deneyimi fantastik ve bilim kurgu türlerinin ne kadar elzem, değerli ve belirli durumlarda kaçınılmaz olduğunu işaret edebilmek adına önemli buluyorum.

Döngü’nün İnşası

Belki de akademiden getirdiğim bir alışkanlıktır, emin değilim ama benim için hazırlık aşaması çok kıymetlidir. Kimi yazarlar iğneyi plağa koyar misali kalemle kâğıdın üzerinde raks edebilir. Ne var ki onlarca ana karakterin bulunduğu, olay ve mekân boyutunda birçok ülke hatta gezegende geçen yan öyküler tasarladıysanız ve 340 bin kelime civarında bir üçleme yazıyorsanız, oldukça planlı ve titiz olmak zorundasınız. İşin aslı bu yoğun yaratıcılık ve problem çözme gerektiren hazırlık kampı en keyif aldığım aşamalardan biri olagelmiştir.

Karakterleri yaratmak, onları tanımak ve anlamak, biri epey ayrıntılı olmak üzere iki yeni dil tasarlamak (Himerill ve Maddalm), karakterlerin yan hikâyelerdeki dağılımına dair devamlılık notları çıkarmak, birkaç yeni sosyal psikoloji kuramı hazırlamak, şiirler, librettolar, ağıtlar ve şarkı sözleri yazmak, 2177 yılından başlayarak 24 bin yıl sürecek bir öyküyü makul bir biçimde tamamlamak zorlu, hatta bazen kanlı fakat oldukça zevkliydi. Bu hazırlığı yaparken üç romanı da önce ana bölümlere ayırmam ve ardından alt bölümleri tasarlamam gerekiyordu. Romanınız ister 70 bin kelime olsun ister 600 bin, romanı ana öykü, yan öyküler, metaforlar, üsluba dair notlar bakımından ana bölümlere ve bu ana bölümlerin yapı taşları olan alt bölümlere böldüğünüz noktada büyük bir işi tamamlamışsınızdır. Elinizde artık bir sinopsis var demektir. Bu sinopsis ne kadar ayrıntılı olursa o kadar iyidir.

Bu arada böylesine uzun bir romanda oldukça basit bir kurgu kullanmam gerektiğini fark ettim ve birkaç küçük kurgu oyunu dışında standart üçü birlik kuralına uyarak romanı tasarladım. İç içe geçmiş onlarca olayı harmanlayan bu romanlarda anlatıcı dilini de basit ve sade tutmam gerektiğini fark ettim; estetik bir etki yaratmak adına belli başlı yerlerde kullandığım epik ve şiirsel üslup dışında romanı duru bir anlatıcı sesiyle oluşturdum.

Yukarıda bahsettiğim hazırlık sürecine Kasım 2016 tarihinde başladım ve neredeyse her gün çalışarak yaklaşık üç ayda bitirdim. Ardından tüm planlamanın güçlü ve doğru olduğundan emin olduktan sonra romanı yazmaya başladım. Bu aşamada aslında ikinci bir hazırlık aşamasına da sessizce girmiş olursunuz. Eğer sinopsis gerçekten çok sağlam ve detaylıysa, yazar olarak size inanılmaz bir yaratıcılık alanı daha açar: dilin armonisiyle istediğiniz gibi oynayabilirsiniz, akışın hatları belli olduğu için romanın ekseni konusunda endişe duymazsınız, detaycı okurlar için bir sürü zihinsel oyuncağı sağa sola yerleştirebilirsiniz ve karakterlerin yaşamına dair onlarca keşifte bulunabilirsiniz. Ne de olsa romanı var eden karakterlerinizdir ve onların geçireceği değişim aslında sizin anlatmak istediğinizden ibarettir. Bu anlamda oldukça detaylı bir ön hazırlığın romanı yazarken bana büyük bir esneklik ve yaratıcılık alanı sağladığını söylemeliyim.

Aşılmaz Dağlar Zorlu Rotalar

Bana kalırsa yazarlığın en zor yanı yazmak için zamanı yaratabilmektir. Yazmak lüks, oldukça pahalı bir meşgaledir. Öte yandan romancılık düzenli çalışma gerektirir. Eğer yazan kişi çok deneyimli değilse, her gün veya sıklıkla yazılmayan bir eserin sonradan yazarın başını ağrıtacağını düşünüyorum. Bu anlamda yazım sürecinde en aşılmaz dağ vakit yaratabilmekti, fakat bu dağı bir şekilde aştım ve bir buçuk yıllık bir zaman diliminde bin yüz sayfa civarı metni ortaya çıkarabildim.

- Reklam -

İkinci büyük zorluk ise yazarın metni bitirdikten sonra romanın bittiğini zannetmesidir. Oyun yazarlığından gelen ve biraz öykü yazmış biri olarak romanın bu anlamdaki doğasından o zamanlar bihaberdim. Romanı birkaç gün demlenmeye bırakırsınız ve sonra okumak istediğinizde aslında elinizde kabası bitmiş, daha pencereleri takılmamış, boyası yapılmamış ve diğer tüm ince işleri tamamlanmamış bir inşaat sahası bulursunuz. Bu dil ve deyiş işçiliği aşamasında gerçekten sabırlı ve makul olmak gerekiyor. Döngü Üçlemesi oldukça uzun bir metin ve benim üç romanı birkaç kere okuyup, düzeltip seçtiğim yayınevlerine göndermem aylar aldı. Sanıyorum romancı için en zor rotalardan biri metni bitirdikten sonra düzeltme, gerekirse birkaç sayfayı hatta bölümü atıp yeniden yazma ve sürekli bir biçimde tashih etme yolculuğudur. Başka bir deyişle romanı ilk etapta taşa yazmamak gerekir; her cümle değişebilir, her ifadenin biraz daha iyisi vardır, her sahne ve her betimleme çok daha iyi kurgulanabilir.

Döngü Üçlemesi 1: Göklerden Gelen Umut - Kemal Sinan Özmen

En büyük zorluk ise geliştirdiğim diller için tasarlamayı planladığım alfabelerdi. En azından romanda çokça kullanılan Himerill dili için bir alfabe geliştirmek istiyordum. Hatta bunun için bir ara romanı bir köşeye bırakıp epeyce çalıştım fakat ortaya çıkan ürünler beni mutlu etmedi, çünkü Himerill dilinin ilginç bir özelliği vardı ve bu özelliği alfabe türevlerinde yansıtamıyordum. Bu sebeple Döngü Üçlemesi için geliştirilen dillerin alfabeleri henüz yok fakat çalışmalarım devam ediyor.

Yazmak mı Zor, Yayımlanmak mı?

Açık konuşacağım, eğer yayın dünyasına dair bildiklerimi Döngü Üçlemesi’ne başladığım yıllarda bilseydim, 340 bin kelimelik bir üçlemeyle yayınevlerinin kapısını çalmazdım. Roman yazmak bir mutluluk kaynağı olmaktan öte insana büyük bir yaşam deneyimi sağlıyor; yazdığınız o insanları aslında tanıyorsunuz, o savaş meydanında siz de bulunuyorsunuz, tüm o acıyı ve mutluluğu roman karakterleriyle birlikte siz de yaşıyorsunuz. Bu anlamda Döngü Üçlemesi’ni yazmazdım demiyorum ama belki araya daha kolay yayımlanabilecek daha kısa bir roman sıkıştırabilirdim çünkü Döngü’yü yayımlatmak benim için yazmasından daha zor oldu. Bunu bir sitemden ziyade bir tespit olarak paylaşmak derdindeyim. Önce kâğıt krizi, sonra döviz depremi, ardından küresel salgın derken romanın yayımlanması bir hayli uzadı.

Belirlediğim birkaç yayınevine defalarca okuduğum ve tamamladığım roman metinlerini ilettim. Neyse ki çalışmayı en çok istediğim yayınevlerinden biri olan Bilgi Yayınevi olumlu dönüş yaptı ve Döngü Üçlemesi’ni yayımlamayı kabul etti. Yazarın okuru olduğu bir yayıneviyle iş birliği yapmasının önemli olduğu kanısındayım.

Ülkemizin içinden geçtiği bu zorlu ekonomik koşullarda edebiyat dünyasında tanınmayan birinin yazdığı roman üçlemesini kabul eden Bilgi Yayınevi’ne, değerli editörlerine ve çalışanlarına müteşekkirim.

Döngü Serisi

Üçlemeden sonra daha kısa bir roman yazmak ve farklı bir argümanı ele almak için okuru üçlemenin öncesine götüren “Evrenin Eşiğinde” isimli bir roman daha tamamladım; o da yayımlanmak için sırasını bekliyor. Ardından Döngü evrenini şimdilik sonlandıracak ve planladığım tüm düşünsel yapıyı tamamlayacak olan “Denge” isimli romana başladım ve bu sıralar Denge’nin yazımıyla uğraşıyorum.

Okunmak, anlaşmak ve paylaşmak umuduyla.

Kemal Sinan Özmen

Kemal Özmen’ın Göklerden Gelen Umut adlı eserine dair görüşlerinizi Kayıp Rıhtım Forum üzerinden bizimle paylaşabilirsiniz.

Konuk Yazar

Siz de Kayıp Rıhtım'da konuk yazar olabilirsiniz!

İletişim: [email protected]

Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.

Pieces of A Woman İncelemesi

Pieces of a Woman İncelemesi: Keder ve Dram Dansının Ortasında Kalmış Bir Kadın

Böcü - Tatyana Tolstaya

Böcü: Tatyana Tolstaya’dan Nükleer Felaket Sonrası Rus Fantazyası