Kayahan Demir, Evvel Zaman Koleksiyoncusu adlı yeni kitabının ortaya çıkış sürecini, ilham kaynaklarını ve Şifre Bilimci Milas Ulukan’ın yeni macerasında neler yaptığını kaleme aldı.
“Nasıl gökyüzüne iki güneş sığmazsa, yeryüzüne de iki önder sığmaz!”
Büyük İskender’in bu etkileyici cümlesi, Evvel Zaman Koleksiyoncusu’nu kaleme alırken bana ilham kaynağı oldu. Zira kitabın konusu tam da bununla ilgiliydi. İki önder, bakın ‘iki hükümdar’ demiyorum: İki önder kişi, aynı dönemde, bir de üstelik, aynı devlette bir araya gelirse neler olur? Bu durum o devletin gücüne güç mü katar, yoksa o ülkeyi içinden çıkılmaz bir kaosa mı sürükler?
Osmanlı İmparatorluğu’nun en parlak dönemlerinde böyle bir durumla karşılaşılmış. Zamanında televizyon ekranlarında da yayınlanan popüler bir dizi sayesinde Kanuni Sultan Süleyman Han ile Makbûl İbrahim Paşa olayını bilmeyen yoktur sanırım. İki üstün zekânın bir araya gelmesiyle başlarda edinilen sayısız zaferin en sonunda bir bedeli oluyor ne yazık ki… Araya iktidar hırsı, kibir, egolar giriyor ve işler karışıyor! Kitapta kendisini ‘Evvel Zaman Koleksiyoncusu’ olarak tanıtan gizemli kişinin ilk mektubunun “İnsanın en büyük düşmanı nefsidir derler. Benimse en azılı düşmanım kibrim!” cümlesiyle başlamasının asıl sebebi tam olarak da bu…
Sanırım tarihte kaybetmiş olan insanların hayatları daha çok ilgimi çekiyor. Normalde birçok kişi kazananların hayatlarını merak eder. Ancak bir polisiye yazarıysanız, kaybedenlerin dramatik yaşantıları size daha bir çekici geliyor. Çünkü kaybeden bir insan her şeyi yapabilir. Akla gelebilecek tüm kötülükleri… Hatta biraz daha ileri gidiyorum: O kişi cinayet dahi işleyebilir!
Evet, daha önceki ‘polisiye-tarih’ içerikli kitabım olan Hafıza Koleksiyoncusu’nda da kaybedenler vardı. Cem Sultan ve onun günümüzdeki yansıması Hafıza Koleksiyoncusu kaybedenlerdi ve ilginç bir şekilde kaybedenler o kitapta başrol olmuştu. Yeni romanım Evvel Zaman Koleksiyoncusu’nda da durum tam olarak böyle…
Evvel Zaman Koleksiyoncusu Tarih Kitaplarında Anlatılmayanları Ele Alıyor
Maalesef tarih kitaplarında iyiler ve kötüler belirgin çizgilerle birbirinden ayrılıyor. Bir tarihi karakter ya kahraman oluyor ya da hain… Cem Sultan ve Makbûl İbrahim Paşa, çok güçlü simalar olmalarına rağmen genellikle ‘hain, asi’ unvanlarıyla anılır. İşte burada devreye edebiyat giriyor! Polisiye edebiyatı, bu koyu çizgileri silmek için var aslında… Madalyonun öteki yüzünü de göstermek için var. Siz eğer katille empati kuramıyorsanız o polisiye kitabın kalitesini tartışırım.
Oysa kahramanlıkla hainlik-asilik arasında o kadar ince bir çizgi var ki… Yavuz Sultan Selim Han, babası İkinci Bayezid Han’dan iktidarı alamasaydı muhtemelen şu anda Cem Sultan gibi ‘asi şehzade’ olarak anılacaktı. Ya da Cem Sultan ağabeyi İkinci Bayezid Han’ı yenilgiye uğratıp Osmanlı Padişahı olabilseydi, onunla ilgili çok farklı şeyler konuşuyor olurduk. Anlayacağınız üzere tarihte kazanan kahraman, kaybedense hain ve asi oluyor.
Gerek son kitabım Evvel Zaman Koleksiyoncusu, gerekse Hafıza Koleksiyoncusu’nda beni yazmaya iten en büyük güç bu oldu aslında. Yüzyıllar sonra bazı gerçekleri katiller sayesinde öğrenmenin ne kadar manidar olabileceğini göstermek istedim.
Kitapta üç aşamalı olarak kanıtlar bulunuyor: Önce 3. Dereceden Kanıtlar, sonra 2. Dereceden Kanıtlar ve en son 1. Dereceden Kanıtlar… 3. Dereceden Kanıtlar, ‘Yeşil Kanıtlar’dır. Yani cinayetle ilgili çok bariz ipuçları vermeyen yüzeysel kanıtlar… 2. Dereceden Kanıtlar’da iş biraz daha ciddileşiyor. Bunlara ‘Sarı Kanıtlar’ da diyoruz. 1. Dereceden Kanıtlar, isminden de anlaşılacağı üzere en önemli kanıtlardır. Cinayetle doğrudan bağlantısı olan ‘Kırmızı Kanıtlar’…
Aslında bu bahsettiğim kanıtlara bir bilimsel makale sayesinde ulaştım. Evet, Tarih Öğretmeni Esra Tekgül’ün “Tarih Öğretiminde Etkinlik Uygulamalarının Çoğaltılmasına Yönelik Bir Uygulama Örneği: Maktûl Kim?” başlıklı etkinlik makalesinde bu aşamalardan bahsediliyor. Özellikle ortaokul ve lise seviyesindeki öğrencilere tarihi sevdirmek için bu şekilde polisiye içerikli bir makale kaleme almış öğretmenimiz. Makaleyi görür görmez kitabın detayları zihnimde oturmaya başlamıştı.
Tabii Evvel Zaman Koleksiyoncusu’nu kaleme alırken birçok Tarih kitabından faydalanmam gerekti. ‘Polisiye-Tarih’ içerikli kitapları okumak gerçekten çok keyif vericidir. Ancak yazma aşaması çok daha meşakkatlidir. Kitapta kullandığım bilgilerle okurlarımı yanlış yönlendirmek istemediğim için ince eleyip sık dokuyorum açıkçası. Zaten faydalandığım kitap ve makaleleri kitabın son sayfasında da belirttim.
Aynı şekilde kitapta geçen Topkapı Sarayı, Türk ve İslam Eserleri Müzesi, Kanuni Sultan Süleyman Han Türbesi gibi tarihi yerleri bizzat ziyaret etme imkânım da oldu. Daha önce gidip görmediğim yerlere pek kitaplarımda yer vermiyorum. Kitaplarıma başlamadan önce bu şekilde mutlaka keşif gezileri yapıyor ve sonrasında edindiğim bilgilere detaylı olarak yer vermeye çalışıyorum.
Şifre Bilimci Milas Ulukan Bir Kez Daha Sahnede
Kitabımızın ve tüm polisiye serimizin baş karakteri Şifre Bilimci Milas Ulukan’a değinmezsek olmaz! Şimdiye kadar polisiye türünde dört kitabım yayımlandı. Hepsinde de olayları dahi dedektifimiz Milas çözüyor. Ama sıradan bir dedektif değil, Milas… Aynı zamanda benimle meslektaş: Matematikçi… Kriptoloji üzerine de yüksek lisans yapmış. Mesleğinden dolayı mıdır bilemiyorum, hep şifreli dosyalar çıkıyor karşısına! Yeri geliyor şifre çözüyor, yeri geliyor zekâ oyunlarıyla cebelleşiyor! Evvel Zaman Koleksiyoncusu’nda da bolca matematik ve zeķâ oyunu karşılıyor onu… Zira bu dosyada öldürülen bir Matematik Öğretmeni!
Milas’ın aynı zamanda simetri hastalığı da var. Yer yer eğlenceli, ama işi gereği çoğu zaman disiplinli ve ciddi bir karaktere sahip… Cinayet soruşturması esnasında edindiği tüm bilgileri ve gözlemlerini üstünde ‘Dozunda korku temel ihtiyaçtır’ yazan not defterine kaydediyor. Asistanı Süper Zekâ Engin Ar’la her macerada olduğu gibi yine birlikteler. Engin’in de bu cinayet olayında ciddi katkılarını göreceğiz. Tabii Şifreli Dosyalar ekibinden tanıdığımız Başkomiser Atıf, Elif, Tekinsiz Tekin ve Mehmet Ali’yi de unutmamak gerekir. Hepsi birden gerilim dozu yüksek bir aksiyonun içinde bulacaklar kendilerini… Zira bu sefer karşılarında Hafıza Koleksiyoncusu’ndan çok daha tehlikeli bir katil var!
Kitabın felsefesini ise şu cümle özetliyor:
“Unutmak, unutulana verilecek en büyük cezadır!”
Polisiye kitaplarda ilginç bir şekilde ‘unutulanlar’ değil, ‘unutanlar’ kaybeder! Bakalım Evvel Zaman Koleksiyoncusu’nda unutanları ne gibi bedeller bekliyor?
İyi bir İstanbul Polisiyesi olma özelliği taşıyan Evvel Zaman Koleksiyoncusu’nu okuma listesine alacak herkese şimdiden keyifli okumalar diliyorum.
Kayahan Demir
Evvel Zaman Koleksiyoncusu hakkındaki yorumlarınızı bizimle Kayıp Rıhtım Forum üzerinden paylaşabilirsiniz. Sitemizdeki diğer yazar maceralarına ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz.
Forum üzerinden yorum yapıp sohbete katılmak için tıkla!