Konuk Yazar
Eda Şahin, geçen haftalarda raflara gelen ve ilk kitabı olma özelliğini taşıyan Her Şey Kontrol Altında romanının yazım sürecini anlattı.
İlk kitabım “Her Şey Kontrol Altında”da yaşadığı düzene uyum sağlamakta zorlanan Deniz, evlilik ve annelik gibi “kutsal” kavramları toplumsal cinsiyet üzerinden sorgulayan Rüya ve yollarının kesiştiği diğer karakterler ile parçası olmaya zorlandıkları distopik dünyayı kurgulamaya çalışırken, cevabını bulmaya çalıştığım soru bana oldukça tanıdıktı. “Sorun, sisteme uyum sağlayamayanlarda mıydı yoksa sistemin kendisinde mi?”
Kariyer, statü ve çocuk sahibi olmanın giderek yüceltilerek neredeyse “mit”e dönüştürüldüğü günümüzde, bu kriterleri karşılayamayan bireylerin sosyal hayattan izole edilerek; adeta “karantina”ya mahkûm edilmesi çoğu zaman distopik bir düzende yaşadığımızı düşünmeme neden oluyordu. İşsiz kalma ve aile kuramama korkularının altında yatan toplumdan dışlanma endişesi, gerçekleştirilmek istenen hedeflerin önüne geçerek depresyonu tetiklerken; bu sorunları gidermek için başvurulan yöntemler ise sadece yara bandı vazifesi görüyordu.
Anne olmamın ardından avukatlığa ara verdiğim birkaç yıl içerisinde toplumdaki statümün iş kadınlığından ev kadınlığına evrilmesiyle sosyal hayattan giderek dışlandıkça ve farklı sebepler yüzünden benimle aynı kaderi paylaşan insanların varlığını fark ettikçe, “cesur ve yeni” dünyamızın ikilemlerini daha çok sorgulamaya başladım. Sorunun kaynağı, kabul gören genel başarı standartlarını yerine getiremeyen bireylerde miydi? Yoksa hep daha fazlasını talep eden düzende mi ve hayatla baş edebilmemiz için bizlere sunulan seçenekler ile çocukluk travmalarımızın bu çelişkilerdeki rolü neydi?
Kapitalizm ve Distopya
Bu sorulardan yola çıkarak, esareti altındakilere üremek ve üretmek dışında başka bir seçenek sunmayan, kariyerlerini onlar adına belirleyen, birikim yapmalarına olanak tanımayarak borca dayalı bir ekonomi yaratan, antidepresanlar ile kitleleri uyuşturan, medya aracılığıyla işgal paranoyasını körükleyen ve insanlara özgürlüklerini hatırlatacak tüm sanatsal faaliyetleri işlevsiz hale getiren bir sistemin ne kadar ileri gidebileceğini anlatmaya çalıştım.
Toplumsal sorumluluklarını ifa etmekten kaçınanların yaşamaya mahkûm edildiği ve çeşitli sosyal deneylere maruz bırakıldığı Karantina Bölgeleri ise çoğunluğun azınlığa tahakküm etme arzusunu temsil ediyordu. İçlerindeki “faşist”in sesini susturmayı başaramayanların ve kendileri gibi olmayanlara tahammül edemeyenlerin diğerleri için inşa ettikleri hapishaneydi aslında Karantina. Bu yüzden de kurtuluşun anahtarı, parlak zırhlı şövalyeler yerine, farklılıklarından kaynaklanan ikilemlerin ve çatışmaların üstesinden gelmeye çalışan gönülsüz kahramanların elindeydi.
“Her Şey Kontrol Altında”yı yazarken anladım ki; bizlere özgürlük vadeden kapitalizm, yaşantımıza yön veren birçok kavramı yeniden kurguluyor. Uzak geleceklerde yaşanacakları varsayılan distopyaları hayatın kendisine dönüştürüyor. Yine de içimizdeki sese ve müziğe kulak vererek yaratacağımız kişisel ütopyalarımızla hayatlarımızın kontrolünü yeniden kazanabiliriz.
Eda Şahin
Eda Şahin’in Her Şey Kontrol Altında isimli eserine dair görüşlerinizi Kayıp Rıhtım Forum üzerinden bizimle paylaşabilirsiniz.
Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.