Öykülerini Kayıp Rıhtım Aylık Öykü Seçkisi’nde ağırlama fırsatı bulduğumuz Ezgi Özbek Şenel, ilk romanı Kartela ile okurun karşısına çıktı. Şenel, kitabının yazım macerasını bizler için kaleme aldı.
Merhabalar ben Ezgi Özbek Şenel, Kayıp Rıhtım’ın Aylık Öykü Seçkisi yazarlarından biriyim. Asıl mesleğim eczacılık, uzun bir süre özel sektörde çalıştıktan sonra bu yıl eczanemi açtım. 2019 yılında Marmara Üniversitesi’nde Yayıncılık Yönetimi alanında yüksek lisansa başladım. Genel olarak aynı anda birden fazla işle uğraşmayı seviyorum. Şu an elimde birkaç öykü ve iki roman taslağı var.
Geçimimi yazarlıktan sağlamadığım için günlük beş altı saatlik yazma ritüellerine sahip değilim. Buna bir de okuma rutinlerim eklendiğinde zaman problemi giderek artıyor. Günün sonunda ortaya şöyle bir soru çıkıyor: Her gün 250 kelime yazarak bir romanı tamamlayabilir miyiz? Hızınız sizi çıldırtacak kadar yavaş olsa da evet! İhtiyacınız olan tek şey sizi yazmaya zorlayan bir fikir.
İlhamı, kişiyi üretmeye iten bir dürtü olarak düşünebiliriz. Ansızın gelebildiği doğru fakat birikimden besleniyor. Kartela’ya başladığım o geceye kadar nasıl bir bıkkınlık yüklendiysem, kardeşimin açtığı şarkıyla taşma noktasına gelenler kalemimin rotasını değiştirdi. O sırada uğraştığım taslağı kapatıp, yeni bir sayfa açtım. Yaklaşık yüz elli kelimelik bir tanıtım metni yazdım:
“İsyan bayraklarını sallandırın kardeşlerim biz geliyoruz. Yapamadıklarınızı, yapmadıklarınızı, yaparken hoşnut kalmayacaklarınızı topladık da geldik. Risklerinizi devralmaya geliyoruz. Burası keşmekeş bir dünya ve biz bu sahtekardan bir şeyler dilenmeyi bırakalı epey oldu.”
“Kartela Şahsi Terapi Yöntemim Olarak Doğdu”
Kitap yukarıdaki girizgahın vadettiklerini karşıladı mı bilemem ama öylesine birinin hayatından kesitlerle kendisini var olmaya zorladı. Rutinin içerisine sıkışıp kalmanın ağırlığını, durumun benzerini kurgulayıp hayatı sil baştan yontarak tiye almamı sağladı. Kartela şahsi terapi yöntemim olarak doğdu. Yazarken bildiğim tek şey delicesine eğlendiğimdi. Ciddi bir akışa sahip olan diğer romanımdan ve pek sevmediğim işimden uzaklaşmak için yeni bir dünyaya dalmıştım. Gönlümce uçup kaçabildiğim bu evreni yazarken yaşamdan besleniyordum. Sustuklarım dile geliyordu.
Kalem gördüklerinin ötesinde olana dokunuyor. Kartela’nın benim için vazgeçilmez karakterleri olan Çivit ve Verde’yi ele alalım. Bitirim ikili her gün işe gitmek için bindiğim dolmuşta karşılaştığım gençlerdi. Onların haberi olmasa da pavyon ışıklandırmasıyla donatılmış dolmuşumuzdan bugünlere varan bu kitapta çok emekleri var. Bana sürekli yer vermeseler onları yazacak vaktim olmazdı. Bağbozumu’nun oturduğu mahalle, dut ağaçları, dişleri eksik teyze, karşı komşu Turunç Çiçeği ve başına gelenler… Hepsi ama hepsi yaşantımdan Kartela’ya sürüklediğim çapalardı.
Kitapta her şey Kartela’da yaşadığını öğrendiğimiz Bağbozumu adlı karakterimizin iş arayışıyla başlıyor. Anthropa adlı firmada yürütülecek projeye katılması istendiğinde, Bozum’un sisteme karşı başkaldırısı kısa sürüyor. İşi kabul etmesinin ardından hayatına katılanlarla (Turkuaz, Füme, Burgonya, Magenta, Kobalt, Maun) ve halihazırda var olanlarla (Çivit, Verde, Kesekağıdı, Ağaç Kabuğu) genişleyerek ilerleyen roman, ilk kırılma noktası olan Gazap Tortuları bölümüyle rota değiştiriyor. Kartela’yla yeni tanışacaklardan sürprizleri çalmak istemediğim için detaylardan kaçınacağım. Fakat kurgunun özünde hayal, gerçek, korku ve insan arasında bir mücadele olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Yazım Aşaması
Yazım aşamasına gelirsek genelde karakterlerin, kurgunun ve yaşamın etkileriyle şekillenen kalemin beni şaşırtmasını seviyorum. Evet bazen ne yapacağımı bilemez halde defterime/ekranıma bakakalıyorum. Fakat zorladıkça çözülme noktasına varıyorum. Değişime açık, belirsizliklerle dolu bir hayalde kayboluyorum. Bazen bir ihtimalin peşinden öyle bir noktaya geliyorum ki her şeyi sıfırlamak gerekiyor. Ya da düzensizliğim sona varmamda itici bir güce dönüşüyor. Örneğin son bölümlerden biri olan Yankı Dağı’nı elimde hiçbir şey yokken yazmaya başlamıştım. O sahneye nasıl geleceğimi bilmeden tekrar başa dönmek hem yorucu hem de huzurluydu.
Buraya kadar kitabı yazarken olup bitenleri aktarmaya çalıştım. Baskıya gidiş hikâyesi sihirli değnekle ilerleyen bir süreç olmadığı için bir miktar şansa ihtiyacım oldu. Yayınevlerinin dosya başvurularını heyecanla beklediği bir dönemde değiliz. Yazdıklarınızı doğru insanlara ulaştırmaksa zorlayıcı bir durum. Sesinizi duyurmak için dünyanın en müthiş eserini yazmanız dahi yeterli değil. Çok fazla başvuru aldıkları için dosyalara ayırabildikleri sürenin kısa olduğu aşikâr. Birilerinin yıllarınızı harcadığınız kitabı üç dakikada inceleyerek baskıya uygun olmadığını düşünmesi, yazdıklarınızın değerini azaltmaz/azaltmamalı.
Yarışmalar
Mevcut işleyişin riyakarlığını tam olarak kabullenmem üç yılımı aldı. Hayatın diğer alanlarında aktif biri olmama rağmen yazdıklarımı paylaşmak konusunda pek girişken değilim. Kendinizi ve yazdıklarınızı tanıtmak için efor harcamanız gerekiyor. Bu konuda hiçbir zaman iyi olmadım. Eskiden öykü yazmayı rahatlatıcı bulduğum için tercih ederdim. Sonrasında öykülerimi yarışmalara gönderdiğim dönem başladı. Kısa ve öz bir tanışma biçimiydi. Başvuru formunu doldurup öykümü yazmak yeterliydi.
Yukarıda belirttiğim şans faktörü sizi bulan ulvi bir güç değildi, yaratılabilir fırsatlardan ibaretti. Kaç yarışmaya başvurdum, bu dönemde kaç metin yazdım bilmiyorum. Aynı anda ilk romanımın başvurularını yaparak korkularımla savaşmaya devam ettim. Olumsuz cevaplar bir yerden sonra insanı etkilemez sanıyorsunuz ama etkiliyor. Başarısız hissetseniz de emek harcanan her şeyin bir karşılığı olduğuna inanıyorum.
Ben aradığım bahtı, coşkuyla yazdığım bir öykümle buldum. Tuna Nehrine Öyküler yarışmasının kazananlarından biri olan Güvercin Teleğinde Düşler sayesinde Kalem Ajans ve Nermin Mollaoğlu ile tanıştım. Ardından düzenlenen etkinlikte sevgili editörüm Demet Çaltepe ile denk düşme şansını yakaladım. Eksik Parça Yayınları yeni kalemlere açık bir yayınevi, editörümse titizlikle çalışan fikirlerinize değer veren bir kalem. Denemekten vazgeçip yazdıklarımı paylaşmasam kimseye ulaşamazdım.
Nitekim bahsi geçen kırılma noktasına kırk öykü, iki roman sonra ulaştım. Kalem içten gelen bir akışa sahipse hiç beklemediğiniz hayatlara dokunabiliyormuş bunu öğrendim. Kartela’yı herhangi birinin raftan alıp okuyabilme ihtimaline hâlâ alışmış değilim. En büyük başarım dedemin fantastik kurguyla tanışması oldu. Tüm okuyanlara Kartela’dan bir cümleyle selam ederim:
Acılar köklü dirilişlere gebedir.
Ezgi Özbek Şenel
Ezgi Özbek Şenel’in eserine dair görüşlerinizi Kayıp Rıhtım Forum üzerinden bizimle paylaşabilirsiniz.
Forum üzerinden yorum yapıp sohbete katılmak için tıkla!