in , ,

Konserden Çıkmış İnsan

Yusuf Atılgan’ın Aylak Adam romanında karşımıza çıkan Sinemadan Çıkmış İnsan’ın uzaktan kuzeni “Konserden Çıkmış İnsan” ile tanışın! Doğu Yücel yazdı.

Konserden Çıkmış İnsan
- Reklam -
- Reklam -

“Konserden Çıkmış İnsan”ı 2012’de Headbang dergisinin Editör yazısı için kaleme almıştım. Yusuf Atılgan’ın Aylak Adam romanındaki meşhur Sinemadan Çıkmış İnsan bölümündeki fikirden yola çıkmıştım. Metnin orijinali, benim yazımdan sonra yer almaktadır. İstediğiniz sıralamayla okuyabilirsiniz.

İyi okumalar.

Konserden Çıkmış İnsan

Duvardaki afişi görmeden önce mutsuz ve umutsuzdu, karamsar duygulara boyun eğmiş kambur kambur yürüyordu. Sonra o afişi gördü, göz bebekleri büyüdü, sırtı dikleşti, yüzüne renk geldi. En sevdiği grubun konserinin az sonra gerçekleşeceğini öğrenir öğrenmez yönünü değiştirdi ve konser salonuna doğru koşar adımlarla yürümeye başladı…

- Reklam -

İki saat sonra kalabalığın içinde, konser salonundan bir dar sokağa çıkan sanki başka birisiydi. Düşünüyordu: “Çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği, kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor: Konserden çıkmış insan. İzlediği konser ona bir şeyler yapmış. Salt çıkarını düşünen kişi değil o şimdi…”

Konser salonundan çıktığında artık son metroya yetişemeyeceğini biliyordu. Yine de şansını denemek istiyordu. Yetişemezse başının çaresine bakacak, ya metrobüsle bir yere kadar gidip ondan sonra yürüyecek ya da kendisi gibi insanları bulup taksiye ortak olacak. Kendisi gibi insanlar. Konserden çıkmış insanlar. Müzik dinleyen insanlar. Nasıl tanıyacaktı onları? Bu çok kolaydı. Onlar kendilerini hemen belli ederdi. Diğerleri fiyat etiketlerindeki rakamın yüksekliğiyle tanınan markaları reklam panosu gibi taşırlarken, müzik dinleyen insanlar sevdikleri grupların tişörtlerini göğüslerini gere gere giyerlerdi. Ceplerindeki şişkinlik araba anahtarlarının veya son model aptallaştırıcı akıllı telefonların değil, mp3player ve kulaklığın şişkinliğiydi. Yürürken çıkartırdı onları, kablosu ne kadar karışmış olursa olsun çözer, kulaklarına takardı adeta serumunu kendi bağlayan bir hasta gibi. Müziği sadece dinlemez, okurdu da.

Her aybaşı müzik dergilerine göz atar, en az birini alıp hatim edene kadar okurdu, yanında gururla taşırdı. Bu objelerden tanıyamadıysanız onu, konuşmasından tanırdınız. Zincirlenmiş bir köle gibi radyoların, televizyonların empoze ettiği şarkıları dinlemezdi o, kendi gibi kulağı da özgürdü. Hayatını dolduran şarkıları kendi seçerdi. Dinlediği şarkılar konuşmasına yansırdı. Müzik dinleyen insan konuştuğunda güzel bir melodi yayılırdı ortama. Kahkaha attığında hoş bir tını yükselir, gülümsediğinde sevimli bir ses çıkardı. Müzik dinleyen insan -farkında olmadan- adımlarını bile bir ritimle atardı, sadece iyi şarkılarda olan.

konser rock

- Reklam -

Tuhaf karşılanan huyları da vardı onun. Grup tişörtleri giymesi bunlardan sadece bir tanesiydi. Mesela albümleri internetten indirse bile ilk harçlığıyla sevdiği albümleri satın da alırdı. Koleksiyoncu olduğu kadar araştırmacıydı da. Bir filmde bir şarkıyı sevdiyse filmin final jeneriğini sonuna kadar izler, o şarkıyı bir köşeye not ederdi. Müziğe olan bağlılığı bazen sevgilisine duyduğu aşka baskın gelebilirdi. Sevgilisiyle buluşmadan önce mp3player’ında dinlediği şarkı sona ersin diye adımlarını yavaşlatırdı. Sevgilisini bekletmek uğruna bir köşede şarkının bitmesini beklerdi bazen. Müzik dinlerken masalsı bir ütopyaya kaçsa da yaşadığı coğrafyada olup bitenlerden etkilenirdi. Savaş tamtamlarının her fırsatta çalındığı bir ülkede John Lennon’ın ‘Give Peace a Chance’ini sayıklardı içinden, kırk defa söylerse gerçekleşeceğine inanırdı saf saf…

Konserden çıkan insan taksiye ortak bulamayınca metrobüs durağına gitti. Orada kendisini konserden çıkmayan insanlarla dolu; asık yüzleri, kayıtsızlıkları ve sinsi yürüyüşleriyle onu aralarına almaya çalışan bir kalabalığın içinde buldu. “Bunları kurtarmanın yolunu biliyorum. Kocaman konser salonları yapmalı. Bir gün dünyada yaşayanların tümünü sokmalı bunlara. İyi bir konser izlesinler. Sokağa hep birden çıksınlar…” Kafasından geçene yüksek sesle güldü. Kadının biri kaşlarını çattı. Sokakta kendi kendine sesli gülünemeyeceğini bilmeyen yoktu. Bir de utanmazın kulaklıklarından cayır cayır gitar sesleri geliyordu! Buna müzik mi diyordu! Konserden çıkan insan “Ne adamlar be. Güldüysem güldüm size ne?” diye düşündü. Duramadı orada, çıktı duraktan, eve yürümeye karar verdi. O melodisiz, ritimsiz, notasız kuru kalabalık ne yapmış etmiş, içindeki “konserden çıkmış kişi”yi öldürmüştü.

Ama “müzik dinleyen insan”ı öldüremediler. O hâlâ yaşıyordu. Kahramanımız, mp3 player’ının sesini açtı, eve doğru yürümeye başladı. Birkaç saat sürebilirdi bu yolculuk ama biliyordu ki; kulağında müzik varken zaman su gibi geçerdi.

YUSUF ATILGAN’IN AYLAK ADAM romanından o bölüm:

SİNEMADAN ÇIKMIŞ İNSAN

İki saat sonra kalabalığın içinde, sinemadan bir dar sokağa çıkan sanki başka birisiydi. Düşünüyordu: “Çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği, kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor. Sinemadan çıkmış insan. Gördüğü film ona bir şeyler yapmış. Salt çıkarını düşünen kişi değil. İnsanlarla barışık. Onun büyük işler yapacağı umuluyor. Ama beş-on dakikada ölüyor. Sokak sinemadan çıkmayanlarla dolu; asık yüzleri, kayıtsızlıkları, sinsi yürüyüşleriyle onu aralarına alıyorlar, eritiyorlar.” Saatine baktı: Dört buçuğa beş vardı. “Eve gidip okusam.” Durağa yürüdü. “Bunları kurtarmanın yolunu biliyorum. Kocaman sinemalar yapmalı. Bir gün dünyada yaşayanların tümünü sokmalı bunlara. İyi bir film görsünler. Sokağa hep birden çıksınlar…” Kafasından geçene güldü. Duraktakiler dönüp baktılar. Kadının biri kaşlarını çattı. Sokakta kendi kendine sesli gülünemeyeceğini bilmeyen yoktu. “Ne adamlar be. Güldüysem güldüm size ne?” Duramadı orada yürüdü. Eve gitmeyecek. İçindeki “sinemadan çıkmış kişi”yi öldürdüler.
sinema 3

Doğu Yücel

Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.

roverandom siyah kapak ust

J.R.R. Tolkien’in Oğlu İçin Yazdığı “Roverandom”un Siyah Kapaklı Yeni Baskısı Geliyor

Breaking Bad Film Fragman

Breaking Bad Filminin Adı Belli Oldu ve İlk Fragman Yayınlandı