Konuk Yazar
Zeynep Çolakoğlu yeni kitabı Şarap Koyusu: Bir Sanat Eseri ve Kimya Öyküsü Olarak Şarap’ın yazım macerasını Kayıp Rıhtım okurları için anlattı.
Kafkaslardan çıkıp Anadolu’yu yurt edinmiş ve Ege’nin iki yakasından dünyaya yayılmış büyülü bir iksirden bahsetmeye başlayayım. Kendine özgü, yaratıcı, taşkın ve bilge bir tanrısı olsun, şiirlere melodi, şarkılara şiirsellik kazandırsın. Dostların sofrasında sanatsal sohbetlerin, âşıkların kadehinde aleve dönüşsün ve hafızlardan silinmeyen anıların peşinde olsun. Ben de iz bırakan bu yaşam öyküsüne Şarap Koyusu adını vereyim. Asmanın, üzümün ve nihayet şarabın dillere destan, damaklarda şölen öyküsüne…
İnsana pek çok açıdan ilham vermiş bu büyülü içeceği anlatmanın hiç de kolay olmadığını söyleyebilirim. Şarap Koyusu’nu yazmaya başladığımda ilk önce insan zihnindeki ayak izlerine bakmalı demiştim. O izler bize insan psikolojisi hakkında çok şey anlatan, simgesel evren yani mitolojiydi. Bu evrendeki tanrılar, şölenler, ritüeller, masallar şarabın bir içkiden öte, bir kültür olduğunu gösteriyordu. Ardından tarihi geldi. Peki, insanlık onunla nasıl karşılaşmıştı? Asmayı nasıl beslemiş, üzümü nasıl işlemişti? Üzerine bir de kanunlar yazmış ve hangi medeniyetler onu diğerleriyle tanıştırmıştı. Tarih asmanın yolculuk serüvenleriyle doluydu; yeni türlerinin keşfi, doğal afetler, yaşam bulduğu verimsiz topraklar, ılıman iklim kuşağı, yamaçlar derken terruar felsefesi denilen asmanın yaşamayı sevdiği yerler oluşmuştu. Bu maceracı kimlik, oluşturduğu iksirde yarattığı hazlarla nice uzun gecelerin tek başına konusu olmaya başlamıştı artık. Kokusu nasıldı, damakta hangi aromalar hissediliyordu, uzun uzun kalıyor muydu? Kıpır kıpır yakıyor muydu? Yoksa ağzınızı kurutup boğazına mı dolanıyordu? Tadım aşamaları ile karakter analizi yapılmaya başlanmıştı. İşte bu nedenle mitoloji, tarih ve sanatsal kesişimlerin ardından benim sıralamamda da bir kimya öyküsü olarak yer aldı şarap.
İlhamını Mitolojiden Alan Kitap: Şarap Koyusu
Mitolojisi için Antik Yunan’ı daha yakından tanımak üzere Atina’ya bir ziyaret gerçekleştirmiştim. Sevgili dostlarım Nejva ve Alexandros ile bağların arasında bir yolculuk yaparak Olympia’yı ziyaret ettik. Antik dünyanın atar damarı bir yerleşke olan ve saatlerce gezindiğimiz bu açık hava müzesinde ayrıca Dionyssos ve ritüellerine ayrılmış kapalı alanda muhafaza edilen kadehler, gobletler, sunaklar, heykeller ve şarabın gündelik hayattaki yerine dair pek çok hikâyeyi dinleme fırsatım oldu. Tüm bu büyülü atmosfer gün batımına dek zihinlerimizi ve hayallerimizi süsledi, şarap koyusuna bilgi ve ilham oldu.
Kafkaslardan kalkıp okyanusun kıyısına, Bordo’ya kadar yolculuk yapan, üstelik geldiği bu yerin adını renk skalasına yazdıran bir içkidir şarap. O halde bir Bordo gezisi şart olmuştu. Sevgili ikizim Merve Çolakoğlu ile asmanın peşimde bir Bordo ziyareti gerçekleştirip bağların arasında kaybolmuş, Cabernet Sauvignon ağırlıklı şarapları ile meşhur Médoc bölgesinde okyanusun kıyısı olan Lacanau’nun kıyısına ayak basarak neden bu toprakları sevdiğini, burada yüzyıllardan beri devam eden geleneği yerlilerinden dinlemiştik. Yine de çok uzaklarda aramamak gerek diye öykünün başladığı yere Ege’ye dönmüştük. Adını Egeli bir şair olan Homeros’un Akdeniz’e “şarap koyusu deniz” deyişinden alan bu eser içinde de Egeli pek çok şarap ve üretici barındırıyor. Bununla birlikte elbette olanca heyecanıyla Trakya’dan, Doğu Anadolu’dan, Güneydoğu Anadolu’dan, Antalya Elmalı’dan ve buradaki nice güzel, nitelikli üreticilerimizden bahsediyor.
Kitabın ilk bölümü tüm bu evrenin benim zihnimde nasıl canlandığını, bu iksirin peşinde nereleri ziyaret ettiğimi, neler okuduğumu ve elbette dinlediğimi anlatıp durdum. Müzik her kitabımda olduğu gibi Şarap Koyusu’nda geniş bir yer buldu ve şarabı anlatan blues, progresif rock, caz ve black metal türlerinde şaraba dair parçalar içeren bir liste “Şarap Koyusu” adı altında Spotify’da yerini aldı. Ne de olsa tüm duyulara hitap eden bir içecekten bahsediyorduk. Bugüne kadar şu şarabın yanında ne yenir sorusunu sıklıkla duymuşumdur ama şu şarabın yanında ne dinlenir ya da ne okunur benim için daha anlamlı, daha önemli sorulardı. İşte bu sorular kitabın ikinci bölümünde keyifle uzun uzun yer buldu.
Gece Badesi Diyalogları
Şarap Koyusu’nun ikinci bölümü Gece Badesi Diyalogları adını taşıyor. Bu bölümde dünyanın dört bir yanından akademisyen, şarap üreticisi, şarap bilimcisi (önolog), şarap yazarı ve hatta hem üretici hem de heavy metal müzisyeni nice isimlerle gerçekleştirdiğim söyleşiler yer alıyor. Her biri kendi gözünden şarabı, bu içkinin kültürel arka planını, sanat dallarıyla kesişimi ve tadımıyla ilgili çok ilginç bilgiler paylaştılar. Hepsine minnettarım. Aralarında şarap konusunda kendisinden çok şey öğrendiğim ve öğrenmeye devam ettiğim sevgili hocam Prof. Dr. Ufuk Yücel’in de bulunması Şarap Koyusu’nu bambaşka bir yere taşıdı.
Şarap Koyusu, insanlık tarihindeki efsanelerden, ritüellerden yola çıkıp bilime dokunan ve duyuların dünyamızdaki önemine dem vurarak tadımı, etkileşimi anlatan ve her şeyi sanatsal bir bakış açısıyla bir araya getirmeye gayret eden bir eser oldu. Dünyada artık büyük bir sektörü olan bu içkiye bir de büyüyüp geliştiği yerden bakma, bu topraklarda onun için verilen emeğe kulak verme ve bu sefer kendi öykümüzü dinleme amacı güttü. Umarım bu amacında başarılı olur ve yarattığımız nice eserler kadehlerimizi Türkiye’den gelen en tatlı meltemlerle doldurur.
Zeynep Çolakoğlu
Şarap Koyusu hakkındaki yorumlarınızı bizimle Kayıp Rıhtım Forum üzerinden paylaşabilirsiniz. Sitemizdeki diğer yazar maceralarına buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.
Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.