Konuk Yazar
Bilimkurgu öyküleri ile adından sık sık söz ettiren Gökcan Şahin, yayımlanan ilk romanı “Suçun Altın Devri”nin yazım sürecini kaleme aldı.
Suç kavramı ve adaletle ilgili irdelemek istediğim çok şey vardı ama neresinden ele alsam, nasıl anlatsam bilemiyordum. Bir gün şu soru geldi aklıma: “Malum şimdi her yanımız kameralarla çevrili, cep telefonlarımız var, biyolojik izlerimiz kolayca analiz edilebiliyor; kısacası iz bırakmadan neredeyse adım atamıyoruz. Ama bir zamanlar böyle değildi. Sherlock Holmes ya da Hercules Poirot, serüvenlerinde çok küçük ve muallak ipuçlarından büyük çıkarımlar yapmak ve zekâlarını son zerresine kadar kullanmak durumundalardı. Peki ya günümüzde bir şey olsaydı ve kanıtların hiçbir hükmü kalmasaydı? İnsanlar ceza almayacaklarını bilerek hayatlarını sürdürselerdi ne olurdu? Kimler karanlık tarafa geçerdi, vicdanını terk etmeyenler kendilerini nasıl korurdu? Holmes veya Poirot bugüne gelse böyle bir kaosla baş edebilir miydi?”
Öte yandan bir süredir kulağıma çalınan ama henüz büyük fırtınalar koparmamış bir terim dolanıyordu aklımda: Deepfake. Duymuşsunuzdur; yapay zekâ sayesinde ilk bakışta gerçeğinden ayırt edilemeyen sahte videolar, ses kayıtları vs. üretilebiliyor. Bunların hiçbir otorite tarafından ayırt edilemeyeceği günlerin gelmesi olası. Bu olursa, yeni bir sisteme ve doğrulama yöntemine geçilene kadarki ara dönemde hayatımız kâbusa dönebilir diye düşündüm. Politikacılar gerçekte yapmadığı açıklamaları yapmış gibi görünebilir ya da birileri evindeki bilgisayardan insanlara kolayca iftira atabilir. Ve gerçek ile sahte ayırt edilemeyeceği için adaletin eli kolu bağlanır. İşte bu iki fikir birleşince, bu olası ara dönemi anlatan “Suçun Altın Devri” ortaya çıktı.
Hikâyemiz 2028 İstanbul’unda geçiyor. Siber Suçlarla Mücadele Şubesi Başkomiseri Kubilay Arıca deepfake devriminin hemen sonrasında İstanbul’da bir maceraya atılıyor. Hükümetin yeni güvenlik kolu Metropol Güvenlik Teşkilatı’nın zırhlı memurlarının arasında işini yapmaya, hayatını sürdürmeye, en önemlisi psikolojisini sağlam tutmaya çabalıyor.
Suçun Altın Devri Romanını Neden Yazdım?
- Türkiye’de polisiyenin epey yol kat etmiş olduğuna inanıyorum. Edebi açıdan çok başarılı işler var ama çoğunda aradığım hazzı, yani zekâ sosunun tadını yeterince alamıyorum. İşte o tatmak istediğim yemeği pişirmek istedim. Bir yandan evrensel dertlere eğileyim, bir yandan okuru şaşırtayım dedim. Bir yere kadar, hikâyenin sonunu kendim de bilmiyordum. Paralel evrenler misali elimde birçok alternatif çözüm vardı. Uzun uzun düşünüp kendi bakış açıma göre en iyisini seçtim.
- Yakın gelecekte neler olabileceğini düşünmeyi seviyorum. Çocukluktan beri severdim. Geçmişi, yakın geleceği ve uzak geleceği hayal etmenin verdiği keyif ayrı. Bu eser yakınımızda kalıyor biraz.
- Birçok maceraya atılacak ve kendine has çözümlerle ilerleyecek hikâyeler-üstü bir karakterim olsun istedim. Kubilay Arıca’yı daha önce “Bugün Kendini Nasıl Hissediyorsun?” adlı seçkide yayınlanan “Gök Cinayetleri” öykümde tanıtmıştım. Suçun Altın Devri’nde ikinci kez görüyoruz. Yakında başka bir projede daha karşımıza çıkma olasılığı yüksek.
- Bilimkurguyu çok seviyorum ve her ne kadar günümüze benzer bir dünyayı anlatsam da o baharatı eksik etmedim. Hatta son sahnelerde, bilimkurgunun popüler mevzularından birine dokunuşlar da ekledim.
Sonuç olarak, bu kısa ve temposu yüksek romanın, sadece keyifli vakit geçirmek için değil, muhtemel bir geleceğe zihnen hazır olmak için de okunabileceğini düşünüyorum. Umarım her okura bir yönüyle dokunabilecek bir eser ortaya koyabilmişimdir.
İyi okumalar ve sevgiler,
Gökcan Şahin
Kitap hakkındaki düşüncelerinizi Kayıp Rıhtım Forum’da bizlerle paylaşabilirsiniz.
Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.