Bazı bilimkurgu filmleri vardır, kullandığı teknoloji ile çığır açar. Kendisinden sonra gelen yapımlara ilham olur ve yepyeni kapılar aralar. İşte onlardan bazıları!
Bilimkurgu filmleri hayal gücünü zorlayan hikâyeleri kadar seyirciyi hayretlere düşüren görsel yanı ile de öne çıkar. Türün önde gelen yönetmenleri, her zaman senaryoları kadar zihinlerindeki parlak dünyayı gerçeğe dökmedeki becerileriyle de anılır. Ancak bazıları, zamanının ötesinde kullandıkları teknolojiler ile benzerlerine göre daha büyük farklar yaratmayı başarır.
İşte kullandığı teknoloji ile çığır açmayı başarmış 10 bilimkurgu filmi.
Kullandığı Teknoloji ile Zamanının Ötesinde Olan Bilimkurgu Filmleri
10. Metropolis (1927)
Metropolis, siyah beyaz ve sessiz olmasına rağmen izleyicisinin 1927’de çekildiğine inanamayacağı bir yapım. Bilimkurgu filmlerinde özel efekt kullanımının ilk örneği ve imkânsızlıklara rağmen sunulan görselleriyle belki de listedeki en yaratıcı film.
Maschinenmensch ya da “makine insan” filmin akılda kalan üyelerinden ve bugün kendilerine android olarak sesleniyoruz. Star Wars’ın C-3PO’sunun atası. Film elektrik ve güç alanı tasvirlerinde kullanılan optik efektlerle de, kamera önünde gerçekleştirilen ilk illüzyonu barındırıyor.
9. King Kong (1933)
Kong sürekli yeni bir yönetmenin elinde yeni tekniklerle karşımıza çıksa da 1933’te yayınlanan klasik versiyon film endüstrisini tamamen değiştirmişti. Filmde kullanılan stop-motion animasyon, ters projeksiyon ve arka plan çizimleri gibi teknikler filmden sonra uzun yıllar boyunca aynı kalitede tekrarlanamadı.
Modern gözlü bir izleyici için komik dursa da, King Kong yaratılırken her bir çalışanın verdiği emek hâlâ kendini belli ediyor. Bilimkurgu yapımları için yeni bir devrim olan film, ilerleyen yıllarda usta Ray Harryhausen’e de pek çok yapımı için ilham vererek kendisini aşan bir güce sahip oldu.
8. 2001: A Space Odyssey / 2001 – Bir Uzay Destanı (1968)
Stanley Kubrick’in bizim tarafımızdan övülmeye ihtiyacı yok. Bizim de dehasını tasvir edebilecek kelime dağarcığımız. Hollywood’un 1950’lerde ortaya çıkan yalapşap ve klişe bilimkurgu filmlerinden bunaldığı sıralarda büyük usta zekâ ve düşünme kabiliyeti gerektiren bir filmle ortaya çıkıp, türün kaderini değiştirmişti.
Hareketli setlerden yansıma çekimlerine, yarı ekran görüntülere kadar Kubrick’in 2001: A Space Odyssey filminde kullandığı teknikler bugün bile izleyiciyi şoke edecek kalitede. Film ve kitap, bilimkurgu külliyatının tepelerinde olmaya uzun süre devam edecek.
7. Star Wars / Yıldız Savaşları (1977)
Tıpkı klasik Hollywood’un büyük sanatkarları gibi, George Lucas bütün optimizmi ve gençliğinin ateşiyle hiçten bir şey yaratma hedefiyle başladı Star Wars’a. Yönetmen çekimler boyunca gözlerinin önüne getirebildiklerini kameraya getiremeyişinin stresiyle yıprandı.
Film çıktığında Lucas’ın hayallerinin bir parçası bile olmayan görsel efektler Hollywood için altın standart olmuştu. Lucas’ın teknikleri, ilerleyen yıllarda çıkacak bilgisayar efektleri için bile kılavuz oldu.
6. Blade Runner / Bıçak Sırtı (1982)
1979 yapımı Alien’ın başarıları daha unutulmadan Ridley Scott kendisini aşacak yeni proje için çalışmaya başladı. Dönem bilimkurgularında kullanılan mat çizimler ve optik teknikler Scott’ın elinde yeniden yaratıldı. Minyatürler hazırlandı ve çekim açıları en küçük detaya kadar düşünüldü.
Yönetmenin çıktıktan yıllar sonra bile üzerinde zaman geçirdiği, pek çok farklı versiyonu bulunan filmin hangi hâlini izlerseniz izleyin ortak olan tek bir şey var: Geleceğin distopyasının tasarlanışındaki ustalık.
5. TRON (1982)
Orijinal TRON belki de en hakkı yenilen yapımlardan. Görsel efekt alanına pek çok yenilik getiren film, tam hâlini alması için yıllar gerekecek pek çok yeni teknik kullandı.
Filmin görselleri dört ayrı grafik şirketinin çalışmasıyla tamamlanabildi. Sadece ışık çemberleri ve bulanık çevre görsellerinin hazırlanması bile aylar sürdü. Kostümler ve alan çekimleri için arka plan animasyonları hazırlandı. Animasyonların sahnelerle tam uyum içinde kullanılması için her çekim onlarca kez tekrarlandı ve ekrana gelen bazı sahnelerde saniyenin onda biri kadar görüntüler farklı çekimlerden alındı. Ortaya dönem standartlarından çok daha pahalı bir film çıktı. Spielberg’ün zanaata saygısı ve adanmışlığı filmin kârını minimuma çekse de, gelecek filmler için bir standart koydu.
4. The Abyss (1989)
James Cameron’ın başyapıtı Terminator 2: Judgment Day olsa da 80’lerdeki yapımlarında orada kullanılan pek çok tekniğin doğumunu görmek mümkün.
Çok büyük bir kısmı su altında geçen The Abyss’te T-1000’ın doğumunu çekmeyi mümkün kılan sahneyi görmek mümkün. Cameron filmin gerçekçilik hissi için hiçbir çabadan kaçınmayarak erken CGI’ın en başarılı eserini ortaya çıkartıyor.
3. Jurassic Park (1993)
Spielberg Jurassic Park’ı yaratmaya hazır olduğunda CGI teknolojisi yönetmenlerin tanıdığı bir araç olmuştu. Tek bir sahne yaratmak için kullanılan efektler, artık bütün bir ekosistemi yaratacak güçteydi.
Bugün gençler için Brachiosaur’un filmin başlarında ekrana gelişi ilgi çekici olsa da büyük bir şok sebebi olmayabilir. Bir nesil öncesinin gençleriyse gördüklerinin gerçekliğiyle salonda sessizlik kuralını unutmuştu. O sahne, filmin sunacağı pek çok teknolojik yeniliğin sadece habercisiydi ve Spielberg bir kez daha CGI teknolojisini bir üst noktaya taşıyan adımı atmıştı.
2. The Matrix (1999)
Şimdi The Matrix’e bakınca yavaş kurşunlar tek yenilik gibi görünebilir. Yapımın gerçek başarısıysa 20. yüzyıl boyunca bilimkurgu filmlerinin geliştirdiği her tekniği en üst seviyede kullanıp, bir efekt potpurisiyle yeni yüzyıla selam vermek oldu.
Çoklu kamerayla ağır çekimde hazırlanan kurşun sahnesi filmin en büyük silahı olsa da, dijital birleştirmeler, üç boyutlu modellemeler ve sıra dışı fotogrametriyle hazırlanmış çevre görüntüleriyle, Matrix 21. yüzyıl yönetmenlerinin kullanacağı bütün teknikleri barındıran bir tabloydu.
1. Avatar (2009)
2008’de görsel efekt ve CGI teknolojileri, bilimkurgu olmayan filmlerin bile bütçeden kısmak için kullandığı araçlara dönüştü. James Cameron da bu kelimelerin anlamlarını bir kez daha kökten değiştirmek için kolları sıvadı.
Stüdyoda tek başlarına kamera önünde hareket yakalama kıyafetleriyle rollerini gerçekleştiren aktörler ne yapacaklarını sadece Cameron’ın düşlerini dile getirme yeteneği sayesinde biliyordu. En küçük ayrıntısına kadar bilgisayar ortamında yaratılan sahnelerle Na’vi’ler yoktan doğdu ve Pandora gezegeni daha önce büyük ekrana gelen her şeyden daha gerçekçiydi.
Film basit hikâyesi ve boşluklarla dolu senaryosu yüzünden çokça eleştirilse de, Cameron efekt teknolojilerinde ikinci kez çığır açmıştı. Cameron’ın Avatar’la yakaladığı başarı 10 sene sonra, onun yarattığı teknolojilerin çok daha gelişmiş hâlini kullanan ve 20 filmin sırtında yükselen Avengers: Endgame gelene kadar görülmedi.
Sizi kullandığı teknoloji ile kendisine hayran bırakan bilimkurgu filmleri hangileri? Yorumlarınızı ve listeye eklemek istediğiniz yapımları Kayıp Rıhtım Forum‘da bizimle paylaşabilirsiniz.
Kaynak: Screen Rant
teşekkürler bu filmlerin hepsi çok değerli. ben de yıldızlar arası filmini izlemeyen herkese öneriyorum ve ekliyorum.