in ,

Sahte Bilim: İşte Yakın Dönemin En Popüler 10 Aldatmacası

Yeti’nin ayak izlerinden demiryollarının insanları boğarak öldürecek olması iddialarına kadar, işte bilim dünyasından en popüler aldatmaca örnekleri.

En Popüler 10 Bilimsel Aldatmaca
- Reklam -
- Reklam -

Aldatmaca, sahtekârlık ve kandırma gibi şeylerin hepsi tek bir yöne bakar. Bu da karşıdaki kişi ya da topluluğu çıkarları doğrultusunda etkileyip ona yalan söylemektir.

İnsanlık tarihinde bu yalancı kişiliği her alanda görmek mümkündür. Kâğıt oyunları, spor, toplantı, iş hayatı, siyaset, teknoloji, din, savaş ve hatta bilim de dahil olmak üzere sayısız alan sistemi kötüye kullanmak isteyenlerle dolup taşmaktadır.

Peki bu çabanın amacı nedir? Elbette şöhret, ön planda olma ve maddi çıkar başı çekse de bilim alanında başkalarını aldatmanın farklı nedenleri de olabiliyor. Örneğin yaşadığı ülkenin yöneticileri tarafından baskıya uğramak da bunlardan birisi. Yine de bu yapılan ayıbı hafifletici bir sebep değildir. Aldatmaca, aldatmacadır.

- Reklam -

Bilim tarihinde kişi ve kişilerin hatta milyonların aldandığı yüzlerce bilimsel fikir mevcut. Güneşin öfkeden kıpkırmızı olacağı, Dünya’nın MÖ 4004 yılında yaratıldığı, nükleer enerjinin kullanılamayacağı ve UFO’ların varlığı gibi fikirler bunlardan yalnızca birkaçı.

O halde gelin yakın dönem bilim tarihinin en popüler 10 bilimsel aldatmacasına hep beraber bakalım.

İşte Yakın Dönemin En Popüler 10 Bilimsel Aldatmacası

1. YILDIRIM İLAHİ BİR ÖFKEDİR

Paratoner Yıldırım

Din, insanların düşüncesinde yer ettiğinden beri, güneş, ay ve yıldız olmak üzere oradan yeryüzüne doğru inen birçok şey de ilahi bir işaret olarak görüldü. Buna yıldırım da dahildi. Özellikle 1780 yılında açılan bir dava bu olayı daha da gülünç hale getirdi.

Paratonerin icadından sonra kendi evinin bacasına paratoner yerleştiren avukat Vissêry de Boisvallê komşuları tarafından dava edilir. Komşularına göre Vissêry Tanrı’nın öfkesini hem kendinin hem de çevresinin üstüne çekmektedir. Davanın ilk duruşmasında yargıçlar halkı haklı bularak paratonerin yirmi dört saat içinde sökülmesinde hemfikir oldular. Fakat olayı temyize götüren avukat, fizikçi Antoine Buissart’ın yardımlarıyla bu kez davayı kazanır.

Böylelikle paratonerin bilimsel olmayan batıl inançlarla bağı kesilmiş ve sonraki yıllarda daha da yaygın bir şekilde kullanılır hâle gelmiştir.

2. PASTEUR KUDUZ AŞILIYOR

Luis Pasteur

İnsanlar üzerinde tıbbi deneyin yasak olduğu bir dönemde, dokuz yaşındaki bir kız çocuğu köpek tarafından 14 yerinden ısırılmıştı. 1885 yılının 7 Temmuz’u olan söz konusu gün, Luis Pasteur’un kariyerinin dönüm noktasıydı. Çocuğu kurtarmak için geliştirdiği kuduz aşısını kullanıp kullanmamakta kararsızdı ama bir seçim yapması gerekiyordu. Çocuğun ölümünü görmektense bir tedavi arayışında olan Pasteur daha önce hayvanlar üzerinde denediği aşıyı çocuğa enjekte etti. İlk aşıdan sonra 16 Temmuz’da ikinci bir aşıyı da enjekte etti ve beklemeye koyuldu. Haber bir ay sonra geldi ve çocuk kurtulmuştu.

Bazı bilim insanlarının kuduzun kuluçkasının altı aydan bir yıla kadar olduğunu düşünmesi nedeniyle Pasteur’un çalışması reddedildi. Pasteur’a göre bu süreç bir ayı buluyordu. Hayvanlardan alınan örneklerin insanlar üzerinde kullanılması zararlı bir şeydi ve Pasteur’un insanlara kuduz aşıladığı söylemlerini daha da güçlendirdi. İş bununla da kalmadı ve 23 Temmuz 1886’da Pasteur karşıtı bir konferans da düzenlendi. Bütün bu karalama ve saldırı kampanyalarından sıkılan Pasteur daha sonra emekli oldu. İki yıl gibi bir süre tüm insanlığı aldatan bu fikir sonunda kendini gerçeklerin kucağına bıraktı ve kuduz aşısı hak ettiği değeri görmeye başladı.

3. YOĞURT ÖMRÜ UZATIYOR

Ilya Metchnikoff Yoğurt

Ünlü biyolog Ilya Metchnikoff, Nobel Tıp Ödülü’nü kazanan aynı zamanda da insan ömrünü kısaltan iç ve dış mikropların kurbanı olduğumuz anlamına gelen “kendi kendine zehirleme” kavramını geliştiren bilgili bir bilim insanıydı. Ama onun bu ömrü uzatma takıntısı kendisine kötü bir şaka yapacaktı.

Metchnikoff, Bulgaristan’da yüz yaşını geçmiş çobanlarla karşılaşınca oldukça şaşırmıştı. Bunun nedenini araştırınca halkın ortak tek özelliği gün yüzüne çıkıyordu; hepsi yoğurt yiyordu. Yoğurdu araştıran biyolog bunun insanların saçlarının beyazlamasına ve kırçıllaşmasına dahi izin vermeyen bir yaşam iksiri olduğunu çıkarımına vardı. Fakat Ilya’nın hesap etmediği şeyler çok daha mantıklıydı. Mesela o bölgedeki çobanların okuma yazma bilmediği su götürmezdi. Ve dahası; çobanlar yaşlarını muhtemelen yaklaşık olarak hesap etmişlerdi. Ama tüm bunlara rağmen Metchnikoff, yoğurdun bağırsaklardaki tehlikeli bakterileri öldürdüğünü ileri sürerek “Yoğurt herkesin yüz kırk yaşına kadar yaşamasını sağlayacak” diye duyurdu. Kendisi her gün yoğurt yemeye başlasa da ünlü biyolog yetmiş beş yaşında hayata veda etti.

4. DEMİRYOLLARI ZARARLIDIR

Kral I. Louis Philippe Demiryolu

1837 yılında Kral I. Louis Philippe’nin katılımıyla açılan demiryolu hattı buharla çalışıyordu. O dönemin bilime en çok katkısı olan ünlü fizikçi ve astronom François Arago trenlerde insan taşınmasının büyük bir hata olduğunu savunarak insanların tren içinde solunum rahatsızlıklarına uğrayacağını açıkladı. Arago’dan sonra Doktor Dionysius Lardner de bir çıkışta bulundu:

“Bu hızlı ulaşım araçlarının insanları boğarak öldürecek.”

Demiryolu karşıtlığı seviyesini giderek artınca fikirler de iyice saçmalamaya başlıyordu. Askerlerin trenle taşınması onları güçsüzleştirecek hatta kadınlaştıracaktı. Neyse ki bu tür sapkın düşünceler fazla uzun sürmedi ve demiryolu ulaşım ağı Fransa’da 15 yıl içinde oldukça yaygın bir hâle geldi. Askerler kadınlaşmadı, verem ve zatürre gibi hastalıklar da artış göstermedi.

5. CARDIFF DEVİ

Cardiff Devi

15 Ekim 1869 yılına dek ilk insanların dev olduklarına yönelik yaygın bir inanış mevcuttu. Fakat 1869 yılında yapılan bir sahtekârlık bu inanışa ağır bir darbe vuracaktı. Cardiff’te kuyu kazmakta olan işçilerin insan biçimindeki buldukları dev taş kalıntısı inanışın iyice alevlenmesine neden oldu. Dönemin heykeltıraşı Adam Cobb nesneyi incelemesinin ardından da şu açıklamayı yapıyordu:

“Bunun elle yapılmış bir nesne olduğunu her kim iddia ediyorsa budalanın tekidir.”

Bu açıklamanın ardından taş kalıntısı ülke içinde “Cardiff Devi” ve “tarih öncesi devi” unvanıyla dolaşmaya başladı. Hatta Darwin karşıtlarına da gün doğmuştu.

Nitekim gerçek tam on bir yıl sonra ortaya çıktı. Darwincilerle alay etmek isteyen M. George Hall, 1868 yılında heykeltıraş bir arkadaşına bir kireç bloğu vermişti ve daha sonra bunu kuzeninin bahçesine gömdürtüp kuyu kazma bahanesiyle işçileri oraya yollamıştı. Birçok bilgin ve bilim insanlarının aldanma süreci sona erse de bir süre sonra ortaya çıkan “Piltdown adamı” aynı tartışmaları ve sahtekârlığı tekrar yaşatacaktı.

- Reklam -

6. KITALARIN KAYMASI FİKRİ APTALCADIR

Kıtaların Kayması

Kıtaların kayması fikri günümüzde kabul görmektedir. Kuramının kurucusu olarak bilinen Alfred Wegener, Francis Bacon, Snider-Pellegrini ve Howard Bigelow’un gözlemlerine dayanarak bunu öne sürmüştü. Kuramın 1912 yılında ortaya çıkmasıyla kendi dogmatik düşüncelerine sımsıkı sarılan bazı jeologlar şunu söylüyordu:

“Wegener’in kıtaların kayması varsayımı zırvalıktır ve bunun bilimle hiçbir ilgisi yoktur.”

Kıtaları kutsal kabul eden bu topluluk önceleri haklı gibi görülüyordu. Çünkü Wegener, kıtaların kaymasını kaygan okyanus tabanlarının varlığıyla gerçekleştiğini öne sürmüştü. Elbette bu büyük bir hataydı. Daha sonra yapılan araştırmalar bu kaymanın tektonik hareketler nedeniyle gerçekleştiğini ortaya koydu. Böylelikle bilimsel savları desteklemek yerine onlara sürekli karşı çıkan aldatıcı grup bir daha mağlup oldu.

7. YETİ’NİN AYAK İZLERİ

Yeti

Tıpkı Bermuda Şeytan Üçgeni gibi Yeti de popüler bir aldatmacadır. Korkunç kar adamı olarak bilinen Yeti neredeyse bütün folklorda vardır. Kanada’nın batısındaki Britanya Kolumbiya’sında kocaayak olarak anılan insan ve maymun karışımı yaratığın fotoğrafları bile çekilmiştir(!)

1921 yılında Albay Howard-Bury, Himalaya Dağları’na bir keşif düzenledi. 7.000 metre yükseklikte karların içinde, insan benzeri ayak izlerine rastlar ve bunu Dağ Kılavuzu’nda “Bunlar Yeti’nin ayak izleri…” diyerek duyurdu. İşte böylece dünya genelindeki söylentilerin ve iddiaların ardı arkası kesilmedi. Yeti her yerdeydi.

Belgeseli bile çekilen bu inanışın muadillerinden de bir farkı yoktu. Mantık ve bilime dayalı birkaç araştırma ve arama çalışmalarından sonra Yeti’ye dair herhangi bir bulguya rastlanmadı. Canavara ve ilahi varlıklara duyulan açlık bir kez daha hayali hikayelere besin kaynağı olmaya devam etti.

8. STÜDYODA ÇEKİLMİŞ

Neil Armstrong Ay

Bilim karşıtı toplulukların en çok yalanladığı şey de Neil Armstrong’un Ay’a ayak basmasıdır. 1969’da gerçekleşen olaydan 2024’e kadar bu komplo teori geçerliliğini hâlâ korumakta. Yaklaşık altı yüz milyon kişinin televizyondan canlı izlediği bu tarihi an, insanlığı kendi sınırları içinde hapsetmek isteyen kuşkucular tarafından sahtekârlık olarak nitelendirildi. Çoğunluğu Amerikalı olan bu topluluğa göre bu olay tamamen sahteydi ve FBI’ın oyunuydu. Dahası Amerika’nın siyasi bir propagandasıydı.

NASA’nın belgeli ve bilimsel açıklamaları da pek fayda etmedi. Birkaç kişi ile başlayan bu inanış uluslararası bir ölçeğe evrildi. On yıl gibi bir süre sonra görüş suyunu çekmiş gibi görünse de Bilişsel Uyumsuzluğun örneği olanların sayısı hiç de az değil.

9. BERMUDA ŞEYTAN ÜÇGENİ

Bermuda Şeytan Üçgeni

Gizemini hâlâ koruyan en popüler konulardan birisi de Bermuda Şeytan Üçgeni’dir. 1960’larda birçok uçağın ve geminin bu bölgede veya daha yakın yerlerde kaybolması büyük bir sansasyona neden oldu. 5 Aralık 1945 tarihinde Amerikan Hava Kuvvetleri’ne bağlı beş avcı bombardıman uçağının kaybolmasıyla başlayan söylentiler başka olayların da eklenmesiyle daha da alevlendi. Oşinografya, manyetizma ve deniz akıntıları dinamiği gibi pek çok bilim dalını meşgul eden olay aslında Sargasso Denizi’nin kötü şöhretine bağlanmıştı.

Aslında bu aldatmacanın çok basit bir açıklaması vardı. Karayiplerin tropikal kuşağında fırtınalar sık, şiddetli ve öngörülemezdi. Bu nedenle de daha sonraları ortaya çıkan gerçekler lanetli ve büyülü gibi söylemleri saf dışı bıraktı. Sigorta şirketlerinin uğursuz ve anormal frekansları tespit edememesi de olaylara son noktayı koysa da inanış hâlâ devam ediyor.

10. ARKEOLOĞUN ELLERİ

Shinichi Fujimura

Günümüze en yakın aldatmacalardan birisi de 2000 yılında açığa çıkarıldı. Profesör Shinichi Fujimura’nın meslektaşlarının dahi kazarak bulamadığı yerlerde elini koymuşçasına kalıntılar bulması herkesi hayrete düşürüyordu. Arkeoloji çevresinde adından söz ettiren profesör yanında şüpheleri getirse de Tohoku’da bulunan Pleolitik Enstitüsü’nün yöneticisi oldu.

Fakat daha sonra bir grup tarafından takibe alındı. 22 Ekim 2000 günü sahtekârlık yaparken yakalandı. Kimsenin bulamadığı ama kendisinin rahatlıkla çıkardığı kalıntıları daha önceden oraya yerleştirdiği tespit edildi. Bunun üzerinde 5 Kasım’da Fujimura yaptığı aldatmacayı itiraf etti. Yaptığı şeyi de medyatik baskıdan dolayı yaptığını öne sürdü. Yargılandıktan sonra ismini değiştirerek bir daha da arkeolojiyle ilgilenmedi.

Fujimura çalışmış olduğu 168 kazının hepsinde hile yapmıştı.Bu da arkeolojiye olan güvenin sarsılmasına yol açtı ve daha sonraki kazıların titizlikle kontrolüne sebep oldu.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: Sıra Dışı Yanlarıyla İnsana Evrenin Tuhaflıklarını Gösteren 10 Gezegen 

Söz konusu bilimsel aldatmacalardan hangileri inandırıcı geliyor? Yorumlarınızı Kayıp Rıhtım Forum’da paylaşabilir, daha fazlası için bizleri Google News’ten takibe alabilirsiniz.

Yararlanılan Kaynak: 500 Yıllık Bilimsel Aldatmacalar Gerald Messadiê (Pegasus Yayınları)

Ahmet Boyraz

1993 Adana doğumluyum. Niğde Üniversitesi'nde Radyo ve TV Programcılığı okudum. Genellikle bilimkurgu okumayı seviyorum ve Isaac Asimov hayranıyım.

4 Yorum BULUNUYOR


  1. Avatar for LordKratos LordKratos dedi ki:

    Koca Ayak kavramı aslına bakılırsa Gigantopithecus fosilleri ile bağlantılı. Aşağı yukarı aynı boyutlarda ve tip olarak da benziyor. Hala var mıdır onu bilemiyorum ama bir zamanlar yaşamış olduğu bir gerçek.

  2. Avatar for SJack SJack dedi ki:

    Elbette belirtilen ölçülerde ayak izine rastlanabilir ya da fosil kanıtlarla bu desteklenebilir. Ama karşı çıkılan şey mitlerde ve efsanelerde geçen canavarımsı şeyin var olduğuna yönelik inanışlar.

  3. Avatar for LordKratos LordKratos dedi ki:

    Dünya üzerinde henüz keşfedilmemiş yerler var, bu tür bir canlının var olup olmadığını ispatlamak için her yerin keşfedilmesi gerekir. Kutuplarda henüz ayak basılmamış yerler var, bilemiyorum bana imkansız gelmiyor bu efsane. Megalodon hala yaşıyor mu gibi bir mit bu bence.

  4. Avatar for SJack SJack dedi ki:

    Konunun bilimsel yönü bu tür canlıların olmadığını gösteriyor. Benim yeteneğim bunu ayrıntılı bir şekilde açıklamaya yetmez ama merak ediyorsanız söz konusu kaynak kitabı okumanızı tavsiye ederim. :slight_smile:

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

900 Yıllık Gümüş Sikkelerle Dolu Hazineyi Tesadüfen Buldu

Son 10 Yılın En Büyük Buluntularından Biri: Yürüyüşe Çıkan Kadın 900 Yıllık Hazineyi Gün Yüzüne Çıkardı

Alien: Romulus Yeni Fragman

“Alien” Geri Dönüyor: Fede Álvarez’in “Romulus” Filminden Yeni Fragman