İngilizcede metafiction olarak bilinen üstkurmaca, başarılması zor olsa da iyi bir şekilde uygulandığında okuyucuyu sadece gözlemci olmaktan çıkarıp hikâyenin tam ortasına bırakabiliyor. Hikâyelere katman kazandırıp anlatıyı daha derin bir noktaya çekebiliyor. Çizgi roman dünyasında bu anlatı çok daha dikkat çekici bir hale gelebiliyor.
Üstkurmacada karakter kendisinin panel içinde, hareketsiz resimlerden ibaret olduğunu bilir ve buna göre davranır. Yazı ve görsel dilin birlikte kullanılmasından dolayı geleneksel retorik ve “görsel” retorik kavramları bu tür eserlerde iç içe geçer. Kullanıldığı esere göre komedi unsurlarını içerebilir. Bazen en dramatik hikâyelere derin bir katman daha ekleyebilir.
Sonuç olarak okuyucuyu gerçekten şaşırtabilen üstkurmaca, şimdiye kadar çizgi roman evrenlerinde başarıyla kullanıldı ve kullanılmaya devam ediyor.
İşte Üstkurmaca Mantığını Başarıyla Kullanan 9 Çizgi Roman
1. Rebirth
Üstkurmacayı DC evrenine başarıyla getiren eserlerden birisi Rebirth. Serinin ilk sayısı ile DC Comics evrenine yeni bir paradigma kaymasını tanıtmayı başarmıştı. Geoff John tarafından kaleme alınan Rebirth aslında bu üstkurmacayı evrenin tanıdık bir üyesinden köken alıyor: Alan Moore’un Watchmen eserinden tanıdığımız Dr. Manhattan. New 52’nun sonu olarak görülen Rebirth sadece bir hikâyeyi değil, bir dönemi kapattı. Flashpoint sonrası DC evreni farklı bir noktadan devam ediyor.
2. Watchmen
Alan Moore’un kaleme aldığı ve çoğu kişi tarafından çizgi romanların farklı olabileceğini kanıtlayan bir eser Watchmen. O zamana kadar ortaya konulmuş süper kahramanların akıllıca eleştirisi, çizgi romanın sayfalarında bizzat yer buluyor. Bu ironi ve iğneleme ile Moore, kahramanları ile üstkurmacanın güzel bir örneğini sunuyor.
3. Understanding Comics: The Invisible Art
Understanding Comics, Scott McCloud tarafından yazılan ve çizilen bir eser. Kitap birçok anlamda çizgi romancılığa başlamak ya da ayrıntılı okuma yapmak isteyenler için oldukça başarılı bir kaynak. Fakat McCloud’un bilgilerini aktarmak için kullandığı anlatı oldukça farklı. Kendisi panellerde durarak okuyucusu ile konuşuyor. Bu haliyle bile çizgi romanların aslında ne tür bir güç barındırdığını anlatıyor. Çizgi roman kültürüne ilgi duyan okurların göz atmasında fayda var.
4. American Splendor
Harvey Pekar’ın 1970’li yılların başında hikâyelerine yerleştirdiği anlatım dili alışılmışın dışında kalıyordu. Fakat çeşitli çizerler tarafından panellere aktarılan American Splendor diğerlerinden birazcık daha farklı. Bu eserde Pekar çizgi romanını yazarken ne kadar zorlandığını panellerden bize bakarak anlatıyor. Okuyucuya bir yazar olarak anlatısını kurarken aslında ne kadar kısıtlı olduğunu söylüyor. Bu noktada artık sadece çizgi roman okumuyoruz. Daha çok hareket etmeyen resimlerle karşılıklı bir sohbete başlıyoruz.
5. Unbeatable Squirrel Girl
Squirrel Girl çizgi romanlarının arkasında yatan fikrini Marvel’ın, kahraman demeye zorlandığımız karakteri Deadpool’dan alıyor. Fakat Squirrel Girl çizgi romanları daha interaktif bir okuma deneyimi sunmaya çalışıyor. En son çıkan Squirrel Girl hikâyesi okuyucuyu farklı yollar seçerek farklı sonlara ulaştırmayı hedeflemişti. Ana karakterimizin kendisini bir çizgi roman karakteri olarak görmesinin yanında interaktif olarak hikâyenin değişmesi oldukça dikkat çekici.
6. Deadpool
Ryan Reynolds’un başarıyla beyaz perdeye aktardığı karakter dördüncü duvarı kırmasıyla eğlenceli ve keyifli bir film sunmuştu. Ancak Deadpool 1991 yılında Rob Liefeld tarafından yazıldığında da böyleydi. Çizgi roman dünyasında belki de üstkurmacanın en keyifli eserleri arasında yer almayı da başardı. Süper kahraman dünyasının klişelerini kendi istediği gibi kullanabilen ve bunun da farkında olan Wade Wilson panellerden bize ulaşmayı ihmal etmiyor.
7. Animal Man
Animal Man üstkurmacanın dramayı nasıl artırabileceğine dair belki de yazılmış en başarılı eserlerden birisi. Grant Morrison tarafından kaleme alınan eserde Morrison bizzat panellerde yer alarak ortaya çıkardığı kahramanıyla konuşuyor. Dahası panellerin içinde yer alarak karakteri ortaya çıkardığı ve varoluşun acımasızlığını hissetmesine sebep olduğu için özür diliyor. Bu noktada çizgi romanın yaratıcısı, çizgi romanın baş kötüsü haline geliyor.
8. On Satire
Joe Sacco tarafından kaleme alınan On Satire karikatürleri meta eserler arasında kendisine er buluyor. Yazarın sadece olayı anlatmadığı fakat başrolünde bulunduğu eser oldukça dikkat çekici
9. Cerebus
Kanadalı yazar ve çizer Dave Sim, Cerebus çizgi romanını yazın dili olarak meta-anlatı üzerine kurguluyor. Kendi panelleri içerisinde söylenenlere farklı yorumlar içeren eser yazarın oluşturduğu karakter ile konuşması şeklinde ilerliyor. Böylece 1970 yılında ilk defa kaleme alınan bu akılcı eser birçok okurun beğenisini topladı.
Üstkurmaca başarılması zor olsa da iyi bir şekilde uygulandığında okuyucuyu sadece gözlemci olmaktan çıkarıp hikâyenin tam ortasına bırakabiliyor. Hikâyelere katman kazandırıp anlatıyı daha derin bir noktaya çekebiliyor.
Siz üstkurmacalar hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı Kayıp Rıhtım Forum üzerinden bizimle paylaşabilirsiniz.
Kaynak: Inverse
Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.