in ,

Alan Barillaro: Suyun Bizi Götürdüğü Yer Büyürken Rafta Bulabilmeyi Dilediğim Türden Bir Hikâye

Oscar ödüllü yönetmen Alan Barillaro ile ilk kitabı “Suyun Bizi Götürdüğü Yer” ve diğer çalışmaları hakkında konuştuk.

Alan Barillaro ile Suyun Bizi Götürdüğü Yer Üzerine Söyleşi
- Reklam -
- Reklam -

Alan Barillaro ismi Türkiye’de henüz pek çok kişi için ilk anda fazla çağrışımı olmayan bir isim olabilir. Barillaro ülkemizde daha çok yapımında yer aldığı Kayıp Balık Nemo, İnanılmaz Aile ve Oyuncak Hikâyesi gibi filmleriyle bilinen Oscar ödüllü bir yönetmen. Şimdilerde ise yeni bir sıfatla karşımızda. Genç Timaş etiketiyle yayımlanan ilk romanı Suyun Bizi Götürdüğü Yer’le yazarlığa ilk adımını atan Alan Barillaro ile yazarlık yolculuğunu, edebiyata bakışını ve yeni projelerini Kayıp Rıhtım için konuştuk.


Söyleşi: Mustafa Kent


Alan Barillaro ile Suyun Bizi Götürdüğü Yer Üzerine: “Animasyon Filmlerim Yazma Cesareti Verdi”

Çalıştığınız filmlerle tanınıyorsunuz ve uzun süredir sinema sektöründesiniz. Kitap yazmaya nasıl karar verdiniz? Bunun arkasındaki sebep neydi?

- Reklam -

Şöyle ki, yıllar boyunca Pixar’da hikâye anlatmak konusunda çok şey öğrenme imkânım oldu. Bu, bana film animasyonu yaparken bir yandan da yazmaya başlamam için cesaret verdi. Diğer bir sebep ise edebiyatı da en az filmler kadar seviyor olmam. Sanatçıların tek bir sektörde kalmaları gerektiği fikrine katılmıyorum. Bir sanatçı kendini mümkün olan her şekilde ifade etmeli ve bunun için kendini zorlamalı. Suyun Bizi Götürdüğü Yer, benim zihnimde bir kitap olarak canlandı ve bu içgüdüyü takip etmenin önemli olduğuna inanıyorum. Bunu nasıl bir kitap haline getireceğimi tam olarak bilmiyordum ama yapmam gerekenin bu olduğuna karar verdim ve bu kararla kendimi aniden bir yolculuğun içinde buldum! Çalışmalarına bu şekilde yaklaşan pek çok sanatçı tanıyorum ve ben de kendi çapımda bu yaklaşımı uygulamaya çalışıyorum.

Alan Barillaro Söyleşi

Uzun zamandır aklınızdan geçenleri beyaz perdeye yansıtıyorsunuz. Şimdi bu kitapla duygularınızı kelimelere dökmüş oldunuz. Sizce hangisi duygularınızı yansıtmak için daha iyi bir yol? Ve hangisi daha zor? Neden?

Harika bir soru! Film ile ifade etmede kesinlikle daha rahat olduğumu söyleyebilirim ama yıllar içinde öğrendiğim bir şey varsa o da hikâye anlatımında çok da rahat olmamak gerektiği. İster film ister kitap olsun, bir projeyi üstlenirken biraz gözümün korkmasını seviyorum. Bu anlamda, işi kendim için mümkün olduğunca zorlaştırıyorum. “Bunu yapabileceğimden emin değilim!” düşüncesinin, bir projenin başlangıcında aklımdan geçen şey olmasına dikkat ediyorum. Sanırım bu, beni bir sanatçı olarak daha doğru bir yere götürüyor.

Ders çıkardığım birkaç örnekten bahsedeyim. Brad Bird’ün İnanılmaz Aile filmi Pixar’da ilk konuşulduğunda, filmin çoğunu nasıl hayata getireceğimizi gerçekten bilmediğimizde hemfikirdik. Teknoloji henüz o kadar gelişmiş değildi ama Brad’deki böylesine muazzam hikâye anlatma arzusu, hepimizi yol boyunca sorunları çözmeye itti. Filmi bitirip teslim etme tarihi hızla yaklaşırken bu pozisyonda olmak hiç de rahat değildi ancak şevkimiz sayesinde bazı şaşırtıcı teknik ve sanatsal keşifler yapmış olduk.

İnanılmaz Aile

İnanılmaz Aile (2004)

Çok daha küçük bir boyutta olsa da Piper filmimde de benzer bir durumdaydım. Yedi milyon tüyü bizim canlandırmamıza imkân yoktu ve diğer türlü de yapımın çok pahalıya mal olma riski vardı. Ancak ben inandım (bazıları yalan söylediğimi iddia edebilir) ve bunu nasıl canlandırabileceğimizi bulabileceğimizi söyledim ve bulduk da. Bunlar benim için BÜYÜK kazanımlardı. Bence yeni başlayan genç sanatçılar için o anda kendilerine kesinlikle yapılamaz görünen şeyleri yapmaya çalışmak önemli. Sizi temin ederim ki yapabileceklerinize şaşıracaksınız. Şahsen, bir şeyi nasıl yapacağımı biliyorsam bu, güvenli oynadığım anlamına gelir. Bir hikâyenin beni şaşırtmasını istediğim kadar okuyucuyu ya da izleyiciyi de şaşırtmasını isterim. Rahat olmamayı bu nedenle çok rahat karşılıyorum. İlk romanımı yazmak editörüm Karen Lotz ve menajerim Janine Kamouh’nun beni teşvik ettiği bir şeydi. Etrafınızdakilerin desteğine sahipseniz bu riskleri almak kesinlikle daha kolay.

Piper

Piper (2016)

Kitabı yazarken hikayenizle sanatsal kaygılarınızın uyumunu nasıl sağladınız?

Tabii, çalışmalarımda her zaman hikâyenin kurgusunun temelinde güçlü bir hissiyat olmasına dikkat ederim. Ancak bundan açıkça bahsetmekten çekiniyorum çünkü hikâyeyi anlatma nedenlerimin, hikâyenin kendisinin önüne geçmesini asla istemiyorum. Kısaca şunu söyleyebilirim; doğayla olan bağımızın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bugünlerde pek çok hikâye, bir kahramanın genellikle bireysel olarak bir şeyleri fethetmesiyle ilgili. Filmim Piper’da olduğu gibi, ben, dünyayı fethetmek yerine dünyadaki yerini bulmaya çalışan karakterleri önemsiyorum.

Suyun Bizi Götürdüğü Yer’in ana karakteri Ava, kontrol edemediği şeylerle karşı karşıya. Gölün karşı tarafındaki çocuk Cody ise kendi başına üstesinden gelmeye çalıştığı bir dizi baskı altında ve altından kalkamıyor. Hayatımızda kontrol edemediğimizi hissettiğimiz noktalar olduğunda ne yaparız, bu kitapta keşfetmek istediğim soru buydu. Bununla birlikte umuyorum ki tüm bunları kitaptaki karakterler ve mizaç yoluyla yapabilmişimdir ve hikâyenin kendisini anlatmasına izin vermişimdir. Yazarın görüşlerinin hikâyenin kendisini kesintiye uğratmasını asla istemem.

Arzum her zaman çalışmalarımın hem göze hem de duygulara hitap etmesidir. Bu kitaptaki çizimler, hikâyenin önemli bir unsurunu anlatmada büyük katkı sağlıyor ve ben de çizimlerin hikâyeyle bütünleştiği ve amaçsızca yerleştirilmediği kitapları her zaman sevmişimdir. Sayfaların altında akıp giden çizgiler, suyun beraberinde hikâyeyi de taşıdığını göstermesi için orada. Sayfalar çevrildiğinde uçan kuşların da bir anlamı var. “İki kuş” en sonda, tam da birbirlerine en çok ihtiyaç duydukları anda bir araya geliyorlar. Ava’nın adı Latincede kuş anlamına geliyor. Bakın, çok konuştum ve hikâyeyi mahvetmeye başladım bile!

- Reklam -

Suyun Bizi Götürdüğü Yer - Alan Barillaro

Tam da burada ‘hikâyeyi mahvetmeden’ onu nasıl yarattığınızı anlatmak ister misiniz? Ava’nın hikâyesi sizin için ne anlam ifade ediyor? Kişisel bir hikâye mi yoksa sadece hayal ürünü mü?

Hikâyelerimin her zaman kişisel bir başlangıç noktası olur. Yazmaya ve çizmeye devam ettikçe gelişirler (eskiz defterlerim çizimler ve yanlarına iliştirilmiş notlarla dolu) ve hikâyeyi kişisel ögelerle doldurmamaya çalışıp ne olmaları gerekiyorsa o olmalarına izin veririm. Çocukluğumda yazları ailemin Kanada’daki yazlığına giderdim. İkiz oğullarım ve bir kızım var ve hayatımın bu iki parçası kitabı bazı yönlerden etkiliyor. Filmim Piper, evimin yanındaki çulluklara bakarken doğdu ve bir ebeveyn olarak sahip olduğum endişelerimle büyüdü. Bir sonraki hikâyem kızımla geçirdiğimiz sabahlardan doğdu. Okula yürürken hikâyeler uydururduk ve şimdi o hikâyeler, on yıllık bir çalışmanın ardından, bir sonraki romanıma dönüştü.

Endişeler ve batıl inançlar bu hikâyenin büyük bir parçası. Neden bu temalar üzerinden bir hikâye anlatmaya karar verdiniz?

Çocukluğumdan beri sevdiğim eserlerde (Kırmızı Midilli, Bülbülü Öldürmek, Dağın Bu Yüzü) ana karakterler çocuklardı ama onların sorunları her zaman ciddiye alınırdı. Bu kitaptaki yaklaşımım da buydu. Manga ve animeler de benim için bir mihenk taşı oldu. Bu türler genellikle kaygıyı ön plana çıkaran hikâyeler anlatmakta çok başarılılar, ki bence günümüzde bu çok önemli. Kriz zamanlarında nasıl bir araya geldiğimizi anlatan daha fazla hikâye görmek istiyorum. Doğaya hükmetmediğimizi ve onunla nasıl bağlantılı olduğumuzu anlatan hikâyeler. Bence endişe ve batıl inanç temaları doğayla olan ilişkimize derinden bağlı. Doğa bize düşündüğümüz kadar önemli olmadığımızı ya da düşündüğümüz kadar kontrol sahibi olmadığımızı öğretiyor. Ava, bu kitapta doğa ile ilişkimizi merak etmekten geri kalmıyor. Kontrol edemediği şeyleri kontrol etmeye çalışıyor ve hatta doğayla oldukça çarpıcı bir anlaşma yapıyor. Bana göre batıl inançlar tüm bunlarla iç içe geçmiş durumda.

Niagara Şelalesi

Bu hikâyenin diğer bir büyük parçası da su. Her sayfada, her anda, kelimenin tam anlamıyla her yerde. Su karakterleri nasıl etkiliyor? Ve okuyucunun da sudan etkilenmesini istiyor musunuz?

Şöyle ki ben Niagara Şelalesi’nin yakınlarında büyüdüm, belki de çocukluğumun orada geçmesinin tüm çalışmalarımı şekillendiren bir etkisi olmuştur. Bu öykü için oluşturduğum ilk çizim, ağaçların arasından geçen suyun Ava’yı ve okuyucuyu alıp öykünün içine taşıdığını hayal ettiğim bir çizimdi. Bu, kitap boyunca anlatmaya çalıştığım bir duygu. Gitmek istemediğiniz bir yöne doğru çekilme hissi. Ava da bir yüzücü olduğu için hayatı onun gözünden bu şekilde tanımlamak bana doğru geldi. Akıntıya kapılıp bilinmeyene doğru çekilmek. (Kitabın film versiyonu bunun görsel anlatımına sahip olacak. Bir şeyin üstünüze çıktığı ve sizin hayatta kalmak için çırpınıp nefes almaya çalışmanız gerektiği hissine.) Umuyorum ki okuyucu da Ava’nın hikâyede hissettiği baskıyı hissedecektir.

Okuyucunuzun bu kitaptan edinmesini istediğiniz özel bir şey var mı?

Umarım bu hikâyeye bir şans vermeye istekli olurlar. Suyun Bizi Götürdüğü Yer, büyürken rafta bulabilmeyi dilediğim türden bir hikâye. Umarım siz de bu kitabı kendi içinde şaşırtıcı ve farklı bulursunuz.

Suyun Bizi Götürdüğü Yer

Peki üzerinde çalıştığınız yeni projeler var mı?

Benden 2025 sonbaharında ve 2026 ilkbaharında yeni işler bekleyebilirsiniz. İkisi de birbirinden oldukça farklı işler, ama umarım ikisi de aynı derecede ilgi çeker! Kitap olarak ise şu anda 2027’de yayınlanmasını planladığım bir metin üzerinde çalışıyorum.

Daha çok Disney ve Pixar’daki işleriyle tanınan Alan Barillaro’nun ilk kitabının konusunu nasıl buldunuz? Fikirlerinizi yorumlarda veya Kayıp Rıhtım Forum’da paylaşabilirsiniz.

Daha fazlası için bizleri Google News ve WhatsApp kanalımızdan takip edebilirsiniz.

Konuk Yazar

Siz de Kayıp Rıhtım'da konuk yazar olabilirsiniz!

İletişim: [email protected]

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Doctor Who 2024 Noel Özel Bölümü Joy to the World Fragman

Doctor Who 2024 Noel Özel Bölümü için Yeni Fragman

Güneş Sistemi Yeni Bir Gezegen Yakalamış Olabilir

Güneş Sistemi Yeni Bir Gezegen Yakalamış Olabilir