in , ,

Gürcan Yurt: “Karikatürü Etkili Bir Muhalefet Aracı Olarak Kullanamadık”

Gürcan Yurt söyleşisi sizlerle. Robinson Crusoe ve Cuma serisi başta olmak üzere karikatür ve mizah dünyasına sayısız katkıda bulunmuş usta sanatçıyla keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Gürcan Yurt söyleşi
Fotoğraf: Hakan Demir
- Reklam -
- Reklam -

Gürcan Yurt, Kayıp Rıhtım’da başladığımız yeni röportaj serisinin ilk konuğu. Robinson Crusoe ve Cuma’nın yaratıcısı, başarılı karikatürist Yurt ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Bu seride karikatür dergilerinde, çizgi romanlarda adlarını sıkça duyduğumuz çizerlerimize mizah kültürüne ve dergilere yönelik çeşitli sorular yönelteceğiz. Böylece pek çok değerli ismin kariyer yolculuğuna dair fikir edinebileceğimiz gibi, çizerliğin ne memen bir meslek olduğunu da bizzat onlardan okuyabileceğiz.

Gürcan Yurt, çizdiği onlarca karikatürünün yanında, hepimizin aklına Robinson Crusoe ve Cuma serisiyle yer eden bir usta. Çizerliğin yanında senaristlik ve yönetmenlik de yapan Yurt, bizlere karikatür çizmeye nasıl başladığını, son zamanlarda neler yaptığını ve siyasal bir eleştiri yöntemi olarak karikatürün nerede durduğunu anlattı.

- Reklam -

Gürcan Yurt: “Çocukluktan Beri Bir Şeyler Karalardım”

Çizerlik serüveniniz nasıl başladı? İlk karikatürünüzün yayınlanma hikâyesini bizimle paylaşır mısınız?

Çocukluğumdan beri, kendimi bildim bileli sürekli bir şeyler karalardım. Çok sıkı takipçisi olduğum Gırgır dergisinin çiçeği burnunda çizerler köşesi için birkaç karikatür çizip göndermiştim. Bir iki hafta sonra yayınlandığını görünce de devamı geldi. O dönemin diğer mizah dergileri Hıbır ve Avni’de mesela. Sonra da ilk köşem Deli dergisinde yayınlanmıştı.

“Robinson Crusoe ve Cuma” adlı unutulmaz bir seriye imza atarak çizerliğin yanında yazarlığın da önemine vurgu yaptınız. Peki çizerlikle yazarlık ilişkisine dair neler söylemek istersiniz?

Sinemadaki senarist – yönetmen ilişkisi gibidir aslında. Eğer ikisi de aynı kişiyse, ortaya güzel işlerin çıkma ihtimali daha yüksektir. Ayrı kişiler ise, o zaman aralarındaki uyuma endekslidir her şey. Senarist yazarken yönetmen gibi düşünebilirse ve yönetmen de tüm ekibiyle birlikte senaristi doğru anlayıp, metin çözümlemesini doğru yapabilirse iyi bir film izleyebiliyoruz. Karikatür ve çizgi romandaki “yazan-çizen” uyumu da çok benzerdir. Birbirini iyi anlayan bir yazar ve çizerin işbirliğinden de başarılı işler çıkar ortaya.

Karikatürlerinizde genelde insanların kendilerini soktukları birbirinden trajikomik hallere değiniyorsunuz. Bu noktada karikatürün bir tür ayna olduğu iddia edilebilir mi?

Çizdiğimiz karikatürlere genel anlamda bir “ayna” misyonu yüklememiz pek doğru olmaz. Birbirinden çok farklı tarzlarda ve farklı mizah mantığında karikatür anlayışları var çünkü. Sosyal hayatla ilintili bir karikatürde, elbette ki o topluma dair izler görürüz, bu çok doğal. Ama birçok farklı karikatür de sadece absürt bir varsayımdan ibaret olabiliyor. Olası bir saçmalığın resmedilmiş hâlidir sadece bunlar. Bir hayvanın konuşması, bir uzaylının belirmesi, bir cismin dile gelmesi gibi mesela. Mantıksız bir varsayım üzerine kurulu bir durum komiğinin grafiksel anlatımıdır sadece o tarzdaki karikatürler. Onlar için de bir “ayna” misyonundan söz etmek, pek doğru olmaz sanki.

Çizerlerin Hollywood Sinemasına Etkisi

Çizerliğin yanında senaristlik ve yönetmenlik de yapıyorsunuz. Sinemayla karikatür arasında nasıl bir bağ var sizce, bunlar birbirini nasıl besler?

Mesela Hollywood yıllar önce bu çizerlerdeki, özellikle çizgi romancılardaki farklılığı keşfetmiş. O dönemin Los Angeles yapımcıları, “Bu insanlarda başka bir göz, farklı bir bakış açısı var,” demişler. Sonra bu çizerlere filmleri için storyboard’lar ve conceptboard’lar çizdirmeye başlamışlar. O görseller Amerikalı yönetmenlerin dekupajlarına ilham vermişler. Sadece yönetmenler de değil, kostüm tasarımcıları, sanat yönetmenleri, mekân tasarımcıları da yararlanmışlar o çizimlerden. Ve o yapımcılar da o filmleri tüm dünyaya satmaya başlamışlar. O büyük Amerikan film endüstrisinden böyle bir örnek verebilirim.

Her iki sahayı da, yani karikatüristliği ve yönetmenliği de tecrübe etmiş birisi olarak şöyle bir kıyaslama yapabilirim; çizerlikte her şey sizin elinizdedir. Sadece mecazi anlamda değil, kelimenin gerçek anlamıyla da her şey sizin elinizdedir. Zihninizde ve kalbinizde ne varsa, elinizdeki kalemle onu kâğıda olduğu gibi yansıtabilirsiniz. Tüm sevabı ve günahı da size aittir. Ama filmciliğe girdiğiniz zaman, o kalbinizdeki ve zihninizdekileri en az 70 kişiyle birlikte anlatmaya çalışmak gibi bir zorunlulukla yüzleşiyorsunuz. Ve eğer o diğer 69 kişi pek sizin kafanızda değilse, işte o zaman işiniz bayağı bir zorlaşabiliyor.

Kişisel olarak da sinema ve televizyon sektöründe yaşadığım en büyük sorun ise şuydu; yıllarca senaryo yazarken elim hep drama kaydı ama karikatüristliğimden ötürü yapımcıların benden beklentisi hep mizahi senaryolar oldu. Onların bu önyargılarını yıllarca aşmaya çalıştım ve hâlâ da aşabilmiş değilim mesela. Ama yine de ısrarla senaryoda dram hikâyeler yazmaya devam ediyorum. Bir gün o önyargıyı kırılabilecek miyim, bilmiyorum.

Çizerlikte usta-çırak ilişkisinin önemi yadsınamaz. Eskinin çırağı, şimdinin ustası olarak bu konuyu nasıl yorumlarsınız?

- Reklam -

“Usta yetiştirmeyene usta denilmez” gibi bir görüş de vardır. Ben bir usta yetiştirmedim, o yüzden kendimi de usta olarak tanımlamıyorum. Bu işi yapmaya başladığınızda tanıdığınız, tanımadığınız, hatta yurt dışındaki pek çok usta isimden feyz alıp, onların ustalıklarından dolaylı yolla da olsa nasiplenebilirsiniz. Hâliyle, pek çok ustanın etkisini ben de üzerimde hissedenlerden birisiyim. Ama üstüne basa basa “ustam” dediğim tek bir isim vardır, o da Ahmet Yılmaz’dır.

Gürcan Yurt - Robinson Crusoe ve Cuma

“Ülkenin Mevcut Tablosuna Göre Sınıfta Kaldık”

Karikatür dergileri güncel siyaseti yakından takip edip bazı kişi ve kurumlara gereken eleştiriyi yapmaktan çekinmezler. Bir siyasal eleştiri yöntemi olarak karikatürün etkili bir muhalefet aracı olduğunu söyleyebilir miyiz?

Genel olarak tabii ki evet. Ama bizim ülkemiz söz konusu olduğunda, haydi gelin hep birlikte bir özeleştiri yapalım. Ülkenin mevcut tablosuna bakıldığında, bana göre sanatçılar, öğretmenler ve aydınlar sınıfta kalmış gibi görünüyor. Biz de karikatüristler olarak, demek ki işimizi gerektiği gibi yapamamışız ki bu hâldeyiz diye de düşünüyorum. “Biz olmasak toplum ne kaybederdi?” diye soralım kendimize. Demek ki hiç olmasak bile, pek değişen bir şey olmayacakmış gibi bir görüntü var ortada. Evet, karikatür etkili bir muhalefet aracıdır, ama biz bu etkili silahı da kullanamamışız, mermileri hep karavana atmışız demek ki. Acı gerçek budur. Bunu kabullenmek ve onuncu köye doğru yürümek gerekiyor.

Bize tavsiye edeceğiniz yerli-yabancı çizgi romanlar hangileri?

Yerli çizgi romanların hepsi size bu ülkeye, bu toprağa ve bu kültüre dair mutlaka bir şeyler anlatacaktır. Kimisini az, kimisini daha çok beğenebilirsiniz elbet, bu görecelidir. Ama yerli çizgi romanların hepsini tavsiye listesine ekleyebiliriz. Yabancı çizgi romanların da her birisi, sizi o çizerin ve yazarın zengin hayal dünyasına bir davettir. O davetlerin hiçbirini reddetmeyin bence. Sıkıldığınız bir parti olursa, en kötü ihtimalle çıkıp eve gidersiniz ve hiçbir şey kaybetmezsiniz.

9 Yılda 9 Kitap, 130 Bin Kopya

Gürcan Yurt’tan yeni “Robinson Crusoe ve Cuma” serüvenleri gelecek mi? Son zamanlarda neler yapıyorsunuz? Masanızda bizim için neler var?

Bugüne kadar Robi ve Cuma serisinden 9 kitap yayınlandı ve 10. kitap için çizdiğim öyküler de Penguen dergisinin kapanmasıyla yarım kalmıştı. 2022 Temmuz ayı itibariyle 1. kitap da 16. baskısına girdi. Toplamda 130 bin satan bir serininin okurları için, en azından şu 10. kitabı tamamlayıp yayınlamak da hâliyle boynumun borcu oldu.

Ancak bir süredir gözlerimle alakalı bir sağlık sorunu yaşıyorum. Olur da tekrar işler yoluna girerse, elimden geleni yapmaya çalışacağım. Her şey kısmet. Bu vesileyle söyleyeyim; son dönemde sıkça gidip gelmeye başladığım hastanelerdeki tüm sağlık çalışanlarına duyduğum hayranlığı ve minneti tarif edemem. Pandemi döneminde pencerelerden bir dakika alkışlanıp, sonra da unutulmaktan çok daha fazlasını hak ediyor hepsi. Sadece kendi adıma değil, o kargaşa ve kısıtlı imkânlar içerisinde tüm hastalara karşı gösterdikleri çaba çok takdire şayan. Üstelik sağlık çalışanlarına yönelik şiddet haberleri devam ederken yapıyorlar bunu. O genç doktorlarımızın gayretli gözlerine baktığımda, bu ülkeye dair kararmış umutlarımın yeniden aydınlanmaya başladığını hissediyorum hatta. Umarım Türkiye onların hiçbirini, onlar da içlerindeki o merhamet duygularını kaybetmezler. Bizler de, bir gün kendimizi daha iyi hissedersek, yanımda Robi ve Cuma’yla birlikte, bir yerlerde yine buluşup muhabbetimize devam ederiz…

Teşekkürler.


Gürcan Yurt hakkındaki görüşlerinizi Kayıp Rıhtım Forum’da bizimle paylaşabilirsiniz.

Okan Çil

DEÜ GSF Film Tasarım ve Yazarlık mezunuyum. Çeşitli mecralara inceleme yazıları hazırlıyorum. B filmleri ve çizgi romanları çok seviyorum.

2 Yorum BULUNUYOR


  1. Avatar for Boneca Boneca dedi ki:

    Evet, karikatür etkili bir muhalefet aracıdır, ama biz bu etkili silahı da kullanamamışız, mermileri hep karavana atmışız demek ki.

    Babam sıkı bir karikatür okuru olduğu için kendimi bildim bileli karikatür dergileriyle dolu bir evde büyüdüm, çizerleri ve karakterlerini isim isim bilirim ve karikatürleri çok severim.

    Açıkçası çizerin yukarıda alıntıladığım özeleştirisine bir okur olarak katılmıyorum. Darbe zamanında bile kalemini oynatmaktan çekinmemiş sanatçılar son 15-20 senedir astronomik cezalarla bir nevi karartıldılar. Evet günümüzde muhalif bir karikatür göremiyoruz ama bu durum için çizerlerin başarısızlığı demek doğru gelmiyor bana. Umarım çok daha aydınlık zamanlar geldiğinde, eskisi gibi manşetleri süsleyen karikatürler görmeye devam ederiz.

    Yeni röportaj serisine çok sevindim. Diğer yazıları dört gözle bekliyor olacağım, teşekkürler :+1:

  2. Avatar for Pardus Pardus dedi ki:

    Hey gidi L-Manyak hey! Sürekli olmasa da sürekli almaya çalıştığım bir dergiydi. Robinsonla Cuma da en sevdiklerimdendi. Toplu taşımada okurken muhtemelen insanların ‘‘bu niye kendi kendine gülüyor?’’ bakışlarına maruz kalmışımdır. Dedektif Sanlı, Kunteper Canavarı, Kötü Kedi Şerafettin, Z.çan Adam, Deli Cevat, Üzeyir ve tabii Robinsonla Cuma vardı abijim. :smiley:

Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.

Kazuki Takahashi: Yu-Gi-Oh Yaratıcısı Öldü

Yu-Gi-Oh’nun Yaratıcısı Kazuki Takahashi 60 Yaşında Hayatını Kaybetti

tomris uyar öykü yarışması sonuçları

Tomris Uyar’ın Anısına Düzenlenen Öykü Yarışmasında Sonuçlar Açıklandı