in ,

Mevsim Yenice: “Taş Gibi Sessiz Olabilmenin de Cesur Bir Yanı Var”

Kayıp Rıhtım Kitap Kulübü’nde forumumuza misafir olan Mevsim Yenice ile, yeni kitabı “Bilinmeyen Sular” başta olmak üzere pek çok başlıkta kapsamlı bir söyleşi gerçekleştirdik.

Mevsim Yenice
- Reklam -
- Reklam -

Kayıp Rıhtım Kitap Kulübü özel etkinlikler serisinde birbirinden değerli yazarları ağırlamaya devam ediyor. Sırada kıymetli öykücü Mevsim Yenice var!

İlk olarak kulübümüzün on birinci etkinliğinde Mevsim Yenice’nin Can Yayınları’ndan çıkan öykü kitabı “Bilinmeyen Sular“ı ağırladık. Güvenli limanlardan tekinsiz diyarlara açılmanın çekinceleriyle boğuştuk.

Ardından Kayıp Rıhtım Forum üyeleriyle birlikte yazarın yeni kitabına, edebiyata ve yazarlık üzerine düşüncelerine dair merak ettiklerimizi ilettik. Ortaya hep birlikte çok eğlendiğimiz bir söyleşi çıktı. Etkinliğe katılan tüm Rıhtım okurlarına ve Mevsim Yenice’ye teşekkür ediyoruz.

- Reklam -

Derlediğimiz sohbeti aşağıdan okuyabilirsiniz.

hr

Biyografinizde fizik eğitimi aldığınız yazıyor. Yazma serüvenine başlamaya karar vermenizde en önemli olan etken neydi?

“Yazmak” hayatımda ilk-orta okul dönemlerinden bu yana vardı aslında. Fakat her şeyi bir kenara bırakıp buna odaklanma fikri bir türlü mümkün olmuyordu. Daha sonra 2014 yılının başında -birkaç yıldır çalışmıyordum- yıllardır çeşitli sebeplerle ertelediğim şeyi yapmak için yola koyuldum. En güçlü motivasyonum mevcut durumumu avantaja çevirmeye çalışarak yeni bir şeyler keşfetmekti.

Bu kararınızı çevreniz nasıl karşıladı? Hiç zorluk yaşadınız mı?

Bu yönden oldukça şanslı biriyim, hayatımda yer alan ve “yakın” kategorisinde değerlendirdiğim herkes geçmişten bu yana ne kadar istekli olduğumu da bildiğinden bana olabildiğince destek verdiler bu süreçte.

Mevsim Yenice
Mevsim Yenice, Bilinmeyen Sular

Öykülerinizi yazarken çevrenizden ne kadar etkileniyorsunuz? Yazmadan önce en ince detayına kadar düşünüyor musunuz?

Ben iyi bir gözlemciyim. Öte yandan dikkatle gözlemlediğim hiçbir şeyi genelde öykülerimde “bütünüyle olduğu gibi” kullanmaktan keyif almıyorum. Onları dönüştürmek, değiştirmek, başka amaca hizmet ettirmek bana daha oyuncu bir haz veriyor. O nedenle hem etkileniyorum hem de o etkilendiğim şeyi başka şeye çevirmeye, yeni etkilenecek alanlar açmaya çabalıyorum diyebilirim.

Yazmaya başlarken aklımda hep tek bir sahne olur -genelde son sahne-. Gerisi yoldayken açılıyor.

Yazarken yaşadıklarınızı veya kendinizi metnin içine denli katıyorsunuz? Ev, aidiyet gibi kavramlar kişisel kaygılarınız mı?

Yazarken olabildiğince dışarıda bırakmaya çalışıyorum Mevsim’i. Hiçbir karakterime benim söylemek istediğim bir şeyi söyletmemeye özellikle çabalıyorum. Ancak tabii yazdığım her şeyi “mesele” anlamında ele alırsak, hepsi benim meselelerim. Benden, içimdekinden, aklımdakinden çok uzağa düşmüş konular değil elbette. Tüm bunlara “kişisel kaygılar” diyemesem de, hakkında uzun süre kapsamlıca kafa yorduğum, düşünmekten zevk aldığım ve tekrar yıkıp yapılandırmak istediğim kavramlar diyebilirim.

Bir yazma rutininiz var mı? Varsa, müzik bunun neresinde?

Rutin denemez pek ama, sabahları çalışıyorum, gece çalışabilen biri değilim uzun yıllardır. İlginçtir oysa gençlik yıllarım geceleri ayakta durup yazarak okuyarak geçti… Şimdi tüm düzenim değişti, öğleye kadar hiç çalışmamışsam, günün diğer yarısında da çalışamıyorum.

Yazım serüveninizdeki kırılma noktası hangisiydi?

altKitap öykü ödülünde “Açık Artırma” öykümle birinciliğe layık görüldüğüm an bence. Yazmaya devam edeceğimi o an anlamıştım.

Mevsim Yenice
Mevsim Yenice

Söz sanatından ve laf ebeliğinden uzak, minimal ama dolu dolu bir diliniz var. Bu kelimeler anlık olarak mı hayat buluyor, yoksa üzerinden defalarca geçiyor musunuz?

Çoğu anlık olarak hayat buluyor. En fazla üzerinden geçtiğimde birkaç kelimenin yeri değişiyordur. Bazen çok sık olmasa da bir cümlede anlatmaya çalıştığım şeyi biraz karışık anlattığımı düşündüysem, bakış açımı değiştirip “bunu daha farklı nasıl anlatabilirim”in peşine düşüyorum. Ama genelde öykülerin üstünden defalarca kez geçsem de ilk hâlinden çok çok farklı bir hâl almıyorlar.

Anlatımınızda öne çıkan noktalardan birisi diyaloglar. İyi diyalog yazmanın bir sırrı var mı?

Günlük hayatımızın doğal akışında hiç kullanmadığımız kelimeleri, uzuuun uzadıya kurulmuş cümleleri, metnin içinde de bulundurmamak gerekiyor bence. Benim uyguladığım yöntem bu.

İlk kitabınızdaki öykülerin tamamı birinci tekil şahıs bakış açısıyla yazılmıştı. Okurun karakterle özdeşleşmesini kolaylaştıran bu tercihi bilinçli olarak mı yapıyorsunuz yoksa yazmaya başladığınızda anlatım kendiliğinden bu şekle mi giriyor?

Her ikisi de diyebilirim. Ben anlatıcıyla öykü anlatmayı ve okumayı seviyorum. Öte yandan her öykü kendi dilini, anlatıcısını, karakterini kendi seçiyor aslında zihnimde ve yazmaya başlayınca şekillenmeye başlıyor. Hem benim seçimim hem de benden bağımsız işleyen bir düzen.

Mevsim Yenice
Mevsim Yenice

İlk kitabınızdaki karakterler yalnız, kusurlu, hayatla veya toplumla sorunu olan insanlardı. Ancak genel olarak bakıldığında karakterlerin bir mücadele içinde olduğunu, bazı durumlara ses çıkardıklarını ya da karşı koyduklarını görüyorduk.

İkinci kitabınızdaysa karakterlerin artık içinde bulundukları durumu kabul ettikleri görülüyor. Peki sizce bu değişimin bir sebebi var mı? Sizin veya içinde yaşadığımız toplumun geçirdiği değişim yazdıklarınıza ne kadar etki etti?

Kabullenmenin, vazgeçmenin, taş gibi sessiz olabilmenin de cesur bir yanı var bana sorarsanız, öncelikle onu belirteyim. Bu yönden karakterlerim kesinlikle “sinmiş, silik” kimseler değiller. Aksine çoğumuzun yapamadığı kadar, kendilerine bir dünya yaratıp orada kimseye ihtiyaç duymadan, olduklarından farklıymış gibi davranmadan yaşayabilen güçlü kişiler.

Öte yandan elbette onların da değişimi bendeki dönüşüm ve toplumsal etkiyle kol kola devam ediyor. Ben bize ayrılan sosyal medya platformlarında her konu hakkında daha çok konuşmamıza, daha çok etrafta gözüküp, herkesle yakın, dost konumunda duruyormuş gibi yapmamıza rağmen daha da yalnızlaştığımızı düşünüyorum. Kendi hayatında da son yıllarda kelime tasarrufuna gitmiş ve savaşa daha farklı bir yerden devam eden biri olarak, karakterlerimi de biraz o yola sokmak, meseleleri o taraftan okumak kaçınılmaz oldu.

Bilinmeyen Sular’ın tamamı Pink Floyd şarkılarından oluşan bir Spotify çalma listesi var. Zaten kitapta da her öykünün başında bir Pink Floyd şarkısından alıntı yer alıyor. Birçok söyleşinizde gruba olan hayranlığınızı ifade etmiştiniz. Bu kitaptaki öykülerin yazılmasında ilgili şarkıların bir etkisi oldu mu yoksa öyküler yazıldıktan sonra mı bu şarkılarla ilişkilendirdiniz? Bir de neden özellikle bu kitap?

Hayatımın bir yerinde Pink Floyd’a bir saygı duruşu olacaktı, bundan çok eminim. Ama neden bu kitapta oldu sorusu çok haklı olmakla birlikte cevabının da benim içimde tam net bir cevabı olmayan, karmaşık bir mesele sanırım. Belki de yıktığım tüm kavramları tekrar inşa etmeye çalışırken, bilinmeyen sularda boğuşurken bu zorlu süreçte bir dost güvenilirliği istedim.

- Reklam -

Ben şarkıların öykülerini yazmadım aslında, oradaki epigrafların bende hissettirdiklerinin öyküsünü yazmaya çalıştım. O nedenle epigraf sayesinde öykü kurulumu başladı kafamda hep, kol kola birlikte ilerlediler yol boyunca.

Son dönemde çıkan öykü kitaplarına baktığımızda, “Demek ki Türkiye’de de öykü okuru varmış,” diyebiliyoruz. Bu gelişmeyi siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

“Öykü okumanın nesi kötü olabilir ki?” diye düşünüyorum hep. Öte yandan herkeste tüm bu kalabalığın içinde kaliteli kitabı bulma, yakalama konusuna dair bir endişe oluştu, bunu da anlayabiliyorum ama ekliyorum; zaman en güzel sonu yazacak, direnebilen, çalışan, yılmadan yazıp yola bir tuğla koyarak devam etmeye çabalayan geleceğe kalacak bence, şimdiden endişelenmeye gerek yok.

Mevsim Yenice
Mevsim Yenice, Tekme Tokatlı Şehir Rehberi

Okur ve eleştirmenlerin gösterdiği ilgi ve takdir sizin üzerinizde bir baskı oluşturuyor mu? Ödülle de taçlanan Tekme Tokatlı Şehir Rehberi’nin ardından Bilinmeyen Sular yayımlanacağı zaman beklentileri karşılayamama korkusu yaşadınız mı?

Ödül çok güzel bir motivasyon oldu bana ileride yapacağım işlerle ilgili. Bunun devamında beklentiyle ilgili bir korku yaşamadım ama asıl korkuyu Bilinmeyen Sular’ın ilk öykülerini yazmaya başladığımda hissettim. Çünkü Tekme Tokatlı Şehir Rehberi’nde oldukça kabul gören ironik anlatımın dozu kırılmış, yeni öykülerde biraz daha “kara mizah” sularında yüzmeye başlamıştım. Daha tekinsiz daha karanlık bir atmosferde geçiyordu öyküler. Bu beni ilk zamanlarda okuyucunun beklentisini karşılayamamak anlamında korkuttu. Ancak daha sonra yaptığım ve yapmak istediğime odaklanmanın daha verimli ve ileriye doğru atılmış bir adım olacağını hissettiğimden bu endişelere kulaklarımı tıkadım.

Yazma serüveninizde görsel-işitsel anlatının etkisi nedir?

Sanırım bunun sebebi, öykülerin kafamda hep sahne sahne kurulmasından kaynaklanıyor. Küçük bir sahneyle başlayıp, başka sahnelere açılan bir labirentte çıkışı bulmaya çalışıyorum. Diyalog ve dış seslere gelince, öyküye sadece karakter boyutunda değil, etrafta her ne varsa onları da içine katarak bakmaya, tüm sesleri duymaya çalışıyorum. Tüm duyular işin içine katılarak oluşturulmuş bir metin, bana okuyucu olarak da daha keyif verdiğinden, kendi metinlerimde de bu şekilde ilerlemeyi seviyorum.

Bir yazar için eleştiri çok önemli midir? Yazar ne için yazar?

Merhaba, kimi zaman sesli düşünebilmek, bende tam cevabı olmayan sorulara bir cevap bulabilmek için yazıyorum. Ve elbette yeni bir şey yaratmanın, keşfetmenin verdiği keyfi başka hiçbir şeyden alamamamın payı da büyük.

Ödül kazandığınız daha sonra da yayın kurulunda yer aldığınız altKitap ve altZine hakkında, özellikle internet üzerinden yayın yapan bu tür oluşumların yazmak isteyenlere ne gibi şeyler kattığını düşünüyorsunuz?

altZine ve altKitap ile ilgili soru sorulduğunda çok seviniyorum. Her ikisi de neredeyse aynı ekiple uzun yıllardır devam eden ve benim aralarına sonradan katıldığım, katıldığım için inanılmaz mutlu olduğum oluşumlar. Orada yaptığımız işin emek ve kalite anlamında, matbu bir yayından çok da farklı olmadığını düşünüyorum, o nedenle sorunuza tüm dergiler olarak cevap vermek isterim: Yazmak isteyenler için en güzel mutfak dergiler bence.

Ben de Tekme Tokatlı Şehir Rehberi yayımlanmadan önce epey dergiye öykümü yollamış, kiminden red alarak üstünde tekrar çalışmam gerektiği konusunda hemfikir olmuş, bazı öykülerimin de yayımlanmasına şahit olup sevinmiştim. Bu nedenle bu tip platformları çok yararlı ve ekip çalışmasını da oldukça değerli buluyorum.

Dünya haritasında parmağınızı koyup tek bir yere gitme fırsatınız olsaydı, bu neresi olurdu?

Gördüğüm yerlerden “ben burada yaşarım” diyebileceğim çok yer var ancak görmediğim yerlerle daha ilgiliyim ucunda keşfetmek olduğu için, o nedenle Japonya’ya giderdim.

Sizi etkileyen yazarlar ve kitaplar hangileri?

Faulkner, Calvino, Bernhard, Salinger, Genazino ve Pamuk defalarca okusam da sıkılmayacağım ve her defasında bana yazmak için ilham veren yazarlar.

Bir de son yıllarda keşfettiklerim var; Tim Parks, Yukio Mişima, Alejandro Zambra gibi.

mevsim yenice ic
Mevsim Yenice

Genç yazarlar için tavsiye verebilir misiniz?

Hiçbir olumsuzluktan yılmamasını ve yazmaya, okumaya devam etmesini… Çünkü hiçbir yetenek üstüne çalışmadan gelişmiyor bence. Yazar olmanın doğuştan bir yetenek olduğuna inananlar olabilir, diyelim ki öyle, yine de kendi tekniğinizi, yazım kalitenizi, yani sizde zaten var olanı, üstüne çalışmadan, yazmadan, okumadan geliştiremezsiniz. O nedenle hiç yazmadığım süreçlerde bile olabildiğince okuyorum. Okuduğum her farklı metin başka bir kapı aralıyor.

Kesinlikle göz atmalısınız dediğiniz yeni kuşak yerli yazarlar var mı?

Bu tip sorulara cevap vermeyi biraz riskli buluyorum aslında, birilerinin ismini unutur da haksızlık eder miyim diye. O nedenle önceden affola unutacağım isimler için.

Ben son yıllarda kendi okurluk serüvenimde şu isimleri okumaktan keyif alıyorum dediğimde aklıma gelenler şöyle: Gamze Arslan, Banu Özyürek, Engin Türkgeldi, Polat Özlüoğlu, M. Özgür Mutlu, Onur Selamet, Emirhan Burak Aydın, Bülent Çallı ve Sine Ergün.

Sizi öyküden başka bir tür kitap ile görecek miyiz?

Kafamda şu an için bir novella fikri var. Gittikçe serpiliyor, genişliyor. Ancak, ilk kitaptan sonra da novella yazma fikrim vardı. 4 bölüm de yazmıştım. Sonra onları birbirinden bağımsız 4 ayrı öyküye çevirdim. Öykü aşkı peşimi bırakmıyor. O nedenle ben de ne olacağını bilmiyorum, sanırım yine yola çıktığımda netleşecek.


Mevsim Yenice ile gerçekleştirdiğimiz sohbetin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

Cem Altınışık

1993 yılında Ankara’da doğdu. Çocukluğunun bir kısmını İzmir’de geçirdi ve şu an İstanbul'da yaşamakta. Psikoloji bölümünde eğitim gördü. Edebiyat, sinema, bilgisayar oyunları, müzik ilgisi ve bunları paylaşma sevgisiyle çeşitli kültür-sanat sitelerinde yazdı.

1 Yorum BULUNUYOR


  1. Avatar for Orhan_Kolibandi Orhan_Kolibandi dedi ki:

    Gayet güzel bir söyleşi ama başlığı çok yanlış okudum, affedin.

Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.

Mehmet Berk Yaltırık

Mehmet Berk Yaltırık Öneriyor: Kayıp Rıhtım Okurları İçin 10 Kitap

Breaking Bad

Breaking Bad Filmi El Camino Öncesi Geçmişe Yolculuk