Mert Kokılıg
Bu sene 72. defa düzenlenen Cannes Film Festivali’nde Ken Loach, Quentin Tarantino, Terrence Malick, Pedro Almodóvar, Jim Jarmusch, Dardenne kardeşler gibi usta yönetmenlerin yanı sıra; Gaspar Noé, Diao Yi’nan, Bruno Dumont, Xavier Dolan, Lav Diaz gibi tanıdık isimlerin ve Kantemir Balagov, Mati Diop, Ladj Ly gibi yönetmenlik kariyerinin başlarında olan sinemacıların yer aldığı oldukça çeşitli ve zengin bir seçki vardı.
Film Şölenindeki Önemli Ödüller
Festivalde bu sene büyük ödül Altın Palmiye’yi Parasite ile Bong Joon-ho ve ikincilik ödülü Jüri Büyük Ödülü’nüyse ilk filmi Atlantique ile Mati Diop kazandı. Üçüncülük ödülü konumunda olan Jüri Ödül’nü ise Les Misérables ve Bacurau filmleri paylaştı.
Tarantino, Jarmusch, Loach ve Malick gibi usta yönetmenlerin ana yarışmadan ödülsüz ayrıldığı festivalde Mati Diop ve Ladj Ly ilk filmleriyle ödül kazanmış oldu. Bunların yanı sıra festivalden ödülsüz ayrılmaya alışık olmayan Dardenne Kardeşler, Le jeune Ahmed filmleriyle En İyi Yönetmen ödülünü kazandılar. En İyi Senaryo ödülü Portrait of a Lady on Fire uzun metrajıyla Céline Sciamma’ya; Özel Mansiyon ödülüyse It Must Be Heaven ile Filistinli yönetmen Elia Suleiman’a verildi. Oyunculuk ödülleriniyse Pain and Glory ile Antonio Banderas ve Little Joe ile Emily Beecham kazandı.
Gelin en beğenilen beş film ve diğer dikkat çeken yapımlara bakalım.
Parasite
Memories of Murder, The Host ve Mother filmleriyle büyük beğeniler kazanıp kendine ait izleyici kitlesini oluşturan Güney Koreli başarılı yönetmen Bong Joon-ho, Snowpiercer ve Okja’nın ardından köklerine dönüş yaptığı son filmi Parasite‘le Altın Palmiye’yi başarısı gösterdi. Şimdiden yılın en merak uyandıran filmlerinden biri olmayı başaran Parasite uluslararası birçok prestijli eleştirmenin yer aldığı puan tablolarında da yüksek ortalamalarla birincilik koltuğuna yerleşti.
Jüri başkanlığını üstlenen Meksikalı yönetmen Alejandro González Iñárritu, Parasite’ı oy birliğiyle seçtiklerini dile getirdi. Böylece uzun yıllardan sonra Altın Palmiye’yi kazanan film jüri tarafından oy birliğiyle seçilmiş oldu. En son 2013 yılında Blue Is the Warmest Colour filmi oy birliğiyle Altın Palmiye’yi kazanmıştı.
Bu yapım aynı zamanda uzun yıllardan sonra bir ilki daha başardı. Son yıllarda Cannes Film Festivali’nde eleştirmenler tarafından büyük beğeniler kazanıp yüksek ortalamalara sahip olan filmler Altın Palmiye’ye ulaşamıyordu. Bu seneyse söz konusu yapım hem jürinin hem de eleştirmenlerin takdirini kazanarak beklentileri bir hayli yükseltti.
Ödül konuşmasında ünlü Fransız yönetmenler Henri-Georges Clouzot ve Claude Chabrol’a teşekkür eden Bong Joon-ho; filminin Fransız sinemasından çok etkilendiğini aktardı. Birbirinden tamamen farklı yaşam koşullarına sahip iki ailenin hikâyesini konu edinen filmde, yönetmenin daha önceki işlerinde de beraber çalıştığı Güney Koreli aktör Kang-ho Song yer alıyor.
The Lighthouse
2015 yılında ilk uzun metrajı The Witch ile bağımsız sinema toplulukları ve eleştirmenler tarafından büyük beğeniler kazanıp adından söz ettiren ve aynı yıl Sundance Film Festivali’nde En İyi Yönetmen ödülünü kazanan Amerikalı sinemacı Robert Eggers’ın yeni filmi The Lighthouse, Uluslararası Film Eleştirmenleri Federasyonu (FIPRESCI) tarafından Yönetmenlerin On Beş Günü bölümünde En İyi Film ödülünü kazandı.
Parasite ile beraber bu sene Cannes Film Festivali’nde en olumlu geri dönüşleri alan The Lighthouse‘un başrollerinde son yıllarda yer aldığı önemli yapımlarla adından söz ettiren başarılı oyuncu Robert Pattinson ve usta oyuncu Willem Dafoe yer alıyor. Eggers’in siyah beyaz, eski sinema ekipmanlarıyla çektiği yapımın senarist kadrosunda kardeşi Max Eggers de yer alıyor.
Maine’de yaşayan bir deniz feneri bekçisinin başından geçen esrarengiz olayları konu edinen korku türündeki film, şimdiden senenin en merak uyandıran yapımlarından birisi oldu. Eleştirmenler tarafından büyük beğeniler kazanan çalışmanın ABD dağıtım hakkına son yıllarda beğenilen başarılı bağımsız filmlerin dağıtımcılığını üstlenen A24 sahip.
Oyunculuk performansları da çok beğenildi. Son yıllarda önemli Oscar yarışçıları çıkaran A24 tarafından dağıtılacak olması Robert Pattinson’a ve üst üste 3. defa Williem Dafoe’ya adaylık kazandırabilir.
Pain and Glory
Bu sene ana yarışmada en beğenilen filmler arasında yer alan Pain and Glory’nin yönetmenliğini ünlü İspanyol sinemacı Pedro Almodóvar üstleniyor. Almodóvar’ın senaryosunu da yazdığı yapımın başrollerinde yönetmenin daha önce birçok filminde de beraber çalıştığı Penélope Cruz ve Antonio Banderas ikilisi yer alıyor.
Yönetmenin yaptığı son iki filmi Julieta ve I’m So Excited! ile eski günlerini aratan Almodóvar, Pain and Glory ile geri dönüş yapmış gibi gözüküyor. Antonio Banderas’a En İyi Erkek Oyuncu ödülünü kazandıran Pain and Glory son ana kadar da Altın Palmiye için favoriler arasında yer alıyordu. Otobiyoragrik öğelerin hâkim olduğu film yönetmenin hayatındaki önemli kesitleri, aile yaşantısını ve sinemaya olan tutkusunu çıkış noktaları olarak işliyor.
And Then We Danced
Bu seneki festivalin en büyük keşiflerinden birisi And Then We Danced da eleştirmenlerden tam not aldı. Ana yarışmaya paralel bölümlerden biri olan Yönetmenlerin On Beş Günü Bölümü’nde gösterilen uzun metrajın yönetmenliğini Gürcü sinemacı Levan Akin üstleniyor.
Gürcistan, Fransa ve İsveç ortak yapımı çalışma, bir dans okulunda yaşayan çekişmenin ardından doğan aşkı konu ediyor. Bir kendini keşfetme hikâyesi olarak da tanımlanabilir. Şimdiden hakkında yazılan eleştiriler sebebiyle sinemaseverlerin listelerinde yer almaya başladı.
Portrait of a Lady on Fire
2014 yılında yönetmenliğini üstlendiği Girlhood ve 2016’da senaristliğini yaptığı My Life as a Courgette isimli dokunaklı uzun metraj animasyonla adından söz ettiren Fransız sinemacı Céline Sciamma’nın yeni filmi Portrait of a Lady on Fire, bu sene ana yarışmanın en sevilen filmlerinden birisi oldu.
Başrollerinde Noémie Merlant ve son dönemde beğenilen bağımsız Fransız filmlerinde görmeye alışık olduğumuz Adèle Haenel’ın yer aldığı Portrait of a Lady on Fire; En İyi Senaryo ve Queer Palm ödüllerini kazanarak dikkat çeken filmlerin arasına girdi.
Eleştirmenlerin de büyük beğenilerini kazanan film, 1760 yılında Britanya’da geçiyor. Kadın bir ressam ve hizmetçisi arasında yaşanan aşkı ana odak noktasına alan yapımın dönemini de iyi yansıttığı söyleniyor.
Dikkat Edilmesi Gereken Diğer Filmler
Ödül töreninin en öne çıkan filmlerinin yanı sıra dikkat edilmesini düşündüğüm bazı yapımlar da var. Özellikle Belirli Bir Bakış bölümündeki bazı yapımları listeye atmakta fayda var: Animasyon filmi The Swallows of Kabul; Belirli Bir Bakış bölümünde büyük ödülü kazanan Brezilyalı yönetmen Karim Aïnouz’nın filmi The Invisible Life of Euridice Gusmão; bölümün jürisi tarafından En İyi Yönetmen ve FIPRESCI tarafından da bölümün en iyi filmi seçilen genç Rus sinemacı Kantemir Balagov’un filmi Beanpole; Jüri Özel ödülünü kucaklayan Bruno Dumont’un Jeanne‘si ve ödülü paylaştığı Albert Serra’nın Liberté‘si bunlardan bazıları.
Diğer yandan en iyi ilk filmlere verilen Altın Kamera ödülünü kazanan César Díaz’ın filmi Nuestras Mades; Uluslararası Eleştirmenler Haftası’nda en iyi film seçilen, geçtiğimiz günlerde Netflix’in satın aldığı animasyon filmi I Lost My Body de mutlaka dikkat edilmesi gereken işlerden.
Yine keyifli bir Cannes ödül törenini geride bıraktık. İzlenecek nice harika ve merak edilesi eserler listelerimizi doldurmaya başladılar. Bakalım hangileri bizleri tatmin edecek, hangileri hayal kırıklığı olacak?
Peki sizler hangi filmleri merak ettiniz? Sizce 72. Cannes Film Festivali nasıldı? Görüşlerinizi bizlerle paylaşmayı unutmayın.
2019 film listesi dolmaya başladı.
Aynen katılıyorum ama yine son yıllarda olduğu gibi bu yıl da az salonda gösterime girecek bu filmler. Sinemada izleyememek üzücü olur, inşallah iyi dağıtımcılar yakınımdaki salonlara getirirler bu filmleri.
https://www.instagram.com/p/Bx-BkWjB6x8/?igshid=1gojwgpkrhgjv
başka sinema ana yarışmadan ödülle ayrılan filmleri açıkladı ama mesela siyah beyaz bir korku filmini dağıtımcıların alacağını sanmıyorum. lighthouse muhtemelen vizyon görmez.