in ,

Kâğıt Büyücüsü Serisi: Mükemmel Bir Kitap Potansiyeli Nasıl Kullanılmaz?

Yakın zamanda film haklarını Disney’in aldığı ve Charlie N. Holmberg tarafından kaleme alınan Kâğıt Büyücüsü Serisi’ni sizler için inceledik.

kagit buyucusu serisi
- Reklam -
- Reklam -

Charlie N. Holmberg tarafından kaleme alınan ve büyücülük meselelerine farklı açılardan bakan genç yetişkin türündeki Kâğıt Büyücüsü serisinin ikinci kitabı geçtiğimiz haftalarda raflarda yerini aldı. Biz de çok geçmeden serinin ilk iki kitabını incelemeye koyulduk.

Eserdeki başkarakterimiz Ceony Twill, Tagis Praff Büyücüler Okulu’ndan yeni mezun, çırak büyücüdür. Mezun olan büyücüler eğitimlerini bir ustanın yanında devam ettirip bir maddeye bağlanırlar. Söz konusu bağlanma gerçekleştikten sonra büyücüler hayatları boyunca başka bir maddeyle büyü yapamaz. Bu maddeler plastik, metal, cam gibi örnekler olmakla beraber Ceony istemediği halde kâğıda bağlanır ve ustası olacak kâğıt büyücüsü Emery Thane’nin yanına taşınır.

Kâğıt Büyücülüğünün İncelikleri ve Kalbin Odacıkları Arasında Sergüzeşt

0001694856001 1

- Reklam -

Büyücülerin bir maddeye bağlanıp yalnızca o madde ile ilişkili büyü yapmaları konusunu o kadar çok sevip umutlandım ki kitaba haddinden fazla romantizm girince epey bir bozuldum. Ustası Ceony’ye yalnızca kâğıttan oluşan nice haberci kuş, nice köpek yaptıkça, öğrettikçe içimden kâğıt büyücüsü olarak hayatımı idame ettirmenin mümkünü var mı diye geçirmeden edemedim.

Kâğıt uçak biçiminde kocaman bir uçak, kâğıttan bir uşak, kâğıtta yazan öykülerin canlandırılabilmesi, haberci bir kâğıt ile haberleşmenin mümkün olması gibi nice büyüleri büyük bir şevkle okudum. Kitabın son bölümlerinde ustasının eski eşi ve organ büyücüsü olan Lira ile Ceony’nin kapışmasını okuyoruz. Kitabın kalbin odacıkları arasında geçen bir bölümü var ki enfes. Sırf bu bölüm için kitabı incelemek istemiş biri olarak umduğumu bulduğumu söylemeliyim. Bir kalbin içinde dolaşırken kişinin geçmişini, sırlarını, hayal kırıklıklarını, umutlarını bulma hazzını karakterlerle beraber aldım.

Peki Muhteşem Bir Fikir Nasıl Mahvedilir?

Üstte yazdığım güzellemelerden sonra bunları söylemek zor olsa da kitabın sonlara doğru iyiden iyiye bir aşk kitabına dönmesi tüm beklentilerimi suya düşürdü. Usta ile çırağın aralarındaki yaş farkına sırt çevirdim, öğretmen öğrenci ilişkilerindeki mesleki etik kavramının yokluğuna göz yumdum. Ama artık kitabın büyü yerine Ceony’nin turuncu saç örgülerini anlatmasına ya da Emery Thane’nin mizahi babaç tavırlarının “sert romantik erkeğe” dönmesine dayanamadım. Bir de sağ olsun Ceony’nin sürekli yemek yapması var ki evlerden ırak. Sanırsınız büyücülüğün baş şartlarında yemek yapmak var.

Derste muhteşem bir büyücü olan Ceony, mutfakta iyi bir aşcı, gönül işlerinde aptal bir âşık ve nicesi olurken sevdiği ustasının eski eşinin “dolgun göğüslerini” kıskanırken de tam bir wattpad karakteriydi. En son kâğıttan kurbağa yapması gereken bir bölümde soslu tavuk yapınca kitaptan da karakterden de umudum kesildi.

İkinci Kitap Ne Anlatıyor?

Serinin ilk kitabı metal büyücüsü olmak isterken kendini bir kâğıt büyücüsünün çırağı olarak bulan Ceony adlı bir kızın başından geçenler üzerine odaklanıyordu. İkinci kitaptaysa çırak büyücü Ceony Twill, ustası olan kâğıt büyücüsü Emery Thane’nin yanında, kâğıttan köpeği Rezene ile yaşamaya ve usta büyücü olmak için eğitimlerine devam etmektedir. Fakat önceki kitapta da yer alan organ büyücüsü Lira’nın kötü kalpli arkadaşları peşine düşer. Bu arada ustası ile olan yakınlaşması da gittikçe artar.

- Reklam -

Cam Büyücülüğünün İncelikleri ve Gönül Maceraları

İlk kitaptan sonra bir umut Ceony ve ustası Thane arasındaki münasebetin köreleceği, en azından belli sınırlar içinde kalacağı umudu ile okuduğum kitap tam tersine romantikliğinin üzerine koyarak devam etti. Yetenekli, yaralı, karizmatik, her sayfada yeşil buğulu gözlerinin arkasında onlarca şeyi saklamayı becerebilen usta büyücü Emery Thane ve cahil cesaretini kendine düstur edinmiş, bol yemek yapıp bol çamaşır çitileyen, zamanının çoğunu ev işlerine verse de çok iyi bir büyücü çırağı olmaktan kaçamayan Ceony Twill’in aşk öyküsünü okuduk. Bu defa Ceony’nin zaten rahatsız edici tavırları gittikçe arttı, öyle ki hocasına ismiyle her yerde hitap etmekten tutun hocasını sevdiğini çekinmeden yaşlı bir büyücü olan Aviosky’ye söylemeye kadar…

cam buyucusu mGeçen kitapta organ büyücüsü olan usta Büyücü Thane’nin eski eşi Lira ile Ceony’nin kapışmasını okumuştuk. Bu defa cam büyücüsü olan Grath’in Lira’yı yeniden hayata döndürmek için Ceony’nin peşine düştüğünü görüyoruz. Ceony’nin Delilah adındaki cam büyücüsü çırağı ile geçirdiği zamanları, organ büyücülerinden kaçmak için aldığı yardımları, ondan öğrendiğimiz cam büyücülüğünün detaylarını, aynalar arası yolculukları ve nicesini heyecanla okudum.

Yalnız ilk kitapta üstüne basılarak anlatılan bir maddeye bağlandıktan sonra başka bir madde ile büyü yapılamaması kuralı rahatça bozuldu. Öyle ki Ceony cam büyücülüğüne hızlıca geçti ve hatta “akşama kadar kâğıt büyücülüğüne de geçerim” diyerek lakaytlığından bir şey kaybetmedi. Yazarın kurguda zora düşünce yaptığını düşündüğüm bu ekleme oluşturduğu dünyayla çelişki yarattı.

Bunun dışında piyasada bulunan herhangi bir aşk kitabından çok da farkı yoktu. Bu kitaba göre ilk kitapta daha fazla büyü, fantastik olay vardı. Onlar da az olunca kitap sıkıcılaşmaya başladı. Eser, ustanın çırağın elini tutması ile çırağın inlemesi, uzun güzel öpüşmeleri, çırağın giydiği geceliklerin detayı, çırağın çöpçatanlık huyları, ustasının gövdesini banyoda çıplak görmesi, çırağın kitapta her sayfada en az bir defa kızaran çehresinin yeniden kızarması gibi detaylara boğulunca çok yorulduğumu hissettim. Bir kadın yazarın bir kadın karakteri bu kadar sığlaştırmasına da artık şaşırmamaya gayret ettim.

Kapak, Editörlük, Çeviri

Ben grafik tarzdaki tek boyutlu tasarımları sevdiğim için kapağı da beğendim. Serinin sonraki kitapları da uyumlu olmuş. İlk kitabı Funda Akkaya’nın çevirisiyle okumuştuk, ikinci kitapta da Füsun Doruker çevirmen koltuğuna oturmuştu. İki çevirmenin de dili akıcı ve sorunsuzdu. Fakat iki kitapta da olan yazım hatalarına gelince eserin bu konuda maalesef sicili kalabalık, okumanızı sekteye uğratabiliyor.

Son Olarak

Kitap hayal gücü olarak da hayal gücünü yanlış kullanmak konusunda da oldukça uçtaydı. Yazarın bana bir sonraki kitapta da çok şey vermeyeceğini düşündüğümü üzgünlükle itiraf etmekle beraber heyecanımı yitirdiğimi söylemeliyim. Umuyorum dediğim gibi olmaz ve Usta Büyücü dilimize çevrilir çevrilmez övgü dolu sözlerimi tekrardan sizlerle paylaşırım…

Uygar Özdemir

Sanat tarihi, Türk mitolojisi ve fantastik edebiyat meraklısı; sıklıkla okur, çizer, yazar.

10 Yorum BULUNUYOR


  1. Avatar for patriotic patriotic dedi ki:

    Elinize sağlık, ilgimi çeken bir seriydi ancak bana hitap etmediğini düşünmüştüm. Şimdi eminim. Brandon Sanderson’dan okusak efsaneye dönüşecek bir fikir harcanmış resmen. Belki de yazarın yapması gereken şey fikri Sanderson’a anlatıp, geriye yaslanıp kitapları okumaktı…

  2. Avatar for KorkutHatun KorkutHatun dedi ki:

    Tek ümidim yazar hanımımızın bir daha kalem tutmaması, aksi halde hep hayal kırıklığı malum. :slightly_smiling_face:

  3. Avatar for mit mit dedi ki:

    Eline sağlık Uygar. Benim de merak ettiğim bir kitaptı. Özellikle de sinemaya uyarlanacağı haberlerinden sonra… Böylesine bir potansiyelin bu şekilde harcanması yazık olmuş doğrusu. Üzüldüm. İnceleme için teşekkürler.

  4. Avatar for pirandello pirandello dedi ki:

    Genç arkadaşım,

    Rica ediyorum Türkçeyi doğru kullan. “üzgünlükle itiraf etmekle” diye bir ifade olmaz. “Üzülerek” daha doğru bir seçim bence. Ayrıca bu cümle yapısında “İtiraf” kelimesi de doğru bir seçim değil bence. Ama asıl facia devamında : “üzgünlükle itiraf etmekle beraber heyecanımı yitirdiğimi söylemeliyim.” Burada “beraber” diyemezsin. Beraber diyorsan bir sonra gelen ifade tam tersini söylemeli. Hem itiraf ediyorsun (hangi sırrı? yazılmamış bir kitabın sana verilmiş sırrı olmaz) hem de heyecanını yitiriyorsun. Oysa şöyle demeliydin : “…beraber yine de heyecanımı koruyorum.” Bir de şöyle denesek “…üzülerek ileri sürüyor ve bunun sonucunda heyecanımı yitirdiğimi söylemek istiyorum.” Başkalarının kabarık sicilinden bahsederken kendi sicilin üzerinde çalışmakta olman bana doğru ve şık gelmedi.

  5. Avatar for Ishamael Ishamael dedi ki:

    Bülent bey,

    Yapıcı bir eleştiri gördüğüm zaman tanırım. Maalesef sizin eleştiriniz yapıcı olmaktan çok uzak. Okurken adeta öfkenizi hissettim ve bunun sebebini anlayamadım. Araya sıkıştırdığınız iki "bence"ye rağmen devamında bundan da vazgeçip doğrudan “şöyle demeliydin” yazmışsınız. Yazarın yazım şeklini, Türkçeyi kullanma yeteneğini filan geçtim adeta sizin psikolojinize odaklandım hatta büyülendim diyebilirim. Aradan çıkarayım, bence hem konu olarak hem de Türkçeyi kullanma bakımından bu gayet başarılı bulduğum bir yazıydı.

    İtiraf edeyim sizin tek paragraflık yazınızda pek bir hata göremedim. Kaldı ki işin ehli değil aksine dili batmayacak kadar kullanabilen biriyim. Yani ben hata bulsam ironik olurdu. “İtiraf” demişken, Uygar hanımın orada itiraf ettiği şeyin çıkmamış kitapla ilgili bir bilgi veya ona benzer bir şey değil de kendi “düşüncesi” olduğunu anlayamamış olmanız beni şaşırttı.Yani gerçekten, “hangi sırrı? yazılmamış bir kitabın sana verilmiş sırrı olmaz” cümlesini okuduğum zaman epey şaşırdım oysa ki fena gitmiyordunuz. Hayal etmeye çalışıyorum şuan, ciddi ciddi Charlie N. Holmberg’in Uygar hanıma yeni kitabıyla ilgili bilgi içeren bir “sır” mesajı atıp Uygar hanımın da bize bu “sırrı” itiraf ettiğini filan düşünmediniz değil mi?

    Gerçi sizi yargılamıyorum ben de “Ama asıl facia devamında” cümlesini görünce yazıda ciddi ciddi bir facia, bir “eylenmek” ya da ne bileyim bir random gülüş filan bekledim. Yani ne bileyim devamını ben şöyle hayal ettim: “üzgünlükle itiraf etmekle gksamflş beraber” Oysa ki facia “beraber” kelimesinden sonra tersi bir ifade kullanılmadığı içinmiş. Hype olarak geçen o “beklentiyi” yaratıp resmen hayal kırıklığına uğrattınız beni.

    “…üzülerek ileri sürüyor ve bunun sonucunda heyecanımı yitirdiğimi söylemek istiyorum.” Sanki yazar söylemek istiyor da bir sebepten söyleyemediği için lafı dolandırıyormuş gibi bir izlenime kapıldım. Yine de doğru ifade bu olabilir, önemli olan bu değil. Önemli olan tek bir cümlenin yarısını alıp tüm yazıya genellemeniz de değil.

    İşin psikolojik yanıyla ilgilendiğimi söylemiştim. Dil, doğru kullanıldığında çok mutlu oluyor, onun doğru kullanıldığını ben de görmek istiyorum. Kültürümüzün bir parçası olması dışında aynı zamanda dünyadaki en güçlü silah. Doğru kullanıldığında da yanlış kullanıldığında da. Beni seven arkadaşlarıma şunu sormak istiyorum, Bülent bey dili düzgün kullanan ve incelemenin yazarına da dili doğru kullanması için -bana göre yapıcı olmayan- eleştiri yapmış biri. Peki sizce bu kişi “kendisine saygısı” olan biri gibi bir görünüyor? Tüm yazıya yok hükmü uygulayıp eline aldığı birkaç kelime ile sert bir eleştiri yapmak başkalarına veya kendine saygılı bir hareket gibi mi görünüyor? Sanmıyorum.

    Bir süre önce anlatmaya çalıştığım şey buydu. Türkçeyi doğru kullanıp, doğru yazmak güzeldir ve bunu desteklemek de yanlış değildir ama bunu insanın kendisine veya başkalarına olan saygına bağlamak saçmalıktır. Bu kadar basit değil.

    Sevgili @KorkutHatun bu güzel inceleme için teşekkür ederim. Keşke bu fikir daha iyi değerlendirilebilseydi. Listem çok uzun ama olmasaydı da bu seriyi okuyacağımı sanmıyorum. Romantizmden hoşlanmıyorum, özellikle bunun üzerinden giden kitaplardan ise hiç hoşlanmıyorum.

Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.

5 cevap daha var.

jrr tolkien noel babadan mektuplar sergi

Tolkien’in “Noel Baba” İmzasıyla Çocuklarına Gönderdiği Mektuplar Sergileniyor

Patrick Rothfuss The Doors of Stone

Patrick Rothfuss’un Üçüncü Kitabı Nihayet Geliyor!