in ,

Huzur: Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Kült Romanından İçinde Kendinizi Bulacağınız 10 Alıntı

Türk modernist romanının yaratıcılarından Ahmet Hamdi Tanpınar imzalı “Huzur”dan akıllara ve yüreklere kazınan 10 alıntı.

Huzur alıntıları - Ahmet Hamdi Tanpınar
- Reklam -
- Reklam -

Siz de benim gibi Ahmet Hamdi Tanpınar ismiyle sıkça karşılaşıp bitmek bilmeyen kitap listeleriniz nedeniyle yazarın bir eserini dahi edinemeyenlerdenseniz Huzura ciddi anlamda haksızlık ediyor olabilirsiniz. Tanpınar’ı ve okuyacağım ilk eserini seçimimin, tamamen şans eseri bulduğum, Orhan Pamuk’un kaleme aldığı Ahmet Hamdi Tanpınar ve Türk Modernizmi adlı makaleden dolayı olduğunu belirtmeliyim. Bu makale Türk Modernizmi hakkında ciddi kritikler içerirken Huzur adlı romanın neden söylendiği üzere modernist bir eser sayılamayacağı konusunda döne döne yumruğunu masaya vuruyor. Size tavsiyem eserin öncesinde de sonrasında da bu makaleye göz atmanız…

Bunun yanında sanıyorum Huzur hakkında birkaç cümle söylemek gerekir. Tanpınar romanında ayrı bölümler halinde karakterlere odaklanmış ve Cumhuriyet dönemi aydınının tutarsızlıklarıyla ilgili değerli saptamalarda bulunmuş. İlk bakışta romanın bir aşkın etrafında döndüğü düşünülse de eser daha çok İstanbul’un etrafında dolaşıyor ve tarihten, müzikten, edebiyattan her kişi/olay/eser adeta İstanbul’un canlı bir uzvuymuş gibi ortaya çıkıyor; karakterleri sarıyor, itiyor ya da içlerine giriyor.

22 Şubat 1948 – 2 Haziran 1948 tarihleri arasında Cumhuriyet Gazetesi tarafından tefrika edilip 1949 yılında da kitap olarak tek cilt halinde basılan eserden sizin için seçtiğimiz alıntılar aşağıdaki gibi.

- Reklam -

“Huzur” Alıntıları – Ahmet Hamdi Tanpınar

Ne kadar mustarip olursanız olun, güneş bu ıstırabın arasında er geç bir çatlak buluyor, oradan altın bir ejder gibi kayıyor. Sizi iç mahzeninizden çıkarıyor, bir yığın imkânı bir masal gibi anlatıyor. “Sanki, bana inan, ben her mucizenin kaynağıyım, her şey elimden gelir; toprağı altın yaparım. Ölüleri saçlarından tutup silker, uykularından uyandırırım. Düşünceleri bal gibi eritir, kendi cevherime benzetirim. Ben hayatın efendisiyim. Bulunduğum yerde yeis ve hüzün olamaz. Ben, şarabın neşesi ve balın tadıyım” diyordu. (Sayfa, 33)

Hayat bizimdir; ona istediğimiz şekli vereceğiz. Ve o şeklini alırken, kendi şarkısını yapacak. Fakat fikre, sanata hiç karışmayacağız! Onları hür bırakacağız. Çünkü, onlar hürriyet, mutlak hürriyet isterler. (Sayfa, 99)

Yolun büyüğü, küçüğü yoktur. Bizim yürüyüşümüz ve adımlarımız vardır. Fatih, yirmi bir yaşında İstanbul’u fethetmiş. Descartes da yirmi dört yaşında felsefesini yapar. İstanbul bir kere fethedilir. Usul Üzerine Konuşma da bir kere yazılır. Fakat dünyada milyonlarca yirmi bir, yirmi dört yaşında insan vardır. Fatih veya Descartes değillerdir diye, ölsünler mi? Kesif yaşasınlar yeter. Yani büyük yollar dediğiniz şeyin büyüklüğü bizim içimizdedir. (Sayfa, 133)

Hiçbir meselede Nuran, Mümtaz’ın hayatını tasarrufa kalkmamıştı. Sevginin insan hürriyetine bir tecavüz olmamasını istiyordu. Mümtaz, ömrünü ve hayatını ona hediye ettikçe, o tıpkı eski ve cömert Abbasi halifeleri gibi hepsini birden kabul ediyor, sonra yine ona iade ediyordu. “Benimdir, fakat sende kalsın…” Hâlbuki bu latif istiğnanın sahibi hiç bahsetmeden sözünü bile açmadan bütün ömrünü, günleri gibi Mümtaz’a vermişti. Fakat Mümtaz bu cömertliğin yanı başında, hiçbir kuvvetin, hatta aşkın bile zorlayamayacağı bir iç kalenin, bir istiklal fikrinin hiç olmazsa kendisine sadık kalma, kendi kendisini yalancı çıkarmama arzusunun bulunduğunu seziyordu. (Sayfa, 153)

Huzur Ahmet Hamdi Tanpınar - Huzur

Huzur Ahmet Hamdi Tanpınar – Huzur, Dergâh Yayınları

Bu ilaçlar sadece bugünkü tıbbın ve kimyanın zaferi değildir. Ayrıca kendilerine has bir estetikleri, hatta edebiyatları vardır. Onlar en zarif ciltten, maroken taklidi cüzdana, en çıldırtıcı ve pahalı kokuların, pudra ve tuvalet eşyasının kutularına kadar giden, itinalı ambalajları ile her büyüklükte, her biçimde, her renkte, kimi adeta ‘’Ben bir fikir kadar faydalı ve o kadar kolay taşınırım!” diyen küçük, zarif ve cana yakın, kimi ağırbaşlı bir dost gibi her türlü güveni vadeden oturaklı şişeleriyle, kadife kadar parlak ve tüylü üst kâğıtları, ayvacık tüyleri güneşte parlayan bir taze cilt gibi insana haz veren paketleriyle gündelik hayatımıza, hiç olmazsa şehirli ve cadde hayatına, kendilerine mahsus bir değişime getirmişlerdir. Hakikatte bu müstahzarlar zamanımızda beliren birkaç belli başlı fabrikanın mahsülü olarak kalmazlar, müstehliki gelecek insan idealinin gelişmesine doğru götüren ilk adımlardır. Onlar getirdikleri sun’i kolaylıkla insanda tabiatın yavaş yavaş ölümünü temin ederler. (Sayfa, 169-170)

- Reklam -

Düşünce, sanat, yaşama aşkı, hepsi sende toplandı. Hepsi, senin hüviyetinde birleşti. Senin dışında düşünememek hastalığına müptelâyım. (Sayfa, 192)

Aşk… dedi. Hayatın içimizde gülümseyen yüzü. (Sayfa, 197)

Birtakım mekteplerimiz var; birçok şeyler öğretiyoruz. Fakat hep eksik olan bir memur kadrosunu doldurmak için çalışıyoruz. Bu kadro dolduğu gün ne yapacağız? Çocuklarımızı muayyen yaşlara kadar okutmayı âdet edindik. bu çok güzel bir şey! Fakat günün birinde bu mektepler sadece işsiz adam çıkaracak, bir yığın yarı münevver hayatı kaplayacak. O zaman ne olacak? Kriz… (Sayfa, 264)

“Çünkü hadiselerle beraber biz de değişiriz; ve biz değişince mazimizi de yeni baştan kurarız.” İnsan kafası böyleydi. Zaman, onda daima yeniden teşekkül ederdi. Hal bu bıçak sırtı,hem mazinin yükünü taşır, hem de onu çizgi çizgi değiştirirdi. (Sayfa, 366)

İnsanlık fena bir ihtimali bir kere kendisine ufuk bilmesin; bir kere uçurumu görmesin. Bir daha ondan geriye dönemez. Onu giyinir. Kıymetli bir şeyiniz, iyi bir yazma, güzel bir gramofon, bir Acem halınız var mı, sakın onu satmayı bir imkân gibi düşünmeyin, evliyseniz eşinizi boşamayı, seviyorsanız sevdiğinize darılmayı bir kere olsun aklınıza getirmeyin. Sonra bu işlerden ne kadar çekinirseniz çekinin, mıknatıslanmış gibi, arkanızdan itiyorlarmış gibi onu yaparsınız, insan hayatında sakınmak yoktur. Hele kütle halinde, asla. Bir kere uçurum göründü mü, ölüm simsiyah diliyle konuştu mu? (Sayfa, 394)

Huzur kitabından yapılan alıntılarda Dergah Yayınları, 33. basım esas alınmıştır.

Eseri okuduysanız sizin için etkileyici noktaları neydi? Bunları ve daha fazlasını Kayıp Rıhtım Forum’da bizlerle paylaşmayı unutmayın!


* Ahmet Hamdi Tanpınar ve J.R.R. Tolkien

Uygar Özdemir

Sanat tarihi, Türk mitolojisi ve fantastik edebiyat meraklısı; sıklıkla okur, çizer, yazar.

2 Yorum BULUNUYOR


  1. Avatar for Vector Vector dedi ki:

    Bir türlü yeterli hissedemiyorum kendimi, şu romanı okumak için. Kaç sene önce söylenmiş bir söz, şuna bakın. Sırf şu söz için bile okumaya cüret etmek istiyorum.

    Bu harika paylaşım adına teşekkür ederim.

  2. Avatar for Voldemort Voldemort dedi ki:

    Kitabı 3-4 ayda bitirdim. Çok ağır geldi. Bu yüzden birçok yeri de kaçırmışım sanırım. Yukarıdaki kısım çok güzelmiş.

    Bu kısmı da defterime not almıştım.
    “Hal, bu bıçak sırtı…” ifadesi çok hoşuma gidiyor.

Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.

Tom Payne Wolverine

Tom Payne, Wolverine Rolünü Oynamaya Hazır

Ghost in the Shell SAC 2045 2. Sezon

Ghost in the Shell: SAC 2045 2. Sezon Onayını Aldı