in ,

Dinozor Olsaydın, Sevgilim | Rachel Swirsky

Amerikalı yazar Rachel Swirsky ilk defa Türkçede. Yazarın Hugo ödülüne aday gösterilen ve Nebula’ya layık görülen “Dinozor Olsaydın, Sevgilim” öyküsü sizlerle.

Dinozor Olsaydın, Sevgilim | Rachel Swirsky
- Reklam -
- Reklam -

Amerikalı bilimkurgu ve fantazi yazarı Rachel Swirsky, daha önce Türkçeye hiç konuk olmamış bir yazar.

Öyküleri Hugo Awards, World Fantasy Awards gibi prestijli spekülatif kurgu ödüllerinde aday gösterildi. İki defa Nebula ödülünü kazanan yazar En İyi Hikâye ödülünü 2013 yılında If You Were a Dinosaur, My Love (Dinozor Olsaydın, Sevgilim) ile, En İyi Novella ödülünü ise The Lady Who Plucked Red Flowers Beneath the Queen’s Window ile 2010’da kazandı.

1982 yılında ABD’nin California eyaletinde doğan yazar 2006 yılından beri öykü, novella ve şiir türlerinde metinler kaleme alıyor.

- Reklam -

Yazarın Nebula ödüllü öyküsü Dinozor Olsaydın, Sevgilim’i sizler için Türkçeleştirdik. Dileriz Rachel Swirsky’nin diğer eserlerini de basılı olarak Türkçe raflarda görebiliriz.

Keyifli okumalar dileriz!


Dinozor olsaydın, sevgilim, bir T-Rex olurdun. Ufak bir T-Rex, bir metre yetmiş beş santim boyunda, insan halinle aynı. Kırılgan kemiklerin olurdu, kocaman pençelerinin elverdiği kadar zarif ve kibar bir biçimde yürürdün. Gözlerin kemikli alnının altından nazikçe etrafı seyrederdi.

Bir T-Rex olsaydın, ben de bütün günümü seninle geçirebilmek için bir hayvan bakıcısı olurdum. Sana çiğ tavuk ve canlı keçiler getirirdim. Dişlerine bulaşan kanı seyrederdim. Yatağım kafesinin içinde, yerde olurdu, nemli toprağın üzerinde, yaprakların içinde. Uyuyamadığında sana ninni söylerdim. Sana ninni söylediğimde de, şarkıları ne hızlı öğrendiğini düşünürdüm. Bana eşlik ederdin, kaba, titreyen sesin de benimkiyle garip bir zıtlık oluştururdu. Uyuduğumu düşündüğünde de, geceye doğru karşılıksız aşk şarkıları haykırırdın.

Karşılıksız aşk şarkıları söyleseydin, seni turneye çıkarırdım. Broadway’e giderdik. Pençelerin parkeye saplanmış, sahnede dururdun. Sesinin o kadar hüzünlü bir güzelliği olurdu ki, seyirciler ağlardı.

Seyirciler eğer sesinin hüzünlü güzelliği yüzünden ağlasaydı, soyu tükenmiş hayvanları canlandırma araştırmaları için para toplarlardı. Araştırma kuruluşlarına sel gibi para akardı. Biyologlar tavukları nasıl sivri dişli yapacaklarını bulana kadar genleriyle oynarlardı. Paleontologlar kollajen kalıntıları bulmak için durmadan fosil ararlardı. Genetikçiler sıfırdan başlayıp bir dinozor yapabilmek için, hangi DNA dizilerinin bir canlı hakkında önemli bilgiler taşıdığını keşfederlerdi; göz bebeklerinin boyundan, beyninin gün batımını anlayan kısmına kadar. Sana bir eş yapana kadar uğraşırlardı.

Sana bir eş yapsalardı, düğününüzde sağdıcın olurdum. Cildimi fazla soluk gösteren şifon elbisemin içinde uygunsuzca durup, yeminlerinizi dinlerdim. Kıskanırdım tabii ki ve üzülürdüm, çünkü seninle ben evlenmek istiyorum. Yine de kendine benzer bir canlıyla evlenmenin senin için en iyisi olduğunu biliyor olurdum. Bedenini, kemiğini ve genetik kalıplarını paylaşan birisiyle. İkinizi yan yana dururken seyrederdim ve seni şimdikinden bile daha çok severdim. Yüreğim hafiflerdi çünkü bilirdim ki sen ve ben şu dünyada hem yeni bir şey yapmış, hem de eski bir şeyi tekrar canlandırmış olurduk. Ben aynı zamanda ödünç olurdum, çünkü mutluluğunuz ödünç olarak bende olurdu. Tek gereken mavi bir şey olurdu.

- Reklam -

Tek gereken mavi bir şey olsaydı, kilisenin içinde topuklularımı takırdatarak koşar, sonra ön sıranın yanında duran bir vazo bulur, içinden gök renginde bir ortanca çiçeği çıkartır ve onu bağrıma basardım ve kalbim çiçek gibi atmaya başlardı. Çiçek açardım. Mutluluğum çiçek yapraklarına dönüşürdü. Yeşil şifon elbisem de yapraklar olurdu. Bacaklarım solgun birer çiçek sapı, saçlarım da dişi organ olurdu. Arılar boğazımdan egzotik nektarlar içerlerdi. Etraftaki herkes bana hayran kalırdı, biyologlar, paleontologlar, genetikçiler, gazeteciler, sadece meraktan gelen insanlar ve müzik tutkunları… Bütün bu klonlanmış dinozor, genetik ve fosil bahsi yüzünden bir bilim kurgu dünyasında yaşadığını zanneden ama aslında her şeyin olabileceği büyülü bir dünyada yaşayan bütün o insanlar…

Her şeyin mümkün olduğu büyülü bir dünyada olsaydık, sen bir dinozor olurdun sevgilim. Cesaret ve kuvvet, ama bir yandan da nezaket sahibi bir varlık. Pençelerin ve dişlerin düşmanlarını rahatlıkla korkuturdu. Oysaki sen -kırılgan, tatlı, insan olan sen- zekâna ve cazibene güvenmek zorundasın.

Bir T-Rex, küçük bile olsa, asla kin ve alkol kokan beş adama karşı tek başına kalmazdı. T-Rex dişlerini gösterirdi, onlar da korkardı. Masaları deviremezlerdi, arkasına kaçarlardı. Korku içinde birbirlerine sarılırlardı ve ellerine seni dövmek için bilardo sopaları almazlardı, sana ibne, yumuşak, dönme, ya da seninle alakası olsun olmasın akıllarına gelen diğer her şeyi de söyleyemezlerdi, bağıra bağıra, sen kendi kanının kayganlığında yere düşerken…

Dinozor olsaydın, sevgilim, sana o adamların kokularını öğretirdim. Seni sessizce onlara götürürdüm, hem de çok sessizce. Fakat yine de seni görebilirlerdi. Kaçmaya başlarlardı. Sen gece havasını içine çekerken burun deliklerin büyürdü ve tam o anda, bir avcı keskinliğiyle, saldırırdın. Onların hayatlarını tüketmeni seyrederdim -kırmızı seli, birbirinin içine geçen parlak şeylerin etrafa saçılmasını- ve güler, güler, gülerdim…

Gülüp, gülüp, gülseydim, sonunda kendimi suçlu hissederdim. Bir daha öyle bir şey yapmayacağıma yemin ederdim. Ne zaman gazeteyi açıp da o adamların gözü yaşlı karılarının, yetim çocuklarının fotoğraflarını görsem gözlerimi kaçırırdım, tıpkı onların beni gösteren gazeteler gördüklerinde yaptıklarını düşündüğüm gibi. Gazeteciler beni çok seviyorlar. Paleontoloğun, düğününün daha yarısını düzenleyebilmiş, ortancaları sipariş etmiş, yeşil şifon nedime elbiselerini çoktan seçmiş nişanlısı… Muhtemelen asla uyanmayacak bir adamın başucunda durmadan bekleyen nişanlısı.

Dinozor olsaydın, sevgilim, hiçbir şey seni yaralayamazdı ve eğer hiçbir şey seni yaralayamasaydı, beni de hiçbir şey yaralayamazdı. Dünyanın en güzel çiçeğine dönüşürdüm. Neşeyle, güneşe doğru açardım. Bilirdim ki dişlerin ve pençelerin, seni/beni/bizi, şimdi ve her zaman korurdu, tebeşirin bilardo sopasına sürtünmesinden de, hemşirelerin hastane koridorlarındaki ayak seslerinden de, kırık kalbimin atışlarından da…

Mart 2013, Rachel Swirsky

Çeviri: Esen Özbay
Kaynak: Apex Magazine
Kapak Görseli: Edward Hopper


* Kayıp Rıhtım’da Daha Fazla Çeviri Öykü Okumak İçin Tıklayın

Konuk Yazar

Siz de Kayıp Rıhtım'da konuk yazar olabilirsiniz!

İletişim: [email protected]

1 Yorum BULUNUYOR


  1. Avatar for merveriii merveriii dedi ki:

    Bu güzel çeviri için teşekkür ederim. Çok farklı bir dünyaya girmeme vesile oldu. :heart_eyes:

Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.

Çevirmenin Çemberi Kiraz Ağacı ile Aramızdaki Mesafe

Çevirmenin Çemberi: Kiraz Ağacı ile Aramızdaki Mesafe

joker film 2019

Joker Filmi Oyuncaklar Yüzünden Neredeyse Yapılmayacaktı