Uygar Özdemir
Netflix, bilimkurgu ve fantastik türde farklı tarzda çalışmalara imza atmayı sürdürüyor. Bazıları her ne kadar benzer senaryolara ve mekân tasarımlarına sahip olsa da özellikle sürükleyicilik açısından ön plana çıkıyor. İşte Locke & Key de, geçen günlerde bu dizilerden biri olarak seyircisiyle buluştu.
Yazar Joe Hill ve çizer Gabriel Rodriguez’in çizgi roman serisi Locke & Key’in dizi uyarlamasını ne yazık ki eserlerden bağımsız incelemek durumundayız. Serinin Türkçe çizgi romanlarında ilk cilt (Lovecraft’a Hoş Geldiniz) geçen günlerde JBC Yayıncılık etiketiyle dilimize kazandırıldı.
Ayrıca yazıda heyecan kaçırıcı herhangi bir spoiler bulunmadığını da ifade edelim.
Locke & Key Dizisi Ne Anlatıyor?
Babaları cinayete kurban gitmiş bir ailenin sihirli anahtarlarla dolu bir eve taşınmasıyla başlayan dizi, genel olarak evin üç çocuğunun maceralarıyla devam ediyor. Korku öğelerinin yeterli olduğunu söylemek pek yerinde olmaz diye düşünüyorum, eh yine de işin fantastik kısmı daha ilgi çekici sanıyorum. Dizideki çeşit çeşit anahtar onlarca farklı işe yarıyor ve her birinde meraklanıyorsunuz. Ha gerçi dizi daha ilk bölümlerden rahatça dört beş tane anahtarı öne çıkarıyor, aile fertleri özellikle anne olaylardan oldukça kopuk ve çocuklar da hiç maceraya girer gibi değiller, soğukkanlı ve planlılar.
Dizi dediğim gibi ailenin babasının cinayete kurban gitmesiyle başlıyor ve bu cinayet de yine anahtarlar yüzünden oluyor. Eh siz de tahmin edersiniz ki bölümler ilerledikçe onun neden öldüğünü öğreniyoruz, anahtarları buluyoruz, baba Rendell Locke’un (Bill Heck) yaşamına odaklanıyoruz ve bu sihirli evde neler yaşandığına şahit oluyoruz. Lisede hüsranla sonuçlanan bu hikâye yıllar yıllar sonra yine lise çağındaki çocuklarla sürüyor. Ama detay var mı derseniz, maalesef. Dizi bize çok boş arka plan öyküleri vermiş, heyecana ya da acıya ortak olmanız mümkün değil ve tahmin edilebilirlik işi daha da sıkıcılaştırıyor.
Dodge adındaki anahtarları ele geçirmek isteyen ibliste ters köşe diyebileceğimiz detaylar mevcut mevcut olmasına ama o da koca bir on bölüm için yeterli değildi. Bode Locke (Jackson Robert Scott) evin en küçüğü ve anahtarların fısıltılarını ilk duyan olarak yine en cana yakın karakterdi. Büyük kardeşler Tyler Locke (Connor Jessup) ve Kinsey Locke (Emilia Jones) ile empati kurmak çok zor. Ortak yanları babalarının makûs kaderini bir şekilde değiştirebileceklerini düşünmeleri, hoş o da hep yetersiz kalıyor.
Yetersiz Arka Plan Öyküleri
Bu ev niye var, anahtarların hikâyesi ne, anahtar bekçilerinin olayı nedir gibi soru ve sorunlar ya da başka bir deyişle işin bel kemiğini oluşturan detaylar öyle havada ki. Her bölüm mütemadiyen farklı özellikte anahtarlar, eşyalar çıkıyor, zaten onlar da bildiğiniz ortalıklarda duruyor. Gizem falan hak getire…
Locke & Key, kardeş hikâyesiyle Umbrella Academy, Bode nedeniyle hafif bir Stranger Things, sihirli ev ile The Haunting of Hill House gibi Netflix dizilerinin bir karışımı. Basmakalıp senaryosu, yaş grubu, olay akışı ile her şeyiyle bir Netflix işi.
Son olarak diyebileceğim şu ki, eğer bu tür internet platformlarının çektiği dizilere alıştıysanız bu dizi size ne kazandırabilir ki? Önceki incelemem olan Ragnarok için de yer yer aynı eleştiriler geçerli olsa bile en azından onun çevre konusunda anlamlı mesajları vardı. Dizi en azından bir yerden tutunuyordu, aynısını ne yazık ki Locke & Key için söylemek mümkün değil. Yine de son söz elbette siz seyircilerin…
Sizler de diziyi izlediyseniz yorumlarınızı Kayıp Rıhtım Forum’da bizlerle paylaşabilirsiniz.
Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.