En İyi Netflix Dizileri: Mutlaka Göz Atmanız Gereken 15 Yapım

Son yılların dizi ve film izleme alışkanlıklarını kökünden değiştiren Netflix, artık Oscar Akademi Ödülleri’nde yarışan filmleriyle de dikkatleri üzerine çekmeye devam ediyor. Bununla birlikte platform pek çok kategoride dizi ve belgesel de içeriyor. Peki en iyi Netflix dizileri hangileri?

House of Cards’ın dijital ortamda dizi yayıncılığı hakkındaki algımızı değiştirmesinden yedi yıl sonra Netflix, 100’den fazla orijinal içeriğin olduğu (ki bunlar sadece anadili İngilizce olan yapımlar) bir arşiv oluşturdu.

Mental Floss adlı kültür portalı da bu diziler arasından en iyi 15 tanesini bir araya getirmiş. Hem Netflix platformunda izleyecek yeni yapımlar arayanlara hem de favoriler listelerine göz atmayı sevenlere güzel bir rehberle karşınızdayız.

Favori Netflix Dizileri

1. Russian Doll (2019 – )

Nadie (aynı zamanda dizinin yapımcısı olan Natasha Lyonne), kendisini sürekli öldüğü doğum gününe götüren bir zaman döngüsünde sıkışıp kalmış bir oyun geliştiricisidir. Groundhog Day’i düşünerek gözlerinizi devirmekteyseniz, acele etmeyin! Çünkü Lyonne Leslye Headland ve Amy Poehler’in eseri son derece özgün olan bu dizi, yüksek mizah anlayışına sahip olmasıyla beraber, bazen garip bazen üzücü ama hep heyecan verici bir olarak karşımıza çıkıyor.

Bir kadının varoluşşal krizini izlediğimiz bu yapım bizim için bir çırpıda izlemelikler kategorisinde. Son olarak, Harry Nilsson’ın “Gotta Get Up” şarkısının aklınıza takılacağı uyarısını yapmadan geçmek olmaz diye düşünüyoruz.

2. Dear White People (2017 – )

2014 yapımı filmine eşdeğer kalitede olan bu yapımda, Justin Simien bizleri sosyal adalet savunucusu Samantha White’ın (Logan Browning) okullarındaki sosyal adaletsizlik konusunda arkadaşlarını bilinçlerdirmeye çalışıyor. Ayrıca giderek yoğunlaşan üniversite aşklarının ve arkadaşlıklarının acısını kontrol etmeye çalıştığı yere, nam-ı diğer Winchester Üniversitesi’ne götürüyor.

Dizi, üç sezondur (dördüncü 2020 yazında gelecek) yüksek kalitede mizahi hiciv ve pembe dizi tarzıyla ekranlara taşınıyor.

3. Glow (2017 – )

Alison Brie ve Betty Gilpin gibi birçok yıldızın bir araya getirildiği yapım, güvenilir sponsorları olan bir çocuk ve huysuz korku yönetmeni (Marc Maron tarafından canlandırılmıştır) tarafından desteklenen bir grup kadının güreş programı yapmaya başlaması anlatılıyor.

İlk başlarda her şeyin absürt oluşuyla beğenileri üzerine toplamış olan bu yapım esasen Alison Brie ve ekibinin yarattığı taytlı çılgınlığı tamamen üstlenmeleri, dizinin çıkış yapmasını sağlamıştır. Şimdi ise karakterler; programı, grubu ve özel hayatlarını dengede ve bir arada tutma çabasında.

4. I Think You Should Leave With Tim Robinson (2019 – )

Tom Robinson, yazdıkları temel duyarlılık hissinden öte gidemeyen eski bir Saturday Night Live skeç yazarıdır. Komedinin “McDonald’s”ı olan Saturday Night Live’ın yanında I Think You Should Leave With Tom Robinson köhne bir yer gibi kalıyor. Çünkü burası sadece sizin ve arkadaşlarınızın takılmaktan hoşlandığı; menüyü, başka yerde bulamayacağınız yeni yemeklerle değiştirip duran bir mekan.

Dizi için tuhaf tanımını kullanmak yerinde olacaktır. Fakat dizinin komik zekası, kurulumun basit oluşuna ve bu öncüle sadık kalmak adına skeçlerin kısa ve öz oluşuna dayanıyor.

5. Bojack Horseman (2014 – 2020)

Bojack Horseman sizi ölüm hakkında düşündürüyor, zaman zaman duygulandırıyor ve başka birçok duygu değişimine sebep oluyor. Emo müziğin yetişkinler üzerinde yarattığı etki gibi, Raphael Bob Waksberg ve Lisa Hanawalt’ın bu dahiyane dizisi, 90’ların basit sitcom yıldızının daha iyi bir itibar kazanmaya çalışırken yaşadığı madde bağımlılığına, kendine olan nefretine ve kariyer savaşlarına odaklanıyor.

Başka hiçbir dizi umutsuzlukla sonuçlanan ruhunuzdaki boşluğu doldurma çabalarının keşfini sağlarken aynı zamanda ciddiyeti bozması muhtemel bu denli çok hayvan karakterini bünyesinde barındıramaz.

6. Master of None (2015 – )

Biraz deneysel bir çalışma olarak başlanmış olsa da, Aziz Ansari ve Alan Yang’ın ilişki komedisi ile ana karakter Dev Shah’ın sempatik tavırları dizinin izlenmesini sağlıyor. Dizinin neşeli tarzı size sıcacık bir his veriyor fakat peşin peşin söyleyelim: İzlerken canınız delicesine makarna çekebilir.

7. Sex Education (2019 – )

Bugüne kadar birçok lise komedisi cinselliğin ve romantizmin lise çağında ne kadar garip hissettirebileceğine odaklanmıştır. Ancak Laurie Nunn’ın bu harika dizisi, seks hakkında karmaşık duygular besleyen genç karakterimizin annesini seks terapisti yaparak çıtayı biraz yükseltmiş.

Aklınıza gelebilecek bütün utanç verici konular hakkında konuşmalar yapacak olan seks terapisti anne rolünü, Gillian Anderson’a oynatmaları bir başka diğer akıllı hamle olmuş. Peki ya bir seks terapistinin özgüvensiz oğlu okul arkadaşlarına yardım etmek için kendi seks terapisi işine başlarsa ne olur? Kahkahaları rahatlatmak için kullanan harika yol gösterici bir dizi.

8. Sense8 (2015 – 2018)

Dünyanın dört bir yanından sekiz farklı yaşam duygusal olarak bağlantılı olduğunu keşfeder. Bu sekiz kişi birbirlerinin hissettiklerini hissedebilmekte ve ayrı olmalarına rağmen iletişim kurabilmektedir. Çizgi roman ve senaryo yazarı J. Michael Straczynski ile bir araya gelen Wachowski Kardeşler, keşfetmeye karşı koyamayacağınız tehlikeli olaylarıyla bütün dünyayı saran bu heyecan verici bilimkurgu yapımını ekranlarımıza getiriyor.

Kendi felaketlerine sebep olan gizemli olayların üzerine yürürlerken, birbirine bağlı karakterlerden oluşan bu sekiz kişilik tayfa, yemek masasında konuşmamanız gereken her şeyi dile getiriyor. Belki bu yüzden, biz de yemek masasında onlardan bahsetmeliyizdir?

9. Orange Is the New Black (2013 – 2019)

Hâlâ, Netflix Orijinal Dizisi serisinin en iyilerinden diyebileceğimiz bir yapımla karşı karşıyayız. Piper Kerman’ın asgari güvenlikli bir hapishaneye gönderilen genç bir kadın hakkındaki anılarından uyarlanan bu diziyle, Jenji Kohan Weeds’in yolundan giden harika bir yapım ortaya çıkardı.

Sudan çıkmış balık komedisi, draması ve dehşeti sadece dizinin karakterleri olan kadınların – huysuz aşçı Red (Kate Mulgrew)’den tatlı bela Crazy Eyes (Uzo Aduba)’a kadar – hayatta kalmak için benimsedikleri karakterlerinin yanı sıra gerçek karakterleri ilgi çekip parladığı sürece iş görüyor. Dizi eğlenceli olduğu kadar sizi fark etmeksizin gözyaşlarına boğabilecek bir yapım.

10. Astronomy Club (2019 – )

Astronomy Club’ın ilk iki dakikası içinde, konuşan bir sarımsak başı Drakula’ya ateş ediyor ve, “2020’de bu parayı almaya çalışıyorum bebeğim!” diye bağırıyor. Güzel tarafı, dizinin giderek daha da garipleşiyor olması.

Upright Citizens Brigade eskilerinin eseri olan bu skeç dizisi, sahte bir reality show ekseninde oturtulurken bir yandan yeni oyuncuları tanımamıza olanak sağlıyor diğer yandan ise Real World ile dalga geçiyor. Skeçlerin konuları kişisel farkındalıktan sosyal meselelere kadar çeşitleniyor. Absürtlüğü ve dilin doğrudanlığı ise komedi yapan kısım oluyor ve tüm bu özellikler birbiriyle uyum içinde. Türünün tek örneği bir yapım.

11. The Crown (2016 – )

Peter Morgan’ın tarihsel draması, yetişkinlik zamanlarının skandallarını ve zaferlerini; büyüleyici, şeytani bir keşif yapmak için Kraliçe II. Elizabeth’in yeni formatından ve uzun saltanatından yararlanıyor.

The Crown dizisi uzun bir süreci işlediğinden, birçok oyuncu kraliçenin farklı dönemlerini canlandırmak için diziye dahil oluyor. Mesela genç kraliçeyi (2. Dünya Savaşı sonrası) Claire Foy canlandırırken, orta yaşlarını (Winston Churchill’in ölümü ve Sovyet casusluğu entrikaları zamanı) Olivia Colman oynuyor. Ve son olarak, 2000’lerin başlarındaki biraz daha yaşlı halini Imelda Staunton ile izliyoruz. Dizi, tüm dramatik haliyle İngiliz düşkünlüğünü ve ele alınması gereken bir dizi önemli olayı (dünya çapında) ekranlarımıza getiriyor.

12. Mindhunter (2017 – )

Yaratıcısının Joe Penhall ve yapımcısının David Fincher olduğu, “Mindhunter: FBI’ın Elit Seri Suçlar Biriminde” dizisine dayanan bu yapım seri katiller hakkındaki en eski anlayışımızı ve FBI ajanlarının ülkenin en kötü şöhrete sahip katilleriyle suçları hakkında görüşme yapmasına izin vererek yürütülen öncü araştırmaları ortaya çıkarıyor.

Jonathan Groff, Holt McCallany ve Anna Torv tarafından canlandırılan ekip, suçluların düşünce yapısını kullanarak gelecekteki vakaları çözmekte başarılı olmak için bürokrasi ve eski paradigmalarla savaşıyor. Bu, en kötü dürtülerimizi keşfettiren bir yapım. Duyarlı ve muhteşem diyebilceğimiz bu eser, gerçek seri katillerin eylemlerini tanımlamak için onların kendi ifadelerini kullanıyor.

13. Stranger Things (2016 – )

Eğer bu Netflix listesi için “Seyircinin Tercihi Ödülü” diye bir şey olsaydı, Duffer Kardeşler’in bu nostaljik harikası en başta gelirdi. Bu dizi sanki Steven Spielberg, The X-Men ve D&Dyi bir blendıra atıp Trapper Keeper oyununu elde etmişsiniz gibi hissettiren tamamıyla olağanüstü bir yapım.

Dizimizin psikokinetik karakteri Eleven ve onun eğlenceli ekürilerinin maceralarını izlediğimiz Stranger Things, ürpertici bir eğlenceye sahip. Korku kategorisinde yer alan dizi, ergenliğin ve farklı bir boyuttan gelen Cthulhuvari devasa canavarın eşit derecede güçlü kötüler olduğu harika bir +13 seri.

14. The OA (2016 – 2019)

Yedi yıl ortadan kaybolduktan sonra, Prairie Johnson (Brit Marling) adlı kör bir kadın görme yetisine kavuşmuş halde yeniden doğar ve kendisine Original Angel demektedir.

Boyutlararası geçiş zeminine oturtularak; geçmiş travmaları, ölüme yakın deneyimleri keşfettiren dizi, fantazya ve bilimkurgunun göz kamaştırıcı karışımından doğmuş. Başka hiçbir şeye benzemeyen destansı, samimi bir hikâye. Ve karşı konulmaz ilk bölüme başlamak, (şimdilik) ortadan kesilmişçesine biten bu diziye bağımlı hale gelme riski taşıyor.

15. American Vandal (2017 – 2018)

Bu dizi hiç şüphesiz şimdiye kadar penis çizerek suç işlemek hakkında yapılan en iyi dizi. Gerçek suç hikâyelerine olan takıntımızın kaba, yüzeysel düzeyde olan parodisi, çocuk suçlarını ciddiye almaya yönelik sarsılmaz adanmışlık nedeniyle komedi seviyesi hayli yukarı çekilmiş.

İlk sezon, yukarıda bahsedilen penisleri okul park yerinde düzinelerce arabaya çizmenin masum olduğuna yemin eden bir lise öğrencisinin miskinliğine odaklanırken ikinci sezon ise kimin “The Brownout” olarak bilinen olaya sebep olmak için kafeterya limonatasına müshil karıştırdığını gün yüzüne çıkarıyor. Dizinin tüm iniş çıkışlarına ve en ince detaylarına rağmen ifadesiz bir suratla çekebiliyor olmaları bir mucize diyebiliriz.

Peki ya sizce bu Netflix dizileri arasında yer alması veya almaması gereken yapımlar hangileri? Kayıp Rıhtım Forum’da yorumlarınızla kendi favorilerinizi paylaşabilirsiniz.

---

* 1925’ten Günümüze En İyi Japon Filmleri

Kaynak: Mental Floss