in ,

Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerinde: Doğanın Haklı İntikamı

2018 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Olga Tokarczuk imzalı “Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerinde” romanını inceledik.

Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerinde
- Reklam -
- Reklam -

Timaş Yayınları’ndan çıkan, esrarengiz kurgusuyla polisiyeyi ve felsefi temelleri olan bir masal okuduğunuzu düşündüren Olga Tokarczuk imzalı “Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerinde“yi inceledik.

Masal, felsefe, yıldız haritaları, esrarengiz ölümler ve doğa. Güçlü bir dil ve hayat. Ölümün ve yaşamın arasındaki ipince çizgide beliren gizemlerin izini süren Janina Duszejko ile Polonya’nın bir köyünde tanışabilirsiniz. Olga Tokarczuk, Timaş Yayınları etiketiyle raflardaki yerini alan romanı Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerinde’de bizim için felsefenin masalla buluştuğu sihirli bir karışım hazırlama nezaketini gösteriyor. Bir yudum almak için hep birlikte kitaba daha yakından bakabiliriz.

Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerinde Yazarı Olga Tokarczuk’un Sıra Dışı Kaleminin Yakın Geçmişi

Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerinde

- Reklam -

1962, Polonya doğumlu Olga Tokarczuk Polonya edebiyatının son yıllarda adından en çok söz ettiren yazarı. Dokuz romanı ve üç kısa hikâye derlemesi kırktan fazla dile çevrilen yazar 2008 yılında Polonya’nın en prestijli edebiyat ödülü olan Nike Ödülü’nü aldı. 2015’te Polonya Kültür ve Doğal Alan Bakanlığı tarafından özel bir edebiyat ödülüne layık görüldü. Olga Tokarczuk 2018 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nün sahibi oldu. Tokarczuk, 2018 yılında edebiyat dünyasının bir diğer önemli ödülü olan Man Booker International Ödülü’nü de “Koşucular”, orijinal adıyla “Flights” isimli kitabıyla kazandı.

Yazarın daha önce Türkçeye çevrilmiş kitapları ise “Gündüzün Evi Gecenin Evi”, “Koşucular” ve “Aç Gözünü Artık Yaşamıyorsun”. Tokaczuk Varşova Üniversitesi’nde psikolog olarak çalışmasının ardından edebiyat kariyerine başlarken yazar Carl Jung üzerine çalışmalar yaptı. Carl Gustav Jung’a olan ilgisi Tokarczuk’un sıra dışı kalemini ve kurgusunu daha kolay anlamama sebep olan bir ayrıntı olarak hafızama yazıldı.

Yıldız Haritaları’nda Yaşam, Ölüm ve Janina Dusjesko

Kimi roman karakterleri komşunuz olsun isteyebilirsiniz. Haftada birkaç gün kapı önünde karşılaşabilir, bahçesine konuk olabilirsiniz. Komşunuzun evinde ölü bulursanız ne yaparsınız? Yardım çağırabilir, çığlık atabilir ya da bayılabilirsiniz. Evindeki geyik başını ve ölen komşunuza ait kişisel bilgileri evinize taşıyacağınızı sanmıyorum. Eğer Janina’ysanız sanrılarla işiniz olmaz. Evrenin haritasında kilitli olan kaderlerimizin bulunduğuna inanan Janina komşusunun ölümünü ve hatta hakkında yıldız haritasına bakabilecek kadar bilgilere sahip olduğu diğer herkesin ölümünü yıldız haritasında izliyor. Yanarak öleceğimizi doğduğumuz andaki gökyüzü söyleyebilir mi?

Olga Tokarczuk
Olga Tokarczuk

Öyle bir söylemek ki, gökyüzünün hafızasına yazılıyor ve her şeyin sonunda karşılaşacağımız gerçeklik onun söylediği oluyor. Tokarczuk dünyayı hiçbir şeyin ayrı olarak var olmadığı bir ağ olarak anlatıyor, ona göre dünya her şeyin birleşik olduğu bir bütün. Dünyanın içinde yaşamına devam eden her bir kırıntı her bir zerresine kadar bizim aklımızın anlamasının zor olduğu Kozmos ilişkilerine sahip. Janina haritaları sonu öngörülemez bir esaret olarak tanımlıyor.

“Kendi Yıldız Falını gören herkes çeşitli duygulara kapılır diye düşünüyorum…bu bir uzayda tutukluluk biçimi, dövme yapılmış bir mahkûm numarası gibidir de. Ondan kaçış yoktur. Kendimden başkası olamam. Korkunç.”

Köprü inşa etmeyi biliyor, William Blake çeviriler yapıyor ve yıldız haritalarından yaşamı ve ölümü izleyebiliyorsanız hayat gerçekten zor olmalı. Janina’ya yakından bakalım mı?

Janina aslında bir köprü mühendisi. Bir yandan hem eski öğrencisi hem arkadaşı olan Dyzio (Dionisos) ile birlikte William Blake’in öykülerini çeviriyor. Olga Tokarczuk’un şair kimliğini ön plana çıkaran yerinde Blake alıntıları Janina’ya renk katıyor. Polonya’nın çok az nüfuslu bir köyünde, içinde hayat olan nadir evlerinden birinde yaşıyor. Komşularının boş ya da kimi zaman dolu evlerine bekçilik yapıyor. Suriye, Lübnan ve Elblag yakınlarında köprüler inşa ediyor. Hesap kitap işlerinin bilgisayarda yapılmadığı, ona göre daha güzel olan bir dönemde yaptığı işinden hastalığı sebebiyle ayrılıyor. Polonya’ya döndükten sonra cebir yeteneğini yıldız haritaları hesaplarında kullanmaya başlıyor. Böylelikle kazandığı astroloji bilgileri hayata olan tüm bakışını değiştiriyor. Kazada mı öleceğim? Peşime mafya mı düşecek? Uranüs’üm sürgünde mi? Janina bana anlatabilir. Polislere de anlatabilir.

Ortada doğanın işlediği bir cinayet varsa, üstelik haklı bir cinayetse, Janina hiç konuşmayabilir.

- Reklam -

İnsan ve Türlerin Eşitliği ve Ne Yaptıysan Karşılığını Veren Doğa: İntikamcı Geyikler

Geyikler peşinizi kolayca bırakmayabilir. Arkadaşlarını incitirseniz, öldürürseniz, hayatlarını zindana çevirirseniz kaçınılmaz sonu tadabilirsiniz.

Tokarczuk okurun gözlerini satırlara hapseden güçlü bir kaleme sahip. Evlerden, mezarlıklardan çok doğaya inanan, insandan çok hayvanları önemseyen Janina hayatının ve yaşananların anlamını göklerde aramakta ısrarcı. Türlerin eşitliğinin sağlanmadığı bir düzende yaşamanın nefes alınamaz bir gerçeklik olduğunu savunuyor.

Olga Tokarczuk - Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerinde
Olga Tokarczuk

“Bazen sanki birçok insan için geniş ve ferah olan bir mezarın içinde yaşıyormuşuz gibi hissederim. Gri karanlıkla kaplanmış, soğuk ve nahoş dünyaya baktım. Hapishane dışarıda değildi, her birimizin içindeydi. Belki de onsuz nasıl yaşanacağını bilmiyorduk.”

Janina’nın dilinden düşüremediği komşuları var. Koca Ayak ve Garip. Koca Ayak’la gıyabında tanışıyoruz. Tanıştığımızda o çoktan bir ölmüş biri olarak bizi selamlıyor. Garip, Janina için garipliklere sahip biri olduğu için Garip. Koca Ayak ise sahiden koca ayak. Evinde ölü olan Koca Ayak’ın boğazına takılan kemik parçası göklerden Janina’ya göz kırpan izleri, mühürleri, kilitli bir kaderi işaret ediyor. Aydınlanması gereken bir ölüm köyün birkaç sakinini harekete geçiriyor. Janina Yıldız Fallarında Koca Ayak’ı izliyor. Ölümün üzerinde kalın kumaşlı bir sır perdesi olmayabilir mi? Hayvanlara, doğaya zarar veren hemen herkesin sonu Koca Ayak mı? Bunları Janina da merak ediyor. Neyse ki köyün bir sonraki ölüsü ile durum biraz daha netlik kazanıyor.

Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerinde Kitabı Hakkında

Kitap, su gibi akan 301 sayfadan oluşuyor. İlk baskısını Timaş Yayınları ile Şubat 2020 tarihinde yapmış olan “Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerinde”, Ayşe Tuba Aman editörlüğünde hazırlanmış, okuru tatmin etme gücü yüksek bir iş.

Hayatına konuk olduğumuz karakterler olaylar karşısında içimizden geçen düşünceleri tam manasıyla yerine getirdiğinde hayattan beklediğini almış olmanın rahatlığı kazanıyoruz. Janina benim için doğaya hor davranan, mucizelerin kıymetini bilmeyenlerin karşısında sözünü sakınmayan, güçlü, bencilliği doğanın içinde buharlaştırmayı başarmış bir kadın. Buna rağmen Janina’nın hırçın ve isterik bir yapısı olduğunu düşündüğüm yerler de oldu. Benim için kitabın akıcılığı Janina’nın yükselen öfkesinin okurun duruma ikna olduğunu yerden daha ileri gittiği noktalarda biraz aksadı. Yer yer okurun anlayışına gerek kalmayacak kadar karakterin fikrinin tekrar tekrar açıklandığını görüyoruz.

Olga Tokarczuk - Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerinde
Olga Tokarczuk

Kitabın iç tasarımı; sayfa düzeni, okura yardımcı olan biçimsel özellikleri ile Nur Kayaalp’e teşekkür ettiriyor. Polonya’nın ücra bir köyünde, az nüfusuna göre intikam almayı seven geyikleri ve cinayetleriyle anlaşılması kolay olmayan bir kurguyla karşı karşıyayız. Lehçe aslından yaptığı çevirisiyle akıllarda soru işareti bırakmayan Neşe Taluy Yüce, kuzeyli bir anlatımı dilimize duru bir biçimde kazandırıyor.

Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerinde’nin kapağına baktığımda tanıdık ve daha evlen beğenilen bir tat ya da koku almış gibi oldum. Kapak tasarımının sahibine ve daha evvel, yine Timaş Yayınları’ndan çıkan ve inceleme yazısı yazmış olduğum “Garson” kitabıyla ilgili metnime baktığımda anladım. Barış Şehri. Kitap ne hissettiriyorsa, akılda ne canlandırıyorsa onu kapağa taşımayı başarıyor.

Esere dair görüşlerinizi Kayıp Rıhtım Forum’da bizlerle paylaşmayı unutmayın.


* Çevirmenin Çemberi: Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerinde

Elif Şeyda Doğan

Eylül 1994’te Ankara’da doğdum. İzmir’de büyüdüm. İstanbul'da yaşıyorum. İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Anabilim Dalında doktora yapmaktayım. Öykü yazıyorum. İki kişi olarak CosmicZion Zine (czz) adlı fantastik edebiyat, uzay ve mitoloji fanzinini çıkartmaktayız.

Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.

Netflix Türkiye

Netflix, Abonesi Olmayanlara Ücretsiz Filmler Sunacak

Haftanın Kitabı #128 – Güzel ve Esrarengiz

Haftanın Kitabı #128 – Güzel ve Esrarengiz