in , ,

Çok ve Tek Tanrılı İnanışlara Göre Ay ve Ay Tutulması

Yüz yıllar boyunca kutsal atfedilen Ay’a ve Ay tutulması olayına, çok ve tek tanrılı inanışlar ekseninde detaylı bir bakış atıyoruz.

Ay ve Ay Tutulması İnançlar
- Reklam -
- Reklam -

Büyüleyici görüntüsü ve gizemli oluşumuyla binlerce yıldır gökyüzünden insanları etkisi altına alan Ay tutulması olayı, çeşitli mitolojilerde ve dini inançlarda çok farklı yorumlanmış. Günümüzde dahi geçerliliğini koruyan kimi inançlara konu olan Ay tutulması Hz. İsa’nın dönüşünden gezegen iblislerinin uyanışına kadar birçok beklentiye sebep oluyor.

Ay’ın ve Ay tutulmasının çok tanrılı ve tek tanrılı inanç sistemlerindeki bazı yansımalarını sizler için inceledik.

Milet Okulu, Antik Yunan ve Doğa Felsefesi’nin Temelleri

Yazımıza konu olan eski çağlardaki inançlar, ilkel yöntemlerle yapılan bazı bilimsel araştırmalar sonucu birçok gök olayının olduğu gibi Ay tutulmasının da keşfedilmesiyle oluşuyor. Antik Yunan’ın birçok felsefi görüşünün temellerinin atıldığı Milet Okulu varoluşa dair çoğu sorunun ilk defa sorulduğu yer olarak, gök olayları konusunda da ilklerin bulunduğu okuldur.

- Reklam -

Antik Yunan’ın ilk filozofu ve ilk bilim adamı olan Thales’in M.Ö. 600’lerde kuruculuğunu yaptığı Milet Okulu, Mısır’da ve Mezopotamya’da düşünce aşamasında kalan birçok doğa felsefesini sorusunun çözüme ulaştırıldığı yerdir. Adına İyonya Okulu da denen Milet, Antik Yunan’da temeli mitolojiye dayandırılan birçok inancı veya doğa olayını doğal nedenlerle açıklama felsefesini esas aldı. Bu bakış açısıyla ilk defa Dünya’nın oluşumuna, evreni açıklamaya dair düşünce ve inanışların bilimsel şekilde incelendiğini Milet Okulu’nda görüyoruz.

thales felsefe
Thales

Kimi görüşlere göre Miletli Thales Mısır’a yaptığı bir seyahatte öğrendiği tutulma olayını Antik Yunan’a taşımıştı. Bir astronot olan Thales’in M.Ö. 28 Mayıs 585 yılında bir Güneş tutulması olacağını önceden tahmin ettiği söylenir. Thales’in bu öngörüsünden Herodotos “Tarih” adlı kitabında ve Eudemus’un “Astronomi Tarihi” adlı kitabında ve Pilinius’un “Doğa Tarihi” kitabında bahsedilir.

Mitolojilerde Ay Figürü

Ay, farklı mitolojilerde birer inanış, karakter veya figür olarak kendini göstermiştir. Birbirinin yansıması olarak görülen Roma ve Yunan mitolojilerinde bile Ay benzer anlamlar taşısa da farklı şekillerde yer edinmiştir. Yunan mitolojisinde Ay, Apollo’nun kardeşi Artemis ile ilişkilendirildi.

Artemis Ay Tutulması
Artemis

Başka bir anlatıya göre ise Yunan mitolojisinde Ay, Selene adıyla anılmıştır ve bir kraldan 50 tane kız çocuğu doğurmuştu. Bereket, doğurganlık gibi anlamlara gelen Ay, Roma mitolojisinde Luna ile ilişkilendirilmişti. Hollywood filmleri konu edinmediği için Yunan, Roma ve Mısır mitolojileri kadar popüler olma şansını yakalamamış, özgün mitolojilerde Ay’ın çok keyifli anlatıları ve tasvirleri bulunuyor.

Afrika Mitolojisi, Ay ve Ay Tutulması

Afrika mitolojisi en bilindik inanışların çok farklı yorumlarına yer veren, dokunulmamış, lokal kültürleriyle keyifli mit anlatılarına yer veren eski inanışları barındırır. Afrika mitolojisinde Ay, Güneş’le birlikte anlatılır.

Kenya inanışına göre birbirini kıskanan iki erkek kardeş olan Ay ve Güneş bir gün güreşirken Ay çamura düşer. Işığı büyük oranda sönen Ay’ın üstünde lekeler kalır. Nijerya inanışına göre ise Ay ve Güneş ilk önce yeryüzünde yaşayan karı kocaydı. Sel felaketi yaşandıktan sonra gökyüzüne kaçan karı koca bir daha geri dönmedi. Afrika mitolojisinde Ay ve Güneş Tutulması olayları farklı şekillerde yorumlanırdı. Genellikle karı koca birlikteliği üzerinden anlamlandırılan gök olayı kimi inanışlara göre düğün, kimilerine göre ise bu iki gök cisminin cinsel birlikteliği anlamına gelirdi.

Orta Asya ve Anadolu’da Ay

Orta Asya’dan Anadolu’ya kadar uzanan tüm toplumların eski inançlarında ve mitolojilerinde “gök” kutsaldı. Gök’te gerçekleşen tüm olaylar Gök Tanrı’dan gelen bir işaret, mesaj olarak anlaşılırdı. Tüm gök olayları, güneş ve ay, gökkuşağı, yıldırım, Gök Tanrı ile ilişkilidir. Özellikle eski Türk toplumlarının inanışına göre Tanrı gökyüzünün tam üzerindedir, yeryüzünü kucaklar ve kötülüklerin oraya inmesini engeller. Ay ve Güneş’in kardeş sayıldığı Anadolu inanışlarında tüm önemli kararlar gök cisimlerinin görünüşlerine ve konumlarına göre alınırdı. Halk dilinde yeminler, “Güneş beni görüyor,” diye edilirdi. Ay ve Güneş Anadolu uygarlıklarında kutsal görülürdü ve onlara itaat edilirdi.

Ay Tutulması

Türk mitolojisinde birbirinden ayrı tutulmayan Güneş ve Ay Tutulmaları için farklı anlatılar vardır. Bir Altay efsanesine göre henüz gökyüzünde hiçbir şeyin bulunmadığı zamanlarda insanlar havada uçar, ışık ve sıcaklık saçarlarmış. Bu insanlardan biri hastalanıp bu görevi yerine getiremeyince Tanrı bir hediye vermek istemiş. Geldikten sonra git gide büyüyen hediye iki aynaya dönüşmüş ve gökyüzüne yerleşmiş. Sırayla ortaya çıkmaya başlamışlar.

Çoğu anlatıda Dolunay veya Ay tutulması olayları kurtların o dönemde Ay’ı yeme oranına göre oluşmaktaydı. Kurtlar Ay’ı yedikçe Ay küçülüyor, bazen görünmüyor, kendini iyileştirip yine bütünüyle görünüyordu. Bir diğer Altay inanışına göre Tanrı Ülgen, gökyüzündeki tahtında otururken Ay’ı ve Güneş’i yaratmıştı. Aynı inancın bir başka anlatımına göre ise Tanrı Ülgen oturduğu yüksek bir dağdan Ay’a ve Güneş’e dokunabiliyordu. Türk mitolojisinde Ay-Ata anlatısı da göğün altıncı katında oturan Ay-Han tanrısıyla açıklanır. Tanrı, mitlerde Ay şeklinde tasvir edilir.

Ay Bazı Toplumlarda Dişi, Bazılarında ise Erkek Olarak Tasvir Edilir

Bir Mudurnu inanışı, Ay ve Güneş’in ilişkisini Dolunay’ın lekelerini anlatarak açıklar: Onlara göre Tanrı Ay’ı erkek, Güneş’i dişi olarak yarattı. Ay geceleri, Güneş gündüzleri gezebiliyordu. Güneş, utanıp gezmediği için Tanrı onun yüzüne bir avuç iğne attı ve Güneş’in üzerindeki lekeler oluştu. Dolunay ise hep Güneş’e bakıp güldü. Dolunay’ın yüzen gül şekli de bu sebepleydi.

Ay Tutulması

Orta Asya ve Anadolu mitolojilerinde Ay bazı toplumlarca dişi, bazılarınca ise erkek olarak düşünülmüştü. Türk mitolojisinde Ay dişi olarak, Güneş erkek olarak bilinir. Gökyüzünde zıt yerlerde dönüp durarak kavuşmaya çalışan sevgililer oldukları düşünülmüştü. Ay ve Güneş’in yalnızca Gökkuşağı göründüğü zaman kavuşabildiğine inanılmıştı. Ay’ın evrelerinin ve geçirdiği gök olaylarının doğanın dönüşümünü de etkilediğine inanılıyordu. İnanışa göre Ay, hilal şeklinde iken aşağı doğru büyüyen bitkilerin ekim zamanıydı. Dolunay şeklinde iken, yukarı doğru büyüyen bitkilerin ekim zamanıydı. Ayrıca hilal şeklinin ucu aşağı bakıyorsa yağış, yukarı bakıyorsa kuraklık beklenirdi.

Anadolu mitolojisinde Ay tutulması, cin, peri ya da benzer figürler tarafından Ay’ın kaçırılmasıyla anlamlandırılırdı. Tamamen görünmeyen Ay’ın kaçırıldığı veya korkup kaçtığı, saklandığı düşünülürdü. Yerel halk Ay’ın saklandığına emin olduğu zaman kötü varlıkları ve canavarları kaçırmak için davula, tenekeye vurarak gürültü yapardı. Türk inanışlarında İslamiyet’ten sonra da halk inanışlarının Gökbilim’in önüne geçtiği olmuştu. 1877 yılında Türkiye’den de gözlemlenebilen bir Ay tutulması, Fransa’nın önde gelen resmi gazetelerinden birine konu olmuştur.

Bilim Tarihi’nin çevirisi ile aktarıyoruz:

- Reklam -

İstanbul’da Ay Tutulması (1877)

Geçtiğimiz ayın [Şubat 1877] 27’sini 28’ine bağlayan gece İstanbul’da büyük heyecan yaşandı. Bulutsuz gökyüzünün yüksekliklerine “tünemiş” olan Ay, Müslümanlara tutulmanın müthiş bir manzarasını sundu. Türklerin bu olgu konusunda her zaman çok tuhaf fikirleri olmuştur. Tutulmanın, Ay’ı kemirmek için ona saldıran bir canavar tarafından oluştuğuna kuvvetle inanmaktaydılar. Halbuki, bu gök cisminin onlar için özel değeri vardı. Armaları hilal ve yıldızdan meydana gelmiş değil midir? Dolayısıyla canavarın Ay ile savaşmasının, onlar için özel bir önemi vardı.

Bu yüzden, gece boyunca her Türk, Türkiye’yi koruyan bu gök cismine yardım etmek için elinden geleni yapıyordu. Tutulma başlar başlamaz, Türkler sokaklara döküldü veya evlerinin terasına çıktılar. Bir kısmı tüfek diğerleri silah atıyordu. Bazıları tencereler üzerine sürekli vuruyor, diğeri elindeki zilleri çalıyordu. Hocalar minarelere çıkmış, ahenkli olan veya olmayan sesleriyle Allah’ı ve Hz. Muhammed’i Ay’ın zaferi için yardıma çağırıyordu. Alışılmışın dışındaki bu hareketten korkan sokak köpekleri, sürüler halinde ve dehşet içinde bağırarak koşuyordu. 27’sini 28’ine bağlayan gece Türk mahallelerinde görülen manzara buydu.

Bu cehennemi gürültünden birkaç saat sonra, Ay, tamamen eski haline kavuşmuş olarak ve tüm parlaklığı ile Doğu’nun güzel gökyüzünde parıldadı. Ve bu olağan dışı sahnenin aktörleri, Ay’a canavarla savaşması sırasında gösterdikleri etkin yardımlaşmadan dolayı birbirlerini kutladılar ve evlerine girdiler.

Saray ricali içinde Harem Ağası yanında Müneccimbaşı’nın bulunduğu bir ülkede, benzer olaylar şaşırtıcı değildir.

Haber için yapılan Illüstrasyon, gazetenin bu sayısına kapak olmuştu.

Le monde illustre
Le Monde Illustré, 21e Année, No.1040, 17 Mars 1877, s. 166.

Arap Mitolojisinde Ay

Hubel, İslamiyet’ten önce geçerli olan inanç sisteminde Arap halklarının Tanrısı, Mekke’nin koruyucu ilahıydı. Ay Tanrısı olan Hubel, Anadolu mitolojisinin ana tanrıçası Kibele’nin, Asur mitolojisindeki Sin’in Arap mitolojisindeki yansımasıydı. Hubel kelimesi etimolojik olarak incelediğinde Arap kültürüne ait bir kökeninin olmadığı görülür. Baal kelimesinden zamanla Ha Baal, Hubel olarak değişir.

Baal, Mezopotamya’da yaygın bir ilahtı, zaman içinde başına eril anlamına gelen -ha eki getirildi. Hubal ve Hubel olarak farklı söyleniş biçimlerine dönüştü. İslamiyet inanışındaki Allah kelimesinin kökeni Arap mitolojisindeki Hubel’in diğer ismi olan Al-İlah’tan türemişti. Hubel’in kırmızı bir taş olarak tasvir edilmesi ona Al-İlah denilmesine sebep olmuştu. Kur’an’da yer alan Allah’ın kızları ifadesi de Arap mitolojisi Ay Tanrısı Hubel’in kızları olan Lal, Menat ve Uzza üçlüsünden gelir. İslamiyet ile birlikte Hz. Muhammed ve arkadaşlarının Allah’ın tek ilah olduğuna dair inanışları yayma döneminde Hubel’i ve 360 puttan oluşan diğer tanrıları parçalayıp imha etti.

ay tutulmasi gokturkler.jpg

Hubel adı devam eden dönemde Nebatilerde de yer alır. Hubel hakkında daha ayrıntılı inceleme için CosmicZion Zine’in Temmuz 2017’de yayınlanan 4. sayısını inceleyebilirsiniz.

Tek Tanrılı İnançlarda Ay Tutulması

Ay, yalnızca çok tanrılı inançlarda değil tek tanrılı inançlarda da öne çıkan bir figür. En belirgin Ay anlatısı Hz. İsa’nın geri dönüşü inancıyla kendini gösterir. Hıristiyan inancına göre Ay Tutulması İsa Peygamber’in dönüşünün ve kıyametin habercisidir.

Kızıl Ay Tutulmaları’nın Yahudilerin Hamursuz Bayramı’na denk gelmesi, Yahudi takviminin tam ay tutulmalarına göre hazırlandığı görüşü, özellikle Yahudilerde bu inanca sahip olanların bayram boyunca Hz. İsa’nın dönmesini beklemelerine sebep oluyor. Geçmişteki tutulma tarihlerinde din savaşlarının yaşanması da tek tanrılı inanç sistemlerinde Ay’ın yeni anlamlar kazanmasına sebep oldu. 1493 yılında İspanyollar ile Müslümanlar arasında geçen savaş, 1949’daki İsrail-Arap Savaşı, 1967’dek İsrail-Arap Altı Gün Savaşı, Ay tutulması olayı esnasında başlayan savaşlardı.

Kur’an’da Güneş ve Ay en açık şekilde Yâsîn Suresi 38-40. Ayette anlatılmıştır. Ayete göre:

﴾38﴿

Güneş kendisine ait yerleşik bir düzene göre (yörüngesinde) akıp gider. Bu, çok güçlü ve her şeyi bilen Allah’ın takdiridir.

﴾39﴿

Ay için de menziller belirledik; sonunda o, hurma salkımının (ağaçta kalan) yıllanmış sapı gibi olur.

﴾40﴿

Ne güneşin aya yetişip çatması uygundur ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzüp gider.

En eski anlatılarda, masallarda, inanışlarda, mitolojilerde kendini yüzlerce farklı şekilde gösteren Ay, siz bu yazıyı okurken de gökyüzündeki yerini almış olacak. Bizden milyonlarca yıl önce de alıyordu. Eğer Dünya varlığını sürdürmeye devam edebilirse, milyonlarca yıl sonra da Ay her zamanki yerinde görünecek. Güneş kızıl bir canavar olarak Ay’ı ve Dünya’yı yutmadıkça yeni anlatılar, inanışlar ve mitler ortaya çıkacak. Hayat kocaman bir yer. Ay, gizemlerle dolu hayatın yalnızca bir parçası.

Kaynaklar
– Turan, F. Ahsen, Orta Asya’dan Anadolu’ya Mitik Yolculukta Tabiat Olayları, Millî Folklor, 2011, Yıl 23, Sayı 90, s. 50-54
– Yavuz UNAT, Bilim ve Ütopya Dergisi, Kastamonu Üniversitesi Felsefe Bölümü, Mayıs 2017


* Kurban Ritüelinin Antik Çağlardan Günümüze Gelişen Macerası

Elif Şeyda Doğan

Eylül 1994’te Ankara’da doğdum. İzmir’de büyüdüm. İstanbul'da yaşıyorum. İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Anabilim Dalında doktora yapmaktayım. Öykü yazıyorum. İki kişi olarak CosmicZion Zine (czz) adlı fantastik edebiyat, uzay ve mitoloji fanzinini çıkartmaktayız.

2 Yorum BULUNUYOR


  1. Avatar for Gwynbleidd Gwynbleidd dedi ki:

    Harika yazıydı. Ellerinize sağlık.

  2. Avatar for Elif Elif dedi ki:

    Mutlu oldum. Teşekkürler.

Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.

John Turturro The Batman Carmine Falcone

John Turturro: “Zorro Olmasaydı Batman de Olmazdı”

Star Wars: Kenobi Dizisi

Obi-Wan Kenobi Dizisi Yoluna Yeni Yazarla Devam Ediyor