in ,

Dreams İncelemesi: Akira Kurosawa’dan Bilinçaltı Düşleri ve Gerçekler

Dreams incelemesi yayında. Akira Kurosawa imzasını taşıyan Düşler / Yume, Japon yönetmenin 8 farklı rüyasından ilham alan bir masal koleksiyonu.

Dreams incelemesi yume akira kurosawa
- Reklam -
- Reklam -

Dreams incelemesi sizlerle. Akira Kurosawa’nın 1990 tarihli Düşler / Yume filmini düşlerden aldığımız ilhamla masaya yatırıyoruz.

“Hayatta en acıklı şey, bir insanın problemin kendisinden kaynaklandığını görememesidir.”
– Carl Gustav Jung

Japonya’dan başlayıp tüm dünyayı sinemasıyla etkisi altına almayı başaran Akira Kurosawa’nın yazıp yönettiği Yume / Dreams / Düşler filmi, biz insanların geçmişten bu yana doğada yarattığı büyük yıkımlara, günden güne cehennemi bu dünyaya kendi ellerimizle getirişimizi konu alıyor.

- Reklam -

Sekiz farklı rüyadan oluşan Dreams, ilhamını Kurosawa’nın gerçeküstü rüyalarından ilham alıyor. Her bir rüyada çarpıcı metinlerle Kurosawa bizlere, “Dur, düşün ve kendine gel,” diyor. Film başlangıcından bitişine kadar Japonizm etkisiyle tür olarak kendisine apayrı bir yer belirliyor. Gelecekle ilgili kaygılar, cennet ve cehennemin bu dünyada insanlar tarafından yaratılışı, kurduğumuz dünyanın kendi ellerimizden çıkışıyla izleyenlere sinemacı üslubuyla bir ders veriyor.

Akira Kurosawa’nın II. Dünya Savaşı’ndaki felaketlere tanık oluşu, 1945’te Hiroşima ve Nagasaki’ye atılan atom bombaları ve ülkesinin başına gelen felaketlerin ortasında kalışı onu bu sinemasal karaktere dönüştürüyor.

dreams düşler yume

Oyuncu kadrosunda Akira Terao, Mitsuka Baisho, Toshie Negishi, Mieko Harada, Hisashi Igawa, Yoshitaka Zushi, Chishu Ryu ve Chosuke Ikariya gibi isimlerin bulunduğu yapım; vizyona girdiği dönemde Award of the Japanese Academy’de ödüle layık görülmüştü.

Dünya seyircisine hayatının son döneminde tüm tecrübeleri ve ustalığıyla anlattığı bu sekiz farklı rüyaya bir bakalım.

Dreams (Yume): Yağmur İçinde Güneş Işığı

İlk rüyada küçük bir erkek çocuk yağmurlu bir günde dışarı çıkmak istiyor. Annesinin tilkiler varken dışarı çıkmamalısın temalı ikazına rağmen çocuk ormana gidip bir grup tilkinin çiftleşme dansına şahitlik ediyor. Benim burada aklıma ilk olarak mitolojideki Kitsune geldi. Diğer yandan dans ederlerken kullandıkları müzik aletinin üzerindeki sembol oldukça dikkat çekiciydi. Bir su damlasının etrafını saran ateşe benziyordu. Damlanın içindeki katmanları hayatın evreleri olarak düşünebiliriz. “Doğma, büyüme, olgunluk, ölüm.” Cenneti su olarak tasvir ederken (ki bunu son rüyadan da anlayacağız) ateşi de cehennem olarak yorumlayabiliriz.

düşler akira kurosawa

Annenin çocuğunu uyarmasına rağmen çocuğun gidip görmemesi gerekenleri görmesi ve bu yüzden kendisini öldürmesini istemesi ise; insan veya hayvan hiçbir canlı fark etmeksizin mahrem yaşamlara saygı gösterilmesi gerektiği ve bunun ciddi bir suç olduğu mesajını veriyor. Çocuk kendisini affettirmek için gökkuşağına doğru giderken Japon sanatı ve kültürünün tüm güzelliğini tek bir karede görüyoruz. Adeta bir tablo gibi duran bu sahnede Kurosawa’nın ressam bakışını da perdeye yansıtıyor. Gökkuşağını yaşamın bir mucizesi olarak düşünürsek tilkilerin çiftleşmesini tamamladığını ve yeniden doğuşuna tanıklık ediyoruz.

Şeftali Bahçesi

Japon kültürünü ilk rüyadaki gibi mükemmel bir görsellikle yansıtan Şeftali Bahçesi’nde insanların doğayı yok edişi anlatılıyor.

“Bir daha asla evine gelmeyeceğiz; çünkü ailen bütün şeftali ağaçlarını kesti.”

Çocuk evde gördüğü kızın peşinden ormana doğru gidiyor. (Burada aklıma Alice’in tavşanın peşinden gidişi gelmedi değil.)

yume akira kurosawa

O gün “Oyuncak Bebek Günü” ama oyuncaklar kutlama yapmak istemiyor.

“Oyuncak Bebek Günü şeftali ağaçlarının çiçek açması içindir. Çiçek açması da kutlama yapmak için gereklidir. Biz oyuncaklar şeftali ağaçlarının temsiliyiz. Ağaçların ruhu, açan çiçeklerin canıyız.”

Yok olan ağaçlar kederden gözyaşı dökünce çocuk da acıyla ağlıyor. Çünkü ailesini durdurmak istiyor ama elinden bir şey gelmiyor.

“Şeftaliyi para vererek almak da mümkün ama şeftali ağaçları bahçesi mümkün mü!”

Çocuğun arka planında görülen çıplak, çatlamış toprak görüntüsü kuraklığın ise habercisi. Ağaçların kökleri insanı hüzünlendiriyor. Çocuğun yüzündeki çaresizlik gelecek nesillerimize dair umutsuzluğu simgeliyor. Ağaçların yok edilişi çocukları yok etmek demek. Bir ağacın sahibi olmak onun katili olma hakkını verir mi?

Tipi

Buradaki kasvetli rüyada gözlemlediğimiz dayanma gücü, birlik olarak zorlukların üzerinden gelme ve her şeye rağmen umut etme. Biz umutla doğaya sarılırsak eğer, düştüğümüz yerden tekrar kalkabiliriz. Karda mahsur kalan ve soğuktan ölmek üzere olan dağcıların yanına gelen onları örtüsüyle örtüp sonra da havaya karışıp giden kadın doğa anayı temsil ediyor.

Tünel

Bir komutanı tünele girerken gördüğümüz bu rüyada öfkeli bir köpek var. Rüyalarda görülen köpek genelde düşman olarak yorumlanır. Bu saldırgan köpek savaştaki düşman birliği temsil ediyor olabilir. Tünelden çıkarken orada beliren ölmüş bir asker ölü olduğuna inanmıyor ve komutana nasıl öldüğünü soruyor. Devamında da tünelde ölen tüm askerler görünüyor. Bu rüyanın özeti şu cümlede aslında:

- Reklam -

“Sizlere kahraman diyorlar ama bir köpek gibi öldürüldünüz.”

düşler dreams yorum

“Kahramanlık nedir?” sorusuna yanıt aranan rüyada Kurosawa savaş karşıtı aktarımlarıyla kahramanlık adı altında toplumların birbirini yok edişini konu ediniyor.

Kargalar

Bir ressam, Van Gogh Müzesi’ndeKİ tablolara bakarken onlardan birinin içine giriyor. Burada benim aklıma ilk olarak Stendhal Sendromu geldi. Bu, sanat eserlerine aşırı hassasiyet sonucu ortaya çıkan bir rahatsızlık. Bu durumu yaşayan kişi kendisini bir tablonun içindeymiş gibi hissedebilir. Kurosawa’nın bu rüyayı da eklemesinin sebebi bence Van Gogh’un doğaya olan tutkusu.

“Yıldızları ve göklerdeki sonsuzluğu fark edin. O zaman hayat neredeyse büyülü gözüküyor.”

Ve bu rüya da Van Gogh’un “Buğday Tarlası ve Kargalar” adlı tablosundaki kargaların canlanması ile sona eriyor. Büyük bir görsel ziyafet olan bu bölüm özellikle sanat severlerin hoşuna gidecektir.

Kızıl Fuji Dağı

Fuji Dağı’nın patlamasıyla başlayan bu rüyada dünyanın sonunu getiren felaketler toplanmış durumda. Renklendirilmiş radyoaktivite bulutunun hangi maddelerden oluştuğu ve bunların insanlara verdiği zararları görüyoruz. Bu renklendirilmiş radyoaktiviteler ölümün kartviziti gibi. Kurosawa’nın doğanın yok oluşunda politikacıların, daha fazla kazanma hırsıyla insanlara hükmetmeye çalışan bu alanlardaki yetki sahibi insanların payı olduğunu düşündüğünü anlıyoruz ki bana kalırsa dünyamızın bu hale gelişinde ve daha kötü bir yere gidecek olmasındaki en büyük gerçeklerden biri de bu.

dreams inceleme yorum

Tehlikesiz olduğu söylenen her şeyin bizi tehlikeye götürdüğü, çocukların kirli hava soluyarak sağlıklı gelişemediği, havadaki kirliliğin ruhlarımızı da kirlettiği bir dünyada yaşıyoruz. Bu rüyada gözümüze çarpan boş beşik de bunu çok iyi ifade ediyor. Beşikler boş, hatta kanlı ve dünya kendini bile taşıyamaz halde. Kendi ellerimizle yıktığımız geleceğin kutlamasını mı yapıyoruz sahte gülücüklerle? Hanginiz dürüst ayna karşısında? Bedenlerimizden ruhumuza karışan bu zehirleri artık atma ve yeni bir panzehir bulma vakti gelmedi mi? Hepimizin kolayca ulaşabileceği bu panzehirin adı “sevgi”. Birbirimizi sevdiğimiz zaman; korumak isteriz. Böylece doğaya, diğer canlılara her şeye karşı daha duyarlı olmayı öğreniriz. Sevgi tüm yaraları sarar.

Ağlayan İblis

Bu rüyada bir zamanlar insan olan iblisle karşılaşıyoruz. Devasa karahindibaların, tek gözlü kuşların, tüylü balıkların olduğu insanların cehennemleştirip iblisleştiği bir dünya. Kurosawa ile aynı düşünceler içinde olup bizi bekleyen sonun tıpkı bu rüyadaki gibi birbirini yiyen insanların olduğu, ebedi acıyla yaşama mahkum edilmiş bir son bekliyor. Radyasyon tüm canlıları mutasyona uğratmış. Dünyanın sonu gelmiş ama hâlâ sınıflaşmalar var. İki veya üç boynuzu olan iblisler tek boynuzu olanı yiyor.

“İblis olmadan önce çiftçiydim. Fiyatı düşmesin diye litrelerce sütü nehre boşalttım. Tonlarca patates ve lahanayı toprağa gömdüm.”

Yaptığımız israflar, bizi besleyen doğanın kıymetini bilmeyişimiz ve hilekârlıklar bizi birer iblise dönüştürüyor.

Su Değirmeni Köyü

Cennetin yansıması gibi görünen bu son rüyada Kurosawa bize iki farklı kapı sunuyor. Dilerseniz cehennemi dünyaya getireceğiniz bir kapı dilerseniz cennetin kapısı. Bu köyde gördüğümüz yaşlı köylü aslında Kurosawa’nın kendisi. İzleyicisi ile son bir konuşma yapıyor.

Dreams incelemesi yume dusler akira kurosawa

Bu köyde elektriğe ihtiyaç yok; çünkü mumlar aydınlatma için yeterli. Gecenin zaten karanlık olması gerekiyor. Bırakalım da gündüz gündüzü gece de geceyi yaşayalım. Hem sonra yıldızların büyüsünü nasıl görebiliriz? Yakıt içinse sadece kötüleşen kendi düşen ağaçlar ve tezekler kullanılıyor.

“Günümüz insanı doğanın bir parçası olduğunu unutmuş vaziyette. Her zaman daha iyisini yapabileceğini sanan bilim insanları akıllıdırlar fakat anlayamadıkları şey doğanın gücüdür.”

Filmin sonuna doğru bir cenaze töreni görüyoruz. Yeterince çok çalışıp uzun ve rahat bir yaşam süren bir insan huzur içinde ölmüş. Buradaki insanlar sadece çok yaşlandığında hayatlarının son bulduğunu anlıyoruz. Politikanın, ticaretin, inançları kullanan insanların kötüye yönlendirmeleri olmadan hem bedensel hem de ruhsal bir temizlikle yaşarlar ve cenazelerde de hep birlikte sırtlayıp tepedeki mezarlığa götürerek, yaşamı nasıl güzelleştirdilerse ölümü de güzelleştirerek hayatlarına devam ediyorlar.

Siz Akira Kurosawa’nın bizlere gösterdiği hangi kapıyı aralamak istiyorsunuz? Film hakkındaki yorum ve eleştirilerinizi Kayıp Rıhtım Forum üzerinden bizlerle paylaşabilirsiniz.

Yeşim Teke

“Gerçeklik hayal kurmakla başlar.” Mitoloji, sinema, okültizm, sanat tarihi ile ilgileniyor ve yazıyorum. Roman yazarıyım, çiziyorum ve tasarımlar yapıyorum.

Henüz yorum yok. Forum'a gelip sohbete katıl.

wordle yaşlı kadın rehine

Yaşlı Kadın Günlük Wordle Paylaşımını Yapmayınca Kızı Endişelenip Polisi Aradı: Annenin Rehin Alındığı Ortaya Çıktı

Dark Crisis Geliyor: DC Evreni

Dark Crisis Geliyor: DC Evreni Yeni Bir Krize Hazırlanıyor