in ,

Şirin Erkan Leitao: “Bazen Bütün Bir Geceyi Tek Bir Paragraf Üzerinde Geçirdiğim Oldu”

Şirin Erkan Leitao, Senegalli yazar Mohamed Mbougar Sarr’a Goncourt Ödülü kazandıran “İnsanların En Gizli Hatırası” kitabının çeviri yolculuğunu anlattı.

İnsanların En Gizli Hatırası - Şirin Erkan Leitao - Çevirmenin Çemberi
- Reklam -
- Reklam -

Senegalli yazar Mohamed Mbougar Sarr’ın Türkçede geçen aylarda Everest Yayınları etiketiyle yayımlanan İnsanların En Gizli Hatırası kitabının çeviri yolculuğunu Şirin Erkan Leitao’dan dinliyoruz.

Karmaşık stili, girift ve uzun soluklu cümleleriyle tercümeyi zorlu bir meydan okumaya dönüştüren En Gizli Hatırası Çevirmenin Çemberi köşemizde değerlendirilen en yeni kitap oldu.

İnsanların En Gizli Hatırası – Şirin Erkan Leitao ile Çevirmenin Çemberi

Şirin Erkan Leitao’nun Çevirmenlik Anlayışı ve Çalışma Tarzı

Edebiyat çevirmenliği çok meşakkatli bir iş. Edebiyat çevirmeninin tek görevi mükemmel çeviri yapmak değil. Aynı zamanda, yazarlık gömleğini sırtına geçirip, yazarın bir nevi aklına girip, düşüncelerini, duygularını özümseyip, dilini, üslubunu, yazı stilini kendi diline bir ayna gibi yansıtmakla da mükellef. Önemli ödüller almış eserleri kendi diline kazandırmak ise müthiş bir sorumluluk.

- Reklam -

Çeviri için önerilen eserin metnini önceden mutlaka okurum, çeviri sırasında faydalı olacak notlar alır, gerekli gördüğüm araştırmaları ayrıntılı olarak yaparım. Çeviri metne editöre yardımcı olacak notlar dahil eder, kelime tercihlerimin nedenini açıklar, aklıma yatmayan bazı yerlere editörün dikkatini çekerim. Bu şekilde çevirmen-editör iletişiminin kolaylaştığını, çalışmaların daha hızlı ilerlediğini düşünüyorum. Çeviriyi teslim etmeden önce de baştan sona en az iki kez yeniden okur, metnin aslında Türkçe yazılmış gibi görünmesi için gereken düzeltmeleri yaparım.

Sarr ve İnsanların En Gizli Hatırası

Everest Yayınları, Mohamed Mbougar Sarr’ın 2021 Goncourt Ödülü’nü alan La Plus Secrète Mémoire des Hommes romanını önerdiğinde metne tam manasıyla vurulduğum için tereddütsüz kabul ettim ama derin bir korkuya da kapılmadım değil.

Karmaşık stili, girift ve çok uzun cümleleri -örneğin romanda Mossane’ın iç sesiyle konuştuğu on bir sayfalık noktasız bölüm tek bir cümle sayılabilir-, edebî ve psikolojik betimlemeleri ve çok katmanlı tarihî örgüsüyle yolumu kaybetmeden içinden çıkmam gereken devasa bir labirent vardı karşımda. Fransızca okurken kolayca anlaşılan bölümler, çeviri esnasında çözümü zorlaşan bir yumağa dönüşüyordu. Yazarın bazı kelime oyunlarını olduğu gibi Türkçeye aktarmak da büyük gayret gerektiriyordu. Bazen bütün bir geceyi tek bir paragraf üzerinde geçirdiğim, bir cümleyi defalarca bozup yeniden başladığım, tek bir kelime için uzun uzun düşündüğüm vakitler oldu ama toplam dört ay süren çalışma neticesinde okurlardan gelen güzel yorumlar Sarr’ın kalemine layık bir iş çıktığını anlatıyor.

“Büyük bir kitabın konusunu anlatmaya asla uğraşma. Ya da bunu yapacaksan, mümkün olan tek yanıtı ver, o da şu: Hiçbir şey. Büyük bir kitap asla bir şey anlatmaz ama buna rağmen içinde her şey mevcuttur […] yalnızca vasat veya kötü veya sıradan bir kitap bir şeylerden söz eder. Büyük bir kitabın konusu yoktur ve hiçbir şeyden söz etmez, yalnızca bir şeyler söylemeye veya keşfetmeye çalışır ama bu “yalnızca” içinde zaten her şeyi barındırır ve bu “bir şeyler” de zaten her şeydir.”

Senegalli yazar Sarr’ın, Malili yazar Yambo Ouloguem’in hayatından ve Ouloguem’in 1968’de Renaudot Ödülü alan ama daha sonra intihal suçlamalarıyla karşılaşan Le Devoir de Violence başlıklı kitabından esinlenerek kurguladığı ve ismini Roberto Bolano’nun Vahşi Hafiyeler romanından bir alıntıya dayanarak verdiği bu romanını kısaca özetle deseler ancak romandaki bu alıntıyla yanıt verebilirim.

İnsanların En Gizli Hatırası - Mohamed Mbougar Sarr

Evet, Sarr’ın bu büyük kitabı özel olarak hiçbir şey anlatmıyor ama içinde insana dair her şey mevcut. Genel olarak edebiyat dünyası, edebiyat üzerinden frankofon Afrikalı yazarların durumu, ırkçılık, sömürgecilik ve sömürge ülkelerindeki insanların yaşadığı trajediler, politikacılar ve halkların edilgenliği, iç savaşlar ve isyanlar, Afrika’ya özgü doğaüstü olaylar ve inanışlar, aile ve vatan hasreti, psikoloji, aşk, cinsellik, erotizm, Nazi işgali altında Fransa, Shoah, 1. ve 2. Dünya Savaşları… Liste uzayıp gidebilir zira her okumada bambaşka bir yön keşfediyoruz.

Verdiği röportajlarda edebiyatı bir örümcek ağı olarak betimleyen Sarr, romanının başkişisi olan çiçeği burnunda yazar Diégane Latyr Faye’i, 1930’lu yıllarda tek ve güçlü bir kitap yazıp sonrasında ortadan kaybolan, çok az kişinin şahsen tanıdığı yazar T.C. Elimane’ın peşinde dünyanın farklı kıtalarındaki çeşitli şehirlerde, tarihin değişik zamanlarında ve edebiyatın en uzak diyarlarında dolaştırıyor. Diégane, T.C. Elimane’ı ve kitabı “İnsaniyetsizlik Labirenti”nin devamını bulmaya çalışırken Paris’ten Amsterdam’a, Dakar’a ve Siga D.’nin anlatıları vasıtasıyla Afrika’ya ve Güney Amerika’ya yaptığı yolculuklar sırasında, kendi hayatında izlemesi gereken yolu ve bir anlamda kendi var oluş felsefesini de keşfediyor.

“İnsanların En Gizli Hatırası”nın Türkçe İsminde Yapılan Tercih

Kitabı okuyan kimi okurlar, romanın başlığını niçin İnsanların En Gizli Hatırası olarak çevirmeyi tercih ettiğimi merak edebilir. Başka bazı dillerdeki çevirilerde “insanlar” yerine “erkekler” kelimesinin kullanılması beni rahatsız etti zira romanın bütünlüğü içinde sadece erkekler söz konusu değil. Çok güçlü karakterde kadınlarla ve onların içsel kargaşalarıyla da yüz yüze geliyoruz. Üstelik kadın ya da erkek, her insanın içinin derinliklerinde saklamayı tercih ettiği gizli bir hatırası yok mudur?

En Hoşa Giden ve Eğlendiren Bölümler

Çevirdiğim her bir sayfayı ayrı ayrı sevdim ama beni en fazla eğlendiren iki bölüm, Diégane’ın Siga D. ile ilk karşılaşması ve Musimbwa ile birlikte Béatrice Nanga’nın evinde geçirdiği akşam oldu. İçimi en fazla acıtan iki bölüm ise, Musimbwa’nın tamamlanmamış kuyunun hikâyesini anlattığı kısım ve diri diri yanan birinin acısının betimlendiği paragraf. Fakat kitapta en çok, Diégane’ın anne babasıyla görüntülü konuşmasını anlattığı, ailesine duyduğu hasreti ve geride bıraktığı dünyasına dair gözlemi tarif ettiği kısımdan etkilendim.

- Reklam -

“Görüntülü konuştuğumuz zamanlarda annemle babam yan yana oturup telefonu öyle bir tutuyorlar ki ekranda her birinin yüzünü yarıdan kesik biçimde görüyorum. Ana baba çehrelerinin bu şekilde birleşmiş halini seyrediyorum […] Yüzlerindeki yaşlılık belirtileri yüreğimi sıkıştırdı ve görüntüyü kesmek istedim. Fakat bu bir şey değiştirmezdi; sesleri de yaşlanmıştı: Zamanın duvarlarındaki derin çatlaklar. […] çok yakında bir araya gelineceğine dair hayallerle aklanarak ileri tarihe ertelenen her arama, hakikatte daha da büyük bir uzaklaşmaya neden oluyordu. […] Bıraktığım dünya ona sırtımı döner dönmez yok oldu. […] Bir zamanlar sevdiğim dünya bana sadakat yemini etmemişti. Ben ondan ayrılır ayrılmaz zamanın tünelinde uzaklaşmaya başlamıştı bile.”

Sarr’ın bu cümlelerinde, yüreğimden geçen duyguları buldum. Yıllar önce Fransa’ya taşınırken ailemi, evimi, yerleşik düzenimi terk ettim. Görüntülü konuşmalarımız hep Diégane’ın anlattığı gibi oldu. Annem, babam ve kardeşimle binlerce kilometre mesafeden, yalnızca görüntülerine sarılarak konuşmak mecburiyetinde kaldım. Vatan hasreti de cabası. Dolayısıyla bu kısmı Türkçe’ye kendi hislerimi kaleme alır gibi çevirdim.

Bir de yıllardır kafamdan geçirdiğim bir cümleyi, noktası virgülüne dek aynen bu kitapta buldum. Bu cümle, Diégane’ın yazar arkadaşı Musimbwa’ya ait:

“Hiçbir şey bir insanı, mutlu olanlar da dahil olmak üzere hatıraları kadar üzemez.”

Afrika

Son yıllarda biraz da tesadüf eseri, çevirdiğim romanların hepsinde Afrika var. Dolayısıyla bu romanda da karşıma çıkan Afrika’ya has doğaüstü olaylara, inanışlara ve animist kültüre aşinayım. Afrikalı yazarları okuduğum vakit, reenkarnasyona, ruh seyahatlerine, büyünün veya kehanetlerin gerçekliğine ikna olabiliyorum. Ve dünya üzerindeki farklı kıtalarda yaşayan, ilkelliğini koruyabilmiş ve saflığını yitirmemiş bütün topluluklarda bu tip inanışların ve olayların olması beni şaşırtmıyor.

Mohamed Mbougar
Mohamed Mbougar Sarr

Romandaki T.C. Elimane gerçekten doğaüstü yeteneklere sahip mi? Belki de. Ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim, Elimane’ın gizeminden söz edilen kısımlarda, özellikle de Siga D.’nin, arkadaşı Denise’i evinde ziyaret ettiği ve Paris’te bir parkta gece vakti yürüdüğü bölümlerde tüylerim diken diken oldu. Umarım okuyanların içinde de bu hissi yaratabilmişimdir. Kitabı henüz okumamış kişilerin okuma zevkini ellerinden almamak için bu kısımlardan çok fazla söz etmek istemiyorum.

Çeviri ve Müzik

Bir romanı çevirirken genellikle, kitabın atmosferini daha rahat özümsemek için sözü edilen dönemlere ait müzikleri veya kitapta adı geçen parçaları dinlerim. Sarr’ın romanı sayesinde sıkı bir Super Diamono ile Omar Pène hayranı oldum. Özellikle de Mujje isimli parçayı keşfettiğime çok memnunum. Bundan başka bol bol Astor Piazzolla tangoları da dinledim.

Son Söz

Sarr’ın genç yaşında kaleme aldığı son derece enteresan bu roman hakiki anlamda edebi bir yöne sahip ve derinlemesine analiz edilmeyi sonuna kadar hak ediyor. Daha fazla okura ulaşması ve beğenilmesi en büyük arzum.

Özenli çalışmaları için editörler Ayşe Saltıkalp ile Filiz Karaküçük’e, çeviri konusundaki güzel sözleri için Saadet Özen’e ve elbette Everest Yayınları’na teşekkür ederim.

Şirin Erkan Leitao


İnsanların En Gizli Hatırası kitabı hakkındaki yorumlarınızı bizimle Kayıp Rıhtım Forum üzerinden paylaşabilir, Çevirmenin Çemberi köşesindeki diğer içeriklere buradan ulaşabilirsiniz.

Daha fazlası için bizi Google Haberler üzerinden takip edebilirsiniz.

Konuk Yazar

Siz de Kayıp Rıhtım'da konuk yazar olabilirsiniz!

İletişim: [email protected]

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ejderha ve Gizemli Kule - Sevde Tuba Okçu

Sevde Tuba Okçu’nun Yeni Kitabı “Ejderha ve Gizemli Kule” Raflarda

The War of the Rohirrim Filmi: Orta Dünya'ya Dönüş | Fragman

“Yüzüklerin Efendisi” Evreninde Geçen “The War of the Rohirrim” Filminden İlk Fragman