Renklere dokunmak… Seslere sarılmak… Bazı hikâyelerde en çok değişen şey, başkalarında hep aynı olan şeydir. Hep aynı, alışılmış, bilindik olan düşünmeye alan açmaz. Farklı olanı akla getirmez çünkü orada endişe, bilinmezlik, güvensizlik pek yoktur. Her şey her zaman olduğu gibi sürüp gider işte. Ta ki hayat, en büyük değişimlerden birini davet edene kadar! Kiraz Ağacının Ardından, böyle büyük bir değişimin sonrasında yaşananlara odaklanıyor; hayata yeniden doğup yeniden hayata uyum sağlamaya çalışmak gibi bir değişim…
Evrim Sayın
Kiraz Ağacı ile Aramızdaki Mesafe‘nin Mafalda’sı altı yıl sonra, lise üçüncü sınıfta artık ve acaba hayatla arası nasıl? Yazar Paola Peretti’nin, bir anlamda kendi hikâyesini kurguya döktüğünü öğrendikten sonra çok etkilenmiştim. Mafalda, tam anlamıyla Yazar Paola mıdır, elbette bilemeyiz ancak ikisinin de aynı yerden yaralı olması tesadüf olmamalı.
Kahramanımız Mafalda, dokuz yaşındayken altı ay içinde görme yetisini kaybedeceğini öğreniyordu; yazarın da görme yetisini sonradan kaybettiğini biliyoruz. Ben, Mafalda’yı anlatırken “sonradan yitirmek” kısmına özellikle değinmek istiyorum çünkü ben de bir süre önce aynı yerden yaralanmış biri olarak o bilinmezliğin verdiği acıyı duyumsayabildim. Tek gözümde yaşadığım görme kaybı bir süre hayatımı durdurdu. “Ya diğeri de…” diye sora sora senaryolar yazdım kendime. Neyi, ne kadar yapabilirim ya da yapamam üzerine sıkça düşünürken buldum kendimi. Görmeye çalışmanın ama görememenin verdiği baş ağrısıyla da ayrı cebelleştim tabii.
Sonra duruma biraz alışınca “neyse ki tek gözüm…” deyiverir oldum. Bunu söylerken utandım da. Ama buna tutundum, çok iyi hatırlıyorum. Dolayısıyla Mafalda’nın Kiraz Ağacı ile Aramızdaki Mesafe‘de oluşturduğu “yapabileceği şeyler listesi”yle Kiraz Ağacının Ardında’da oluşturduğu “önceden önemli olmayıp şimdi önemli olanlar listesi”ne kıyısından köşesinden de olsa aşinayım. Bu deneyim ve farkındalıkla Mafalda’nın hikâyesine eşlik etmek benim için çok etkileyiciydi.
Kiraz Ağacının Ardından: Mafalda’nın Yeni Hayatın Alışma Süreci
Mafalda, görme yetisini kaybettikten sonra hayata yeniden doğup uyum sağlamaya çalışıyor ve aradan altı koca yıl geçiyor. Bu sürede arkadaşlık ilişkileri, iletişim şekli, gündelik pratikleri, kısacası her şeyin anlamı onun için yeniden yazılıyor. Zaten yukarıda da bahsettiğim gibi “önceden önemli olmayıp şimdi önemli olanlar listesi”ni dolduruyor Mafalda bir yandan. Farkındalıkla yaşamaya çalışıyor, anlamlandırarak ilerlemek istiyor.
O listesini doldururken ben de onun için aynı listeyi tutuyordum, bu bana biraz garip hissettirdi. Başkasının her gün yaşadığı zorlanmaların listesini tutarken Mafalda ile bu listeleri karşılaştırdığımızı hayal ettim bir an. Yakın arkadaş olsak Mafalda buna gülüp takılabilir ama belki de alınabilirdi. Çünkü genelde hisleri çok soğuk bir havada titriyor gibi. Bir yandan “Artık karanlığımdan korkmuyorum.” derken bir yandan da tek başına yapabileceği çok az şey olmasından nefret ediyor, kendisi için üzülüyor. Gerçi ben aksini zaten hayal edemiyorum. Renkleri gördüğün, bildiğin, tanıdığın onca yıldan sonra bir anda hepsinin tek bir renge, siyaha, dönüşmesi zaten nasıl karşılanır, nasıl atlatılır ki?
Renkler demişken, Mafalda’nın listesinde en vurulduğum madde şuydu:
“Bana gerçek olanın söylenmesi, örneğin kıyafetlerin ne renk olduğu.”
O da Bir Genç
Mafalda bir ergen, bir genç olarak güzel görünmek, kendini güzel görmek istiyor çünkü. Giydiklerini, görüntüsünü bilemediği için de arkadaşlarından onay bekliyor; onun genel görüntüsüyle ilgili bilgi vermelerini istiyor. Gözlerini, yakınlarına emanet etmiş gibi; onun gözleri artık çok güvendiği, güvenmek istediği yakınları.
Kendisiyle ilgili üzüldüğü, geleceğiyle ilgili endişelendiği zamanlarda Holden’a uğruyor. Holden, Çavdar Tarlasında Çocuklar‘ın sözde uyumsuz kahramanı. Holden’ın hayatı mı daha kötü kendi hayatı mı? Arada bir bu soruyla toparlanıp kendine geliyor. Yanıtını verebildiğini düşünmüyorum ama üstüne düşünmek bile onu içine düştüğü karamsarlıktan kurtarıyor, buna eminim.
Holden ve daha fazlasının dünyasına ziyaret edilmeyi ona sesli kitaplar sağlıyor. Sese dair hassasiyetini şöyle dile getiriyor Mafalda:
“Gözleri görmeyen bazı kişiler için karanlığın ortasında yalnızca sesle bizimle kalıyor.”
Sesin yanı sıra bir de parmakları… Parmaklarıyla hissetmek, parmaklarıyla keşfetmek, parmaklarıyla tanıyıp bilmek, parmaklarıyla güvende hissetmek onun neredeyse her şeyi ve bu hissi de şöyle açıklıyor:
“Gözlerim parmaklarımdaymış gibi hissediyorum.”
Ve Arkadaşlar…
Mafalda’nın önündeki yeni meydan okumaya gelip orada duracağım. Merakınızın heyecanını silip süpürmek istemem. Mafalda, bu kez yeni bir şeyi tek başına yapmak üzere ve üstüne üstlük çok da tanımadığı biriyle. Heyecan duymasına duyuyor, olup bitecekleri çok merak ediyor ve bir yakın arkadaş edineceğine emin.
Okula yeni gelen Moony, bakalım gerçekten onun yakın arkadaşı olabilecek mi? Ayrıca Mafalda’nın arkadaşları yok değil. Alex, Filippo… Hatta kedisi Ottimo, dedesi Nino… Ancak yine de çok çok yakın bir arkadaşı olmasını hep çok istiyordu.
Moony’nin açacağı okuma kulübüne katılacak olan Mafalda, arkadaşlığa dair neler öğrenecek? Hangi badireleri aşacak, hangilerinde takılacak? Okuruna; rengarenk bir ses, rengarenk bir tat, rengarenk bir koku, rengarenk bir dokunuş ve rengarenk bir tablo sunan Kiraz Ağacının Ardında artık sizlerle…
Evrim Sayın
Sizler de Paola Peretti imzalı seri hakkındaki duygularınızı yorumlarda veya Kayıp Rıhtım Forum’da paylaşabilir, daha fazlası için bizleri Google News ve WhatsApp kanalımızdan takip edebilirsiniz.
Forum üzerinden yorum yapıp sohbete katılmak için tıkla!