in ,

R. F. Kuang’ın Babil’ini Çevirmen Güneş Becerik Demirel Anlatıyor

R. F. Kuang imzalı “Babil” romanının tercüme yolculuğunu eserin çevirmeni Güneş Becerik Demirel kaleme aldı.

Babil - R.F. Kuang - Çevirmenin Çemberi
- Reklam -
- Reklam -

R. F. Kuang’ın Locus ve Nebula ödüllü fantazi romanı Babil geçen günlerde İthaki Yayınları etiketiyle Türkçe raflarındaki yerini aldı. Eseri dilimize tercüme eden Güneş Becerik Demirel, kitabın çeviri yolculuğunu Kayıp Rıhtım okurları için kaleme aldı.

Güneş Becerik Demirel, “R. F. Kuang’ın Babil’ini çevirmem önerildiğinde, işimin hiç de kolay olmadığının farkındaydım,” sözleriyle anlatmaya başladığı Babil; Haşhaş Savaşı serisiyle çıkış yapan yazarın en ses getiren romanı olma özelliğini taşıyor.

Çevirmen Güneş Becerik Demirel’in Kaleminden “Babil”

Bir çevirmen için her kitap yeni bir maceradır. Özellikle de bir yazarla ilk defa tanışacaksa, o kitabı diline kazandıran ilk kişi olacaksa. İthaki Yayınları tarafından R. F. Kuang’ın Babil’ini çevirmem önerildiğinde, işimin hiç de kolay olmadığının farkındaydım. Ancak konusu ve ana fikri o kadar cazipti ki çeviriyi üstlenmeyi kabul ettim ve kendimi yarı tarihi, yarı fantastik bir Oxford hikâyesinin içinde buldum.

- Reklam -

Rebecca F. Kuang bir dilbilimci, çevirmen ve yazar. Öncelikle, henüz 28 yaşında olan bir yazarın bu kadar derin ve çok katmanlı bir kitap yazmasını takdir etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Ana karakterimiz Robin, Çin’in Kanton şehrinde doğan gayrimeşru bir çocuk. Annesi kolera salgınında ölüyor ve Profesör Lovell adında bir İngiliz, Robin’i himayesine alarak Oxford Üniversitesi’ne getiriyor. Robin Oxford’da, Kraliyet Çeviri Enstitüsü’nde burslu öğrenci olarak eğitim almaya başlıyor ve 3 yakın arkadaş ediniyor.

İlk başta Oxford’dan ve kültürel zenginliklerinden fazlasıyla etkileniyorlar ve Çeviri Enstitüsü öğrencisi olmanın onlara kazandırdığı ayrıcalıkların, yeni kimliklerinin keyfini çıkarıyorlar. Ancak zaman içinde, perde arkasında dönen dolapları fark etmeye başlıyorlar. Büyük Britanya ve başkenti Londra, dünyanın en büyük gümüş rezervini elinde tutuyor ve gücünü büyük ölçüde çevirmenlerin “eşleşme-çiftleri” kullanarak işlediği gümüş külçelere borçlu. Bu külçelere işlenen ve birbirlerinin anlamlarını pekiştiren sözcükler adeta sihir etkisi yaratıyor ve hayatın her alanında kullanılıyor. Bu güç elbette elitlerin elinde ve emellerine ulaşmak için dünyanın dört bir yanından zeki gençleri toplayıp, onları eğitip, gümüş külçelere istedikleri eşleşme-çiftlerini yazdırmak için kullanıyorlar. Örneğin işlenmiş bir külçenin monte edildiği bir gemi, daha hızlı ve dayanıklı hâle geliyor. Görünürde ülkenin en prestijli işini yapan çevirmenler, aslında çarpık bir düzenin köleleri olarak hizmet etmek üzere yetiştirildiklerini fark ettiklerinde örgütlenerek bir devrim başlatmaya karar veriyorlar.

“Cıva Habercilerin Tanrısıdır”

Gümüş madeninin bu senaryoda çok önemli bir rolü var. Rebecca F. Kuang, Sara Conway’e verdiği röportajda bunu şöyle açıklıyor:

“Çevirinin doğası gereği büyülü bir yanı vardır – bir dildeki kelimeleri alıp elinizden geldiğince başka bir dile aktarmaya yönelik bu inanılmaz karmaşık süreç. Çevirinin ilk kuralı, ne kadar yakın akraba olurlarsa olsunlar, bir dil ile başka bir dil arasında sözcükler ya da ifadeler arasında mükemmel, birebir korelasyon olmadığıdır ve bu nedenle çeviri her zaman fedakarlıklar ve sanatsal seçimler içerir. Peki bir dilden diğerine geçerken kaybolan o mistik anlam alanı nedir? Babil’de kaybettiğimiz varsayılan türden, mükemmel bir şekilde anlaşılabilir, açık ve net bir Âdem dili var mıdır? Var olması mümkün müdür? Bunlar çeviri çalışmalarının merkezinde yer alan sorulardır ve o kadar ilk bakışta büyülüdürler ki, bunları bir büyü sisteminin temeli olarak kullanmak çok açık görünmektedir. Buradan hareketle, eşleşme- çifti sistemini gümüşün fiziksel nesnesiyle birleştirmek bariz bir tercih gibi görünüyordu. Ne de olsa gümüş, cıva kullanılarak eritilir ve cıva da habercilerin Tanrısıdır.”

R. F. Kuang
R. F. Kuang

Sanırım yeteri kadar spoiler verdim. Ama bu kadarını anlatmak istedim çünkü Babil uzun etimolojik açıklamalara ve dipnotlara rağmen, temposu düşmeyen bir macera romanı niteliğinde.

Kitabın En Zor Yanı

Kitabın beni en zorlayan yanı da bu dipnotlardı. Çokça araştırma yapmak zorunda kaldım ve açıklama gerektiren yerlere ben de çevirmen notları ekledim. Ayrıca Kuang kitapta Çince sözcüklere, cümlelere, karakterlere sık sık yer veriyor. Ben kitabın PDF versiyonundan çalıştığım için bunları kendi Word dosyama aktarırken Çince karakterler deforme oluyordu. Bu yüzden yayınevinden yazarın ham Word dosyasını talep etmek zorunda kaldım. Neyse ki iletişim ve teknoloji çağında yaşıyoruz. Dosya ertesi gün elimdeydi.

Çevirinin En Keyifli Bölümleri

Çevirirken en keyif aldığım bölümü ise kitaptan bir alıntı paylaşarak aktaracağım:

“Eski Ahit’in en büyük trajedisinin, insanın Cennet Bahçesi’nden sürgün edilmesi değil, Babil Kulesi’nin yıkılması olduğu sıklıkla tartışılır. Çünkü Âdem ve Havva gözden düşmüş olsalar da meleklerin dilini anlayıp konuşabiliyorlarmış. Fakat insanlar aşırı kibirlenerek cennete giden bir yol inşa etmeye karar verdiklerinde, Tanrı idraklerini allak bullak etmiş. Onları gruplara bölmüş, kafalarını karıştırmış ve dünyanın farklı yerlerine dağıtmış.” (s. 144)

- Reklam -

“Babil’de yitirilen sadece insanların arasındaki birlik değil, orijinal dilleriydi – içsel ve Tanrı vergisiydi; son derece anlaşılırdı, biçim ve içerik bakımından hiçbir şeyden yoksun değildi. (s. 144)

“Ancak bana göre Âdem dilinin ne olduğunun önemi yok çünkü ona erişimi kaybettiğimiz ortada. Hiçbir zaman ilahi dili konuşamayacağız. Ama bütün dünya dillerini bu çatı altında toplayarak, insanın kendini ifade etme biçimlerinin tamamını veya tamamına yakınını elimizden geldiğince bir araya getirerek şansımızı deneyebiliriz. Bu ölümlü düzlemden asla cennete dokunamayacağız ama kafa karışıklığımız mutlak değil. Çeviri sanatında ustalaşarak, insanlığın Babil’de kaybettiğine ulaşabiliriz.” (s. 144-145)

“Yaptığımız şey sihir. Her zaman böyle hissetmeyeceksiniz – hatta, bu akşamki alıştırmanızı yaparken, fani olanı kovalamaktan ziyade, çamaşır katlıyormuş gibi hissedeceksiniz. Fakat kalkıştığınız işin cüretkârlığını asla unutmayın. Tanrı tarafından hükmedilen bir lanete meydan okuduğunuzu sakın aklınızdan çıkarmayın.” (s. 145)

Babil - R.F. Kuang

“Babil Bir Kitap Çevirmeninin Aklından Geçen Tüm Sorulara Ustalıkla Değiniyor”

Çeviri orijinal metne ihanet midir? Yoksa ona başka bir dilde, yeniden anlam kazandırma çabası mıdır? Babil bir kitap çevirmeninin aklından geçen tüm sorulara ve çelişkilere ustalıkla değiniyor ve insana yalnız olmadığını hissettiriyor.

Babil sömürgecilik, kimlik, güç dengeleri, adalet, iyilik ve kötülük kavramlarını sorgulayan, tarihsel analizlerle, bolca etimolojiyle, biraz da sihir ve hayal gücüyle harmanlanmış, yazarın dehasını ve potansiyelini gösteren, benim de büyük bir özveriyle, yer yer zorlanarak çevirdiğim, ancak çevirmen kopyasını elime aldığımda, “İyi ki çevirmişim,” dediğim bir kitap oldu. İthaki Yayınları’na ve emeği geçen herkese, bana bu kitabı öneren, ilk ve son okumayı yapan, yayın sürecini yöneten editörlerime sonsuz teşekkürler. Sevgili meslektaşlarıma da Babil’i okumalarını öneriyorum ve çok keyif alacaklarına inanıyorum. Çünkü, çevirmenin hâlinden en iyi başka bir çevirmen anlar.

Güneş Becerik Demirel


Babil hakkındaki yorumlarınızı bizimle Kayıp Rıhtım Forum’da paylaşabilir, diğer çevirmen maceralarına buradaki bağlantıdan erişebilirsiniz.

Bizleri Google News, Facebook, X, Instagram ve WhatsApp’tan takip edebilirsiniz.

Konuk Yazar

Siz de Kayıp Rıhtım'da konuk yazar olabilirsiniz!

İletişim: [email protected]

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Batangüller Destanı 2. Sezon FRP

D&D Şovu Batangüller Destanı 2. Sezonu ile Geri Dönüyor

Şaşkın Dedektif 2 Filmi Yolda

Martin Lawrence’lı Şaşkın Dedektif’in Devamı Geliyor