Menu
in ,

Avengers: Endgame – Oyunun Sonu Böyle mi Olmalıydı?

Merakla beklenen Avengers: Endgame filmi bugün vizyona girdi. Bizler de izleyip spoiler’lı olarak detaylıca inceledik.

Bugün, 22 filmlik bir maceranın sonuna geldiğimiz gündü. Bugün, o heyecanla beklediğimiz, uğruna önceki filmleri defalarca izlediğimiz yapımı izleme günüydü. Bugün, nihayet “oyunun sonu”na geldiğimiz gündü.

Avengers: Endgame beyaz perdedeki yerini aldı. Ve filmi izledik. Peki nasıl bulduk?

Avengers: Endgame ile ilgili bundan sonra yazacaklarımız tamamen spoiler içermektedir. Spoiler’sız bir ön bakış için buraya tıklayabilirsiniz. Uyarımızı son bir kez daha yaptıktan sonra geçelim filme. Merak etmeyin, sözlerimi kısa tutacağım.

- Reklam -

Hissettirdikleri

Avengers: Endgame, 3 saatlik süresiyle içimizde adeta bir duygu karmaşası yaratıyor. O karakterleri son kez görmenin verdiği hüzün, tekrar kavuştuğumuz için yaşadığımız sevinç ve mutluluk, o eski dostları görmenin verdiği rahatlık. Ama en sonunda bir boşluk… Adeta bir hiçlik. Gel gelelim, film hem beklediğim gibi değildi hem de birkaç açıdan daha iyisiydi.

Hiç Tutmayan Teoriler

Yapılan zamanda yolculuk teorisinin zaten son çıkan fragmanlarla neredeyse kesin olduğunu biliyorduk. Tek sorun bunu nasıl yapacaklarıydı. Kuantum boyutundan Scott Lang’in (Ant-Man) nasıl kurtulacağı bir muammaydı. Birçok teori üretildi. Birçok fikir tellakisi oldu. Ama gel gör ki, yemek arayan bir sıçanın yanlışlıkla tuşlara dokunması sonrası gülünç bir şekilde tekrar dünyamıza döndü. Hem de Thaos parmaklarını şıklattıktan beş yıl sonra. Gerçekleri ve aradan geçen zamanı görünce hemen Avengers ekibimize koşarak onlara aklındakileri anlattı. Tabii bu işi çözecek kişiye, Tony Stark’a koştular ve bir şekilde önce reddedip sonra aralarına katılmasıyla zamanda yolculuk yapmaya ve eski taşları almaya karar verdiler. Böylece taşları bir kez daha kullanarak parmak şıklatmayla Thanos’un yok ettiği herkesi geri getireceklerdi. Ama bu elbette o kadar kolay olmadı.

Başlangıç ve Beklenen Karakterler

Film Hawkeye’ın ailesiyle birlikte mutlu mesut geçinirken bir anda hem oğlulları, hem kızı hem de eşinin yok olma sahnesiyle başlıyor. Bir önceki filmde göremediğimiz Clint Barton, bu filmde hakkı verilecek şekilde bolca sahnede oluyor. Ardından gelen Marvel logosu ve farklı müziği bana nedense yetersiz gibi geldi. Hemen ardından Iron-Man ve Nebula sahneye çıkıyor. İkisini fragmanlarda da bol bol gördüğümüz üzere uzay boşluğunda seyrederken görüyoruz. Fakat öyle bir an geliyor ki Stark’ı kaybettiğimizi düşünüp hüzünleniyor, hemen ardından gelen sarı ışık  parlamasıyla Captain Marvel’ın imdadına yetiştiklerini görüyoruz.

Yapılan birçok “Endgame öncesi izlemeniz gereken filmler” listesinde Captain Marvel yoktu. Fakat onu izlemediğimiz takdirde kafamızda birçok soru işareti kalacaktı, bu kesin. En basitinden Captain Marvel’ın after credits sahnesinde gördüğümüz kısım bu filmde yoktu. Haliyle “Bu kadın buraya nasıl geldi. Ne alaka şimdi?” diyecektik. Bu nedenle filmi daha izlememiş arkadaşlarınız varsa ve Captain Marvel’ı da izlememişse, kendisine bir iyilik yapın. Önce onu izlemesini söyleyin.

Yine bir önceki filmde göremediğimiz ve “HULK NEREDE?!” diye feryat eden kişiler de bol bol Hulk izleyecekler. Ama aynı zamanda bol bol Bruce Banner da izleyecekler. Çünkü Bruce, geçen beş yıllık zamanda Hulk’ı iyice kabullenmiş ve hem o formda kalıp hem de benliğini koruyabilecek bir tedavi geliştirmiş. Fakat o sinirli, her şeyden nem kapan, gücünü net şekilde gösteren önceki filmlerdeki Hulk ne yazık ki bu filmde yok.

Valkyrie karakteri de geri dönüyor. Nasıl dönüyor, ne şekilde aramıza katılıyor hiç bilmesek de dünyanın bir yerinde kurulmuş “Yeni Asgard” bölgesinde Thor’u aramaya giden arkadaşları sayesinde görüyoruz. Adeta bir Balıkçı köyüne dönüştürdükleri yeni yaşama yerlerinde Valkyrie da kendini gösteriyor. Elbette filmin belki de tek aksiyon içeren bölümü olan büyük savaşta da.

Bu arada hemen belirteyim, bir önceki filmde yaptıkları fragmanlarda farklı şeyler gösterip filmde farklı olan da birçok şey vardı. Zaten bu beklenen bir şey olduğu gibi Infinity War’da yarattığı şaşkınlığı tekrar veremedi.

Bu Bir Aksiyon Filmi Değil

Avengers: Endgame, bize savaş ve aksiyon vadetmiyor. Bunu arayanların -bir sahne harici- hayal kırıklığına uğrayacak. Daha ziyade durgun bir havada geçiyor ve sakin bir durum temposunda devam ediyor.

Infinity War’a nazaran espriler de -durumun gerçekliğine bağlı olarak- daha az. Yine de Rocket Racoon olmasaydı ne yapardık biliyorum. Filmin gülümseten sahnelerini neredeyse tek başına üstlenmişti. Ve Thor. Sana diyecek hiçbir şeyim yok… Nerede bir önceki ve Ragnarok’taki adam, nerede bu filmdeli göt göbek salmış kişi.

Nebula’nın değişimini net bir şekilde görmek de güzel oldu. Özellikle geçmişte vücudunun bazı yerleri hala değiştirlmemiş ve babasına sadık olan Nebula ile bugünkü Nebula’nın karşılaştığı, zihinlerinin karıştığı ve bu sayede eski zamandaki Thanos’un neler döndüğünü anlaması güzel bir şekilde bağlanmıştı. Bugünkü Gamora’mız tekrar döner diye bekliyorduk. Öyle olmadı. Eski zaman Gamora’sı bizlerleydi. Ama yenisini aratmadı. Yine de son sahnede olmaması üzdü.

Zaman teoremi üzerine de kafaları çok fazla bulandırmadan hareket etmelerini sevdim. Bu konuda yapılmış birçok film hakkında konuşmaları, aslında çoğunun tam olarak ne olacağını bilmemesi ama arkadaşlarını, ailelerini kurtarmak üzere her şeyi yapmaya hazır olmaları da “Son bir kez” mottosunu çok hoş bir şekilde yansıtıyordu.

Fedakarlıklar

Bu filmde ilk kaybımızı Vormir’de yaşadık. Black Widow’un zaten film başlarındaki hareketleri az çok bize ne olacağını anlatıyordu. Özellikle “aile” vurgusuna verdiği önem, aslında yaptığı fedakarlığın ailesi için olduğunu da birebir anlatıyor. Bir önceki filmde Ruh Taşı’nın kurbanı Gamora olurken, bu filmde de maalesef Natasha aramızdan ayrılıyor. Üzüldüm, evet. Ama yine de Hawkeye’ın hayatta kalmasına, tekrar ailesine kavuşmasına da mutlu oldum.

Kaybettiğimiz diğer bir isim ise, çoğunluğun da tahmin ettiği üzere Iron-Man oluyor. Infinity War’da, Thanos’un “Bilgiyle lanetlenen tek kişi yalnızca sen değilsin”, dediğini hatırlarsınız. İşte şimdi, bilgiyle lanetlenen ikinci isim, yani Tony Stark, savaşı sonlandıran şıklamayı canı pahasına yapıyor. Korktuğu oluyor, evet. Ama karısı ve kızı onun sayesinde hayatta kalıyor.

Spn olarak Captain America’ya da değinmek lazım. Herkesin öleceğini söylediği ikinci isimdi. Fakat ölmedi. Yine de, olması gereken oldu. Zaman taşlarını eski yerlerine bırakmaya gitti ve bir daha dönmedi. Onu, yaşlı haliyle ekranlara veda ederken ve yeni Captain America’yı tanıtırken görüyoruz. Falcon olarak tanıdığımız Sam Wilson’a, kalkanını emanet ediyor. Ve o hepimizin beklediği, Peggy ile olan dansı.

Kısa kısa bazı şeylerden birer cümleyle de olsa bahsetmek istiyorum.

Eski Avengers’a dönüş. İlk Avengers zamanında yaşananları farklı bir sahne çekiminden izlemek oldukça eğlenceliydi.

Captain America’nın, hak eden kişi olarak Thor’un çekicine sahip olması ve son savaşta hatrı sayılır derecede yardımcı olması. Ama sonra çekici geçmişte yanında götürüdü. Orada çekice ne olduğu konusunda bir bilgimiz yok.

Thanos’un 9 yıl önceki halinin çok daha acımasız oluşu. Bu halini sevmedim.

Beklenen after credits sahneleri yoktu. Spider-man’in 3. Faz’ın son filmi olacağı söyleniyordu. Fakat bunu tamamen ayrı olarak tutmak istemişler belli ki.

Savaş esnasında tüm kadın karakterlerin bir araya geldiği sahne de görülmeye değerdi. Açıkçası bu tür göze vurulan şeyleri Sevmesem de Marvel’ın kadınlara verdiği önemi ve ne kader güçlü karakterleri olduğunu görmek güzeldi.

Wanda’nın tekrar sahneye çıkıp gücünü gerçek anlamda hissettirdiği sahne en çok heyecanlandığım yerlerden biri olabilir. Thanos’u neredeyse öldürüyor olması gücünün Captain Marvel’la yarıştığının resmi.

Beklenen buluşmalardan bir diğeri: Spider Man ve Iron Man’in buluşması oldukça duygusaldı. Zaten Tony’nin “ikinci şansı”nı bırakıp tekrar ekibe katılmasındaki en büyük etken de Peter Parker’ı unutamamasıydı.

Savaş esnasında Spider-Man’in kostümündeki öldürme modunu da görmek güzel oldu.

Filmde tahmin ettiğimiz birçok ismin rolü yoktu. Yine de neredeyse görmediğimiz karakter kalmadı.

Açılış ve jenerik kısımları nedense eskileri gibi bir etki bırakmadı üzerimde. Başta da belirmiştim bunu. Sanki hakkını tam verememişler gibiydi. Ama son akan jenerikte bir kısım çok hoştu. After credits olmasa da hemen kalkmamanızı tavsiye ederim.

Bir Saygı Duruşu

Filme biçilen 3 saatlik sürenin en büyük nedeni, önceki 10 yıla ve 22 filme bir saygı duruşu niteliği taşımasından kaynaklanıyordu. Yoksa gerçekten de bazı sahneler çok uzun ve bu uzunluğu da hissettirecek cinstendi. Başlıktaki soruya gelirsek, son böyle mi olmalıydı? Sanırım buna vereceğim cevap, herkes için farklı olurdu.

Filmi sevdim. Bu bir büyüme hikayesi. Hem karakterler için, hem de biz izleyiciler için. Yaşattığı bu tarifsiz duyguları başka bir yapımda hissedebilir miyim bilmiyorum. Sinema üzerinde uzun süreli devam edip de bu şekilde başarılı olan bir şeyler izlemek pek kolay değildir. O yüzden Avengers serisi Avengers: Endgame ile misyonunu tamamlamış oldu. Sıra yeni isimlerde. Fakat, daha üzerine çokça izleyip tartışacağız. Buna eminim.

Peki ya sizler nasıl buldunuz? Sevdiniz mi? Nefret mi ettiniz? Yorumlarda bol bol üzerine konuşarak tartışmaya devam edelim istiyorum.

Hakan Tunç

Kocaeli Üniversitesi'nden mezun. Kitap okumayı, film izlemeyi ve özellikle animeleri çok sever.

Yorum Yap

Exit mobile version