Menu
in ,

Genç Yazarlar için Hikâye Anlatıcılığı Kılavuzu: Bir Atölye Kitabı

Yazma becerisinin eğitimle ilişkisi üzerine tartışmalar ışığında Celil Oker’in kitabını sizin için inceledik.

Yazın atölyelerinin artık hemen her şehirde görülmesi, sosyal bilimler fakültelerinde yaratıcı yazarlık derslerinin verilmesiyle yazarlığın öğrenilebilir olduğunu fark etmiş olduk. Hatta Orhan Pamuk’un yazarlık dersleri almasını da göz önünde bulundurursak yazım sürecini bir öğrenci ciddiyetiyle ele almamız gerektiği somut örneklerle netleşti.

Şimdiyse her dalda olduğu gibi bu alanda da eğitimin nasıl verileceği bir tartışma söz konusu, piyasada dolaşan onlarca atölye kitabından biri olan Celil Oker’in de Genç Yazarlar için Hikâye Anlatıcılığı Kılavuzu’nu bu endişe ile inceledik.

Bu defa yazın sürecine bir polisiye yazarının nezaretiyle mi bakacağız?

1952 doğumlu Oker önemli okullarda eğitim görmüş, İngiliz Dili ve Edebiyatı alanında tahsil yapmış bir yazar olarak karşımıza çıkıyor. Farklı alanlarda çalıştığını yalnız özgeçmişinde değil bu kitapta da görüyoruz, öyle ki çok alanlı hayatının izleri yazın anlamında handikaplarla göze çarpıyor.

- Reklam -

Ben polisiye adına henüz değinilmeyen konulara göz atacağımızı, yaratım sürecine apayrı bir perspektiften bakacağımızı da hayal ederek kitabı elime almıştım. Elbette kitap size böyle bir beklenti sunmuyor ama yazarın hayatı ile ilgili her konuda bazen anlamlı bazen anlamsız bilgiye vakıf olurken neden asıl alanı hakkında en azından bir bonus bölümüne yer vermemiş anlamak mümkün değil.

Yazar Olma Kitabı mı Kişisel Gelişim Kitabı mı?

Kitabı açar açmaz bizi çok içten bir önsöz karşılıyor. Çok cesaret verici oluğunu, bir amatör olarak sizi ciddiye aldığını düşünüyorsunuz ki bu, sonraki sayfaları çevirmek sizi teşvik ediyor. Yazarın sürekli yazma halinde olması gerektiğini ve diğer bir yazardan aldığı eleştirileri doğru biçimde değerlendirmesinin öneminin anlatıldığı sayfaları ufuk açıcı buldum.

Yalnız daha ikinci bölümün sonunda Oker “kitabın sizin için hâlâ bir anlam ifade etmediğini düşünürseniz bu kitabı atmanızı, yok atmıyorsanız bir arkadaşınıza hediye etmenizi salık veriyor. Tatlı giden bu tonun birden kesilip iddialı bir çıkışın yapılmasını hoş görmüyorum. Atölye kitaplarını alma nedenimiz diğer kitaplar gibi zamanı hoş geçirme ya da estetik haz almak için değildir. Yazım öğrencisin öğrenme kaygısı vardır ve bunun için zaman, emek, para harcıyordur. Bu bir öğretmenin öğrencisini dersi anlamaması halinde dışarı atması gibi bir şeydi. Kitabın henüz çeyreğine gelmeden yazarın okuru dışlayıcı bir tavra maruz bırakmasını nahoş buldum.

Kitapta “Eşik” bölümleri var,  bu kısımlar kitabın oraya kadar olan içeriğinin bir özeti mahiyetinde. Başta bunu kötü bulmasam da bir eşik sayfasının altında “Eşiği aşmaya hazır mısın?” cümlesini ve aynı tonda benzer birçok kısmı da değerlendirdiğimiz zaman, bahsi geçen bölümler edebiyatın o kalburüstü havasını alelade bir kişisel gelişim kitabı havasına indirgiyor. Son bölümün adının da “Gözden Geçir Hayatın Kafasına At” şeklinde bir motto olması da bu değerlendirmemize tuz biber ekiyor.

İyi bir yazar olabilmemiz için edebiyata yön veren yazarları, kuramları incelememizi de anlıyorum ama kitabın Olay Örgüsü bölümlerinde neden Vogler’in mitolojik hikâyelerden örnekler içeren teorik çalışmasını maddeler içinde incelememizi -hele bu kitapta alıştırma namına pek de bir şey göremediğimizi düşünürsek- gerekli bulmadım. Ek olarak yazarın nasıl bir vizyonu olmalı sorusuna cevap yerine Oker’in cümleleri yazarken ne dinlediği öğrendim. Yazarın İngilizce cümleler verip çevirmesinin daha önemli konuların neden önüne geçtiğini, yukarıda da yer verdiğim üzere yer yer hissedilen egoist tavrı da hiç anlamadım. Örneğin Bunu yaptığınızda bana teşekkür edeceksiniz, gibi bir cümleye de rastladım kitapta, okura bu üstten bakışı kabul etmiyorum. Bana iyi yazmamı vadeden bir kitap için yazara neden tekrar teşekkür edeyim ki zaten kitabı satın alarak bunu göstermiş olmuyor muyum ya da farklı bir bakış açısıyla kişinin görevi olan bir işi yaptığı için ona neden minnettar olmalıyım? Bu tutumu yanlış buluyorum.

Yazar başka bir bölümde de “basübadelmevt” kelimesini kullanıp Osmanlıca kelimelerden korkmamamızı öğütlüyor. Böyle ağır ve telaffuzu zor bir kelimenin kullanılmasına hem gerek görmüyor hem de günümüzde gerek edebî gerek akademik dilde sadeliğin, anlaşılırlığın daha önemli olduğunu belirtmek istiyorum. Aksi takdirde okuyucunun bu tür kelimelerle konudan uzaklaşacağını ve yazarı yetersiz göreceğini de düşünüyorum. Eğer konu yazar adayının kelime haznesinin dolu olmasının altını çizmek ise Oker’in bu kaygısı anlaşılmıyor.  Son bölümlerdeki mekân, diyalog ile ilgili yazanları yararlı bulduğumu da belirtmeden geçmeyeyim.

Kapak, Editörlük, Dizgi

Kapaktaki grafiksel üslubu, yazı fontlarının kullanımını, renk seçimini nerdeyse kusursuz buldum. Dinamik ve aynı zamanda ilgi çekici bu kapak için Gülhan Taşlı’yı tebrik ediyorum. Ama aynı özenin bölüm başlarındaki illüstrasyonlarda gösterilmediğini, özensiz durduğunu ve bölüm ile bir bağ kurmadığını söylemeliyim. İç sayfaların da çizerinin olmaması ve muhtemelen anonim olmaları söz konusu. Kapaktaki çizimlerden bazıları bile revize edilerek iç sayfalarda kullanılabilirdi.

Kitapta yazarın sık sık bölüm atlamasıyla oluşan boşlukların çok fazla olması, hatta bu bölümlerin iç kapaklarının da çıkarılmasıyla kitabın hacminin iyice azalacağını söylemek istiyorum. Editörlük ve dizgide de göze çarpan bir hata görmedim.

Son Olarak

Geçenlerde yeniden elime alma fırsatı bulduğum Danell Jones’un Winginia Woolf’tan Yazarlık Dersleri adlı kitabında “yazarlık yolunda adlı bölümlerini çok yaratıcı ve hatta romantik bulmuştum. Bahsettiğim öğütler silsilesi çok yararlıydı.

Geçen haftalarda aramızdan ayrılan büyük yazar Le Guin’in Dümeni Yaratıcılığa Kırmak adlı atölye kitabında da yazım alıştırmalarının üstünde sıklıkla durulmuş ve hatta bireysel veya grupça nasıl çalışılacağının da yöntemini belirtilmişti. Yazar dil bilgisi gibi elzem konulara da yer vermeden kitabı bitirmemişti.

Yukarıdaki iki örneği daha yararlı bulsam da tüm öğrenci öğretmen ilişkilerinin kişisel olduğunu düşündüğümüzde belki de size yol gösterecek kitap bu olabilir. Her şeye rağmen denemeden bilemezsiniz.

Uygar Özdemir

Sanat tarihi, Türk mitolojisi ve fantastik edebiyat meraklısı; sıklıkla okur, çizer, yazar.

Yorum Yap

Exit mobile version