Menu
in ,

John Carpenter’ın Bilimkurgu ve Korku Sinemasında İz Bırakan 10 Filmi

John Carpenter filmleri denince akla pek çok ikonik korku ve bilimkurgu yapımı gelir. İşte The Thing’den Halloween’e mutlaka izlemeniz gerekenler!

John Carpenter filmleri bilimkurgu ve korku sinemasında ayrı bir yerde durur. 1948 yılında dünyaya gelen Amerikalı yönetmen, bu türlere dahil olan ikonik işleri ile sık sık modern yapımlarda da referans gösterilmeyi bilir.

1960’lardan beri sinema dünyasının bir parçası olan Carpenter, son uzun metrajını 2010 yılında The Ward (Koğuş) ile çekmiş olsa da hâlâ yapımcı, senarist ve hatta aktör olarak izleyicilerin karşısına çıkmayı sürdürüyor.

The Thing’den Halloween’e, hâlâ John Carpenter ile tanışmamış olanlara yönetmenin en ikonik bazı yapımları sizlerle.

- Reklam -

İşte Mutlaka İzlemeniz Gereken John Carpenter Filmleri

10. The Fog – Sis (1980)

Listemizin başında bayağı ürkütücü ve korkunç bir film yer alıyor. John Carpenter’ın deyim yerindeyse bir marangoz edasıyla işlediği filmde Kuzey Kaliforniya’daki sahil kasabası Antonio Bay’in yüzüncü yıldönümü kutlanıyor. Ne yazık ki kutlamalar şehri esir alan esrarengiz olayların gölgesinde kalıyor. Keza yüz yıl öncesinde kasabanın sakinleri, Leper adında bir koloni kurmak için bölgeden ayrılan kolonicileri taşıyan gemiyi batırmışlar; ve bu durum yüzünden de kasaba lanetlenmiş. Olayların üzerinden tam olarak yüz yıl sonra bu lanet ortaya çıkıyor.

9. Starman – Yıldız Adam (1984)

Jeff Bridges, henüz herkesçe tanınmadan önce, ona Akademi Ödülü’nü kazandıran bir rolde yer almıştı. Ünlü oyuncu, Starman filminde, Voyager 2’dan yayılan çağrılar üzerine hayatı ve aşkı keşfetmek için dünyaya gelen bir uzaylıyı canlandırıyordu. Tüm Carpenter filmleri gibi bu film de biraz zorlama ve düşük kaliteli görünüyordu ama Bridges ve Karen Allen’ın performansları yapımı arşa çıkarmaya yetmişti.

8. Dark Star – Karanlık Yıldız (1974)

John Carpenter, farklı türlere de yatkın bir yönetmendi. Uzayın derinliklerinde geçen Dark Star filmi de buna iyi bir örnek. Bilimkurgu tarafı aşikâr olan yapım, aynı zamanda bir komedi filmi olarak da kayıtlara geçiyor. Brian Narelle, Cal Kuniholm ve Dre Pahich gibi oyuncuları kadrosunda barındıran yapım, küçük bir uzay gemisi ekibine odaklanıyor.

7. Escape from New York – New York’tan Kaçış (1981)

Kurt Russell uzun yıllar boyunca Disney’in gözdesi oldu. Russell ile Carpenter tekrar buluştuklarında ise ortaya Escape from New York (New York’tan Kaçış) çıktı. Bu filmde Russell, oynadığı en ikonik karakterlerden birini dünyaya tanıtmış oldu; hiçbir amacı olmayan gerçek bir isyankâr, Snake Plissken. Devletin vücuduna bir virüs enjekte etmesinden sonra Plissken’in hayatta kalabilmek için tek şansı New York’taki hapishane adasına giderek başkanı oradan kurtarmak olur. Plissken de gerekeni yapar.

6. In the Mouth of Madness – Çılgınlığın Ötesinde (1995)

Bir sigorta müfettişi olan John Trent, kendisini garip bir cehennemin tam içine çekecek olan bir hikâyenin peşinden gider. Kendisinden bir korku yazarı olan Sutter Cane’i ve son romanına ait yazmaları bulması istenmiştir. Trent araştırmalarına devam ettikçe romanın içerisindeki olaylar gerçeğe dönüşmeye başlar. Korku türünün ikonik örneklerine saygı duruşu niteliği taşıyan filmde, Trent peşine düştüğü romanın alternatif bir versiyonunu yaşamaktadır. Ek olarak filmin adı da Howard Phillips Lovecraft’ın At the Mountains of Madness romanına bir göndermedir.

5. Big Trouble in Little China – Küçük Çin’de Büyük Bela (1986)

Belki de Russell’ın canlandırdığı en ikonik karakterlerden birisi Jack Burton’dır. Carpenter’ın o maharetli ellerinden çıkan bu filmde Jack Burton (Kurt Russell), Chinatown’ın gizemli yeraltı dünyasına doğru bir yolculuğa çıkıyor. Orada David Lo Pan isimli bayağı yaşlı bir büyücüyle karşılaşıyor.

Carpenter’ın aklındaki o garip ve mistik elementleri aksiyon sahneleriyle birleştirerek kullandığı film, sinema tarihine iz bırakmış yapımlardan birisi. Çin mahallesinde geçen bir Indiana Jones filmi gibi.

4. They Live – Yaşıyorlar (1988)

Efsanevi güreşçilerden Roddy Piper, emekli olduktan sonra Carpenter’ın çektiği They Live (Yaşıyorlar) filminde oynamayı kabul etti.

Havalı güneş gözlükleriyle şehre gelen Roddy Piper, insanlara gerçekleri anlatmak istiyordu. Dünya aslında uzaylılar tarafından yönetiliyordu. Dünya dışı varlıklar bizleri yönetmek için reklamlarımıza yerleştirdikleri subliminal mesajları kullanıyorlardı. Adını ikonik filmlerin arasına yazdırmayı başaran yapımın dövüş sahneleri zamanına göre gerçekten de çok iyiydi.

3. Assault on Precinct 13 – 13. Bölgeye Saldırı (1976)

Carpenter’ın o olağanüstü yeteneğini gösterdiği bir diğer film, Assault On Precinct 13 (13. Bölgeye Saldırı). Filmde Los Angeles’ı çeteler basıyor ve ardından bu kötü karakterler bir karakola saldırıyorlar. Yapım, aksiyon ve gerilim sahneleriyle öne çıkıyor.

2. Halloween – Yabancı (1978)

Sinemanın en ikonik katillerinden birisi olan Michael Myers’ın çıkış filmi, Halloween (Yabancı). Filmde kız kardeşini öldürdükten on beş yıl sonra hastaneden kaçan Michael, çocuk bakıcısı Laurie Strode’u avlamaya çalışıyor. Filmin isminden de anlaşıldığı gibi olaylar cadılar bayramında gerçekleşiyor.

1. The Thing – Şey (1982)

Yine Kurt Russell’ın oynadığı bu John Carpenter filminde ünlü oyuncu, R.J. MacReady ismindeki bir helikopter pilotunu canlandırıyor. Görevi bilim insanlarından oluşan bir keşif ekibini Norveç’e uçurmak olan MacReady, ekibin orada garip ve uğursuz bir keşif yapmalarına tanıklık ediyor. Bilim ekibi tarafından keşfedilen uzaylı, karşısına çıkan kişileri öldürüyor ve onların kılığına giriyor. Carpenter’ın dehasından izler taşıyan yapım, vizyona girdiği günlerde o kadar da popüler olmasa bile sonradan kült filmler arasına girmeyi başardı.

Yapımına bir şekilde dahil olduğu, yönettiği ve hatta yazdığı onlarca filmle sinema tarihine adını yazdırmayı başarmış o nadir yönetmenlerden birisi John Carpenter. Yarattığı ölümsüz karakterler, ünlü yönetmenin ismini sonsuza kadar beraberlerinde taşıyacaklar.

Sizler John Carpenter filmleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Carpenter’ın tarzı hoşunuza gidiyor mu? Fikirlerinizi Kayıp Rıhtım Forum’da bizlerle paylaşabilirsiniz.

Kaynak: Screen Rant

Halil Oğulcan Karamağara

Bir sürpriz yumurtanın içinde, 1994 yılında, İstanbul'da düşmüşüm annemin karnına. Mesela ağlamamışım doğduktan sonra. Tabii sonradan arayı kapattım. Şu anda Tekirdağ, Namık Kemal Üniversitesinde İngiliz Dili ve Edebiyatı okuyor, kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Anime, dizi ve film izlemeyi çok severim. Okumayı da. Arada kendimi oyun oynamaya kaptırdığım da olmuyor değil. En çok da büyünce yazar olmak istiyorum.

Yorum Yap

Exit mobile version