Menu
in ,

Black Mirror 5. Sezon: Düşük Tempolu Bir Devam mı? Yoksa Tüm Fikirler Bitti mi?

Netflix’in sevilen distopyası Black Mirror’ın 5. sezonunu inceledik.

Black Mirror dizi olarak her bölümü birbirinden bağımsız olup teknoloji üzerine distopyalar kuruyor. Ta başından beri epey yenlikçi projelere ve fikirlere yaratıcısı Charlie Brooker önderliğinde imza attı.

2019 yılbaşında interaktif olarak bir bölüm de yayımladı. Dizinin sonuna kendi seçimlerimizle yön verebiliyorduk ve dizide geçen oyunu oynama fırsatımız da vardı. Anlayacağınız dizi kendi evrenini yaratmış durumda… (Videolu bir inceleme olarak sunduğumuz Bandersnatch eleştirimize buradan göz atabilirsiniz.) Velhasıl kelam Black Mirror bizi özgünlüğüyle, çarpıcılığıyla uzun bir süre çıldırttı ama bu son sezonda pek de yeni bir şey yokmuş gibi görünüyor.

Hadi bölüm bölüm incelemeye başlayalım! Ve evet, bir miktar sürprizbozan (spoiler) vererek…

- Reklam -

Black Mirror 5. Sezon İncelemesi

Striking Vipers

Bu sezon bölüm sayısı olarak çok minimal, üç bölümden oluşan seride favori bir bölümünüzün çıkması ne kadar olası olsa da ihtimal çok yüksek gibi gözükmüyor. İlk bölüm olan Sriking Vipers’da orta yaş bunalımı geçiren ve çocuk sahibi olmaya çalışan bir çift var. Danny rolünde Endgame’in yeni kaptanı Anthony Mackie‘ye yakın bir arkadaşı doğum günü hediyesi olarak sanal gerçeklik oyunu hediye ediyor. Dövüş oyununda paralel bir evrende dövüş oyunu oynayan iki arkadaş birbirlerine aşık oluyorlar. Hatta bir ara normalde de eşcinsel olup olmadıklarını sorguluyorlar.

Bu bölümde aile hayatı ve var olan tüm o kasveti sahiden güzel çizilmişti. Yabana atılmayacak bir bağlılık ve bunun yanında yaşlı bedenlere hapsedilmiş genç tutkular vardı. Yavaş tempolu olmasına rağmen kendini de izletiyordu. Aslında dördüncü sezonun ilk bölümü olan USS Callister’da oyunlar ve oynayanların bilinçaltı iyi bir biçimde işlenmişti. Bu bölüm onun çok daha romantik hali olabilir sanıyorum. Fikir anlamında yenilik yoktu anlayacağınız.

Ama şu konuda hakkını yiyemem bölümün; teknoloji ve paralel gerçeklikler var olan ahlaki yargılarımızı tümüyle değiştirebilir. Biz de sürdürdüğümüz her şeyin devamı için alternatif yollar bulabiliriz.

Smithereenes

Bu bölümde Moriarty rolünden hatırladığımız Andrew Scott, Chris olarak karşımıza çıktı. Kendisi bir köpeğe attığı yorumu beğenmeleri üzerine telefona bakar ama o sırada araba sürdüğünden hakimiyetini kaybedip kazada nişanlısını kaybeder. Kendini sürekli suçlayan baş karakterimiz uygulamanın yaratıcısı olan Billy Bauer ile iletişime geçmek için şirketteki bir stajyeri kaçırır. Nihayet amacına ulaşıp Bauer ile konuştuğunda da uygulamanın bağımlılık yarattığından dem vurur, niye böyle yaptın diye de onu suçlar.

Scott’ın performansı dışında sevilecek pek yan bulamadım bu bölümde. Aslında çok klişeleşmiş “telefonlardan başınızı kaldırın” ya da “sosyal medya her şey değildir” mesajlarını vermek dışında bir şey yapmıyordu, kamu spotu gibiydi adeta. Yine de heyecanı son ana kadar bir biçimde yüksek tutmayı başardı.

Bu bölümde diğer iki bölüme nazaran eski sezonlara gönderme de daha fazlaydı. Smithereenes’in hashtag listesinde ilk sezondaki Prenses Susannah olayını ya da şirkette çalışan birinin telefonunda önceki bölümlerin karakter isimlerini görmek mümkündü. Taksi haritasında da tüm sezonlardan serpilmiş yer isimleri vardı. Ben bu tür küçük oyunları oldukça sevdim.

Rachel, Jack ve Ashley Too

Sezonun ve tabii bu bölümün en dikkat çeken kısmı bence Miley Cyrus’tı. Sanatçı dizide özellikle gençlerin sevdiği bir pop sanatçısını canlandırıyordu. (Muhtemelen bir zamanlar olduğu Hannah Montana’yı…) İsmi Ashley O olan sanatçı aslında gerçekte olmadığı biri gibi davranıyor, şarkılar yazıyor ve yaşamaya çalışıyordu. Teyzesi kendisini çeşitli kontrat ve haplarla ele geçirmiş, daha çok kazanmak için de Ashley O’nun zekasını kopyaladığı Ashlet Too adında bebeği piyasaya sürmüştü. Bir yandan bunlar olurken annelerini yakın zamanda kaybeden Rachel ve Jack de hayata tutunmaya çalışıyordu. Özellikle Ashley’nin büyük hayranı olan Jack, doğum gününde kendisine alınan Ashley Too ile zaman geçiriyordu.

Velhasıl teyzesinin yeteneğini sömürmek ve zihnindeki şarkıları çalmak için ölüm yatağına zorla yatırdığı Ashley O’nun; Jack, Rachel ve Ashley Too tarafından nasıl kurtarıldığını esprili ve güzel bir sonla izliyoruz. Eh tabii bu yapay zekalı bebeklere önceki sezonlardan Black Museum ve Metal Kafa adlı bölümlerde de sıklıkla rastladık. Eh yine yeni bir şey yok. Otobiyografik izler taşıyan bu bölüm de bir gençlik dizisi havası veriyordu, sadece içine azıcık bilim katılmış haliydi.

Genel Olarak…

Bana kalırsa Black Mirror gittikçe romantikleşiyor, çarpıcılıktan ziyade alternatif yaşam yolları sunuyor, sakinleşiyor. Bu beni çok rahatsız etmiyor ama artık yeni sezon için de heyecanlandırmıyor. Genel olarak sektöre baktığımda, özellikle dizilerdeki tutarsızlıklara, her şeye rağmen kendini izletiyor demekten başka çarem kalmıyor.

Peki ya sizler diziyi nasıl buldunuz? Bu başlık altında yorumlarımızı forumlarımız üzerinden bizlerle buluşturabilirsiniz.

Herkese iyi seyirler.


Black Mirror: Baktığınıza Pişman Olacağınız Bir Ayna

Uygar Özdemir

Sanat tarihi, Türk mitolojisi ve fantastik edebiyat meraklısı; sıklıkla okur, çizer, yazar.

Yorum Yap

Exit mobile version