Menu
in ,

Boşluğa Savrulan: Bir Depersonalizasyon Kişilik Bozukluğu Yolculuğu

Boşluğa Savrulan incelemesi sizlerle. Hakan U. Öztürk, ilk kitabının fantastik ve girift kurgusunda bir pencere açarak okura farklı bir seyir sunuyor.

Başlık sizi korkutmasın. Hakan U. Öztürk’ün yazdığı Boşluğa Savrulan novellası ağır bir psikiyatrik vakanın klinik incelemesi olmaktan çok öte. Bir şehir fantastiği, bir dedektiflik öyküsü, bir ecinniler masalı, bir kara mizah şöleni ve biraz daha fazlası.

Halen Golem Fanzin ile Fantas(an)tik Dergi’de yazan ve birçok derlemede boy gösteren Hakan U. Öztürk, yavaş yavaş ismini duyuran çok genç bir kalem. Umuyorum ki ilerleyen yıllarda ismini daha fazla okur öğrenecektir.

Boşluğa Savrulan: Psikotik Bozukluklar ve Fantastik Kurgular

Kaybolan kızlarının peşine düşen ve ailesinin onu bulması için kiraladığı, özel yetenekleri olan farklı bir dedektifin macerasının anlatıldığı Boşluğa Savrulan, sadece fantastik ve doğaüstü özellikleriyle sıradan bir polisiye olmanın ötesine geçmekle kalmıyor. Bunu yaparken daha önce nadiren kullanılmış bir biçimde, kurgusunda depersonalizasyon kişilik bozukluğundan da faydalanıyor ve bu karanlık dehlize de bir ışık tutarak inceliyor.

- Reklam -

Depersonalizasyon kişilik bozukluğu, kişinin gerçeklik ve benlik algısını korkunç bir biçimde değiştiren, kendi beden, eylem ve düşüncelerini dışarıdan bir gözlemci gibi algılayıp hissetmesine yol açan bir bozukluk. Bir sokak tabelasından veya bir kedinin sırtından kendi bedeninize bakabildiğiniz, kendinizi aynı anda farklı yerlerde görebildiğiniz bir durum.

O gün, her şeyin aynı gün başlayıp bittiğini sanacak kadar afallamıştım. Ama parçalanmak ve tamamlanmak tek günde olacak şey değilmiş. Karşılaştığım kimsenin, yaşadığım hiçbir olayın da ne parçalanmamla ne de tamamlanmamla ilgisi varmış.

Ruhsal bozuklukların edebiyat eserlerinde, sinema ve dizilerde kullanılması hiç de ender rastlanan bir durum değil ama bu tarz psikotik bozuklukların fantastik eserlerde başarılı bir biçimde kullanılmasına pek alışık değiliz. Bu yönüyle de yüzümüzü güldürüyor.

Dünyadaki İzleri Takip Ederek Ruhlar Âlemine Geç

Kızlarını bulması için ailenin kiraladığı dedektif aslında doğaüstü güçlere sahip bir şaman. Artık öldüğüne inandıkları kızın ruhunu çağırabilecek yegâne kişi o. Bunun içinse kızın dünyada bıraktığı izleri takip ederek onu tanımaya ihtiyacı var. Ancak bu hiç kolay değil, çünkü bu kız dünyada neredeyse hiç iz bırakmadan var olmuş. Hiç kimseye dokunmamış, hayata temas etmemiş. Bu nedenle de dedektif şamanımız daha önce hiç olmadığı kadar zorlanıyor. Yanlış yollara sapıyor ve başına gelmeyen kalmıyor.

Hayal gücünün etkili ve cömertçe kullanıldığı Boşluğa Savrulan’ın en zayıf yönü ise maalesef kapağı. İngilizce bir atasözünde hiçbir kitabı kapağıyla yargılamamız söylense de Boşluğa Savrulan’ın kapağı albenili olmaktan çok uzakta. Her ne kadar kitabın içindeki önemli bir sahneyi gösteriyor olsa da çok daha soyut bir kapağı hak eden bir kitap bu. Sembollerin, ruhsal durumların ve boşluğun kendisinin ana hikâyeyle eşdeğer ölçüde yer kapladığı böylesi bir kısa roman için bu kapak çok zayıf kalmış.

Bir diğer eleştiri odağı ise kitabın ismi. Boşluğa Savrulan. Hem edilgen yapısıyla hem de “savrulmak” fiilinin özünde imlediği güçsüzlükle, çok havada kalan, zayıf bir isim olmuş. Kahramanın elinden karar verme yetisini çalan, daha doğrusu ilk bakışta öyle hissettiren bir başlık olmuş. Oysa çok daha yaratıcı, etken ve kudretli bir başlıkla bu kısa romanın başı çok daha dik olabilirmiş. Şaman bir dedektifin bence çok daha güçlü bir kartvizite ihtiyacı var.

Yazarın dili ise genç bir yazardan beklenecek şekilde heyecanlı, dinamik ve esprili. İlerleyen yıllarda Hakan U. Öztürk’ün dili daha da olgunlaştığı zaman okuruna çok daha şaşırtıcı görüntüler sunacağından, çok daha uzun ve şaşırtıcı bir okuma deneyimi sunacağından eminim. Fantastik okurunun belki de yersiz ve olası öfkesine göğüs gererek, tür edebiyatının görünmez prangalarını hiçe sayarsa neler üreteceğini çok merak ediyorum. İnsan ruhunu ve gündelik hayatımızın olağan, sıradan, öğütücü rutini içindeki kayboluşlarımızı nasıl anlatırdı acaba?

Genç yazarlara fırsat tanımasıyla bir alkışı da Mantis Yayınları hak ediyor. Özellikle ekonomik zorlukların ayyuka çıktığı son dönemde, bu kadar cesur bir hamle takdire şayan. Anlam bozuklukları ve çiğ cümleler yok denecek kadar az. Bununla birlikte baskıdan önce bir son okuma daha görseymiş daha iyi olurmuş. Ufak tashihler ara sıra gözümüze çarpıyor. Ancak neyse ki okuma zevkini kesintiye uğratacak kadar sık değil bu hız tümsekleri.

Ruhlar Dünyasının Ruhsal Bunalımları

Hakan U. Öztürk, ilk romanının fantastik ve girift kurgusunda bir pencere açarak bizlere farklı bir seyir sunuyor. Kahramanımızın, ruhsal bunalımları içinde gittikçe kendini geride bırakıp boşluğa kayışını izlerken bu hayali maceranın kısa ve eğlencelik bir öyküden fazlası olduğunu görüyoruz. Rahat okunan, okuyucuyu yormayan, yer yer güldürmekten de geri durmayan bir anlatı bu. Parçalanıp yok olmakla ilgili. Her insanın içinde taşıdığı o irili ufaklı boşluklarla ilgili.

Boşluğa Savrulan, fantastik edebiyatta farklı bir deneyim arayan herkesi, kâh yüzünde bir gülümsemeyle, kâh düşünceler içinde bırakabilecek bir roman.

“Sonuçta hepimiz sırtımızda başkasının yükünü taşıyoruz, değil mi? Ve bu, boşluğa kapılıp gitmemizi engelliyor. Evet…”

Ve her şey bilinmeyen bir şehrin, alelade bir ilçesinde bir anda ortadan kaybolan bir apartman dairesiyle başlıyor.

Ya sizin kitabı inceleme fırsatınız oldu mu? Yorumlarınızı Kayıp Rıhtım Forum üzerinden bizlerle paylaşabilirsiniz.

Kemal Küçükgedik

1982 İstanbul doğumlu. Lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nden aldı. Özgür Yayınları ve Pegasus Yayınları'nda editörlük ve çevirmenlik yaptı. Hâlen Doğan Kitap'ta çalışmaktadır.

Yorum Yap

Exit mobile version