Menu
in ,

Talihsiz Serüvenler Dizisi 3. Sezon: Talihsizlik Nihayet Bitiyor

Bol bol edebi göndermeyle, bir o kadar da hainlik ve trajediyle dolu Talihsiz Serüvenler Dizisi’nin üçüncü ve son sezonunu sizler için inceledik.

Baudelaire yetimlerini özlemiş miydiniz? Hani ebeveynini Kont Olaf tarafından çıkartılan bir yangında kaybeden, başı dertten bir türlü kurtulmayan, kimseyi kendine inandıramayan Violet, Klaus ve Sunny’den bahsediyorum. İtiraf edin, Lemoney Snicket’in tüm uyarılarına rağmen trajik hikâyelerini seyrettiniz, hatta bunu yaparken keyif aldınız!

Netflix’in edebi göndermelerle dolu roman serisinden aslına son derece sadık bir şekilde uyarladığı “Talihsiz Serüvenler Dizisi” nihayet son sezonuna kavuştu. İkinci sezonun sonunda Violet ve Klaus’u Kaygan Yamaç’ta, tatlı bebek Sunny’yi ise Kont Olaf’ın ellerinde bırakmıştık. Serinin karakter öldürmekteki cömertliği ve yetimlerin talihsizliği düşünülünce bu aslında korkutucu bir sondu, ancak zeki kardeşlerin bir yolunu bulup bu durumdan kurtulacağını tahmin ediyorduk.

- Reklam -

Talihsizlik Tüm Hızıyla Sürüyor

Dizinin üçüncü sezonu, tıpkı önceki iki sezonda olduğu gibi, kitaplara son derece sadık kalmaya devam ediyor. Her iki bölüm yine bir kitabı ve haliyle bir macerayı anlatıyor. Kont Olaf rolüyle devleşen Neil Patrick Harris’in performansını sürdürmesinin yanı sıra Violet rolündeki Malina Weissman ve Klaus rolündeki Louis Hynes yine yaşlarından büyük bir performans sergiliyor. Anlatıcımız Lemony Snicket rolüyle Patrick Warburton’sa alışık olduğumuz gibi, karizmayla absürtlüğü tek potada eritmeyi başarıyor.

Her sezon olduğu gibi bu sezonda da katılan ama çok kalmayan karakterler de mevcut. Bunlardan belki de en önemlileri, Richard E. Grant tarafından canlandırılan “Sakallı ama Saçsız Adam” ve Beth Grant tarafından canlandırılan “Saçlı ama Sakalsız Kadın”. İsimlerinin komik veya tuhaf olduğuna bakmayın, aslında son derece kötüler ve olayların buraya gelmesinde büyük pay sahibiler. Ayrıca eskiden tanıdığımız ama uzun zamandır görmediğimiz bazı karakterlerle kısa süre de olsa gördüğümüz yeni karakterler de oluyor.

Son sezonumuz öncekilere nazaran biraz kısa; elimizde toplam 7 bölüm var. İlk altı bölüm kendi içinde ikişer ikişer devamlıyken, son bölüm de final bölümü. Şunu söyleyebilirim ki, sezonun büyük bir kısmı boyunca, “Bu nasıl final sezonu, onlarca soru var ve hâlâ hiçbirini cevaplamadı,” diyebilirsiniz. Çünkü olaylar sürekli gelişmeye, hatta yeni sorular üretmeye devam ediyor. İkinci sezonda büyük bir önem kazanan şekerlik önemini koruyor, VFD (Türkçesiyle GİT) içindeki hizipleşmeyle ilgili karışıklık artıyor ve yetimler çabalamaya devam ediyor. Hatta sonlara doğru öyle şeyler oluyor ki, Kont Olaf’a acıyacak, hatta hak verecek gibi oluyor, bir an tereddüt ediyorsunuz.

Ama son üç bölümle birlikte cevaplar size verilmeye başlıyor, ancak paldır küldür bir şekilde değil. Alışıldık Talihsiz Serüvenler Dizisi kurgusuyla, biraz Lemony Snicket’in ağzından, biraz olayların akışından pek çok cevabı alıyorsunuz. Hiçbir şekilde sürprizbozan (spoiler) vermek istemediğim için bunlardan bahsetmiyorum, ama bahsi çok sık geçen bir karakteri göreceğinizi ve onun aslında kim olduğunu anladığınızda epey şaşıracağınızı söyleyebilirim.

Peki tüm cevaplar veriliyor mu? Neredeyse evet, hatta şaşırtıcı bir şekilde olayların nereden nereye geldiğine hayret ediyorsunuz. Ancak son bölüm akılda başka sorular doğuruyor. Ancak bu sorulara asla cevap bulamayacağınızı biliyorsunuz. Eh, sonuçta tüm hikâyeyi bize Lemony Snicket anlatıyor, onun bilmediği şeyleri biz de bilemeyiz, değil mi?

Harika Mekânlar

Dizinin görüntü yönetmenliğini üstlenen Bernard Couture yine harika bir iş çıkartmış. Dizinin ilk sezonunda hikâyeyi de oyunculukları da beğenmeme rağmen beni asıl çeken şey kullanılan mekânlar ve yapılan çekimlerdi. Bu durum üçüncü sezonda da değişmiyor. Neredeyse her yerin stüdyo olduğunu fark ediyor, dekorların “yapay”lığını anlıyor, ancak bunları hiç dert etmiyorsunuz. Çünkü her şey o kadar güzel bir araya getirilmiş, o kadar güzel renkler seçilmiş, o kadar güzel açılar yakalanmış ki, dizi klasik tabirle bir “görsel şölen”e dönüşüyor.

Bölüm sayısı çok fazla olmadığı için bu sezonda çok farklı mekân görmüyoruz. Kaygan Yamaç’ın karlı atmosferinden sonra birdenbire kendimizi bir denizaltında buluyoruz. Daha sonra uğradığımız Denouement Oteli, dizinin genelinden alışık olduğumuz harika bir iç mekân sunuyor. Son olaraksa cennet gibi bir tropik adaya yolumuz düşüyor. Tabii bu arada taksiler, tekneler, tüneller eksik olmuyor.

Netice itibariyle Talihsiz Serüvenler Dizisi bildiğimiz gibi ilerliyor ve kendine yakışacak bir sona kavuşuyor. Eh, Lemony Snicket’in de dediği gibi, Baudelaire yetimlerinin üzücü, kırıcı, trajik ve talihsiz hikâyesini seyretmekten daha iyi seçenekleriniz mutlaka vardır. Ama harika renklerle bezenmiş güzel mekânlarda geçen, acıklı olduğu kadar keyifli bir hikâye arıyorsanız doğru yerdesiniz. Dizinin +7 olarak işaretlendiğine bakmayın, yaşınız kaç olursa olsun beğenme ihtimaliniz yüksek.

Türker Beşe

Müzmin arkeolog adayı. 4 yaşında atari oynamakla başlayan oyunculuk macerası şiddetle devam etmektedir. Okuma zevki günden güne değişmekle birlikte, tuhaf kurgu, büyülü gerçeklik ve tekinsiz korkudan aldığı keyfi hiçbir türden alamaz.

Yorum Yap

Exit mobile version