Menu
in , ,

Raylar Üzerinde Okumak

Japonlar yılda kaç kitap okuyor bilmem ama, son zamanlarda dış kulvardan gelen İstanbul çok güzel bir atağa kalktı.

Evde, işte, okulda… Hayır hayır, onlar en çok metroda! Artık İstanbul yeni bir trende sahip: Metro Okuru. Özellikle Anadolu Yakası’na yapılan metroyla birlikte ülkemin çok güzel bir yüzüyle tanıştım. “Okumuyoruz. Kitap sevmiyoruz,” diyerek yıllarımızı tükettiğimiz eleştiri sözleri geçerliliğini kaybetmeye hazırlanıyor olabilir. Çünkü Metro Okuru diye tabir ettiğim bu okur grubu ummadığınız anlarda, ellerinde kitapları ya da tabletleri (e-kitapları) ile başları önlerinde, okumaya dalmış halde karşınıza çıktığında yapabileceğiniz hiçbir şey yok. Onlar oradalar. Tam orada! Görmemenize imkan yok. Belki karşınızdaki sırada, belki yanınızda. Kimilerinin ellerinde sahaflardan toplandığı belli, sarı sayfalı kitaplar; kimilerindeyse cafcaflı kapaklarıyla çok satanlar… Beni en çok gülümseten ve keyiflendirense tabletlerinden takip ettikleri mangaların siyah-beyaz sayfalarını çeviren gençler.

Normalde toplu taşıma araçları düşünüldüğünde hemen akla gazeteler gelir. Gündemden uzak kalmayan pek çok amca ve aile babasının elinden düşmezler. Onlar yine orada, ama sayıları giderek azalıyor. İşe, okula ya da gezmek için bir yerden bir yere metroyla giden ve çoğunluğunu 15 – 45 gibi geniş bir yaş yelpazesindeki insanların oluşturduğu bu grup, oturacak yer bulma derdinde bile değil. Artık çantalardan gazeteler çıkmıyor. Telefonlara ya da mp3’lere takılmak için çıkarılan kulaklıkların sayısı bile kitap ve e-kitaplara yetişemiyor. Kimisi oturduğu gibi çantasından romanını çıkarırken, bir diğeri ayakta kalmayı dert etmeden, tek eliyle tutunup diğeriyle kitabını kavrıyor. Her ikisi de kendisini akan raylara ve zaman zaman durak isimlerinin anonsuna bırakarak bambaşka bir dünyaya dalıyor. Yolculuk başlıyor, davranın kitaplara!

Metro Okurları’nın okuma eğilimlerine de dikkat etmeden duramadım. Başta pis bir önyargıyla çoğunluğunun popüler kitapları okuduğunu düşünerek moralimi bozmuştum. Ama bu sessiz, başları önlerindeki gizemli grubun buna da verecek bir cevabı vardı. Bunu da yine aynı sesten uzak yolla, sadece kitaplarının kapağını gözüme sokarak yaptılar.

- Reklam -

Tabletlerden bana bakan büyük gözlü manga karakterlerinden bahsetmiştim. Bir kez daha onları görmenin bana verdiği mutluluğa değinip devam edeyim. Onların dışında düşünsel kitaplar da kapaklarındaki imgesel gözlerini bana çevirerek göz kırptılar. Pos bıyıklı Nietzscheler gördüm orada, Freudlar gördüm. Schopenhauer’u gördüğüm gün bir hayli heyecanlandım. Sonra belgelere dayanan tarih araştırmaları kitapları ve tarihe damgasını vurmuş kişilerin biyografileri dikkatimi çekti. Gündemden düşmeyen kitapları da illa ki gördüm. Kişilerin kendi tercihleridir deyip hiç burun kıvırmadım. Sarı sayfalı kitaplardan birkaçında bilimkurguları seçip oturduğum yerde böbürlendim. Bana ne oluyorsa artık. Birkaç fantastik kitaba denk geldiğim gün, bunlardan birinin yaşı 40’ın üzerinde bir kadına ait olduğunu fark edip şaşırdım. Üniversite öğrencilerinin ellerinde Sabahattin Ali ve nice büyük Türk edebiyatı ustasını gördükçe gurur duydum.

Asimov’un Vakıf’ını gördüğümde duyduğum heyecan Lem’in Solaris’i ile pekişiyor. Yaşlarından ummadığım kişiler fantastik kitaplar okuyor. Üniversite ve lise öğrencileri dinç beyinlerini büyük düşünürlerin kitaplarıyla yoğuruyor. İnsanlar, tarihi ve ona damgasını vurmuş kişilerin hayatlarını merak ediyor. Hayatın sıkıcılığından ve griliğinden kurtulmak için çizgi romanları okuyor, mutlu oluyorlar. Ve hepsi ama hepsi, bu kapaklardan sizlere bakarak fark edilmeyi bekliyor.

Hepsini o kadar kıskanıyor ve o kadar seviyorum ki… Onlardan birini gördüğümde yanımda bir kitap olmadığı için hayıflanıyordum. Şimdiyse ben de telefonuma bir okuma programı indirerek e-kitaplar yüklemeye başladım. Belki dışarıdan bana bakanlar mesajlaştığımı ya da sosyal medyada gezdiğimi sanıyor; hiç de bile. Telefon ekranına güzelce yerleştirilmiş bir kapıdan geçerek rayların ötesine geçiyorum. Kimsenin ruhu bile duymuyor.

Eğer benim gibi arabada kitap okumak midenizi bulandırıyorsa hiç üzülmeyin! Emin olun demiryolları, metro, uçak ve vapurlar bu etkiye hiç mi hiç sahip değil! Çantanıza bir kitap atın, yolu uzatın ve insanlar bitmeyen dertlerini etrafa saçarken siz tüm bunlardan soyutlanın. Kitaplarınıza çok değer veriyor ve çantanızda kenarlarının kırışacağından mı korkuyorsunuz (benim gibi)? Bizde çözüm bitmez! Akıllı telefonunuza hemen bedava bir e-kitap okuyucusu uygulama indirin. Ekran küçük derseniz de (varsa) tabletle deneyin şansınızı. Ben yine de demiş olayım, yakın zamana kadar benim de burun kıvırdığım telefon okuyucuları meğer ne kadar rahat bir okuma alanı sunuyormuş!

Bundan böyle Metro Okurları’na karışma sırası sizde. Hiç farkında olmadan birilerinin dikkatini çekebilirsiniz. Ben zaten uzun yıllardır bir okur olduğum için beni okumaya teşvik etmediler ama umut verdiler. Yolda kitap okumam için alternatif yollar araştırmamı sağladılar. Belki siz de bu eyleminizle okuma alışkanlığı olmayan birinde ilgi uyandıracak ve siz satırlar arasında kaybolmuşken onu kendi dünyanıza çekeceksiniz.

Denemeden bilemezsiniz. Benden söylemesi.

Hazal Çamur

2009 yılında Kayıp Rıhtım'a elimi verdim, sonra da ruhumu kaptırdım. Bu yolun devamında çeşitli gazetelerin kitap eklerinde kitap incelemelerim, TRT Radyo 1'de canlı yayın konuğu olarak katılıp kurgu edebiyatını anlattığım 2 yayın, 5 yıldır süren Kahramanın Yol Türküsü adlı kendi edebiyat temalı radyo yayınım, kitap inceleme videoları serim Kayıp Rıhtım İnceliyor ve bir de bonus olarak Oyungezer Dergisi'nin kültür sanat sayfalarında düzenli yazarlığım oldu. Tüm bunların yanı sıra, gerçek hayatın sıkıcılığında, bir bilgisayar mühendisi olarak yaşıyorum. Ama biz ona Clark Kent kimliğim diyelim.

Yorum Yap

Exit mobile version